EVRENİN GİZLİ DERİN DEVLETİ...

Özgür DENİZ - 07.05.2016

Kafamıza sokmalıyız; küfür birleşiktir, yekparedir, tek millettir. Küfrün adı değişik olabilir, farklı gayeler belirlemiş olabilirler ama en dipte birdirler, beraberdirler. Geçelim! Birer terörist devlet konumunda olan Amerika ve Siyonist İsrail ciddi bir güven kaybına yol açınca ve ümmet kendi dünyasında farklı modlara girince yani mezkûr terörist devletlerin güven vermemeleri ve beceriksiz duruma düşmeleri neticesinde duruma el kondu. Bilakis bir uyanış ve diriliş vuku bulabilir, akabinde tahmin edilemeyen direnişle karşı karşıya kalınabilirdi. Gizli Dünya Devletinin zevahirde ki oyun kurucu eli olan kahpe İngiliz devreye girdi ve ilk domino taşına dokunarak yeryüzünde kaosa yol verdi ve her yeri alt üst etti. Çünkü dünyanın yeniden şekillenmeye ihtiyacı olduğunu düşündüler. İngiliz kahpesi devrededir ama görünmemektedir. İstenilen ikmal olunduktan sonra, hiçbir şey olmamış gibi yine inine geri dönecektir. Milletler, oyun bittikten, istenilen ikmal olunduktan sonra, yine eskide olduğu gibi küresel terörist devletlere yani görünürde havlayan itlere küfredeceklerdir. Velakin domuzlar diktatoryasının dominant başrol aktörü olan kahpe İngiliz masum kalmayı başaracaktır. Küfür milletleri hiçbir zaman ayrı düşmemişlerdir. Görünmeyen dünyalarda sıkı bir birlik içindedirler. Aksini söyleyenlere asla inanmamak iktiza eder. Bu konuda inat edenler olurlarsa, onlardan şüphe etmek görevimizdir. Küfür milletleri yekpare olarak SALİP’in mümessilidirler. Tıpkı Hak milletlerinin HİLAL’in mümessili oldukları gibi. Bu budur ve badema da böyle kalacaktır. Küfür milletleri emperyalisttirler. Şeytandırlar. Hayvani insiyaklara göre hareket ederler. Akılları midelerindedir. Kendi kitaplarını tahrip ve tahrif eden, kendi peygamberlerini öldüren milletlerden dünya ne umabilir, ne bulabilir? Kandan, kaostan, beladan, zulümden, terörden, katliamlardan, kanlı ihtilallerden, acıdan ve gözyaşından başka ne görmüştür dünya bunlardan? Dünyada ki farklı maskelerle hareket eden ve kan döken tüm terörist guruplar küfür milletlerinin kontrolündedirler. Bu teröristlerin, küfür milletlerinin kendi topraklarında kan dökmeleri bile büyük oyunun bir parçasıdır. Yani kan dökenler, kendilerini var eden ve kan dökülmesini isteyen Gizli Dünya Devletinin bir emrini ifa etmiş olmaktadırlar. Bizler cahiliz ve kendi köklerimizden bihaberiz o kadar. Kitabımızı mehcur bırakmışız, Önderimizin izini takip etmeyi terk etmişiz. Bir damla petrolün bir damla kandan daha kıymetli olduğunu söyleyen kahpe İngiliz’in, kahpe evladı olan Winston Churchill’den başkası değildir. Keza, Türk Milletinin Müslüman olduğunu, Müslüman olduğu için hayvandan farkı bulunmadığını, binaenaleyh, Türklere karşı atom bombasının kullanılabileceğini söyleyen de aynı kahpe evladı değil midir? Hakeza, Türk’ün barbar ve vahşi olduğunu, barbar ve vahşi olduğu için aşağılık bir millet olduğunu, binaenaleyh, Türklerin yok edilmeleri gerektiğini söyleyende küfür milletlerinin hasta ve bunak teorisyeni olan Darvin değil midir? Ve hakeza, faşizmin, komünizmin, anarşizmin, liberalizmin ve benzeri seküler düşüncelerin membaı neresidir ve kurucuları kimlerdir? Bunlara zerre inanmayınız, güven duymayınız, sempatiyle bakmayınız. Bunların hepsi sizlerin cellâdınızdırlar. Vallahi, billahi, tallahi cellâdınızdırlar. Celladınız olmaya da devam etmektedirler. Bunlarla oyun oynarsanız bile, kendinizi asla bırakmayacaksınız ve son derece müteyakkız olacaksınız.

