ELBİSESİ YENİ OLSA DA SÖZ KADİMDİR...

Özgür DENİZ - 09.10.2016

Geç gelen bizleriz dünyaya, yoksa sözü bitirenler değil suçlu olanlar. Ki, haddizatında söz bitmez de. Ama eskir belki. Bizler eskimiş sözlere yeni elbiseler dikicileriz. Eskimeyen, eskimeyecek olan, anlamını kaybetmeyen ve kaybetmeyecek olan, hükmü, dünde, bugünde, yarında ve sonsuza değin geçmiş ve geçecek olan yegâne söz Allah’ın sözüdür. Kulların sözleri kendi çağları için geçerlidir ama çağlarıyla birlikte sözleri de eskir. Bizlerin görevi; kadim bedene yeni bir ruh katabilmek ve yeni elbiseler giydirmektir. Koyduğumuz ruh ne kadar diri, giydirdiğimiz elbise ne kadar güzel olursa, beden de o kadar cezbedici oluyor. Binaenaleyh, bugüne değin, hiçbir dem, hiçbir zaman söylenmemiş sözler söylediğimiz iddiasında olmadık. Ki, haddizatında, böyle kof bir iddia, bön ve alık tiplerin iddiası olabilir ancak. Bizler kadim olandan süzdüklerimizi, algıladıklarımızı, anladıklarımızı, kavradıklarımızı, çıkarımlarımızı güncelleştirerek ve zamana hitap edecek kıvama getirerek ortaya koyuyoruz naçizane. Bu meyanda şöyle bir hakikatte vardır; söylenen çok şey var ama anlaşılan pek bir şey yok. Bakmakla ve bilmekle iktifa etmişiz. Ne görmüşüz ne de anlamışız. Zaman aldanmakla geçmiş, anlamakla değil. Anlamak mukadderatımızı tayin edecekken, aldanmak kaderimiz olmuş ve kaderimizi belirlemiş. Elan da aynı düzelmedeyiz maalesef. Derinlikten, içerikten, eylemden yoksun öğrenmeler ve bakışlar bizi mahvediyor. Düşünmüyoruz. Görmüyoruz. Anlamak ve aldanmamak için düşünmek ve görmek gerekir. Düşünmeden ve görmeden anlamak olmaz. Düşünmeden ve görmeden anladığını sanmak ahmaklığa delalettir. Ama aldanmanın düşünmeye ve görmeye ihtiyacı yoktur. Zira aldanışın düşmanıdır düşünmek ve görmek. Bu yüzden aldanmak isteyen düşünmekten ve görmekten korkar ve kaçar. Bu kaçış, haddizatında, insanın kendinden kaçışıdır. Geçelim!

 

SÖZLER

 

KATİL, KAHPE, ALÇAK, ADİ, AŞAĞILIK, KANSIZ, SOYSUZ, ŞEREFSİZ, VAHŞİ, KATİL BİR SİYONİST ASKERİNİN SİLAH DOĞRULTMASINA KARŞI BİR ELİYLE ÇATAL YÖNELTEN DİĞER ELİYLE ÖLDÜRÜLMÜŞ ANASININ BAĞRINA ELİNİ KOYUP GÜYA KORUMAYA ÇALIŞAN FİLİSTİNLİ KIZ ÇOCUĞUNUN RESMİNE YORUMUM:

 

