POLİTİK TEŞKİLATLAR- YOK EDİCİ TİM- KIR ZİNCİRLERİNİ MÜSLÜMAN...

Özgür DENİZ - 25.12.2015

POLİTİK TEŞKİLATLAR

 

Derin değerlendirmesi, tetkiki, analizi ayrı bir şeydir ve farklı bir müzakere mevzuudur. Binaenaleyh, söylediklerimiz geneldir, özel bir şey değildir yani yanlış anlaşılmamasını arzularız. Herkes kendi payına bir şey çıkarabilir. Çünkü ülkemizde tek bir teşkilat yoktur, teşkilatlar vardır. Yaptığımız şey, vicdani ve toplumsal sorumluluğumuzun icabını ifa etmektir. Geçelim! Her teşkilat muayyen görevlendirmeler yapar. Böyle bir hak tanınmıştır. Fakat görevlendirilen şahıslar mutlaka çok iyi bilinmeli ve tanınmalıdır. Görevlendirilen şahısların bahusus karakterine (samimiyetine, dürüstlüğüne, güvenilir, sevilir ve saygıdeğer biri olup olmadığına) bakılmalıdır. Keza toplumsal ilişki ve iletişim düzeyine bakılmalıdır. Hakeza yaptığı işlerin derinliğine ve etkisine bakılmalıdır. Görüntü kahir ekseriyetle yanıltır. Tabi bunu görevlendirme şeklinde yapılan makamlar için söylüyoruz. Yoksa görevlendirme yapılmayan, atanan makamlar için böyle bir şey sözkonusu olmaz. Her teşkilat görevlendirdiği kişilere dikkat etmelidir naçizane düşünceme göre. Çünkü bana dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim diye bir söz vardır malum. Birde bir teşkilatın ya da şahsın kalitesini, karakterini ve derinliğini, tercih ettiği, seçtiği kişilerde mutlaka sarahaten müşahede edersiniz ve görev verilen şahsın karakteri, onu görevlendiren teşkilat hakkında size bilgi verebilir. İşte burası sonsuz önemlidir. Çünkü hiçbir kimse görevlendirilene bir şey demez, bilakis görevlendirene söylenir her şey. Bu böyledir, ister kabul edilsin, ister reddedilsin. Çünkü görevlendirilen şahıs, görevlendirenleri temsil etmektedir bir yerde. Bu görevlendirmeler kurumsal bazda olabilir, sivil toplum örgütü bazında olabilir ya da farklı alanlarda olabilir. Her teşkilat kendi atadığı insanlara dair bilgiler edinmelidir ve yanlışlar yapılmasına müsaade edilmemelidir. Bu yüzden de muhakkak tahkik yapmalıdır. Çünkü yapılacak yanlışlar asla görevlendirilen şahısları bağlamaz münhasıran, aynı zamanda görevlendiren teşkilatı da bağlar hatta birincil derecede görevlendirme yapan teşkilatı bağlar. Çünkü bir teşkilat, intihap ettiği şahıslarca değerlendirilir. Yani o şahıslar tavassutu ile teşkilatlar sevilir ya da teşkilatlardan nefret edilir. Siz görevlendirdiğiniz şahsı kendinizden bilirsiniz ama o, herkesi size düşman edecek birisi olabilir, işte burada teşkilat sorumludur ve bu durumdan haberdar olmak zorundadır. Hatta görevlendirilen şahıslar, doğru bir insanı yanlış olarak tanıtıp sizi yanıltadabilir ve sizin büyük bir vebal altına girmenize sebep olabilir. Ve her teşkilatın, namuslu, haysiyetli, vicdanlı, ahlaklı, şerefli karakterlerden bilgi edinme gibi bir dertleri olmalıdır. Bilakis, kaderini rüzgâra bırakmış olur. Eğer bilgi edinilmez ve her şey oluruna bırakılırsa, zaman, bu durumda acımasızdır. Binaenaleyh, intihap ettiğiniz şahıslar, inandığınız davanın büyüklüğüne eşdeğer olmalıdır. Eğer görevlendirdikleriniz, sizin yolunuzda maddi ya da manevi barikatlar oluşturuyorsa, sizin itibarınızı zedeliyorsa, insanları sizden uzaklaştırıyorsa ve sizin, toplumla irtibatınızı koparıyorsa dikkat etmek zorundasınız. Tabi biz burada indi mülahazalarımızı serdettik. Başka bir şeye karışmaya hakkımızda, haddimizde yoktur. Çünkü herkes, kaderini, Allah’ın verdiği en yüce nimet olan akılla, kendisi çizer bir yerde. Davası büyük olanların, küçük adamlarla işi olmaz, olamaz, olmamalıdır!

 

YOK EDİCİ TİM

 

‘’Hainler için yaşasın cehennem!’’

