AFFEDEBİLİRSİNİZ SAYIN CUMHURBAŞKANIM!...

Özgür DENİZ - 20.09.2016

Ben terörist olabilir miyim? Ben vatan haini olabilir miyim? Ben insanım, Müslümanım. Ben tek bir cana kıyabilir miyim? Ben adalete iman etmişim. Ben vatana bir ömür adamışım. Ben devletim için varım. Ben düşünceye iman etmişim. Benden kötülük sadır olabilir mi? Ben insanı savunmuşum dünden bugüne ve insanı savunacağım bugünden yarına. Benden kötüyü savunmak beklenebilir mi? Hayatımı bu dünya da insanlığın egemen olması için harcamış bir insanım. Biteviye insanın, insan olması için söylemişim, konuşmuşum, yazmışım. Çünkü insansızlıktan bizarım. Ahlak demişim, adalet demişim, hürriyet demişim, uhuvvet demişim, paylaşmak demişim, akıl demişim, vicdan demişim, merhamet demişim, sevgi demişim. Başka ne diyebilirdim ki zaten? Bağımsız bir kafaya, yüreğe, vicdana, iradeye sahibim. Bugüne değin hiçbir kulu layüsel görmedim. Hiçbir kula sorgusuz sualsiz tabi olmadım. Ki normalde de tabi olmam zaten. Kula kul olmadım, olmamda inşaAllah, çünkü kula kul olmak kula yakışmaz. Tek bir İlahım, tek bir Önderim, tek bir kitabım vardır benim. Zira bendeniz münhasıran Allah’a ram olmuş, perestiş eden bir muvahhidim. Öyleyse söyleyeceklerim, vicdanımın sesidir ve bir savunu değildir. Hissediyor vicdanım, elimde değil. Hissedince tüm gövdem yığılıp kalıyor. Kalbinize sesleniyorum Sayın Cumhurbaşkanım. Biliyorum, sözlerimin size ulaşması imkânsızdır reel düzlemde düşünürsek. Ama bakarsınız, Rabbim, gecenin karanlığından bir ok gibi çıkarıp, sessizliğin kalbini deldirerek, sizin kalbinize ilham gibi düşürebilir sözlerimi. Garip ve naçiz vicdanım dayanamıyor, müşahede ettiklerim ve hissettiklerim muvacehesinde. Gücünüz var Sayın Cumhurbaşkanım. Devlet erkine hâkim ve sahipsiniz. Kanunlar yapıyorsunuz, kararlar veriyorsunuz. Mezkûr melun zamanlarda büyük badireler atlattık, vartanın kıyısından döndük millet ve devlet olarak hiç kuşkusuz. OHAL ilan edildi ve ayıklama başladı. İnsan garip bir varlıktır, kaotiktir, çelişiktir. Cahil, zalim ve nankördür. Masiyetlere meyyaldir. Aldatır, aldanır. Acı çeker, sevinç duyar. Bu yüzden malum şeytana da elbette aldananlar olmuştur. Velakin insan tövbe de edebilir ve masiyetlerden uzaklaşadabilir. Çok derin ve ince düşünmeliyiz. Hissetmeliyiz, hissetmeliyiz, hissetmeliyiz. Acıyı da, sevinci de hissetmeliyiz. Olguları da, olayları da hissetmeliyiz. İnsanları da hissetmeliyiz. Allah’ın ayetlerini, Önder’in sözlerini, kitabın mutlak umdelerini de hissederek hatmetmeliyiz. İşte böyle olduğu için vicdan dayanamıyor Sayın Cumhurbaşkanım. Bilmiyorum belki yanılıyorum, belki yanlış bakıyorum ama bilmiyorum işte. Ne bileyim garip bir vicdanım var. Bu dünyada acı çekenlerin hep Müslümanlar olduğunu bilince durum daha da başka bir hal alıyor ve boğuluyorum. İçim acıyor. Beynim paramparça oluyor. Sizler daha iyi bilirsiniz, Müslümanların yaşadıklarını. Bu dünyanın fani olduğunu biliyorum. Şu gök kubbe altında hoş bir sada bırakıyorsa yaşıyordur insan, değilse ölüdür ve işte gerçek ölüm odur. Garip zamanları yaşıyoruz. Böyle olunca işgüzar insanlar türüyor elbette ki. Asalım, keselim, vuralım, kıralım diyenler çoğalıyor. Biliyorum, onların vicdanları yok. Biliyorum onlar hissetmiyorlar. Biliyorum onlar acıyı da, sevinci de ne yaşayabilirler ne de