KENDİ AKLINI KULLANMA CESARETİ GÖSTER!...20...

Özgür DENİZ - 07.03.2017

Ulu çınarlar fırtınalı diyarlarda yaşarlar, bu yüzden fırtınaların hiç eksik olmadığı diyarların çocuklarıyız. Bu sebeple de yiğit olduğumuz kadar merhametliyizdir. Öyleyse kendimizi içinde doğduğumuz iklime uygun yetiştirmeliyiz. Sürgünleri çok yaşadık. Sürgün acıdır! Bizler, her an tetikte, her an teyakkuzda olması gereken insanlarız. Öyle bir ceddin ahfadıyız, öyle bir coğrafyanın çınarlarıyız, öyle bir tarihin özneleriyiz ki buna mecburuz. Geçelim! İnsançocukları, varlık âleminden duyu organları yoluyla elde ettikleri doneler neticesinde öğrendikleri ile yaşarlar. Doneler doğal yollarla edinildiği gibi yapay yollarla da edinilebilir. Muayyen vasıtalar vardır bilgiye ulaşmada. Kitaplar, okullar, filmler, yazılı ve görsel yayınlar vb. gibi vasıtalarla bilgiye ulaşabiliriz. Bilgiye ulaşmada vasıta sonsuz mühimdir. Zira bilgi karakterimiz ve nihayetinde kaderimiz olacağı için teennili olmak icap eder. Binaenaleyh vasıtayı çok iyi intihap etmeliyiz. Her edinilen bilgi bir hedefe mebnidir. Bilgiler, bizleri bir yerlere manipüle etmek için vardır ya da tezahür eder. Elbette ki, bizi malum vasıtalarla buluşturup bilgiye kavuşturanlarında bir ya da bir kaç hedefleri vardır. Bu negatif anlamda da olabilir, pozitif anlamda da olabilir. Nihayetinde bu evren, insan ile şeytanın kavgaya tutuştuğu bir meydandır. Öyleyse edinilen bilgileri kontrollü edinmek iktiza eder, eklektik olunmalıdır. Bunun için uyanık bir şuura, açık ve tetikte bir bilince ihtiyacımız vardır. Bilakis hiç ummadığımız zamanda, hiç ummadığımız yerden vurulabiliriz. Bilgiyle dirileceğimize, bilgiyle zehirlenebiliriz. Misal, silah satan emperyalist bir savaş baronu, insançocuklarına hiçbir zaman savaşın kötü olduğu bilgisini vermez, elbette açıkça da iyidir demez belki ama kötü olduğunu da sarahaten ifade etmez, ifade edilmesine de müsaade etmez hatta zımnen teşvik eder. Hiç kuşkusuz savaşın mübrem olduğu durumlarda olabilir, mustazafları zulümden kurtarmak ve gasp edilmiş hürriyetlerini iade etmek için vs. ama savaşlar kahir ekseriyetle emperyalist baronların dünya hedefleri için çıkartılıp yapılır ve tüm insanlık zarar görür. İnsançocuklarını savaşmaya, birbirini katletmeye sevk eden ideolojilerin kötü, ahlaksız, gayr-i insani olduğu bilgisini emperyalist savaş baronları açıktan bize vermez, bilakis verecek tüm yolları kapatmaya gayret ederler.  İnsanların eylemleri, davranışları, edindikleri bilgilerin somutlaşmasıdır. Somutlaşan bilgiler karakterin tezahürü, kaderin tayini demektir. Doğru bilgi, doğru düşünmek kadar hattan ondan daha çok önemlidir. Şunu söylememizde mübalağa olmaz sanırım; bilgimiz kadar düşünürüz. Binaenaleyh, doğru bilmeyen doğru düşünemez. Doğru düşünmeyen de doğru karar veremez. Doğru düşünmek, doğru bilgilerle olur. Yanlış biliyorsan elbette yanlış düşünürsün. Doğru karar veremeyen doğru gidemez. Doğru gidemeyende belalara düçar kalır. Bu yüzden düşünmek ama doğru düşünmek çok önemlidir. Doğru düşünmek ise, Kur’an temelli bilgiler ekseninde düşünmekle olur. Çünkü tüm insanlığı ayrım yapmadan kuşatan ve savunan yegâne kaynak Kur’an’dır. Buna hayır diyebilecek ve iddiasını temellendirebilecek tek bir kişi bile çıkamaz. İspatsız iddia ise cazgırlıktan başka şey değildir. Vereceğimiz kararlar kaderimiz olacağı için, karar alırken ve verirken çok titiz düşünmeliyiz. Hani atalarımız derler ya; ‘’bin düşün, bir söyle’’ diye işte o misal. Ama ilk evvelde muhkem kaynaklardan edinmeliyiz bilgilerimizi. Eylemlerimiz bilgilerimize göre olacağı için bilgimiz sağlam olursa eylemlerimiz de sağlam ve üretici olacaktır. 

