KENDİ AKLINI KULLANMA CESARETİ GÖSTER!...9...

Özgür DENİZ - 10.02.2017

Zihnimiz kirli, karanlık ve çürük. Çünkü zihnimize her şeyi boca etmişiz. Zihnimiz saflığını, duruluğunu, berraklığını, temizliğini kaybetmiş. Bir nehir gibi akmıyor da, bir bataklık gibi adeta. Böylece kirlenmiş ve tefessüh etmiş bir zihne sahip olmuşuz. Böyle mi? Böyle kardeşim. İster kabul et, ister kabul etme. Binaenaleyh, neyi, nasıl, niçin, kim için yaptığımızı bilmiyoruz. Gariptir ki, bilmediğimizi de bilmiyoruz. Yanlış yapıyoruz ama doğru yaptığımızı sanıyoruz. Bilincimizi de kaybetmişiz. Okuduğumuzu sanıyoruz ama ne okuduğumuzdan bihaberiz ya da öylesine okuyoruz veyahut sahtekârız. Bu yüzden de hatlar mütemadiyen karışıyor. Söylem ve eylem insicamını bir türlü beceremiyoruz. Konuşuyoruz, konuşuyoruz, konuşuyoruz ama konuşmalarımızla mütenasip tek eylem yapmıyoruz. Bu durumda, işlerimizin şirazesinden çıkmasını intaç ediyor. Diyelim ki bir sorun var. Var mı bir sorun kardeşim? Var. Tespiti, teşhisi yapıldı mı? Nasıl tedavi edeceğimizi biliyor muyuz ya da nasıl tedavi edebiliriz?  Kiminle çözebileceğimizi biliyor muyuz ya da kiminle çözebiliriz? Haddizatında hepsi belli ama tam tersini yapıyoruz. Söylem bir ayrı, eylem bir ayrı. Sonra da kurtuluş bekliyoruz, iyi neticeler umuyoruz. Beklediğimize kavuşmayınca da boş boş gevezelik yapıyoruz. Bu kadar alığız, bu kadar bönüz yani. Misal; muhtelif simalar biteviye köşelerinde muhtelif sorunlarla ilgili yazıyorlar. Bu simalardan birinin yazısına bahusus, bağımsız şekilde değineceğim inşaAllah. Ne yazdıkları belli. Niçin yazdıkları belli. Kim için yazdıkları belli. Hangi duygu ve düşünce atmosferinde yazdıkları belli. Okuyor muyuz? Anlıyor muyuz? Kavrıyor muyuz? Hissediyor muyuz? O zaman muktezasını ifa edeceksin kardeşim, etmelisin kardeşim, etmek zorundasın kardeşim. Sorunu söylüyorlar, çözüm de içinde gizli, hatta çözümü de söylüyorlar. Okuyoruz, övüyoruz ama eyleme gelince tam tersini yapıyoruz. Ne demek oluyor şimdi bu? En kızdığım, en sinir edici şey budur. İğrenç bir durumdur bu. Resmen tiksinti verici bir durum. Katıksız riyakârlık, sahtekârlık, düzenbazlık. Söylemin düzleminde eylemin olmalı kardeşim. Eylemin yoksa niye söylüyorsun? Söylüyorsan niye eylemini gerçekleştir miyorsun? Yani biraz ciddiyet, samimiyet, haysiyet, hassasiyet, hissiyat yani. Ya da şöyle bir misal vereyim; bir kişi mütemadiyen Mehmet Akif Ersoy’dan dem vursun ama tam tezat eylemlerde bulunsun. Ya da Kitabı ve Önderi de örnek verebiliriz burada. Ne düşünürsünüz? Düpedüz riyakârlık değil de nedir bu Allah aşkına? Yani kardeşim, bir şey söylüyorsan, söylediğine mütenasip eylemin olsun nolur. Biz millet olarak maalesef böyle bir derin paradoksun kıskacındayız. Eylem ve söylem insicamını bir türlü beceremedik. Kafamız başka düşündü, kalbimiz farklı duygulanımlar yaşadı, ayaklarımız bir yöne gitti, ellerimiz başka bir yöne uzandı, dilimiz başka söyledi, kulağımız başka duydu, gövdemiz başka hareket etti. Yani baştanbaşa tezat, baştanbaşa tenakuz, paradoks. Bu durum, zihni faaliyetlerimizin şirazesinden çıkmasının neticesidir. Lütfen, lütfen, lütfen, biraz ciddiyet, samimiyet, haysiyet, hissiyat, hassasiyet!