 

Allah, bize, Kur’an’ı niye gönderdi? Bir sınav olsa nasıl çalıştığımızı kendimiz biliriz. Münhasıran dünyalık bir nimete erişmek pahasına geceyi gündüze katarız. Ya da dünyalık bir nimete erişmek için şunu yapmalısın deseler canımız çıkarcasına yapmaya çalışırız, üstelik o şey hayırlı bir şey olmasa bile. İşte Kur’an’da, küçük mikyasta fertler için, büyük mikyasta milletler için bir sınav kitabıdır. Zerreden zerrata hayatın tüm noktalarını ilgilendiren. Peki, niçin, böyle bir kitaba çalışmayız? Niçin, bile bile, göre göre, böyle bir kitaba ters yaşarız? Üstelikte, bize vaadinin muhakkak tahakkuk edeceği apaçık beyan edildiği halde. Kaybedince de bağırır dururuz, birbirimizi itham etmeye yelteniriz. Allah şahittir ki, Kur’an temelli bir paradigma tanzim etmedikçe asla sağlıklı bir şekilde yol alamayız, belalardan kurtulamayız. Üstelikte birileri çıkar ve Kur’an’ı kendine kılıf yaparak çocuklarımızı bizlerden çalar, onları birer terörist yapar ya da koyunlaştırır. Kur’an uyutmak için değil, uyandırmak için vardır. Bir yerlerde bilgiçlik taslamak için değil, yaşamak için vardır. Cahiliz, nankörüz, zalimiz maalesef.

 

Allah, Hadid suresinin 25. Ayetinde ne diyor? İnsanlık Önderleri olan Peygamberler gönderdiğini, Onları da apaçık delillerle ve mutlak kanıtlarla gönderdiğini, insanlar arasında adil bir düzen ikame olunsun diye Onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdiğini buyuruyor. Ayrıca yine demiri indirdiğini, o demirin müthiş bir sertliğe haiz olduğunu ve o demirde insanlara faydalar sağlayacak şeyler bulunduğunu buyuruyor. Bizlere, gönderdiği İnsanlık Önderleri olan Peygamberlerine müzahir olmamızı emrediyor ve müzahir olanların belli olacağını buyuruyor. Ve şüphesiz kuvvetli ve üstün olanın Kendisi olduğunu buyuruyor.

 

Tüm bu izahlardan sonra yine konumuza dönelim. Gizli Dünya Devleti dediğimiz kanlı, kirli, karanlık ve görünen düşmanların ardında duran ama asla görünmeyen yapı, filhakika, ruy-i zeminde bir din savaşı vermektedir. Tabi bu din savaşı ardında, dünyada mutlak egemenlik kurmak yani Yeryüzü Tanrısı olmak düşüncesi de yatmaktadır. Din temelli savaşı daha sonra detaylı olarak yazmaya çalışacağız inşaAllah. Geçelim! Küresel düzlemde ki politikanın nirengi noktası ülkemizdir. Ülkemiz çok hayati bir konumdadır. Bu yüzden ülkemiz üzerinde de oyunlar oynanmaktadır. Hatta ülkemiz, oyun sahasının ta kendisidir. Küçük bir nüans; küresel şeytani siyonist emperyalizm fikriyatı temelinde, tahrif ve tahrip olunmuş kitapların yön tayin ediciliğinde hareket eden küfür milletleri, bizim elimizden kitabımızı almaya, bize kitabımızı unutturmaya çalışmaktadır. Böylece de bizi kolayca kandırmakta, emellerine mülaki olmaktadır. Geçelim! Topraklarımız, küresel şeytani siyonist emperyalizm fikri temelinde hedeflerini belirleyen küfür milletlerinin ajanların cirit attığı bir yerdir. Olaylar denetimli ve kontrollü olarak patlak vermektedir her an. Olan biten hiçbir şey boşuna ve masum değildir. Ya da rastgele vuku bulmamaktadır. Her hareket, bir şekilde, ülkemizin parçalanması düzleminde gerçekleştirilmektedir. Bu meyan da, bizde, içeride birlik olacağımıza birbirimizi yemekteyiz. Olaylara sağduyulu yaklaşıp birlikte çözüm üreteceğimize, birbirimizi itham ederek küçük ve ucuz çıkarlarımıza ulaşmaya çalışıyoruz. Hakikate sırtımızı dönmekteyiz adeta. Varoluşumuzun ve varkalışımızın mutlak ve yegane sigortası olan Kur’an temelli bir paradigma belirleyebilmiş değiliz, belirlenmeye çalışılsa da benimseyebilmiş değiliz. Bu savaşta Marksist temelde hareket eden ve dini maske takan terörist örgütler figüran olarak kullanılmaktadır. Küfür milletleri aynı toprakların, aynı ruhun çocuklarını birbirilerine kırdırtmaktadırlar. Kendileri ise ne ölmektedirler ne de güç kaybetmektedirler. Coğrafyamızın çocuklarının algılarıyla oynamakta, onlara bozuk fikriler zerk ederek, onları devşirmektedir. Devşirdiği çocuklarımızı da terörize etmektedir. Birileriyle Komünist bir devlet hayalini, din temelinde hareket ettiğini söyleyenlerle de din devleti hayalini çocuklarımıza empoze etmektedirler, buna inanan çocuklarımız oltaya çok kolay şekilde takılmaktadırlar. Çünkü çocuklarımız hakikatlerden bihaberdirler, dünya gerçeklerine bigânedirler. Ki, çocuklarımızı bırakalım, hangi okumuş yazmışımız, olan bitenden haberdardır? Henüz mutlak ve yegâne çözümün Kur’an’da mündemiç olduğunu bile anlayabilecek derinlikten yoksunuz.

