YA KANLI KAVGA YA YOK OLUŞ

Özgür DENİZ - 16.10.2008

Başlık yaptığım söz Karl Marks’a ait. Ama sözün kaynağı değil söz mühim. Ki ilkeyi Hz. Ali söylemiş: ‘’siz hikmeti alınız geldiği yere bakmayınız.’’ Yani sözü söyleyene bakıp sözün özüne dokunmamak ahmakçadır. Mesela ben bir fikirden olabilirim, benim fikrimden olmayanda bir derin gerçeği köşesinden haykırıyordur, işte burada yapmamız gereken; ya o adam zaten şöyle düşünüyor deyip yazdıklarına kulak tıkamam değil, oturup, okuyup, üzerinde düşünüp, değerlendirme yapmaktır. Ama biz tam tersini yapıyoruz ve yaptıkça da uyuyoruz, uyutuluyoruz, eziliyoruz, sömürülüyoruz ve salakça soruyoruz birde: bu işler niye ters gidiyor diye. Akıllı olacaksın bebeğim. Liderini, şeyhini layüsel görmeyeceksin. Ahmak mısın sen? Sana Allah akıl vermemişte liderine ve şeyhine mi vermiş? Kullan aklını. Ama uyma ona.  Ha liderin ve şeyhin ne diyor onu da düşün. Tart, ölç, biç ve uygunsa yap. Ölçün nedir peki? Tabii ki Kur’an ve Sünnet.

 

            Bu girizgâhtan sonra gelelim söyleyeceklerimize. İnanın kendimde değilim. Beynim çatlayacak gibi. Milyonlarca düşünce bulutu yüzüyor beynimin göklerinde. Aldanıyoruz, aldatılıyoruz. Bu toplum bu kadar mesut ve bahtiyar değil eminim. Ama bunu hiç belli etmiyor. Bir adam bekliyorum. Adam gibi adam. Şöyle şövalye ruhunu ortaya çıkaracak ve kılıcını çekecek. Yetti gayrı ulan diyecek.

 

            Ey milliyetçiler!

            Ey İslamcılar!

            Ey solcular!

            Ey cemaatçiler!

            İnanmayın ağababalarınıza. Aldatıyorlar sizi. Kullanıyorlar sizi. Kral gibi yaşıyorlar kendileri. Peki siz? Sefilsiniz siz. Benim ağam iktidar olacakta beni güldürecek, makam verecek, mülk verecek diye bekleşiyorsunuz öyle sefil, öyle rezil. Benim şeyhim mehdi, gün gelecek ortaya çıkacak ve beni saran zulüm bulutlarını dağıtacak diye kuru umutlarla avunuyorsunuz. Ama bu hikâye. Çünkü seni ancak sen güldürürsün arkadaş. Başkası değil. Seni ancak sen kurtarırsın bebeğim. Annen değil. Çünkü seni sen değiştirmezsen asla kimse değiştiremez. Seni sen kurtaramazsan asla kimse kurtaramaz seni. Binaenaleyh, seni yine senin karar ve iraden kurtaracaktır.

 

            Ey milliyetçi! Ben zaten Türk’üm bana Türkçülük masalı okuma.

            Ey İslamcı! Ben zaten Müslüman’ım bana dindarlık masalı anlatma.

            Ey solcu! Ben zaten ömrümce adalet ve hürriyet için vuruşmuşum bana adalet ve hürriyet edebiyatı yapma.

            Ey cemaatçi! Ben zaten milyarlarca üyesi bulunan bir cemaatin müntesibiyim. Daha ne. Bana, kurtuluş cemaatimde mavraları anlatma.

 

            Ha ne yapacaksınız? Samimi, yürekli, dürüst, haysiyetli insan olacaksınız. Gerçeği haykıracaksınız. Türk oğluna yakışır davranacaksınız. İslam dinine insanca tabi olacaksınız. Adalet ve hürriyet diyip kan emici, ahlaksız, şerefsiz, insan ve haysiyet cellâdı komprador burjuvazi önünde köpekçe yal beklemeyeceksiniz. Yoksulu ezmeyecek, yetimi itip kakamayacaksınız. Ha tamam mı? Anlayacak beyniniz, ağlayacak vicdanınız var mı? Öyleyse korkmayın. Hakikat tektir. Hepiniz sahtekârsınız. İnsanları sloganlarla uyutuyorsunuz. Pratik çözümünüz nedir onu görelim.

