SADAKAT MANİFESTOSU...

Özgür DENİZ - 16.08.2016

Sayın Devletim! Seninle hayatım boyunca hiçbir zaman maddi talep temelli ilişkim olmadı. Sana karşı hiçbir zaman nefsi kaygılarla hareket etmedim. Asla ucuz, basit, küçük hesaplarla sana bağlı kalmadım, seni sevmedim. Sana saygım, sevgim ve sadakatim her zaman önkoşulsuz oldu. Gecem, gündüzüm, tüm ömrüm, senin bekan, ilelebet payidarlığın ve tarihin sonuna kadar varolma kavgan için düşünmekle, yazmakla, say ve cehd etmekle geçti. Elbette yanlışlarına yanlış, doğrularına doğru demeyi de ihmal etmedim. Varlığımı; senin varlığına, milletimin birliğine, vatanımın bölünmez bütünlüğüne, dinimin gönüllerde gönüllü hâkimiyet kurmasına, ümmetimin vahdetine adadım. Bitevi düşündüm, düşünceler arasında geçişlerim oldu. Hiçbir düşünceye merbutiyetim, sana ihaneti tevlit etmedi. Çünkü hiçbir düşünceye önkoşulsuz, ahmakça, hesapsız, kitapsız, sorgusuz, sualsiz ve kopmaz bağlarla bağlanmadım. Merak ettim, sordum, sorguladım. Hesapsız, kitapsız, şeksiz, şüphesiz itaat içinde olmadım hiçbir kula. Hiçbir insantekine sorgusuz sualsiz bağlanmadım. Hangi düşünce kulvarında yürürsem yürüyeyim, asla sana ihanet içinde olmadım. Varolmamı, varolman için fırsat bildim. Naçizane mevcudiyetimi, ilelebet payidarlığın için tavassut kıldım. Düşmanlarını düşman, dostlarını dost bildim. Hiçbir şartta ve koşulda, hiçbir zamanda ve mekânda, aziz varlığına ihanete tevessül edecek kadar alçalmadım. Bilakis, sana ihanet edenlerin gözlerini oydum, kalplerini parçaladım, akıllarını durdurdum, senin de, benimde mutlak sahibimiz olan Aziz, Celil, Semi, Basar, Kahhar ve Müntakim Allah’ın inayeti ve sıyanetiyle. Duygularımı ve düşüncelerimi naçizane bilmeni istedim, binaenaleyh bildirmek gereği duydum. Ama senden tek bir şey bekledim ve tek bir şeyden ayrılmamanı arzuladım ömrüm boyunca; ADALET. Allah’ın ahlakı ve adaletinden asla ayrılma Sayın Devletim! Akli, kalbi, ruhi, derin ve sonsuz saygılarımla. Adaletle varolduğun müddetçe derin bağlılıkla.

 

DİL VE KARAKTER

 

Dili düzgün, düzeyli ve seviyeli olmayanlardan hiçbir zaman hazzetmedim, hazzetmem ve hazzetmeyeceğim. Desem ki, Allah, kullarına ağır bir yük yüklemiş ve kullar bunun altından kalkamaz, eyvallah çekeceğim. Velakin hayır, aklım ve yüreğim buna ikna olmuyor, Allah, kullarına kaldıramayacağı yük yüklemez ve yüklememişte. Herkes diline sahip çıkabilir, seviyesini ve düzeyini koruyabilir, bu asla zor ve imkânsız değil. Ama bizim basitliğimiz, sıradanlığımız, sığlığımız, sefilliğimiz, medeniyetten behredar olmayışımız bunu başarmamıza engel oluyor. Dili bozuk olanlarla hayatın şartları ve koşulları muktezasında hayatın karmaşık ağlarında birlikte olabilirsiniz ama sadece beden olarak olur bu, kalben asla olmaz. Kalben bir ömür birliktelik, ancak seviyeli, düzeyli, düzgün ve en önemlisi güven veren bir ilişki temeline merbuttur.

 

NAMUSLU VE ŞARLATAN TEFRİKİ

 

Namuslu insan emin ve sağlam adımlarla yürür.

Şarlatan kırıp dökerek dengesizce koşar.

Namuslu insan sessizce işini yapar.

Şarlatan bağırıp çağırıp gürültü yapar.

Namuslu insan dobradır, şeffaftır.

Şarlatan sinsidir, kaçaktır, kapalıdır.

Namuslu insan acı gerçekleri söyler.

Şarlatan yaltaklık yapar.

Namuslu insan Allah'ın kuludur.

Şarlatan dünyanın kuludur.

Namuslu insan adildir ve ahlaklıdır.

Şarlatan zalimdir, ahlaksızdır.

Namuslu insan her şeyi yüceltir, yükseltir, büyütür.

Şarlatan her şeyi alçaltır, düşürür, küçültür.

Namuslu insan güven verir, zira imanı sağlamdır.

Şarlatan güven vermez, zira imanında samimi değildir.

Namuslu insan iftira etmez, çünkü hesaba gerçekten iman eder.

Şarlatan iftira eder, çünkü hesabı bilse de iman etmez.

Namuslu insan alçakgönüllüdür.