 

Elan ülkemizin Doğusunda sürmekte olan çatışmalar küfür milletlerinin son kozlarıdır. Tüm planları devre dışı kalınca, artık son koz olarak böyle bir şeye yeltenmişlerdir. Bu işten ya başararak çıkacağız ya da orada gömüleceğiz, başka bir yolu yok bunun. Bunu da içeride muhteşem bir birlik sağlayarak yapabiliriz ancak. İnsanlarımız maalesef gerçeklere bigânedirler. İşimizi de bu zorlaştırmaktadır. PKK denilen pislik asla kardeşlerimizden değildir, zerre bağı yoktur kardeşlerimizle. Ermeni’dir, zevahirde Ermeni, onun ardında küfür milletleri, onların da ardında Gizli Dünya Devleti için vardır. Başarabilse, Doğu Bölgemizde Stalinist bir yapı ikame edecektir. Bu yapı, kardeşlerimizi Müslüman kimliklerinden tamamen arındıracaktır. Kaynaklar kesinlikle kardeşlerimize değil, en arka plan da malum yapıya akacaktır. Bölgemizde zımnen Ermenilere ait olacaktır. Zevahirde bizimmiş gibi görünse de. Ve büyük hayale biraz daha yaklaşılmış olacaktır. Ne PKK illetinin varlığı, Kürt kardeşlerimize karşı yapılan bazı yanlışların sonucudur, ne KCK denilen yapılanmanın varlığı siyaset içindir, ne de sokak isyanları sadece masum bir hak arayışı adınadır. Ne de HDP denilen teşekkül siyasi bir organizmadır. Hayır, kesinlikle böyle değildir, vallahi billahi tallahi böyle değildir. Tüm bunlar bütünü oluşturacak pazıl parçalarıdır. Kürt kardeşlerimiz, namussuzca aldatılmaktadırlar, İngiliz piyonlarınca. Vallahi aldatılmaktadırlar. Lenin’in, her ulusun kendi mukadderatını belirleme hakkı olduğunu söylemesi haddizatında gizli bir sırdır. İnsanlar önce komünizme çekilirler, sonra da parçalanmaları için inceden inceye zehirler zerk edilir. İşte bu taktikle, kardeşlerimiz önce Komünizm’in kucağına sonra da Siyonizm’in kucağına düşürülmek istenmektedirler. Daha önce ne demiştik?  Faşizm, gövdeye tefrika hastalığını sokar ve dâhilde küçük parçalara ayırır. Sonra komünizm girer devreye keskin çizgilerle ayırır ve böler. Kapitalizm gelir ve iştahla tek tek etleri kemirir ve geriye iskeleti bırakır. Akledersek her şey aşikârdır!

Tarih: 07.05.2016 Okunma: 722

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?