KENDİ AKLINI KULLANMA CESARETİ GÖSTER!...4...

Özgür DENİZ - 29.01.2017

‘’Bozulmayagörsün, eğer bir bozulursa, dünyanın en korkunç yaratığı olur insan’’ der Sophokles. İnsanın ne zaman bozulduğunu biliyor muyuz? Allah niye; ‘’hiç akletmiyor musunuz?’’ diyor. ‘’Kafası basan bir adam, alık ve bön olmayan bir adam, yalnız başına kaldığında, kendi düşün âleminde kendi düşlemleriyle basbayağı gönül eyleyebilir’’ der Arthur Schopenhauer. Düşünme metodolojisini idrak etmek zor ama kolaydır. Becerebilecek akıl ve yürek gerek sadece. Eğer ki, düşünme eylemini gerçekleştirebilecek cesaretiniz varsa yani kendi aklınızla düşünmeye cesaretiniz, yüreğiniz varsa, asla yalnız değilsinizdir ve yalnızlıktan da korkmazsınız. ‘’İnsan denilen varlık, yalnızlığında Tanrı’yla arkadaştır’’ der Nietzsche. Buradan bir çıkarımda bulunacak olursak, şöyle bir çıkarım olur bu; mutlak yalnızlık yoktur evrende. Düşünen adam, düşünmeyen, aklını satmış, koşulsuz itaat etmekten başka hiçbir şeyden anlamayan sürüden ayrıldığı için mutludur. Keza, ‘’anlama, kavrama yetisi herkeste aynı düzeyde bulunmaz, insanı seçkin ve üstün kılan yetilerdir bunlar ve insanda ki yalnızlık sevgisini beslerler. Katıksız bir gerçekliktir ki, içinde yaşamak zorunda kaldığımız toplumda, kantitenin yerine kalite geçirilebilmiş olsaydı, elbette dünyada daha uzun yaşamaya bir meyil olurdu ve dünya da buna değerdi. Kalabalıklarda ki bin alık, bön adam tek bir akıllı adamın yerini tutamaz’’ der Arthur Schopenhauer. Gerçekten, anlamak, dünyanın en zor işidir. Çünkü anlamak düşünmeyi, derin düşünmeyi, koşul kılar. Arthur Schopenhauer diyor ki; ‘’en mutlu yazgı, anlama yetisine sahip olmaktır.’’ Evet, anlayan insan kuşkusuz acı çeker ama aynı zamanda gerçek mutluluğu da hisseder ve yaşar. Mutluluk nedir deseler; anlamaktır diye cevap vermek muhakkak en isabetli karşılık olurdu. Anlayışı kıt insanların dominant olduğu bir dünya rezil, yaşanmaya değmez ve lezzetsiz bir dünyadır. Düşünmeyen ve anlamayan insanın yaşamı sığ, kuru ve yavan bir yaşamdır. Bir nehir gibi akan yaşamdan lezzet almaları muhaldir bunların. Faraza alsalar bile, bunların yaşamdan aldığı lezzet hayvani özellik taşır, ruhta iz bırakmaz, ebedilik kazanmaz. İnsan, düşünmediği zaman bozulur!

 

İnsan, kendini tanıyamayacak kadar cehaletin dehlizlerinde çırpınmaktadır ve kendini anlayamadığı için de ne sorunlarını bilmektedir ne de sorunlarına çere arayabilecek kabiliyete maliktir. Binaenaleyh, her türlü sorumluluğu kendi dışına atmakta ve sebepleri kendi dışında aramaktadır. İnsan garip bir mahlûktur. Kendi güzel değildir ama her şey güzel olsun ister. Böylece güzel olupta güzelliği isteyenleri de spontane itham etmiş olur. Mütemadiyen dışarıdakilere kızar, dışarıda kalanlara ağır tenkitler yöneltir ama kendisini bir türlü sigaya çekmeye yanaşmaz. Çok küçük bir nüans; din sahibidir ama dinin muktezası olan güzel ahlaka sahip değildir ve din sahibi olduğu için, güzel ahlaka sahip olup, olmadığını umursamaz bile. Niye? Çünkü bir dini olduğunu, bu sebeple de spontane ahlaklı olabileceğini düşünür. Alıklığın daniskasıdır bu oysa. Ama akledecek kafası olmadığı için bu saklı hakikati keşfedemez, fehmedemez. Malayani, abes, absürt çarelere başvurur. Bir türlü kendi derununa yolculuk yapmaya cesaret edemez. Oysa bunu yapabilse, hem kendini tanıyacak hem de anlayabilecektir ve insanı ilgilendiren ve insanla alakalı olan her sorunu kolay şekilde çözebilecektir. Kendini tanıyıp, anlayamadan, dış dünyayı, olguları, olayları, doneleri, varlığın tecessümlerini tanıyıp, anladığını sanır. Böylece de kuru ve sığ bir bilgiçlik bataklığına düşer, kibre kapılır ve nihayet, gerçekten düşer, yok olur gider. Bilmez ve bilemeyecek kadar da cahildir ki; kendini tanıyıp, anlayamayan bir insanın, tanıyıp, anlayabileceği hiçbir şey yoktur ve olamaz da. Kendisinin dünya, dünyanın kendisi olduğunun idrakine varamaz. Bunun ne demek olduğunu da fark edemez, fark etse de anlayamaz, kavrayamaz.  Dünyada ki en acı şey, insanın kendine yabancı kalmasıdır. Evet, insan kendine ve insana yabancılaşmıştır! Her yöne bakıyor da insan, bir kerecikte olsa kendi içine bakmayı akledemiyor. ‘’Vücut, insan değildir, insanın zarfıdır’’ diyor Lamennais. Gözlerini yalnızca vücuduna diken ve beynini vücudunu anlamaya yönlendiren insan kendini tanıyıp, anladığını sanıyor ama yanılıyor. Zira insan, vücuttan çok farklı bir şeydir. Goethe boşuna mı ‘’kendi içime dönüyorum ve bir dünya buluyorum’’ diyor? Şüphesiz ki boşuna demiyor, Goethe kendini tanıyor, biliyor ve anlıyor. İnsanın, vücuttan başka bir mahiyeti olduğunun farkına varıyor. İnsanlar, niçin, ideolojilerin tutsakları olur, sürü halinde dünya nimetlerinin peşinden koşar ve illa bir benzerlerini ilah edinmeyi sever? Kendini tanıyıp, anlayamadığı için. Kendini tanıyamayan, kendini tanıyanın kölesidir. Kendini tanıyıp, anladığın zaman köleliğin zincirlerini kıracak ve gerçekten özgürleşeceksin! Çünkü ancak o zaman gerçekten insan olacaksın!