Ey Müslüman! Bu fotoğrafa bak. Çok iyi bak! Vicdanınla bak. Sevginle bak. Nefretinle bak. Merhametinle bak. Vicdanına dokunsun. Zihnine dokunsun. Empati yap. Gör! Düşün! Anla! Hisset! Sarsıl! Utan! Niçin varsın? Nasıl varsın? Kim için varsın? Cevabını bul bu soruların. Ve bu dünyaya tamah etme. Paraya tapınç içinde olma. Fani, ucuz, basit, küçük, süfli bir dünya menfaati için eğilme. Madde peşinde koşarken yorulma. Kardeşine karşı hasid ve kıskanç olma. Yardımcı ol ama zulmetme kardeşine. Kardeşine sebepsiz yere kompleks besleyip, düşmanlık ederek, kardeşinin hizmetini ve üretimini engelleme. Kardeşine iftira atarak, kardeşinin kötü görülmesi, bilinmesi için mesai sarf etmekle iştigal edeceğine, gidip ne yapman gerektiğini, nasıl, niçin ve kim için varolman gerektiğini düşün. Kendini oyun ve eğlenceye kaptırıp, asli vazifeni nisyana terk etme. Basit bir koltuk verdiler mi, o koltuğun şehvetine kapılıp oraya buraya caka satma. Çünkü o basit koltuğun üstünde nice büyük koltuklar var. O koltuğu nasıl olur da ulvi bir ülkü uğrunda araç kılarım diye düşün. Koltukla insan şereflenmez ama koltuğu şereflendirir insan, insansa tabi. Bu fotoğrafa iyi bak ey Müslüman! Eğer gerçekten Müslümanlık iddian varsa. Zira her iddia ispat ister, bedel ister. İspat edemiyorsan, bedel ödemiyorsan iddian boştur, absürttür. Sen bu dünyaya yiyip içmeye, gezip tozmaya, caka satmaya, kardeşine kin duymaya ve ona buna hava basmaya gelmedin. Böyle yaşıyorsan, o da senin bileceğin iş. O zaman git işine!

 

Özgür Deniz

 

‘’’’Koşullar ağırdı ve ben seni o zamanlarda da seviyordum.’’

 

Cahit Zarifoğlu

 

‘’’’VLADIMIR: Hiç terk ettim mi seni?

    ESTRAGON: Gitmeme izin verdin!’’’’

 

Samuel Beckett/ Godot’yu Beklerken

 

‘’’’Sevgili dostum! Eğer bir gün seni yüreğimin acıması, vicdanımın ıstıraba duçar kalması ve aklımın durması pahasına terk etmek zorunda kalırsam, dostluğumun küçüklüğüne değil, çaresizliğimin büyüklüğüne inan olur mu? Ağlatma beni dostum! Yüreğim çok insan ve naif be dostum ama ben yapmadım ki o yüreği!’’’’

 

Özgür Deniz

 

Sayın Devletim! Vicdanımın ve aklımın emrettiğini yazıyorum. Şimdiden söylüyorum ve istirham ediyorum; Allah aşkına, lütfen, bundan böyle hangi kökenli olursa olsun, hangi temelde hareket ederse etsin, Fetullah Şeytanı gibi yeni bir şeytan türemesine, bu toprağın çocuklarını uyuşturup, aldatıp, mankurtlaştırmasına, sonrada o çocukları kötü emellerine alet etmesine imkan tanıma. Şimdiden gereğini yap ve çocuklarını bilgilendir, tenvir et. Dini ya da muhtelif düşünceleri hakkıyla anlatacak evlatların olsun. Türeyecek şeytana da yol verme. Sonrada aldanmış Anadolu çocuklarının kaderlerini keder kılma. Sen, neyin ne olduğunu bilirsin ve biliyorsun. Kuvvetle muhtemeldir ki dış mihrakların müzaheretiyle yol almaya çalışan yeni bir yapılanma olabilir ya da vardır. Devletin ve milletin konsensüsü ile, bu tür yapılanma varsa, pasifize et. Evet hürriyeti kısıtlama ama sen de neyin ne olduğunu elbette biliyorsundur. Bizim ihsas ettiklerimizi, sen kesin olarak biliyorsundur. Zira tüm aygıtlara sahip olan sensin. Saygılarımla!

 

Özgür Deniz

 

""Sorunlarımız için düşmanın felaket planlarını değil kendimizi suçladığımız zaman sorunların azaldığını ve olgunlaştığımızı görürüz.""

 

Aliya İzzetbegoviç

 

""Toplumda hareketi, gücü, birlik ve eylemi meydana getiren etken, imandır.""

 

Ali Şeriati

 

""Birçok insan dönüp sormuyor kendine ben kimim diye. Dayatılan hayatı yaşıyor, kendine. Kim ne isterse, kimi nasıl memnun edecekse, kim nasıl yanında kalacaksa.""

 

Nietzsche

 

""Tüm insanlar hakkınızda iyi konuştu mu, vay halinize.""

 

Albert Camus

Tarih: 09.10.2016 Okunma: 705

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?