 

            Ey müntesipler! Sizlerde artık bu lider ve şeyh bozmalarına asla inanıp, aldanmayın. Pratiklerine bakın. Biri diğerini kötülerken kendi güzelini göstersin. Boş ve alçak tenkitlere aldanmayın. Size alternatif sunsun. Boş vuruşlarla iştigal etmesin. Ama bu size bağlı. Siz kuru ve davulumsu sözlere inanınca lidercikler ne yapsın? Varsa erkekçe duruşları ve şereflice vuruşları o zaman tabi olun. Türklük arada bir gök gürlemesi gibi gürlemekle olmaz. Adaletçilik doğanların, koçların köpekliğini yapmakla olmaz. Din kuru kuruya itaat et demez, mal yığ demez. Domuzlar yesin sen bak, nasılsa sen ahrette kazanacaksın demez. Hakkını almak için savaş der. Ne zulmet, ne zulme uğra, ne de bu gibi durumlarda sessiz kal demez. Zalim karşısında islamca ve insanca haykır der. Derse de o din din olmaz. Çıkacak atılacaksın meydana. Kuşanacaksın silahını alacaksın hakkını. Ne demek ya. Soysuz bir çark kurmuşlar. Haksıza verip haklıya vurmuşlar. Sürüyle de parti kurmuşlar. Bir sürü de cemaat teşekkül etmişler. Hem partilerin hem de cemaatlerin tepesine birer çoban koymuşlar. Kuzu gibi büyüttükleri sürüyü koyun gibi güdüyorlar.

 

            Ey müntesipler! Yeter artık it gibi yaşam deyin. Artık başkaldırın. Hakkınızı almak için savaşın. Bu ülke senin. Bu zenginlik senin. Bu değer senin. Bu ordu senin. Bu devlet senin. Bu din senin. Hakkını al. Bu hak senin. Bu yaşam senin. Bu mülk senin. Senin bu iktidar. Bu toprak, bu hava, bu ışık, bu maden, bu orman senin. Ama hepsini sahiplenmişler. Ne faydası var kasalardaki paraların, keselerdeki altınların insanlara. Sahiplenenlerin güçlerine güç katıp sizi ezmek için kullanmalarından başka? Artık uyandır içindeki devi ve devir dev görünümlü cüceleri. Ve mülksüz bir hayat kur. Paylaşımcı, mutluluk dolu, sevinç dolu, huzur dolu, barış dolu, dostluk dolu, sevgi dolu, özlem dolu, vuslat dolu, ahlak dolu. Cenneti yaşa. Yoksa zillet içinde, sefalet içinde rezilce yaşayarak geberip gideceksin.

 

            Herkes boş konuşuyor, boş yazıyor yemin ediyorum. Ne faydasını görüyoruz Allah aşkına yazılanların ve konuşulanların? Havanda demir dövmek gibi bir şey. Çünkü kimse konforunu bozmak istemiyor. Sorumluluktan kaçıyor. Eee… O zaman liderliğin, şeyhliğin, aydınlığın manası ne? İt gibi kıvrandıktan ve eğilerek zillet içinde izzetsizce yaşadıktan sonra. Konuşuyormuş ve yazıyormuş gibi yapıyorlar. Onursuzlar. Köpekler. Kimse ciddi değil. Hiçbir kurumda görevinde ciddi, dürüst ve sorumlu değil yemin ediyorum. Şahit mi? Halimiz pür melalimiz kâfi değil mi bebeğim? Öylesine yaşıyoruz. Yaşamış olalım diye. Binlerce kitap, binlerce düşünce, binlerce parti, binlerce şeyh, binlerce cemaat, binlerce önder olmaz ya olmaz, olamaz. Olursa da resimde ki gibi toplum ve ülke olur. Bir yerde her şey zenginler için de olmaz, olmamalı. Tıpkı Umur Talu’nun ‘’zenginler için komünizm’’ yazısında olduğu gibi. Ki haddizatında bizim ülkenin komünistlerinin de istediği tam da bu yemin ediyorum. Her şey kendileri için. Onlar işçiyi, köylüyü, çiftçiyi vallahi de, billahi de adamdan saymazlar. Onlar sadece üretimde kullanılacak ve canı çıkasıya at gibi koşturulacak ve işi bitince de leş gibi gömülecek öylesin birer zavallıdırlar. Gerçi milliyetçilerin ve İslamilerin bunlardan kalır yanları var mı onu da bilmiyorum. Komünistler kölelikten başkaca hak tanımıyordu bu millete. Milliyetçiler münhasıran hizmet eri olmaktan ve şehit olmaktan başka hak tanımıyordu. İslamcılar ve cemaatçiler da kendisine tapınmak koşuluyla kurtuluşa layık görüyordu bu milleti. Millette ne garip ki bir türlü kendine gelemiyordu ve gerçeği göremiyordu. Hep bu tanınmış haklara göre yaşıyordu. Köle gibi çalışıyordu. Şehit oluyordu. Tapınıyordu.

