CUMHURİYET-HALK-GENÇLİK-KURTULUŞ

Özgür DENİZ - 27.10.2008

Ey halkım!

         Biliyoruz ki her yıl halk olarak cumhuriyeti idrak ettiğimiz günler olur ve yurt görkemli kutlamalara sahne olur. Lakin bugünler sizler ve cumhuriyet adına hiçte iç açıcı günler değil. Cumhuriyetimiz hain, gafil ve cahil ellerce payimal edilmekte, istikbalimize ipotek konulmak istenmektedir. Bizler için asıl mesele bize armağan ve tevdi edilmiş olan cumhuriyetin beyinlere kazınması, kalplere nakşedilmesidir. Cumhuriyet en güzel hürriyettir.

 

         Bizleri esaretten özgürlüğe, karanlıktan aydınlığa kavuşturan, hak ve hürriyetlerimizi tanıyan cumhuriyet idaresidir. Bu idarenin nokta-i istinadı ise halktır. Her birimiz birey birey cumhuriyetin sarsılmaz birer kalesi olmak zorundayız. Zira cumhuriyet ancak bizlerin azim ve kararlılığımız ile yükselecek ve aydınlık yarınlara ulaşacaktır.

 

         ‘’benim naçiz vücudum birgün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır.’’

 

         Burada gençliğimiz büyük ehemmiyet arzetmektedir. Çünkü yarının büyükleri onlardır ve cumhuriyet onlara tevdi olunacaktır.

 

         ‘’gençler cumhuriyeti biz kurduk onu sizler yaşatacaksınız.’’

 

         Binaenaleyh, küçücük yavrularımızın bedenlerine verdiğimiz ehemmiyeti beyinlerine ve ruhlarına da vermeliyiz. Gençler! Her biriniz birer demir yumruk, çelik pençe, yıkılmaz kale olmak zorundasınız. Zira görev zor, yol uzun ve dikenli, mücadele çetin, düşmansa sinsi ve kavi. Çok okumalı ve cehalet zincirlerini paramparça etmelisiniz. Karanlıkları çatırdatmalı, ışıl ışıl şafaklara zemin hazırlamalısınız. Bilmin ve aklın aydınlığında özgür ve aydın ufuklara yelken açmalısınız.

 

         ‘’ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.’’

 

          

         Ey halkım!

         Bu meseleler üzerinde ciddiyetle durulması iktiza eden ve mutlak bir ehemmiyet arzeden meselelerdir. Şayet gerçeklere bigane kalırsak sekterlerin, birliğimizin ve bütünlüğümüzün temeline dinamit koymak isteyen kalleşlerin, karanlık odakların, işbirlikçilerin, gafillerin ve ihanet çetelerinin tasallutundan kurtulamayız. Bu durum ülkemiz, halkımız, gençliğimiz ve cumhuriyetimiz için vahamet arzeder.

 

         Aziz gençlik! Şunu asla unutma ki; atide seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır. İşte sen bunları çok iyi tanımalı, bilmeli ve kendini her yönden muazzam bir şekilde teçhiz etmelisin. Her daim müteyakkız olmalısın. Korkmadan, pervasızca soylu bilincinle aydınlık yarınlara yürümelisin. Hürriyetimizin teminatı olan cumhuriyete sahip çıkabilecek bilgi ve değerlerle donanmalısın. Binaenaleyh eğitiminize büyük önem vermelisiniz. Okulların ve öğretmenlerin sizlere sunduğu bilgi hazinesini çok iyi idrak edip en güzel şekilde değerlendirmelisiniz. İşlemeyen demirin pas tutacağı gibi sizlerde edindiğiniz bilgileri kullanmadığınız müddetçe cehaletin ve karanlığın mahkûmu olacaksınız. Edindiğiniz bilgi ve tecrübeleri mutlaka tatbik ediniz ki, daima dinamik ve ışıl ışıl olasınız.

 

         ‘’okul genç kafalara, insanlığa saygıyı, insanı sevmeyi, halka ve yurda sevgiyi, şerefi ve bağımsızlığı öğretir.’’

 

         İnsanı sevmeliyiz. İnsanlığa saygı duymalıyız. Yurda ve halka sadakatli olmalıyız. Bağımsızlık yolunda şereflice mücadele etmeliyiz.

 

         ‘’bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir.’’

 

         Ey gençlik! Hepiniz yüksek düşünen, büyük ülkülere sevdalı, ulvi gayeler peşinde koşan yüksek seciyeli insanlar olunuz. Zira düşük karakterli, ufuksuz, çapsız, gayesiz nesillerin yurdumuzu, halkımızı, cumhuriyetimizi ve değerlerimizi düşürdükleri haller hepimizin malumudur ve önümüzdedir. Malumu ilama lüzum yoktur.