 

Zihin çok hassas, naif, narin bir yapıdır. Her şey orada başlar, orada biter bir anlamda. Bu yüzden sonsuz hassasiyet göstermeliyiz. Zihne, her şeyi rastgele doldurursanız kirlenir, kokar, çürür ve işlevsiz kalır. Düşünemez, anlayamaz, hissiyatı aktive edemez hale gelir. Bir sepet sağlam elmanın içine tek bir çürük elma koysanız ne olur? Temiz bir zihni, kirli bir düşünce mahvedebilir. Millet olarak, zihnimize her şeyi doldurmayı marifet addediyoruz. Her şeyi doldurunca, her şeyi bileceğimizi düşünüyoruz. Hiçbir şeyi bilemez hale geleceğimizi düşünemiyoruz ve tabi düşünemediğimiz şey geliyor başımıza. Böyle değildik ama böyle olduk. Bu hale getirildik. Kadim zamanlarda zihinlerimiz çok temizdi ve bitevi üretiyorduk. Her şey kendimize aitti. Her yönde en ileriydik. Itri kimdi? İbn-i Sina kimdi? Zamanla başkalarının ürettiklerinin tüketicileri olduk. Artık her şey başkalarınındı ama tüketenler bizlerdik. Başkaları da kirli zihinle üretince, ürettikleri de kirli oluyordu ve tüketenleri de kirletiyordu. Zira zihnimiz işlevselliğini ve üretkenliğini kaybetmişti. Binaenaleyh, sorma, sorgulama, anlama, kavrama, düşünme, hissetme yetilerimiz dumura uğradı. Eylem söylem tenasübünün olmaması da bu durumun tevlit ettiği bir hastalıktır maalesef. Bugün bizi kurtaracak yolu niçin bulamıyoruz, niye ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı, niçin yapacağımızı ve kim için yapacağımızı bilemiyoruz? Bizi ulvi iyiliğe yönlendirecek pusulayı, kılavuzu niye intihap edemiyoruz? Çünkü beynimiz ve ruhumuz temiz değil ki, temiz bir adım atmaya yardım etsinler? Niye, gerçekten, hür ve bağımsız temelde düşünemiyoruz, olguları okuyamıyoruz, olaylara bakamıyoruz? Niye ucu bize de dokunabilir tereddütleriyle hakikatin izah ve izharından ürküyoruz? Çünkü kirliyiz. Temiz bir dünyada bütün kirlerimiz görülecek diye korkuyoruz. Düşünmenin, tıpkı zekâtın malı temizlediği gibi, ruhu ve beyni temizleyeceğini fark edemiyoruz. Temiz bir zihnin, berrak ve bütün dış etkilerden arınmış bir bakış açısı sunacağını fark edemiyoruz. Temiz ve sağlam bir zihnin, insicam içinde yürüyen yani eylem ve söylem tenasübünü sağlayan bir hayat bahşedeceğini tasavvur ve tahayyül edemiyoruz.

 

SÖZLER:

 

""Münafıktan iğreniyorum.

Toplumsal ahlaka sahip olmayandan iğreniyorum.

Adaletsizden iğreniyorum.

Fitneciden iğreniyorum.

Mertçe dövüşmeyenden iğreniyorum.

Riyakârdan iğreniyorum.

Kibirliden iğreniyorum.

Dalkavuktan iğreniyorum.

Emek gasp edenden iğreniyorum.

Haram yiyenden iğreniyorum.

Makama, mevkie vs. her nev’inden maddeye tapandan iğreniyorum.

Aklını kullanmayıp cahil kalandan iğreniyorum.

Kan-ter-yaş emicisi faizci kompradordan iğreniyorum.

Çıkarı için insanlığını çiğneyenden iğreniyorum.""

 

Bendeniz

 

""Ben bir hiçkimseyim! Kendimi yontuyorum biteviye ve ilanihaye sürecek bu yontu edimi. Kendimle savaşıyorum fasılasız. Ve birgün ölümsüz bir eser koyacağım varlık çölüne and olsun. Bir mektup yazacağım ve insanlık denizine bırakacağım. Ne deniz tükenecek ne de kapanacak zarfı mektubun. Ve mektupta ne yazdığını sadece açan bilecek.""

 

Bendeniz

 

‘’’’Sözünü tartmayan, cevabından incinir.’’’’

