AHLAK- PARTİ- CEMAAT...1...

Özgür DENİZ - 12.11.2016

Allah: Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmalarını buyuruyor biz kullarına. Önder: Kendisinin güzel, temiz, ideal ahlakı ikmal etmek için geldiğini buyuruyor biz ümmetine. Bir filozof olan Jean Jacgues Rousseau: eğer politikayı ahlaktan farklı olarak değerlendiriyorsanız, ne politikayı ne de ahlakı anlamamışsınızdır demektir diyor. Bendeniz de belki farklı ve katılmayacağınız bir yorum olabilir ama diyorum ki: bir insan, bilgili olup ahlaksız olacağına; ahlaklı olsun ama gerekirse bilgisiz olsun, her ikisi olursa elbette cevher tezahür eder.  Ama yaşadığım hayatta bizatihi müşahede ettim ki, insanlığa ne zarar gelmişse, bilgili olan ama ahlaksız olanlardan gelmiştir. Bilgisiz olup ahlaklı olanlardan bir zarar geldiğine şahit oldum desem yalandır. Geçelim!

 

Cemaat dediğimiz zaman aklımıza maddi birlik gelmez, manevi birlik gelir. Maddi birlik tali meseledir burada. Cemaat, bizim dinimize yabancı olan bir olgu değildir. Bizatihi Önderimizce de tavsiye edilen bir şeydir. Zira bedenlerden ziyade ruhların konsorsiyumu mühimdir. Çünkü ruhta birlik olunamamışsa, maddi birliğin hiçbir kıymeti harbiyesi olamaz. Normal standartlarda bakıldığında, insançocuklarını iyi olana, güzel olana, doğru olana manipüle edici bir mahiyete haiz olan topluma ait bir mekanizmadır cemaat ya da böyle olması iktiza eder. Müşahhas olarak olmak zorunda olmasa bile mücerret olarak zaten bir topluluk olunduğunda orada bir cemaatin tebeyyün etmesi gayet tabiidir. Nefis tezkiyesine yardımcı olan, olumsuz duyguların gemlenmesine manevi boyuttan müzahir olan sosyal bir varlık konumundadır. Uhuvvetin ve sahavetin neşrine tavassut eden ve bu duyguları tahkim eden ama her hâlükârda bir devlet teşkilatı çatısı altında hareket eden bir organizmadır. Ki zaferin anahtarı da burada gizlidir biraz da. Madde bir yere kadar bir arada tutar insanları, ki madde menfaati mündemiçtir ve menfaat bitince vahdette biter. Hatta ileri boyutta bölücülük özelliği barındırır. Velakin maneviyat, her zamanda, zeminde, şartta ve koşuldu, eğer sıkı bir nakış varsa vahdete yönlendiricidir. Hatta vahdetin mukaddemesidir. İnsançocuklarını, uzak hayallerin, ulvi ülkülerin, büyük hedeflerin, soylu davaların peşinden sürükleyen şey; bunların dip derinliklerinde saklı olan gizli ve ulvi manalardır. Bir dava peşinden koşmak, bir ideale adanmak, mananın meziyetidir. Cemaat demek, bir yerde disiplin demektir. Tabir caizse mana ordusudur. Kuvvet demektir. Maddi orduların manevi kuvveti mahiyetindedirler. Topluma matuf gönül hizmeti demektir. Devletin ulaşamadığı alanlara ulaşmada çok büyük vazife görmektedirler, tabi gerçek cemaat için geçerlidir bu. Cemaat muzaffer olmanın yoludur. Çünkü bir insan hatta bir millet, iki kanada sahipse uçabilir. Maddi kanat silahlı kuvvetler olan ordu kuvveti ise, manevi kanat silahsız kuvvet olan ve ruh birlikteliğinin mücessem hali olan cemaat kuvvetidir. Hatta cemaatte rahmet vardır denmiştir. Tabi bizim burada bahsettiğimiz hakiki anlamda ki cemaattir. Yoksa günümüzde ki cemaatler değildirler. Bu bağlamdan bakılınca, insanlık ailesi bile bir cemaat mahiyetindedir. Hatta bir partiyi, bir ideolojik fraksiyonu bile cemaat bağlamında değerlendirebiliriz.

 