 

            Bu çark kırılmalı ya da tersine döndürülmelidir. Yoksa umut boğulmuştur. Hak çalınmıştır. Değerler bitmiş, insanlık tükenmiştir. Ne lan bu? Her kavgada ölen benim. Benim her krizde batan. Batan benim gemim. Telef olan benim hayvanım. Kuruyan benim toprağım. Benim evladım ölen. Peki ya yaşayan kim? Meçhul değil haddizatında. Yalılılar, saraylılar, yoğurdun kaymağını yiyenler, çiftlik sahipleri, yat, kat, görülmemiş saltanat sahipleri. Ah ulan rıza. Ne biçim bir hayat? Ne biçim bir düzen lan bu? Hiç mi gülemeyeceğiz? Hiç mi akıllanmayacağız? Ulan domuzlar domuz düzeni kuruyorlar, biz de yağ oluyoruz çarkların kolay dönmesi için. Yeter ulan. Olan bize oluyor. Bizim güllerimiz soluyor. Acıysa bizim yüreğimize doluyor. Vurulan, ölen, batan biz. Hep mi böyle olacak lan bu? Hiç mi ses etmeyeceğiz? Hiç mi hesap sormayacağız? Hep kuzu kuzu, hep koyun koyun gibi mi duracağız? Hep domuzlar, maymunlar, cellâtlar mı yaşayacak? Hep kahpeler mi gülecek?

 

            Ey müntesipler! Bakınız sitelere, bakınız tevelere, bakınız paçavralara, basarlar gösterirler her türlü güzeli, bozarlar ahlakı, aşındırırlar değerleri, çürütürler içten içe seni. Ama senin eline bişey geçmez. Çünkü çark böyle işliyor. Sen sadece bakarsın ama ulaşamazsın ki ulaşmamalısın da zaten. Ama kendileri yerler. Yani kaynak senden. Bakmak, bozulmak, tüketmek ama istifade edememek senin işin. Gerisini onlar hallederler. Ahmaksın sen.

 

            Malum halkçı geçinen zevat, manyak servetle ve kompradorların sözcülüğü ile sosyalizm getirecek ha? Neremizle gülelim ha neremizle gülelim. Yalanın püsküllüsü. Avunanlar ahmak. Hem kendisi hem takipçileri asla samimi değil. Allah ıslah etsin. Malum dinciler muazzam servetle ve muhteşem lüks yaşamla şeriat getirecekler ha. Diyelim mi bişey? Ne diyelim ki? Allah samimiyet ve tahkiki iman nasip etsin. Malum milli zevat milli devlet kuracak ha? Gülelim mi? Ağlayalım mı? Hangi hitabetle ve heybetle? Hangi ciddiyetle? Hangi milli duruşla ha? Allah samimiyet nasip etsin. Malum şeyh hilafet getirip halife olacak ha? Büyük şeytanın gölgesinde mi Allah aşkına? Allah gerçeği görecek göz, duyacak kulak, hissedecek kalp nasip etsin. Ah garip halkım. Ah mazlum ve mustarip ülkem.

 

            Ey komünist! Bu şekilde komünizmin geleceğini sanıyorsan aldanıyorsun ve budalasın kusura bakma.

            Ey Müslüman! Bu şekilde şeriatın geleceğini sanıyorsan aldanıyorsun ve budalasın kusura kalma.

            Ey milliyetçi! Bu şekilde milli bir devletin tesis olunacağını tahayyül ediyorsan aldanıyorsun ve budalasın kusura bakma.

            Ey cemaatçi! Bu şekilde bir gün necata ereceğini ve zamanı geldiğinde cennete kurulacağını sanıyorsan aldanıyorsun ve aptalsın kusura bakma.

 

            Eğitimimiz zaten koyun toplumu oluşturmak için kuzu gibi büyütülen insanlar yaratıyor. Düşünmeyen, sorgulamayan, koşulsuz itaat eden. Emredilene hemen selam duran. Bir komutta hizaya geçen bir koyunlar toplumu.

 

            Düşünün! Şimdi lider kabul ettiklerinizden rica etseniz de şu sizin harap olmanızı netice veren derin gerçeklerden bitanesini söyleseler nolur? Çok güzel olur. Samimiyet olur. Şeref olur. Ciddiyet olur. Yalan son bulur. Siz kazanırsınız. Ülke kazanır.  Peki, bunu yapmazlarsa nolur? Sahtekâr oldukları, düzenbaz oldukları, kumarbaz oldukları gerçeği tespit edilmiş olur ve size gereğini yapmak düşer. Yani size oy istemeye geldikleri vakit yüzlerine tükürmek ve lanetlemek. Evet, siz çoksunuz onlar az. Siz denizsiniz onlar çöp. Buna gücünüz var. Yeter ki azcık onurlu ve cesur olun. Pısırık olmayın. Yüreksiz olmayın.