 

Sadi Şirazi

 

Bu sözü (Sadi Şirazi’nin sözünü) her bir insanoğlu hafızasına iyice kazımalı ve hiçbir an unutmamalıdır. Bu söz, sağlam ve güçlü iletişimin ve ilişkinin en önemli yasasıdır. Konuşmasını, hitap etmesini, cevap vermesini, soru sormasını vb. bilmiyorsan susmasını bilmek zorundasın. İstesen de, istemesen de susmak zorundasın çünkü. Bilakis, bedeline katlanmak zorunda kaldığında zoruna gitmemelidir ve iş temelli şirazesinden çıkmamalıdır. İşin özü, insan, kendini, haddini, hududunu bilmelidir. Bu da zor değildir. ((Bendeniz))

 

""İnsanların eylemlerine kahkahalarla gülmek, ağlamak ya da nefret duymak yerine onları anlamak için çaba sarf ettim...""

 

Baruch Spinoza

 

‘’’’Hakikat ağırdır, kirli gövdelere, çürümüş ruhlara ağır gelir.

Hain evladınsa da boynunu vur ki Hak yerini bulsun, fitne ateşi sönsün, mazlumun ahı kalmasın.

Zulmün, fitnecinin, fesatçının arkasında durma; kitap bunu söyler.

Hakikate sırtını dönen, adaleti ikameden kaçan, zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır.

Adil ol ki adımlarını takip etsinler.

Mazlumun koruyucusu Allah’tır.’’’’

 

CEDDİN BÖYLE SÖYLEDİ, BÖYLE YAPTI

 

""Dinimin ve töremin yalanlayacaklarını taammüden söylüyorsam ve dinimde ve töremde olmayanı dinime ve töreme taammüden isnad ediyorsam ben bir şerefsizim, şayet söylediklerim dinime ve töreme mugayir değilse ve dinim ve törem söylediklerimi doğruluyorsa, dinimin ve töremin doğruladıklarına ittiba etmem insanlık ve kulluk vazifemdir.""

 

Bendeniz

 

""Bu dünyada mutluluk yok. Bir kazan kaynıyor ve içinde acı kaynıyor. Her taraftan acı fışkırıyor. Biz sadece yok sayıyoruz. Alışmışız. Alışıyoruz. Acı, dünya olmuş ve biz içine doğmuşuz acının. Acının şarkısını terennüm etmek aslında kadermiş!""

 

Bendeniz

 

""Bir kitap okuyan her şeyi bildiğini zanneder. İkinci kitabı okuyan kuşkuya düşer. Üçüncü kitabı okuyan hiçbir şey bilmediğini anlar.""

 

Frederick Pollock

 

""İnsanların yaptıklarından sorumlu olmasının sebebi, diğer canlılardan farklı olarak akla ve hür iradeye sahip olmasıdır. Bu seçim özgürlüğü sonuçlardan sorumlu olmayı ve ona katlanmayı da beraberinde getirir. Her istediğini yapmakla özgürlüğü karıştırmamak gerekir. İ̇çinde sorumluluk olmayan özgürlük, özgürlük değil başıboşluktur ve bu tür bir özgürlüğe sadece doğadaki hayvanlar sahiptir. Davranışlarını akıl ve zekâlarıyla, hür iradeleriyle değil içgüdüleriyle belirledikleri için de yaptıklarından sorumlu değillerdir, çünkü onların doğası öyledir, başka türlü davranamazlar. Oysa insan her yaptığını bir amaç için yapar…""

 

Ralph Waldo Emerson

 

""Hayata değemediği için, hayata evet diyemedi Batılılar.""

 

Yusuf Kaplan

 

NOT: Bu sözü (Yusuf Kaplan’ın sözünü) algılayın, anlayın, kavrayın, hissedin, çok şey spontane çözülecektir. Hayata değen terakkiye, hayata değemeyen tedenniye gider. ((Bendeniz))

 

""Keşke şu kitaplara ilk dokunuşu yapmayaydım keşke! Ahhh be ahhh ruhumun en gerçek dostları; acıdan başka ne etkiniz gönül toprağıma? Zulüm dolu dünyada adaleti, ahlaksızlığın kol gezdiği hayatta ahlakı, memnun kölelerin dünyasında hürriyeti, ihanetin hüküm sürdüğü zamanlarda dostluğu, yürekleri nefretin kasıp kavurduğu demlerde sevgiyi, vatansızlığın para yaptığı dünyada vatana can vermeyi, paranın tanrılaştırıldığı dünyada paylaşmayı, hülasa; insanca yaşamayı öğrettin, insanlığın hiçbir anlamının olmadığı hayatta. Haddizatında mahvettiniz beni.""

 

Bendeniz

Tarih: 10.02.2017 Okunma: 730

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?