 

Bir olgunun büyüsüne kapılırsınız. Olguyu olaylaştırmaya karar verirsiniz. Ama üzerinde hiç düşünmezsiniz. Sormaz, sorgulamaz, tetkik, tahkik, analiz etmezsiniz. Aldanırsınız, eylemleriniz aldandığınızın resmidir ama almazlıktan gelirsiniz. Laf olsun kabilinden yapmışsınızdır. Bir imaj adınadır her şey. Negatiftir ama pozitif tavırlar takınırsınız. Bilirsiniz ama hicap duyduğunuz için ifade edemezsiniz. Sorarsınız, görüş alırsınız ama olumsuz yanıt alırsınız. Oysa ne beklersiniz ki, ne bulmayı düşlersiniz? Herkesi mutlu edeceğinizi tasavvur ve tahayyül edersiniz ama yanılırsınız. Olmayacak şeydir, oldurmaya çalışırsınız. Düşünce yanlış olunca eylemde akim kalmıştır. Düşünülmeden verilen kararlar, hüsranı intaç edecek eylemleri tetiklerler. Yapmış olmak için yapılmaz ki hiçbir şey. Sonuç almak için yapılır. Absürt kararlar absürt neticeleri tevlit eder ve haddizatında daha baştan aşikar bu ama gözler görmezden gelir. Oysa verilecek kararlar, yapılacak eylemler akıl ve kalp insicamının neticesi olmalıdır. Bir şeyin savunusu sonsuz önemlidir. Sizin derununuzu ele verir. Çünkü savunu aynı zamanda karakterin izharıdır. Aynı zamanda savunusunu yaptığınız şeyin de muhtevasını ele veriri. Zira savunusu yapılan olgunun tolere edilmesi, savununun da durumuna merbuttur. Gerçek başarı, sistemli, disiplinli düşünmenin meyvesidir. Bedeni dağınık olanın ruhu da dağınıktır ya da ruhu dağınık olanın bedeni de dağınık olacaktır. Yasa budur ve bu yasayı değiştirmek muhaldir. İster kabul edin, ister kabul etmeyin. Gerçi hangi işimizi düşünerek yapıyoruz ki? Her yaptığımıza, bize getirisi ne olur, bizim bundan çıkarımız nedir, bunu yapmakla elde edeceğimiz kâr ne olur diye bakıyoruz. Tabi böyle olunca da, hatalar, o hatalardan doğan ihanetler zincirleme geliyor. Keşke yapacağımız her işi en detayına kadar vicdan terazisinde tartarak yapsak. Akletmiyoruz ve vicdanı ıskalıyoruz! Ve zincirleme hatalar. Gerisi angarya.

 