 

            Ne hazin ki, dürüst dövüşenler, dünyaya mazgallardan bakıyorlar. Yatakları dört duvar arası buz gibi betonlar oluyor. Buz gibi demir bir ranza, incecik bir döşek, tül gibi bir yorgan. Ve biteviye düşünmek kaderleri. Sadece gökyüzünü gören bir meydandır havalandıkları alan. Zindanlar onların yuvası, meydanlar takipçilerinin yuvası olur. Çığ gibi büyüyen bir çığlık olur. Ruhlardan ruhlara yol bulursa yayılır. Yoksa boğulur âlemde. Ah ulan rıza.

           

            AYRINTILAR:

1.Bugün bir vurucu alet bir mikrop başını ele geçirse de yok edemez. Bir mikrop başı da bir vurucu alete bir şey yapamaz. İkisini de kollayan bir mikrobik alet kollarını çalıştırmadan ikisi de başlara dokunamaz. Ah ne kahpe bir oyundur bu. Yakar kavurur ciğerleri.

2.Bugün bir lider olacak kişi, teşkilatına ve takipçilerine ahlaktan pay vermemişse o nasıl liderdir ki? Ve bir şey yaptığından, bir eser bıraktığından dem vurabilir ki?

3.Eğer bu ülkede yerliler siyasetlerinde samimi iseler ve hâkimiyet istiyorlarsa birleşmekten başkaca yol yoktur asla.

Girmeden tefrika millete düşman giremez

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez. M.A. E.

Birbirinize girmeyin, rüzgârınız gider, kuvvetiniz sarsılır ve devletiniz elden gider. ALLAH.

Ancak müminler kardeştir. ALLAH.

Zira ayrılık, şeytana ve uşaklarına yarıyor. Şeytanın ve yavrularının derin ve netameli, zulüm ve sömürü dolu hâkimiyetini netice veriyor.

4.Hanginize inanalım ha hanginize ulan? Hanginiz doğru ki? Ulan yoksa İskender gibi mi düşünüyorsunuz? Halkı korkutmak ve açlığa mahkûm etmek mi gerekiyor? Muhtaç bırakmak ve her işe sürmek için. Yani illa şehit gelirse mi bayrak, vatan, millet severiz biz? Ah vicdan, merhamet, şefkat, adalet! Ey insanlık!

5.Bazıları, insanların okuyup, düşünmelerinden asla hazzetmiyor. Mümkün olsa. Kadim devirlerde ki gibi kitabı yasak meyve ilan edecekler. Düşünenleri meczup. Ama ne garip ki beyne zincir vurulmuyor. Düşünce tutsak olmuyor. Birileri, insanlar, olayları sadece görünen yüzüyle anlayıp yorumlasınlar istiyorlar.  Çünkü düşünen insan resmin ardına bakacak ve bu tür itleri yakacak, son tahlilde itlerin saltanatını yıkacak. Ah ulan rıza.

6.Bireysel yaşantının toplumsal yaşantıyı etkilemesinin on katı kadar toplumsal yaşantı bireysel yaşantıyı etkiliyor. İşte bu yüzden, yüce bir ahlak ekseninde yükselen güçlü bir toplum oluşturmak çok önemli ve o topluma yön veren kapsayıcı bir paradigma şart. Onurlu ve akıllı olalım. Uyanık kalalım.

7.İnsan görünmek, önemsenmek ister. Buda önemli bir mevkiden, toplumsal bir iş yapmaktan, kalıcı bir eser bırakmaktan geçer. Bu yüzden insanlar bir mevki, bir iş, bir eser peşindedir daima. Ama bunu yaparken haysiyetini ayaklar altına almamalıdır ki maalesef bunu yapmıyor. Ve fani bir ömrü faniliğe mahkum kılıyor. İnsan olmalıyız. İnsan olmak İslam olmaktan geçer.

 

SON GELİŞMELERE DAİR:

1.Yapmayalım Beyler lütfen. Yazık etmeyelim bu ülkeye. Bu devlete. Bu millete. Bu orduya. Bu teşkilata. Ayıp ediyorsunuz ve kaybediyorsunuz. Kazandırıyorsunuz din-devlet-vatan-millet-ordu-teşkilat düşmanlarını.

Dünkü SABAH gazetesinde Muharrem Sarıkaya bir yazı yazmış. MHP ile ilgili. MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı ile söyleşi yapmış. Çok ilginçti. MHP-GENÇLİK-ÜLKEM adına çok üzüldüm desem yeridir. Bir anda aklıma 12 EYLÜL geliverdi. Çok ürktüm. Oysa partiler hizmetleriyle, gençlik kültür ve erdemleriyle yol almalıdır hayat yolunda. Ve kendilerini bu güzel yönleriyle kabul ettirmelidirler. Bu çok netameli bir durum. Sanki bir el düğmeye bastı. MHP yi yalnız bırakmıyorlar. Ciddi bir kitleselliği var. Bundan ürküyorlar. Ve asla İslamcı dedikleri kitlelerin yakınına yanaştırmıyorlar. Bir benzer söylem oluşmamasına gayret ediyorlar. Oysa bu kitle ile diğer kitle kardeşler. Ortaklıkları çok, ayrılıkları ideolojiden gayrı yok. Oda sunu ve derin oyun. İttifakı parçalamak ve büyük hâkimiyete darbe vurmak için.