 

SÖZLER:

 

""En uzun yoldur insanın içi...""

 

CahitZarifoğlu

 

""Ruhumuz dar bir şeridin içinden sızılarla geçiyor.""

 

Cahit Zarifoğlu

 

""Örneğimizi kaybettik. Her şeyi kaybettik. Kendimizi kaybettik. Nihayet yolumuzu yönümüzü kaybettik. Şimdi en başa geri dönme zamanı! Nerde yanlış yaptık, yolumuzdan nerede saptık fark etmek ve yeniden kendimizi bulmak gerek.""

 

Bendeniz

 

""Bozulduğu zaman insandan daha korkunç bir yaratık yoktur"" demiş Sophokles. Evet, insan bir pislik olmuş. Gerçek bir pislik. Sessizliğin şarkısını algılayamayan, duyumsayamayan insan korkunçtur. Evrenin bunca gürültülü karmaşasında kendine bir yol bulmayan insandan kaç. O daima senin yoluna çıkacaktır çünkü.""

 

Bendeniz

 

‘’İyi bir insan değilsen, hiçbir şeyin iyisi olamazsın, tam aksine içine girdiğin, sahip olduğun, bütünleştiğin her şeyi kötü yaparsın.’’

 

Bendeniz

 

‘’Uçar birgün çocuk! Elinde kalmaz güvercinlerin ya da uçurtmaların ve gökten uçuşan bombalar, uçaklar, füzeler vuramazlar senin uçurtmalarını, öldüremezler umutlarını, yok edemezler yüreğindeki sevinçlerini. Senin tazeliğin, dünyanın köhnemişiğine şifa olacak çocuk!’’

 

Bendeniz

 

‘’’’Dağlara, taşlara buğday serpin, Müslüman ülkesinde kuşlar aç kaldı demesinler.’’’’

 

Hz. Ömer

 

Allah’ım ne derin bir söz Hz. Ömer’in sözü. Yüreği nasıl bir hüzne gark ediyor, nasıl da sonsuz, derin, anlamlı hisler uyandırıyor. Kelimeler kifayetsiz kalıyor, dil lâl oluyor bir şey demeye. Nasıl bir gönülden çıkıyor bu sözler? Bu sözü sonsuz seviyorum. (Bendeniz)

 

‘’’’İnsan büyür beşikte

Mezarda yatmak için.

Ve

Kahramanlar can verir

Yurdu yaşatmak için...’’’’

 

Hüseyin Nihal Atsız

 

""Güya kabadayılık yapıyor, sömürgeye ve sömürgecilere çatıyordum. İlk derste Mesut Fâni beni dışarıya çağırdı, 'Biz sana ne yaptık yavrucuğum?' dedi. Şöyle bir şey söyledim: 'Bana dostluk yaptınız, ama ülkeme düşmansınız.""

 

Cemil Meriç

 

""Allah, Kur'anı Kerimi Müslümanlara bu dünyada izzet ve şeref vermesi için indirmiştir. Fakat bugün Kur'anı Kerim, kötü ruhları ve cinleri uzaklaştırmak için evlerde bulundurulan, bazı isteklerin gerçekleşmesi için ayetleri bir kâğıt parçasına yazılıp boyunlara asılan, evlerin duvarlarını süsleyen bir kitap haline gelmiştir.""

 

Mevdudi

Tarih: 29.01.2017 Okunma: 720

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?