Filhakika, tüm insanlık ailesinin, bahusus Ümmetin, ümmet özelinde de milletimizin bunca belalara duçar kalmasının yegâne sebebi; hakikatin bilgisine değil, batılın bilgisine malik olması, batılın cezbesine tutulması ve akletmemesidir. Vahyin ışığına yüzünü dönmesi ve şeytanın, tağutların karanlığına eyvallah etmesidir. Allah seni aydınlığa çağırırken çıkarı yoktur ama şeytan karanlığa çağırırken çıkarı vardır, hem karanlığa davet eder seni hem de buradan kirli, kanlı, karanlık hedeflerine ulaşır. Ama sen Allah’ın vahyine kulak verirsen kazanan sen olursun yani Allah seni, senin kazanman için çağırıyor. Allah sana akletmeyi emrediyor üstelik. Ama şeytan, senin akletmeni asla istemez. Menfaate odaklı praksiste kesinlikle akıl, düşünce ıskat olunmuştur. Aktif gibi hissedilir belki ama asla yoktur, pasiftir. Düşünmek, sessiz ve yalnız bir edimdir. Her yürek dayanamaz buna. Sessizdir belki ama olabildiğince seridir. Akleden, düşünen, tefekkür halinde olan bir insan, asla ve kata menfaatini göz önünde bulundurarak harekete yönelmez. Akleden bir insanın vicdanı mütemadi ön plandadır, binaenaleyh eylemlerinin gidişatını vicdanı tayin eder. Akletmek, her bir olguyu, en dibinden, temellerinden tahkik, tetkik, tahlil etmektir ve ancak bu aşamalardan sonra olaylaşmasına yol vermektir. Akletmek, olguların görünmeyen yüzlerini görmeye gayret etmektir. Akletmek; her bir olgunun, hangi şartlarda hangi sonuçları intaç edebileceğini kestirebilmektir, sezebilmektir. Akletmek; attığın adımın nasıl atıldığını, hangi yöne doğru ve niçin atıldığını ve nereye varacağını ihsas edebilmektir. Akletmek; bir olguya birkaç boyuttan bakabilmeyi becerebilmektir. Bir misal verelim; popüler olmuş malum bir evlilik programı var ve programın bir sunucusu var. Gelsin övgüler, gitsin övgüler. Malum kadını sitayişe boğanlar neyine bakıpta yapıyorlar bunu? Diline ve güya tevazusuna. Ama hiç bilmiyorlar ki; o kadın, bu milletin temel direklerini çatırdatmaktadır. O kadın eylemleriyle, söylemleriyle, verdiği imajla onlarca genç insanın yörüngesini şaşırtmakta, milli ve manevi dokuları tahrip etmektedir. Dili ve tevazusu da çıkarı gereğidir, gerçek değil yalandır. Ama herkes kalıba baktığı için ve sığ şekilde olayı değerlendirdiği için bu tarafları görememektedir. Böylece de, malum kadına lüzumsuz sitayişlerde bulunmaktadır. Yani ortada bilgi, akıl, düşünce yoktur. Ama sitayişte bulunan o kişilerle konuşsanız ahkâm kesmekte hiçte geri kalmazlar, sanki her şeyi bilmektedirler. Bunun anlamı ise, kopkoyu bir cehalettir ama cehaletinin farkında olan kim? Bunlara cahil deseniz, size küfrederler. Ama küfür cehaleti örtmez, bunu da bilmezler. ‘’Bilmediğini bilmeyenden kaçınız’’ demiş Konfüçyüs. İsabet etmiş. Keza kanal sahibi nevzuhur bir züppeyi de aynı kategori de değerlendirmek isabetli olacaktır. Aynı şey onun ve onun hakkında düşünenler için de geçerlidir.

 

SÖZLER:

 

""Bir yazının tümünü, mümkünse, kelime kelime okumadan, bilmeden, anlamadan ve keza bir insanı, mümkünse, her söz ve hareketiyle tanımadan, dinlemeden, anlamadan yargılamak ahmaklıktır, utanç vericidir.""

 

Bendeniz

 

""Her evde kutsal kitap asılıydı

Okuyan kimseyi göremedim

Okusa da anlayanı görmedim

Kanunlarını kâğıtlara yazmışlar

Benim anılarım gibi.""

 

Sezai Karakoç

 

“Gerçek bilgelik kaygı ile düşünmektir, her talihsizliği hesap etmek; ama bir kere eyleme geçtikten sonra da cesur olmaktır.”

 

Herodot

 

""Eğer bir insan kesin bilgiden yola çıkarsa, şüphelere ulaşır. Şüpheden başlamayı becerebildiğinde ise, kesin bilgiye ulaşır.”"

 

Francis Bacon

 

""Görünüşe, şekillere, tesbihe, sakala, takkeye aldanma. Diğer günahlar içki gibi sarhoş etseydi, görürdünüz kimin ayık olduğunu.""

 

Hâfız Şirâzi

 

""İnsan kalmak, uğrunda her gün cihad yapmayı gerektirecek kadar zorlaştı.""

 

Ali Şeriati

 

""Çevremizdeki her şey bize acı verdiği ve sürekli acılar yarattığı sürece mutlu; insana özgü olguların gelişimi kabalıkla, hileyle ve adaletsizlikle belirlendiği sürece de ahlaklı olunamaz.""

 

Nietzsche

 

""Modern hayatta insan, kendi kaderini kabullenmeye şartlandırılır. Böylece patronlar ve politikacılar, kimsenin bir şeyi sorgulamadığı bir dünyada, istedikleri gibi hareket ederler.""

 

Huxley

 

Tarih: 07.03.2017 Okunma: 718

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Nevzat Dağlı

28.04.2016 - 07:38

Sayın Cengiz, ülkemizi şaşkın ördeğe çevirdiler. Nasıl yüzeceğimizi biz de şaşırdık.

Nevzat Dağlı

28.04.2016 - 07:38

Sayın Cengiz, ülkemizi şaşkın ördeğe çevirdiler. Nasıl yüzeceğimizi biz de şaşırdık.