 

         Ey bu yurdu, bu halkı, bu bayrağı, bu marşı, cumhuriyeti ve yüce-yüksek değerleri canından aziz bilenler! Büyük kahramanlar halk çocuğu olarak geldikleri bu âlemden halk adamı olarak ebediyete irtihal ederler. Ve her halkın tarihinde makûs talihini tersine çevirecek böyle belirgin simalar çıkmıştır. Lakin bu simalar bağrından çıktığı halk tarafından ya tecrit edilmişler ya da yok edilmişlerdir. İtalyan faşizminin ifadesi olan Musollini’yi halkı tarafından yok edilen simaya örnek verebiliriz. Halkını büyük bir dünya savaşının içerisine iterek karanlığa gömmüş ve lanetlenmiştir. Mustafa Kemal ise özgürlüğünü, ahlakını, değerlerini ve her şeyden önemlisi özgüvenini ve özbenliğini kaybetmek üzere olan bir halkın başına geçerek ufkunu açmış, yol göstermiş, onunla bütünleşmiş, azim ve şevk aşılamış, kendine inandırmış, son tahlilde de onu istiklaline, bağımsızlığına ve aydınlık yarınlara kavuşturduğu için pişman etmemiş ve gönüllerde sonsuzlaşmıştır. Böylece hem tarihin parlak sayfalarına geçmeyi, hem de kalplerde ve beyinlerde yaşamayı başararak zirveleşmiştir. Ayrıca bıraktıklarıyla da Türk Gençliği’ne yarınlara uzanan yollarında aydınlık bir ışık olmuştur.

 

         Ey halkım! Ey gençlik!

         Atalarımızın temellerini atarak bizlere tevdi ettikleri cumhuriyeti lekelemeyelim, kirletmeyelim. Daima beynimizde, kalbimizde ve damarlarımızda yaşatalım. Birlik ve bütünlük dokusunu zedelemeden, uhuvvet, müsavat, hürriyet temelinde barış, saygı, sevgi, hoşgörü çerçevesinde yaşayalım. Zira yaşamın temeli olan bu duygulardan ve erdemlerden yoksun bir ömür saadeti bahşetmeyecektir hiç kimseye.

 

         Aziz yurdun yüksek seciyeli, aydınlık yüzlü evlatları! Lütfen yavrularınızın eğitimine büyük önem verin. Sadece bedenlerine değil ruhlarına da özen gösterin. Kalıcı olan şeyler ruha dokunan şeylerdir. Bedene ait olan ne varsa geçicidir. Yok olucudur. Bizi ve yurdumuzu her türlü iç ve dış tehditlere karşı can siperane koruyan, en önde koşan ordumuza destek olalım. Yavrularımızı cehaletin bataklığından kurtarıp yarınların aydınlığına çıkaran, bu yurdun ve bu halkın en mühim ve ağır yükünü naçiz omuzlarında taşıyan, kutsallığın timsali olan, birer mütevazı fikir işçisi olan öğretmenlerimize sahip çıkalım. Sorunlarıyla baş başa bırakmayalım. Gereken her türlü desteği vermekten kaçınmayalım. Çünkü aydınlık öğretmenlerimizle başlar karanlık onların ışıklarıyla çatırdar. Gaflet, dalalet, cehalet, ihanet onlarla münteha bulur. Onlar ki cumhuriyetin yaktığı ve asla sönmeyecek olan lâyemut meşalelerdir. Burada unutulmaması gereken mesele şudur; öğrenmek başka şey anlamak başka şeydir. İnsanı eyleme sevkeden anlamaktır. Öğrenmenin kıymet-i harbiyesi yoktur öğrenilen şey eyleme yansımıyorsa. Bu yüzden cumhuriyet sizden eylem ister. Bakmak başka şey görmek başka şeydir. İnsanı eyleme sevkeden görmektir. Karanlığın yaklaştığını, netameli tehlikelerin yurdu sardığını görmek. Görmüyorsanız bakmanın faydası olmaz. İşte öğretmenlerimiz görmenin ve anlamanın yollarını kavratan birer eğitim işçileridir.

