KENDİ AKLINI KULLANMA CESARETİ GÖSTER!...24...

Özgür DENİZ - 16.03.2017

İnsanlık ailesi, tecrübelerle yüklü kadim bir tarihe sahiptir. Kahir ekseriyetle mayasında olan cehalet, zalimlik ve nankörlükle var olagelmiştir ve hareketlerinde bu mayayı hissettirmiştir, binaenaleyh evrenden zulüm pek eksik olmamıştır. Hatta hiç eksik olamamıştır. Zira merhameti, adaleti ve ahlakı olmayan bir evrende zulümden başka bir şey olması kabil değildir.  Çünkü insançocukları hakikate yakın olmayı pek istememiştir. Dünya nefse yakın olduğu için, nefiste hakikatten pek hazzetmediği için, bitevi kolayı, yalanı, eğlenceyi tercih etmiştir. Hemcinslerine duyarsız kalmayı, münhasıran kendi hırsları, hazları, zevkleri ile ilgilenmeyi intihap etmiştir. Devran bana dönsün de, bırak altta kalanın canı çıksın anlayışı zımnen hüküm sürmüştür. Faraza sözlü olarak aksini haykırsakta. Bilmiş ama bilgisini menfaatlerine ulaşmak için bir vasıta olarak telakki etmiştir. Düşünmekten hep kaçmıştır. Çünkü kendisinin yerine düşünen birileri vardır. Sürüye dâhil olarak, kolayca yaşamanın yolunu aramıştır mütemadiyen ve istediğine da kavuşmuştur her daim. Çünkü sürüye dâhil olmak, daha geniş otlağa sahip olmayı beraberinde getirecektir. Fakat dünya öyle bir raddeye gelmiştir ki, kadim devirlerde yaşanıldığı gibi yaşamak kabil değildir. Zaman münhasıran bilmek değil, bilgiyle eylemi insicam içerisinde mezcetmek zamanıdır. Bilmeden eylem ortaya koymak elbette kabil olmaz. Teori, praksisin önkoşuludur. Velakin, eyleme dönüştürülmeyen bilginin de hiçbir kıymet-i harbiyesi olmaz. Yüreğiniz başka aklınız başka düşünürse işler şirazesinden çıkar. Öyle bir düşün pratiği yapacaksınız ki, düşündükleriniz yanlış yaptığınızı haykırıyorsa, benden olanlar bu yanlışı yapıyorsa bende yapmalıyım demeyeceksiniz, bilakis tam aksini yapacaksınız. Yani praksis yoksa teori kendi başına hiçbir anlam ifade etmez. Yani teori ile praksis, ölüme hayat gibi iç içe bir özelliğe maliktir. Bilgi sahibi olup, eylemde uzak kalanlar için Kur’an; kitap yüklü eşek tabirini kullanır. Ki, hakikaten yaşadığımız dünya kitap yüklü eşeklerle lebaleptir. Her eylem bir yan eylemi koşul kılar. Misal; ibadet ediyorsun ama açı doyurmuyorsun, yaptığın ibadetin ne hükmü ne anlamı kaldı? İbadet ediyorsun ama kötülüklerine de devam ediyorsun, fitneye sebep oluyorsun, hased ediyorsun, yaptığın ibadetin ne hükmü ne anlamı kaldı? Verirken az verip, alırken çok beklemek ne demektir? İbadet ediyorsun ama liyakate, ehliyete, sadakate dikkat etmiyorsun ve kendin gibi düşünüyor diye beceriksiz olana yol veriyorsun ve bu yol vermeyle şahsi bir iş yapmıyorsun, tüm toplumun menfaatini baltalıyorsun yani herkesin hakkını gasp ediyorsun. Alçakgönüllülüğün insanı yücelttiğini bilipte kibirden burnu havalarda dolaşanlardan isek vay halimize! ‘’Kibrin hasmı Allah’tır’’ diyor Peygamber ve bunu bile bile kibirli olmayı bir halt sanıyoruz. Adaletin, varlığın mayası olduğunu bilipte çıkardan vazgeçmeyenler isek vay halimize! Sorsanız, bunu bilmeyen mi var diyorlar ama uygulamaya gelince bildiğinden zerre iz yok. Yok kardeşim yok, varsaydı var denirdi, diyecek kadar haysiyetliydik. Ne de haysiyet ve şeref yoksunuyuz değil mi?  Bir de tutup Allah’tan, Önder’den, Kitap’tan dem vuruyoruz. Her şey dilde ama o dil yarın hesap soracak senden. Yazıklar olsun! Hem bütün kötülüklerin ilacı, şifası ‘’Kur’an Ahlakı’’dır de hem de Kur’an’ın hayata müdahale etmesinden kork ya da Kur’an’ı dünya nimetlerine erişmek için ahlaksızca kullan. Böyle bir sahtekârlık olamaz. Ulan ahmak; madem Kur’an bütün kötülüklerin panzehridir, o zaman Kur’an’i bir yaşamdan niçin korkuyorsun ya da niçin münafıklık ediyorsun? Dürüst değiliz, asla dürüst değiliz ya da mutlak cahiliz ama kendini akıllı sanan ahmaklarız. ‘’Gerçeğin dışında sadece SAPIKLIK vardır.’’ Yunus-32. ‘’Uyarılanlardan, söz dinlemeyenlerin sonlarının nasıl olduğuna bir bak.’’ Yunus-173