Eğer bir cemaatte akıl iptal edilir, taassup ve sekterlik baş gösterirse iş tamamen değişir. Cemaat-çi-lik sadır olmaya başladığında tüm ruh kaybolur ve madde egemenliği başlar, ki haddizatında başladığı için öyle olmuştur zaten. Eğer ki cemaat demek ruh, gönül birliği demekse, orada maddi çıkar diye bir şey sözkonusu bile olamaz, oluyorsa da o yapı cemaat vasfını kaybetmiş demektir. Hatta hariçten ve dâhilden tesirlere açık hale gelmiş demektir. Bir cemaatte, fırsatçılık, çıkarcılık ve kuvvet arzusu nüksederse, şeffaflık yiterse ve kapalılık baş gösterirse, orada her şey silsile halinde insicamını kaybetmiş ve o yapı artık topluma muzır hale gelmeye başlamış demektir. Ki cemaat vasfını da yitirmiş olur böylece. Keza, bir cemaat ruh birlikteliği demek olduğu kadar aynı zamanda akılların da bu ruh birlikteliğine ikna olduğunun alametidir. Eğer orada bir önde giden şahıs sessizce varlık göstermeye başlamışsa ve zamanla kendisini layüsel bir konuma oturtmaya yelteniyorsa, o yapıyı terk etmekte tereddüt etmeyiniz. Zira layüsel birinin olduğu yerde akıl tatile gönderilmiş, ruhlar prangaya vurulmuştur. Bu tür şeyler, bir cemaati, içten içe yiyip bitiren, tüketen kurtçuklardır. Hakeza, bir cemaat yapılanması, münhasıran kendisini yegâne ehl-i hakikat olarak dikte etmeye başlamışsa, bu durum orada her şeyin şirazesinden çıktığının en büyük delaletidir. Bir cemaatte herkes birdir, beraberdir, tarağın dişleri gibi eşittir. Bu insicam nakzolunduğu zaman, cemaat iflas etmiştir. Bir cemaatin nev-i şahsına münhasır hakikatleri olamaz. Hakikati kendi telakkisine göre tahrif ve tahrip edemez. Zira hakikat tektir, parçalanamaz, bölünemez, tüm insanlığı ihata eder. Böyle bir şey yapmaya başladığında bitişini ilk baştan onaylamış demektir zaten. Tabi bu durum, o yapının elemanlarının akıllarını ne kadar kullandıklarıyla alakalı bir durumdur aynı zamanda. Akıllarının tatile gönderilmesine, ruhlarının prangaya vurulmasına onay vermiş olanlar bu durumları ihsas etmekten uzaktırlar. Bir cemaatin dünyevi menfaati olamaz ve böyle bir menfaat çarkı üretipte kendi menfaatini ön plana koyamaz. Çünkü onun mevcudiyeti, toplumun ruhen terakki etmesidir. Bir cemaat kendine menfaat üretir, ürettiği menfaati de ön plana koyarsa, ruhların insicamına büyük darbe vurmuş olur. Bir cemaat kendine mahsus ahlak umdeleri de tayin edemez. Zira İslam ahlakı varken, buna hiçbir mazeret gösterilemez hatta böyle bir şeyin tartışması bile yapılamaz. Ki daha ötesi, böyle bir şey tasavvur ve tahayyül bile edilemez. Çünkü böyle bir şey filhakika şirktir. Binaenaleyh, sonsuz teennili olmak iktiza ediyor.

 

SÖZLER:

 

""Eğer gerçeği gerçekten bilmek istiyorsan, yaşamında bir kez olsun bütün şeyler hakkında şüphe et.""

 

René Descartes

 

""Duvarı yıkmaya gücüm yetmiyorsa kendimi parçalayacak değilim elbette. Ama önümde duvar var diye boyun eğmeyi de kabullenemem.""

 

Dostoyevski

 

""Ve sordular: -Neresi daha karanlık bu alemin? Ve ben cevap verdim: -Sevginin olmadığı her yer.""

 

Farid Farjad

 

""Bu dünya, hassas kalpler için bir cehennemdir.""

 

Goethe

 

""İnsan olarak doğdum, sonra Türk oldum, sonra Müslüman; en son, ölmeden önce, yine insan olmak için çabalıyorum.""

 

Dücane Cündioğlu

 

""Bilmek hayretle başlar, yani insan hayret etmedikçe bilemez, bilgisi hayretinin miktar ve keyfiyetine bağlıdır.""

 

Dücane Cündioğlu

 

""Uygarlığın temelinde "kul hakkı" (toplumsallık bilinci) yer alır: öteki'ne hürmet.""

 

Dücane Cündioğlu

 

""Tövbe olmadan şahsiyetin inşası mümkün değildir.""

 

İsmet Özel

 

""Aynı zamanda sana bir şey öğretmeyen her türlü acı boşuna çekilmiş bir acıdır. Acı çekmenin ne belalı bir iş olduğunu bildiğin için, bu gerçeği hatırla.""

 

Cesare Pavese

 

""Sana bir şeyi nasıl bilebileceğini öğreteyim mi? Bildiğin zaman bildiğini anla, bilmediğin zaman bilmediğini anla.""

 

Konfüçyüs

 

""Sınırsız özgürlük, ruh için bir suikasttır.""

 

Emil Michel Cioran

 

""Dünyada kendisi için hiçbir şeyi olmayan bir insanın bile başkalarına yardım edecek bir şeyi vardır. Hiç olmazsa bir tek sözü.""

 

Sabahattin Ali

 

""Bugün niçin Farabi'ler, İbn Sina'lar yok? Çünkü hakikate ve hikmete hürmet yok.""

 

Dücane Cündioğlu

 

""Sofradan en fazla payı alanlar, bize kanaatkar olmayı öğretiyor. Karnını doyuranlar, açlara seslenip gelecek güzel günlerden bahsediyor.""

 

Bertolt Brecht

 

"İnsanlar gösterdiğiniz nedenlere, içtenliğinize ve acılarınızın ağırlığına ancak siz öldüğünüzde inanırlar."

 

Albert Camus

 

‘’’’Kendini ait hissetmediğin bir çevrede yaşamak kadar feci bir şey olamaz.’’’’

 

Dostoyevski

 

‘’’’Zihni yetersizlikle ahlaki çürüme at başı gider. Yani hiç kimse “akıllı, ama ahlaksız” ya da “ahlaklı, ama aptal” değildir. Ahlaklı olan aynı zamanda akıllıdır, ahlaksız olan aynı zamanda akılsızdır.’’’’

 

İsmet ÖZEL

 

“’’İnsanın kötülüğe sapmış bir varlık olduğunu kavraması ve içinde suçlu bir yürek taşıması, dünyada tüm mahkemelerin verebilecekleri cezalardan çok daha şiddetli bir cezadır.”’’

 

Dostoyevski

Tarih: 12.11.2016 Okunma: 668

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?