 

         Bizler anlayıp göremedik galiba. Öğrenip bakmakla işlerin yoluna gireceğini zannettik. Şayet görüp anlamış olsaydık bugün çok farklı yaşıyor olurduk. Özgür ve mutlu. Yüzlerimizden tebessüm nakıs olmaz, gönüllerimiz tarumar olmaz, umutlarımız uçup gitmez, rüyalarımız seraba dönüşmez, esaretin, sefaletin ve sefahatin mahkûmu olmazdık. Mutlu, umutlu, özgür insanlar olur ağız dolusu gülmeyi başarabilirdik. Yurdumuzda barış ve esenlik rüzgârları eserdi. İlim ve hüner yurdu olurduk. Ama kendilerine ulvi payeler verilen sahtekârlar ve bilim yobazları bu ülkeyi karanlığa boğdular. Evlatlarımızın gönülsüz sürgünlerine sebep oldular. Bilim kentlerini terör ve anarşi yuvası yaptılar. Bu ülkenin evlatlarına kan kusturdular ve yerli değerleri yok etmeye kurgulandılar. Sorumsuzluğumuz ve ufak gördüğümüz hatalarımız bize pahalıya mal oldu. Ağır bedeller ödeyerek bugünlere geldik. Artık çok şey değişti. Köprünün altından çok sular aktı. Akıllı olmalıyız, uyanık olmalıyız, yaş yere basmamalıyız.

 

         Ey halkım!

         Yüksek gayeler için kurulan cumhuriyetimiz maalesef bugün layık olduğu yerde değildir. Yeryüzünden emperyalizmi ve sömürünün her türlüsünü silmek ve ezilen halkların kaderinde nirengi noktası olabilmek idealinde ve gayesindeyiz. Ne hazin ki, bugün bizzat cumhuriyetimizin kendisi emperyalizmin ve işbirlikçilerinin muhasarası altındadır. Cumhuriyetimiz bir burjuvazi cumhuriyeti olmuştur. Her masada en güçlü el kompradorun eli olmuştur. Devletin gücü zaafa uğratılmıştır. Köylüyü milletin efendisi olarak lanse edenlerin tersine köylümüz cumhuriyetin bütün olanaklarından ve nimetlerinden mahrum bırakılmış, bu halka ve yurda hiçbir katkısı olmayan elit tabakaca kahpece sömürülmüştür. Zengin hazinelerden mahrum bırakılmıştır. Zenginlikler tek elde toplanmıştır.

 

         Kara-kızıl-yeşil fark etmez emperyalizmin her nevi elimine edilmelidir. Cumhuriyet tekrar sahibine iade edilmelidir. Paylaşım egemen olmalıdır. Devlet gücü iplere sahip olmalıdır. Halk, egemenliğine kavuşmalıdır.

 

         ‘’egemenlik bilakayd-u şart halkındır.’’

        

Emperyalist paradigmayı yüreklerimizden, beyinlerimizden, mevcudiyetimizin temeli olan yurdumuzdan söküp atmalıyız. Ana yurdu tekrar demir ağlarla örmeliyiz. Demir ağların darbe vuracağı petrol ağaları bu yüce hizmeti biteviye engelliyorlar. Artık bu domuz ihanetine son vermeli ve bu büyük çalışmaya başlamalıyız. Kendi mukadderatımızı kendi ellerimize almalıyız. Hürriyet, saadet, istiklal ve aydınlık yolunda mütemadiyen mücadele etmeliyiz. Emperyalizme karşı tek can ve tek fikir olmalıyız.

 

         ‘’şarktan bir güneş tulu edecek, emperyalizm ve sömürü yok olacak, halklar gülecektir.’’

 

         Doğmamış çocuğa don biçenler, kimsesizlerin ve emekçilerin burnunu sürçenler, halkların kanını içenler, her gelene mevki seçenler, ekmeğin ve yaşamın kalitelisini aparanlar şarktan tulu edecek özgürlük güneşiyle eriyip, yok olacaklardır. Halklar gülecektir. Komprador ölecektir. Kurbanlar veren yurdun yavruları hür yaşayacak, yavrularını da hür yaşama kavuşturacaktır. Hazinelerinin anahtarını ellerine alacaklardır.

 

         Cumhuriyet umut, umut özgürlük, özgürlük var olmak, var olmak yaşamak, yaşamak düşünmek, düşünmek anlamak, anlamak inanmak, inanmak sevmektir. Cumhuriyetimizi, bayrağımızı, yurdumuzu, marşımızı, değerlerimizi sevelim ve yaşatalım. Zira bu erdemler bizim varlığımız, güzelliğimiz ve aydınlığımızdır. Cumhuriyet hiçbir kimsenin ve zümrenin inhisarında değildir ve asla olamazda. Bilakis her bir ferdin öz malıdır. Herkes cumhuriyetin güzelliklerine sahip çıkarak hür iradesiyle yaşamaya hak sahibidir. Hiçbir kişi, zümre veyahut kurum cumhuriyeti monopolüne alarak, tekelleştirerek hariçtekileri öz haklarından mahrum bırakamaz ve buna hakkı da yoktur. Bu en büyük ihanet ve onursuz bir kahpeliktir. Ama kimsenin de bu yurdun ve cumhuriyetin temellerini dinamitlemeye, halka, bayrağa, marşa, ezana, ihanete tevessül etmeye asla hakkı yoktur ve olamaz. Olduğu takdirde de en şiddetli şekilde tecziye edilir ve bunun kesinlikle savunması olamaz. Erdemlerimiz tevhit, adalet, özgürlük, paylaşım, barış, sevgi, saygı, şeref, anlayış, hoşgörü, birlik, beraberlik, kardeşlik, eşitlik olmalıdır.