anlayabilirler. Bu yüzden onlar ekmeksiz, aşsız, susuz insanların halini anlayamazlar. Oysa asalım, keselim dedikleri insanlarda onlar gibi, bizler gibi insanlardır. Burada en hayret ettiğim durum, bir Müslüman nasıl olurda böyle bir varlığa dönüşebilir? Üstelikte dünyada acı çekenlerin hep kendilerinden olanlar olduklarını bildikleri halde, ya da hakikaten biliyorlar mı, hissediyorlar mı? Ah be Sayın Cumhurbaşkanım, işte burada garip yürek dayanamıyor, gözlerim ıstırabımın resmi oluyor. Biz ne ara böyle olduk? Nasıl oldu da umarsız, duyarsız, acımasız olabildik Müslümanlar olarak? Nasıl oldu da düşünmeyi, hissetmeyi terk ettik? Görevlerinden alınan insanların yüreklerini hissedip bir empati yapabilsek, ah bunu bir yapabilsek, ah insanın kim olduğunu bir idrak edebilsek, işte o zaman her şey değişir. Bunu asıl biz Müslümanlar yapmamamız icap etmiyor mu? Yapmamız icap etmez miydi? Benim kimleri kastettiğimi sizler çok iyi biliyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanım. Ben kan kusan domuzları, o domuzlara finansal boyuttan müzahir olan şerefsiz kompradorları, onlarla bilfiil temasa geçerek onlara yol gösteren şeytanları, onları bir fanus içine gizleyen düzenbaz politikacıları kastetmiyorum. Ben kastettiklerim çok açıktır, onlar sizlerin da kastettiklerinizdir. Yani bir şey yapmaya hiçbir şeyleri olmayanlar. Yani ibadetinde olanlar. Yani güçleri, paraları, entrikaları olmayanlar, münhasıran ekmeğinin derdinde olan devletin memurları. Hayatın tadına hasret kalanlar. Birikmiş paraları, kallavi villaları, görülmemiş saltanatları olmayanlar. Çocuklarının rızklarının peşinde olanlar. Hayır Sayın Cumhurbaşkanım, sizlerde empati yapıyorsunuzdur mutlaka. Hissediyorsunuzdur, hayatları acıyla geçmiş insanların yaşadıkları acıları. Bahsettiğimiz acıları yaşayanlar, hep acılarla yaşamış insanlardır muhakkak. O insanlar denize hasrettirler, kuma ve güneşe hasrettirler. Onlara acıyı yaşatmayalım, onları garip koymayalım, onların gecelerini düşünelim, çocuklarını düşünelim. Affedebilirsiniz Sayın Cumhurbaşkanım. Yüreğim ağlıyor. Gözlerim daha da dayanamıyor. Affetmekle vallahi, billahi, tallahi hiçbir şey kaybetmezsiniz ama sonsuz şey kazanırsınız. Bilakis hep birlikte kaybederiz. Ki birileri de bunu istemiyorlar mı zaten? Niçin bizim istediğimiz değil de, birilerinin istediği olsun? Vicdan, vicdan, vicdan. Hissetmeliyiz, muhakkak hissetmeliyiz, mutlaka hissetmeliyiz. Yapabilirsiniz be Sayın Cumhurbaşkanım. Yapın be, affedin gitsin. Ne kaybedersiniz? Allah’ın mülkü hepimize yeter. O insanların nedamet duyabileceklerini hiç düşünmez miyiz, hissetmez miyiz? Yapamazlar mı? Önyargıyla, varsayımla yaklaşamayız ki. Hadi be Sayın Cumhurbaşkanım lütfen! Sizler Müslüman bir vicdana sahip olan insanlarsınız. Allah’ın merhameti, şefkati, adaleti, ahlakı var. Allah, şu yeryüzünde hangi yarattığını aç bırakmış ki? Onlara kızmıyor değilim ki. Onlara da kızıyorum. Ama onlar insan biliyorum. Onlar peygamber değiller ki. Onlar cahil, zalimi nankör insanlar. Ki hangimiz böyle değiliz ki? Vicdanınıza seslendim Sayın Cumhurbaşkanım! Diyeceklerim çok elbette ama inanıyorum ki, hissedersiniz söyleyeceklerimi. Bu yüzden burada bırakıyorum. Zira dayanamıyorum.
Tarih: 20.09.2016 Okunma: 684

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?