Çok netameli ve vahim bir sürece girildi gibi sanki. MHP siz bir kaosun imkânsız olduğu varsayımıyla hareket edenler MHP ye el attı sanki. Yanlış bir durumda bu ülke gider Allah korusun. Herkes son derece akıllı olmalı. Aklına uymamalı ama kullanmalı aklını. Allah aşkına tefrikaya düşmeyin ve düşürmeyin bu vatanın çocuklarını. Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin retoriği hakikaten çok ağır. Evet, AKP tamamen doğru ve günahsız mı? Hayır, asla. Ama bu karşılığı da hak etmiyor kusura bakmayın. Kardeşlik hukuku nerede kaldı dinin emrettiği? Lütfen beyler. Ülkeyi ve bizi düşünün. Nefsinize ve şeytana uymayın. Bugün AKP nin içinde MHP den isimler yok mu? Var. O partiye oy veren milyonlarca ülkücü yok mu? Var. Ee o zaman. Ki bu satırların sahibi de haddizatında bu vatanın, bu milletin, bu devletin, bu ordunun, bu teşkilatın, bu bayrağın delisi, divanesi. Ee doğruyu bir tek bağıranlar mı biliyor? Adama sormazlar mı o zaman sen ne yaptın diye? Çok pis kokular geliyor. Netameli tezgâhlar kuruluyor. Buradan bütün sağduyulu ve namuslu insanlara sesleniyorum: Allah aşkına yukarıda ki YÜCE ALLAH ın yüce buyruğuna ve büyük şairin sözlerine kulak kesinlin lütfen, ne olur. Asla şeytana ve yavrularına aldanmayın. İnanmayın. Ey Müslümanlar! (ülkücüler, İslamcılar) lütfen akıllı olunuz. Tefrikanın acı sonu hepinizi yutar sadece bir tarafınızı değil. Bunu bahusus ülkücü gardaşlarımız düşünmelidir, derin derin. Mufassal olarak.

Acaba oyunlar ülkesel mi? Ki malum ANKARA ve İSTANBUL elden çıkmış olarak görülüyor bazılarınca. Nasıl bir zihniyetse. Sanki düşman işgalinde. İşte bu zihniyettekilerdir bu ülkeyi karanlığa mahkûm kılan. Akıllı ve uyanık olun ey dindar vatanseverler. MELİH GÖKÇEK e karşı ülkücüleri karşı tarafa mı çekmek maksat bu kaotik ortamda acaba. Ülkücüler bu zokayı yutarlar mı acaba? Tarhanacı mı ne İSTANBUL da da KADİR TOPPAŞ ın her halükarda alacağını söylüyor ki ne söyleyiş. Acaba bir oyun mu? Ki mevcut başkanı seven çok az gibi sanki? Acaba mevcut başkanın zımnen aday olmasını sağlayıp artı puan mı kazandırmak muhalefetteki başkan adayına. Ki çok güçlü bir aday çıkaracakları malum. Yine aynı şekilde, doğuda KÜRT olmayana asla oy vermezler diyerek derin bir tahrik mi yapıyor acaba. Yemin ediyorum çok tehlikeli bir söylem bu. Zira oraya taktik verir gibi, siz milliyetçisiniz, işinizi bilirsiniz der gibi. Ayıp, çok ayıp. Utanç dolu ifadeler.

Bugün bu ülkede ÜLKÜCÜLERİN herhangi netameli bir oyunda İslamcıların saflarına iltihakı asla tahayyül bile edilmesin bu ülkede neler olurdu neler. Ama bu korku dağları sarıyor. Ve de güzel oluyor. Ki yoksa Allah korusun, ordu da, devlette, vatanda, millette, bayrakta, marşta, teşkilatta, değerlerde sıfırlanır, zirü zeber olur gider.