Şarlatan boş kibrin tutsağıdır.

Namuslu insanın sevgisi sahicidir.

Şarlatanın sevecek bir yüreği yoktur.

Binaenaleyh bu dünyada hayat yolunda namuslu insanlarla yürünmelidir. Müslüman namusludur ve namuslu olana saygı duyar, sevgi ve muhabbet besler, namuslu olanlarla yürür.

 

MUHALİFİM

 

Bu vatanı bölmeye, bu milleti geri plana itmeye, bu devleti çökertmeye, bu dini etkisiz kılmaya, bu ümmeti parçalamaya, bu bayrağı düşürmeye, bu ezanı susturmaya, bu marşı değiştirmeye odaklanmış her düşünceye muhalifim ve bu yöne odaklı hiçbir düşünce bu topraklarda ilelebet payidar kalamaz, hatta filizlenemez, ki filizlendi diyelim elbet mutlak kırılır. Binaenaleyh, herkes buna göre yerini, konumunu tayin etmelidir. Zira bu devlet, bu düşüncelere meyyal olanlara bir yere kadar müsaade eder ve gün gelir bunları paramparça eder. Çünkü devletle oyun oynanmaz. Ayrıca tüm bunların alt yapısının ahlak ve adalet olduğunu da sarih ve beliğ olarak ifade etmek iktiza ediyor.

 

ALLAH, AKLI BOŞUNA VERMEDİ

 

Hep tepki çeksemde hayatım boyunca şunu savundum: Allah sana akıl verdi mi kardeşim? Verdi. Allah sana Peygamber gönderdi mi kardeşim? Gönderdi. Allah sana Kur'an indirdi mi kardeşim? İndirdi. Allah sana din olarak İslam'ı seçti mi kardeşim? Seçti. O zaman şeyhe, şıha, başka bir insana tapamazsın kardeşim. Yaşananlar milat olsun. Artık aklımızı kullanmalıyız. Düşünmeliyiz. Sormalıyız. Hayata Kur'an temelinde bakmalıyız. Her şeyi sorgulamalıyız. Beşerin kitabından başka kitap tanımayacaksan, Kur'an niye gönderildi kardeşim? Beşeri mutlak yol gösterici bileceksen, Peygamber niye gönderildi kardeşim? Cemaatini dinleştireceksen, İslam niye bizim için Allah tarafından seçildi kardeşim? Ya da sen nasıl Müslümansın o zaman kardeşim? Alıklığın, bönlüğün alemi var mı? Kimse kusura bakmasın, herkes Allah'ın verdiği akıl tavassutu ile kendi kaderini kendisi çizer. Tepki çeksemde hayatım boyunca buna inandım, iman ettim. Aklım, Dinim, Kur'an'ım, Önder'im varken kaderimi asla bir beşere terk edemezdim. Şeyhi de, şıhı da, herhangi bir beşeride acımazsızca sorgulamaktan imtina etmem kardeşim. Herkesi, her şeyi Kur'an ve Sünnet temelinde acımazsızca ve pervasızca sigaya çekmekte tereddüt etmem. Zaten tereddüt ediyorsam da, İmanımı sorgulamam iktiza eder o zaman. Öyleyse! Ve şu umdeyi hayatımın umdesi yaptım mütemadiyen yani şu umde hayat felsefem oldu: Mustafa İslamoğlu hocanın sarih ve beliğ bir şekilde ifade ettiği gibi: "Müslüman olmadan önce kallavi bir insan olacaksın!"

 

"İman ettik demekle kurtulacağınızı mı zannediyorsunuz." Allah

"Size iki şey bırakıyorum onlara sımsıkı sarıldıkça yolunuzu asla şaşırmazsınız, o iki şey: Kur'an ve Sünnet'tir." Hz. Muhammed (sav)

 

ESAS OLAN PRAKSİSTİR

 

Allah, Önder, Kur'an ve tüm mevcudat şahit olsun ki, Allah'ın ahlakı ile donanalım, Allah'ın adaletini ikame edelim ve yeryüzünde tahkiki iman sahibi Müslümanlar olarak dolaşalım, insanlık bir nehir gibi akacaktır İslam denizine doğru. Dilimizden gönlümüze insin, gönlümüzden hayatımızda aşikâr olsun yani eyleme dönüşsün yeterki İslam.

 

İSTİKLAL MARŞI

 

"İstiklal Marşı, Müslüman Türk Milletinin Milli Bağımsızlık Manifestosudur. İstiklal Marşını, tertil, tedebbür, taakkul, feraset ve basiret ile okuyup, kafasının ve kalbinin derinliklerinde sindiren için korku yoktur, yılgınlık yoktur, uyuşukluk yoktur, uyuma yoktur, mezellet ve meskenet yoktur, fitne ve fesada alet olmak yoktur, iç ve dış hainlerin tezgâhına düşme yoktur, önüne gelene aldanma yoktur, tefrika yoktur, ezilme ve sömürülme yoktur, kölelik yoktur. Yeter ki samimi ve dürüst olarak anlayalım ve kavrayalım ve eyleme tedvir edelim."

Tarih: 16.08.2016 Okunma: 718

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?