 

İnsanlar ararlar. Her zaman ararlar ve aramışlardır da, arayacaklardır da. Aramak demek, hareket demektir. Hareket bitince, insan da biter. Çünkü hareket demek, varolmak demektir. Varsanız, hareket halindesiniz demektir. Aramayan, bulunduğu yerde donar. Donunca da ölür. Ölü yaşar. İnsanlar her daim kendi bedenlerine münasip olanı ararlar. Bedenine uygun olmayan, insanı sıkar; bedenine bol gelen, insanı rahatsız eder; bu yüzden de tam bedenine uygun olanı arar. Ruh, kabul etmediğini kusar. Beden, kabul etmediğine spontane kapatır kendini. İnsan, garip bir varlıktır. Anlaşılmaz, çelişik, sıkıntılı, tereddütlü, anlık değişken bir varlıktır. Çünkü duygu ve düşünceden müteşekkildir. Yeniden yaratılır her an, yaratır kendini yeniden. Verdiği emek kadardır insan. Tüm bunlar kanunudur, varolmanın. Arayış, fıtridir. Bir ihtiyaçtır. İstek değildir. Arayanlar anlaşılmazdır. Anlaşılmayınca da doğal suçludurlar. Arayışını sonlandırmış bir insan, insanlık serüvenini de sonlandırmıştır. Varolmak istemek, aramak demektir. Aramak, isteyene verilir. Aramak, bünyesine dercedilmiş bir şekilde doğmuştur dünyaya insan. Varsanız arıyorsunuz demektir. Aramıyorsanız yoksunuzdur. İnsan bulduğunu sanır, oysa bulduğunu sandığı an kaybetmiştir. Ama bilmez. İnsan, süreçtir. Her şey sürece tabidir. Bulduğunu sanan kaybetmiştir. Bulduğunu sanmak sanrıdır. Kimse aramaktan vazgeçemez, vazgeçmemelidir. Vazgeçen kendinden vazgeçer. İnsanla ilintisi olmayan tek bir şey var mıdır evrende? Yoktur ve olamaz da. Çünkü her şey, insan varsa vardır. insan yoksa anlamsız kalır her şey. Anlamı olmayanında varolması imkansızdır. Çünkü varolan her şey anlamlıdır. Bu anlam içinde, anlamsızlık, boşluk, saçmalık var gibi gelir. Varda olabilir. Zira var olan her şey insan içindir. İnsanın elinin değdiği her şey anlam kazanır. İnsan, anlamın ta kendisidir. İnsanı çıkardığınız zaman geriye hiçbir şey kalmaz. İnsansız, her şey anlamsızlığa mahkûmdur. İnsan, nasıl, bedenine uygun bir elbise ararsa, ruh dünyasına uygun bir sevgili ararsa, kendine uygun bir sistemi de arar. Elbisenin darlığı da, bolluğu da insana zulümdür. Sevgilinin, ruh dünyasına aykırılığı, ruhu harap eder. Sitemlerinde, kimliklere ve dinlere uygunluğu çok önemlidir. Bu yüzden, her milletin, maddi ve manevi dünyasına uygun sistem arayışı doğaldır. Tabiatınıza göre bir arayışınız vardır. Türk Milleti’nin, töresine ve dinine uymayan sistemleri reddetmesi ve kendine münasip bir sistem tasarımlamak istemesi sonsuz haklı bir istektir. Hiçbir kimsenin de buna müdahale etme hakkı ve yetkisi olamaz. Böyle bir talebe müdahale etmeye tevessül edenler, bu milletin düşmanlarıdırlar. Türk Milleti için, dinsiz ve töresiz bir hayat yoktur, olamaz. Ya da bilinç düzeyimizle ilintilidir böyle bir şey. Düşünürsünüz, kalbinizle ve aklınızla düşünürsünüz, düşünceniz sizi bir yere götürür. Bilinç önemlidir! Olduysanız, olması gerekeni de bulursunuz. İnsanlık henüz üst düzey bir bilince erişememiştir. Aklını kullanacaksın. Bilmediklerine, bildiklerini feda etmeyeceksin!

 

SÖZLER:

 

""Zaaflarına, hırslarına yenilip ipini koparan it, kendisine tasma takacak efendi aramaya başlar. Zaaflarına yenilen yiğit, düşmanın tutsağı olur ve zillet içinde yaşar.""

 

Bendeniz

 

""Sen yolu aç, menzile varamazsan elbet biri gelir varır.""

 

Kadim Yasa

 

""Zaaflarını kontrol edemeyen düşmanın tuzağına düşer, canından olur.""

 

Kadim Yasa

 

""Zalime izzetli, mazluma merhametli ol. Zalimin günahını mazluma hamletme. Bir kişinin günahını tüm insanlar çekemez.""

 

Kadim Yasa

 

""Büyük rüyalar bir yıl sonra meyve vermez bin yıl sonra verir.""

 

Kadim Yasa

 

‘’’’Okumayı ve yazmayı öğrenmenin ne faydası var ki, düşünmeyi başkalarına bıraktıktan sonra!’’’’

 

Ernst R. Hauschkam

 

Tarih: 16.03.2017 Okunma: 680

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?