BAKINIZ EFENDİLER! BU ÜLKEDE KESKİN BİR DÖNEM-DÖNÜŞÜM YAŞANDI VE BİR SİSTEM TESİS OLUNDU. AMA ZAMANLA BU DÖNÜŞÜMÜN VE SİSTEMİN MİMARI OLAN MUSTAFA KEMAL KENARA ATILDI VE BU TOPRAKLARDA ASLA BİR DAMLA GÖZYAŞI VE BİR DAMLA KANI OLMAYAN YERLİ VE YERLİLİK DÜŞMANI SOYSUZLAR EGEMEN OLDU. YERLİLERİ İT GİBİ EZDİLER. DEĞERLERİNİ ÇİĞNEDİLER. HAZİNELERİNİ YAĞMALADILAR. GÜZELLİKLERİNİ KİRLETTİLER. BİR DÖNÜŞÜMDE DAHA AYNISI OLMASIN LÜTFEN. BU KONUDA BÜTÜN SAĞDUYULU OLANLAR TEENNİLİ OLMALI VE ŞEREFLİ HAREKET ETMELİ. YİNE KANI VE GÖZYAŞINI ANADOLUNUN MASUM VE ONURLU EVLATLARI AKITIP YABANCI UŞAKLARI HAKİM OLMASIN. GERÇİ ELAN ÖYLE OLUYOR. TOPRAK YAPILARIN ÖNÜ CENAZELERLE DOLARKEN, YALILARIN ÖNÜ KÖPEKLER GEÇİDİNE SAHNE OLUYOR. KUCAĞI BEBEKLİLERİN YÜREĞİ KAN AĞLARKEN, GÖZLERİNDEN KAN DAMLARKEN, KUCAĞI KÖPEKLİLERİN YÜREKLERİ GAYET SEVİNÇ RÜZGARARIYLA SERİNLİYOR, GÖZLERİNDEN ANCAK ŞUH KAHKAHALARIN ESERİ GÖZYAŞI DAMLALARI AKIYOR ANCAK. SAÇLARI KAPALI AMA BEYNİ AÇIK OLANLARIN EVLATLARI KÖR KURŞUNLARIN FIRTINA OLUP ESTİĞİ DAĞLARIN DORUKLARINDA HEDEF OLURKEN, SAÇLARI AÇIK AMA BEYİNLERİ KAPALI OLANLARIN EVLATLARI ANNELERİNİN KUCAKLARINDA BİSKÜVİ YİYORLAR. İŞTE SAYIN DR. DEVLET BAHÇELİ BUNLARI GÖRMELİ VE DERİN VİCDANIN SESİNE KULAK VERMELİ. ŞAYET BU VATANIN İSTİKBALİNİ, BU MİLLETİN İSTİKLALİNİ, DEVLETİN BAĞIMSIZLIĞIN YÜREKTEN DÜŞÜNÜYORSA Kİ ŞÜPHEMİZ YOK.

Ve kimse şunuda istemesin ve beklemesin bu yüce milletten: Anadolu’nun yağız Türkmen oğulları can verirken vatan uğruna, din uğruna biteviye, bunun için çözüm üretenlerin olmamasını beklememeli. Bu işler elbet sorgulanacak, üzerine düşünülecek, soru sorulacak, çözüm üretilecek. Bu canlar, bu fidanlar, bu koç yiğitler kolay yetişmiyor ki kolayca can versinler alçak ve namert sırtlanlar sürüsünün kör kurşunlarıyla.

Her şey boş geliyor! Bekliyorum o yolculuk gününü…

‘’’’ALLAH A ÇAĞIRANDAN VE BEN MÜSLÜMANLARDANIM DİYENDEN DAHA GÜZEL SÖZLÜ KİM OLABİLİR?’’’’ Allah

 

Lütfen ama lütfen aziz, mümtaz, soylu, onurlu, insan olan insan kardeşlerim ‘’haber 10’’ sitesinde İHSAN ELİAÇIK üstadın son yazısını okuyunuz.

 

O YAZIDAN BİR PASAJ:

Ebu Cehil’e (karakterine) : “Küstahça azgınlık ediyor. Kendisini dev aynasında görüyor. Zira Rabbinedir dönüş…Kulunu içtenlikle yönelirken engellemeye kalkıyor. Onu alnından tutup sürükleyeceğiz, o ar damarı çatlamış alnından… O zaman çağırsın meclisini, biz de çağıracağız zebanileri…” (Alak; 96/6-19).

Umeyye bin Halef’e (karakterine) : “Çokça yemin eden aşağılık adi, küçük gören, dedikoducu, iyiliği engelleyen, günahkar, zorba, kaba saba asalak…Zenginliğine zenginlik katmış da ne olmuş? (Kalem; 68/10-14).

Velid bin Muğire’ye (karakterine): “Bana bırak doğarken yapayalnız olan o adamı… Zenginliğine zenginlik kattığım, etrafında dolanıp duran oğullarıyla önüne alabildiğine geniş imkânlar serdiğim o adamı… Hala gözü doymuyor; verdiğimden daha fazlasını istiyor….” (Müddesir; 74/11-14).