 

Her birinizi yürekten ve coşkuyla selamlıyorum halkımın ve yurdumun öz çocukları.

 

Sözlerimi cumhuriyetin banisi Mustafa Kemal’in şu sözleriyle ikmal etmek istiyorum.‘’Türkiye basını milletin hakiki ses ve iradesinin belirme yeri olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale meydana getirecektir. Bir fikir kalesi, zihniyet kalesi. Basınla ilgili kişilerden bunu istemek cumhuriyetin hakkıdır. Bugün, milletin samimi olarak birlik ve dayanışma içinde bulunması zaruridir. Umumun necatı ve saadeti bundadır. Mücadele bitmemiştir. Bu hakikati, milletin kulağına, vicdanına gereği gibi duyurmada basının vazifesi çok ve çok mühimdir.’’ (1924)

 

 Evet, karar senin halkım. Bir bu sözü düşün birde Atatürk tüccarlığı yapan vatan hainiliğinde kademe kaydetmiş malum basını düşünün.

 

 

 

Şu, asrın hakikati olan söz, Atatürk üzerinden İslâm düşmanlığı yapanlara ağır ve keskin bir şamardır: ‘’Bütün dünyanın Müslümanları Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed’in (sav) gösterdiği yolu takip etmelidir. Ve verdiği talimatı TAM OLARAK tatbik etmelidir. Tüm Müslümanlar, Hz. Muhammed’i (sav) örnek almalı ve KENDİSİ GİBİ hareket etmeli. Zira, ancak BU ŞEKİLDE insanlık kurtulabilir, kalkınabilir.’’ (31.10.1998 tarihli Kurultay gazetesinden iktibas. Bu söz Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 10.11.1998 de takvime konmuştur. Ayrıca, Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi tarafından 1979 yılından yayınlanan Prof. Dr. Hanif Faruk’un ‘Urduca Yayınlarda Atatürk’ isimli kitabının 102. Sayfasında kayıtlıdır. Ayrıca bu söz Anayasa Mahkemesi eski başkanlarından Yekta Güngör Özden ve bir Genelkurmay Başkanımızın (galiba İsmail Hakkı Karadayı olacak) tetkikinden geçmiştir.)

 

 

 

EVET EY HALKIM! O, kâinat efendisi olan, vatan-adalet-ahlak gibi yüce değerlerin taşıyıcısı, yaşayıcısı, savunucusu ve kavgacısı olan, Allah’ın şerefli elçisi olan, ömrünü ümmetine adamış olan, İslam’ın adalet olduğunu söyleyen, vatan sevgisinin imandan olduğunu vurgulayan, ahlaksız bir toplumun yaşayamayacağını keskin olarak ifade eden O evet O insanın peşinden gitmedikçe bu toprağın çocuklarına asla asla asla kurtuluş yoktur ve olmayacaktır. Bütün yüce değerler O nu anladığımız ve peşinden gittiğimiz kadar kalıcıdır bunu asla hafızalarınızdan çıkarmayınız. Ki bunu Mustafa Kemal Atatürk te sarih olarak ifade ediyorlar mezkûr sözlerinde.

 

 

 

Tarih: 27.10.2008 Okunma: 586

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Ekrem Şama

29.09.2008 - 14:13

Aydınlatıcı yazınız için teşekkürler. Gönül ister ki, bayram günü taktığımız gülücük dağıtan ve sevecen maskeyi artık suratımızın asli şekli haline getirelim. Bayram bir dönüş vesilesi olsun. Gönlümüz hiç kimsenin İslam dairesinden çıkmasını istemez. Hayırlı bayramlar dilerm...

Ekrem Şama

29.09.2008 - 14:13

Aydınlatıcı yazınız için teşekkürler. Gönül ister ki, bayram günü taktığımız gülücük dağıtan ve sevecen maskeyi artık suratımızın asli şekli haline getirelim. Bayram bir dönüş vesilesi olsun. Gönlümüz hiç kimsenin İslam dairesinden çıkmasını istemez. Hayırlı bayramlar dilerm...