Kabe Çetesi’ne (rolüne/misyonuna): “Nimet azgını o inkarcıları bana bırak ve onlara biraz mühlet ver. Biz de onlar için hazırlanmış kelepçeler ve ateş var. Boğaza düğümlenecek bir yiyecek var.” (Müzzemmil; 73/11-13)

Ebu Leheb’e (rolüne/misyonuna): “Kahrolsun Ebu Lehep iktidarı; kahrolsun!

Zenginlik ve iktidar onu kurtaramayacak!

O kıpkızıl bir ateşe atılacak!

Çenesi düşük karısı da yanında olacak!

Gerdanında fitillisinden bir de ip olacak!” (Leheb; 111;1-5)

(Karakter/rol/misyon notu koymamın sebebi bunların benzerinin bugünde devam ettiğini, ayetlerin yönünün yaşayan karakter, rol ve misyonlara yönelik olduğunu ihsas ettirmek içindir.)

Alak, Kalem, Müddesir, Müzzemmil ve Leheb gibi ilk inen bu beş surede görüldüğü gibi, hareket, “Kâbe çetesine” ve Mekke’de kurdukları düzene (yedâ) karşı “öfke patlamasıyla” ve “kahrolsun, yıkılsın, kurusun” haykırışlarıyla başlıyor.

Çünkü bunlar Kabe’nin etrafında oligarşi (yeda) oluşturmuşlar, Allah, Kabe ve din istismarı yaparak şehri sömürüyorlardı. Kabe’ye gelen hediyeleri iç ediyorlar, onunla kervanlar kuruyorlar, zenginliklerine zenginlik katıyorlardı. Muhtaç Mekkelilere faizle borç veriyorlar, borçlarını ödeyemeyenlerin erkeklerini köleleştiriyorlar, kadınlarını da açtıkları lüks genelevlerinde çalıştırıyorlardı. Mekkeliler de büyüyünce bunların eline düşmesin diye daha doğar doğmaz kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyordu.

Kur’an işe işte buradan başladı. Peygamberimiz yalın kılıç meydana atılarak bu kokuşmuş, iğrenç düzene meydana okudu. Bu ses Mekke’de büyük yankı uyandırdı. Kabilesizler, korumasızlar, kimsesizler, köleler, kadınlar, zayıflar, düşmüşler, özellikle ezilenler bu sesin etrafında hızla toplanmaya başladı.

Bir taraftan da aynı sure içinde Peygamberimize şöyle dendiğini görüyoruz: “Pisliğe (ahlaksızlığa, hırsızlığa, yolsuzluğa, istismara, kokuşmuşluğa) bulaşma! Servet yığma hayallerine kapılma! Daima Rabbinle birlikte ol ve güçlüklere göğüs ger...” (Müddessir; 74/5-7).

Keza Kur’an’ın iniş sırasına göre ilk anlattığı kıssa ne biliyor musunuz? Bahçe sahipleri kıssası… Hani yoksula vermeyelim diye erkenden bahçelerine/bağlarına ürünü toplamak için giden ve fakat geldiklerinde bahçelerinin afetle yerle bir olduğunu gören iki kişinin kıssası (Kalem; 68/17-32)… Peki yine iniş sırasına göre ikinci kıssa ne biliyor musunuz? Salih’in devesi kıssası…Hani herkese (kamuya) ait olmayı ifade eden “Allah’ın devesine” (Nagatallah) dokunmamayı, bunları talan etmemeyi, bunlar üzerinden mal ve servet yığmamayı ifade eden Salih’in devesi kıssası (Şems; 91/11-15)…

 

Tarih: 16.10.2008 Okunma: 616

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Burak Demirli

19.09.2008 - 13:49

Tolga bey sıze bu yazınızda katılmıyorum bence erkeklerın basarısı her alanda onde oldugundan sıyasettede onde gelıyor orn;yemek yemegı kadınlar yapar toplum genelınde ama bakarsanız en ıyı ahcılar erkeklerdır yanı demek ıstedıgım erkekler yaratılıs ıtıbarıyle daha cok ıse yatkın olarak yaratılmıstır bu fark gercekten ısparlanmıstır sımdı erkeklerı savunmuyorum ama bılımsel sonuc budur . Saygılarımla

sinem kurt

19.09.2008 - 19:06

Yazılarını beyeniyle takip etmekteyim.Bence cok yerinde bir konuya deginmissin.Topumumuzda kadına kanunlar çerçevesinde eşitlik verilmiş olsa da sosyal hayata mağlesef ki bu yansımıyor.Erkeklerin sadece basit isleri bu 'kadın işi' diye nitelendirmesi,zor olan islerde basarılı olamaz diye düşünmelerine karşılık kadınların iş hayatında kendilerini göstermeleri ve yeni atılımları oldukça sevindirici...Bir ülke de başbakan dahi kadın üç cocuk yapıp evde otursun diyebiliyosa durum gerçekten vahim ve artık biseylerin degismesinin zamanı geldi.Diliyorum ki bu tabular zamanla yıkılır,kadın da hakkettiği değere kavuşur.

özgür deniz

19.09.2008 - 23:32

arkadaşım evet hep eşitlik isteriz ama bunu genelde sahtece isteriz. herkes eşittir ama birileri daha eşittir ve öyle olmuştur her zaman. hakikatte ise doğada hiçbir şey eşit değildir ve olamaz. herkesin bir fıtratı vardır ve fıtratı mücibince iş görür. ama tabiki adalet olmalıdır. kadına ise en yüce yeri ve en yüce değeri veren yüce dindir. gerisi hikayedir. kadın çağdaş zamanların en müsait ve en rantabl kölesidir.muhabbetle selamla dua ile arkadaşım...teşekürler...şu bir gerçektir ki yüce önder aziz peygamber cennet anaların ayağı altındadır diyerek kadını üst varlık mesabesine koymuştur.ve kadın bizde medeniyet inşacısı bir yüce mimardır.

İsmail SÖNMEZ

23.09.2008 - 00:01

Başbakanı'nın zengin,fakir gözetmeden en az 3 tane çocuk yapın dediği erkek egemen bir ülkede kadın ''NEYLE'' eşit olabilirki? Saygılar.

Gülseren Yokuş

24.09.2008 - 08:28

Tolgacım eline koluna saglık çok güzel yazmışsın .Şunu söylemeden yapamıyorum kadın ve erkek eşit, asla erkegi yaratan , belli bir konuma getiren kadındır.Hani şöyle bir söz vardır her başarılı erkegin arkasında mutlaka bir kadın vardır bu çok dogru bir sözdür. NE YAZİKKİ BUNLAR SÖZDE KALAN SÖZLERDİR :(((

Burak Demirli

19.09.2008 - 13:49

Tolga bey sıze bu yazınızda katılmıyorum bence erkeklerın basarısı her alanda onde oldugundan sıyasettede onde gelıyor orn;yemek yemegı kadınlar yapar toplum genelınde ama bakarsanız en ıyı ahcılar erkeklerdır yanı demek ıstedıgım erkekler yaratılıs ıtıbarıyle daha cok ıse yatkın olarak yaratılmıstır bu fark gercekten ısparlanmıstır sımdı erkeklerı savunmuyorum ama bılımsel sonuc budur . Saygılarımla

sinem kurt

19.09.2008 - 19:06

Yazılarını beyeniyle takip etmekteyim.Bence cok yerinde bir konuya deginmissin.Topumumuzda kadına kanunlar çerçevesinde eşitlik verilmiş olsa da sosyal hayata mağlesef ki bu yansımıyor.Erkeklerin sadece basit isleri bu 'kadın işi' diye nitelendirmesi,zor olan islerde basarılı olamaz diye düşünmelerine karşılık kadınların iş hayatında kendilerini göstermeleri ve yeni atılımları oldukça sevindirici...Bir ülke de başbakan dahi kadın üç cocuk yapıp evde otursun diyebiliyosa durum gerçekten vahim ve artık biseylerin degismesinin zamanı geldi.Diliyorum ki bu tabular zamanla yıkılır,kadın da hakkettiği değere kavuşur.

özgür deniz

19.09.2008 - 23:32

arkadaşım evet hep eşitlik isteriz ama bunu genelde sahtece isteriz. herkes eşittir ama birileri daha eşittir ve öyle olmuştur her zaman. hakikatte ise doğada hiçbir şey eşit değildir ve olamaz. herkesin bir fıtratı vardır ve fıtratı mücibince iş görür. ama tabiki adalet olmalıdır. kadına ise en yüce yeri ve en yüce değeri veren yüce dindir. gerisi hikayedir. kadın çağdaş zamanların en müsait ve en rantabl kölesidir.muhabbetle selamla dua ile arkadaşım...teşekürler...şu bir gerçektir ki yüce önder aziz peygamber cennet anaların ayağı altındadır diyerek kadını üst varlık mesabesine koymuştur.ve kadın bizde medeniyet inşacısı bir yüce mimardır.

İsmail SÖNMEZ

23.09.2008 - 00:01

Başbakanı'nın zengin,fakir gözetmeden en az 3 tane çocuk yapın dediği erkek egemen bir ülkede kadın ''NEYLE'' eşit olabilirki? Saygılar.

Gülseren Yokuş

24.09.2008 - 08:28

Tolgacım eline koluna saglık çok güzel yazmışsın .Şunu söylemeden yapamıyorum kadın ve erkek eşit, asla erkegi yaratan , belli bir konuma getiren kadındır.Hani şöyle bir söz vardır her başarılı erkegin arkasında mutlaka bir kadın vardır bu çok dogru bir sözdür. NE YAZİKKİ BUNLAR SÖZDE KALAN SÖZLERDİR :(((