 

Devlet acırsa eğer, acınacak duruma düşer. Hiçbir kimse, devleti, canilere müsamaha gösterdiği ve onların yaşamasına imkân verdiği için alkışlamaz. Helal olsun devlete, pislikleri bile koruyor demez. Bilakis, devletin olmadığı yerde her şey olur kardeşim, devlet, devlet olsa adam gibi iş yapar der ve devleti bir hiç yerine koyar, hatta devlete inancı ve güvenci kaybolur, bademada devletine sevgi, saygı, muhabbet beslemez. Binaenaleyh, devlet acımaz, acımamalı, acımayacak, katledilmesi gerekenleri katletmekte tereddüt etmeyecek. Bu, adaletsizlik ve ahlaksızlık demek değildir. Bilakis, en büyük ahlak ve adalet örneğidir. Çünkü adalet ve ahlak; masumların canlarını korumayı, zulme son vermeyi, zalime baş eğdirmeyi iktiza eder, canilerin canlarını garanti etmeyi ve milleti diken üstünde yaşatmayı değil. Çünkü bazılarının varlıkları fazladır ve yaşamayı hak etmezler. Ama bunu asla polis ve jandarma tavassutu ile yapmayacak. Özel İnfaz Timi ihdas edecek. Muayyen şehirlerin muayyen bölgelerinde görevlendirecek bunları. Bahusus İstanbul’da görevlendirecek. Hatta muayyen kurumlarda bile bulunacaklar, sanki orada işleri varmış gibi bir görünüp bir kaybolacaklar, asla dikkat çekmeyecekler. Sivil kişilerden intihap edilecek bunlar. Bitevi gözlük ve şapka ile dolaşacaklar ve kıyafet değiştirecekler. Dışarıdan bakıldığında, üzerlerinde kendilerini tanıtacak hiçbir iz bulunmayacak. Yani infazı gerçekleştirip kayboldukları ve farklı bir yerde tebeyyün ettikleri vakit hiçbir kimse onları tanıyamayacak. Bu kişiler tahkiki iman sahibi ve yüreği vatan diye atan kişilerden tercih edilecek. Sonradan devlete yanlış yapıp, ihanete ve dalalete sapmamak için. Özel dövüş teknikleri almış olacaklar ya da aldırılacaklar. Bunları devletin muayyen kurumlarında muteber ve mutemet şahsiyetler bilecek münhasıran. Tespit edilen ve iflah olmayacağı malum olanlar, bunlara bir şekilde bildirilecek. Hatta seçilen kişiler birbirilerini de tanımayacak kesinlikle. Şehirde görevleri icabı dolaşan asker ya da polis bu kişileri görmezlikten gelecekler, görevlerini yapıp görev alanlarından ayrılasıya kadar. Polis ya da jandarma bunu nasıl yapacak peki? O kişilerin çok rahat şekilde infazı gerçekleştirmelerinden anlayacak, özel ekip olduklarını.

 

Peki, İnfaz Timi’nde görevli olanlar ne yapacaklar? Sokak ortasında kadınları acımasızca öldüresiye dövenleri, küçücük çocukları kaçırıp katledenleri, sokak ortasında kadın ya da erkek masum insanları öldürenleri, gece yarıları kundaklama yapanları, yolcu otobüslerini cehenneme çevirenleri, muhtelif kurumlarda hayat kurtaran insanlara karşı katliam yapanları, kadınlara ya da küçücük kızlara tecavüz edenleri ya da tecavüze yeltenenleri, vatana ihaneti kesinkes tespit edilenleri ama resmi olarak belgelenemeyenleri, polise ya da askere kurşun sıkmak üzereyken fark edilenleri, çocuklara zehir sattırmaya yeltenenleri, küçücük kızları kaçırıp muhtelif çetelere pazarlamak isteyenleri, bilinçli ve şuurlu olarak halkın yediğine içtiğine kastedip sağlıkla oynayanları ve benzeri her türlü pisliği bile isteye, göz göre göre, farkında ve idrakinde olarak işleyenleri ve artık iflah olmaz raddeye gelmiş olanları hayattan silmektir. Hülasa; bir silgi görevi göreceklerdir. Ki bunlar ne milletin ne de devletin sırtına yük olsunlar.

 

Burada şunu söylemek gayet tabidir; önce suçluların nasıl doğduklarını tetkik edip, bataklığı kurutmak gerekmez mi? Hiç şüphesiz doğrudur ve zaten biteviye bunun üzerine yazıp, söyleyip, konuşuyoruz. Biz artık hiçbir şartta ve koşulda iflah olmayanları kastediyoruz. Yoksa hiç şüphesiz, önce bunları doğuran sebepler tespit ve teşhis edilip, çözümler üretilmelidir ve gereği ifa edilmelidir. Ama artık iş çığırından çıkıp tahammül edilemeyecek boyuta geldiği ve bıçak kemiğe dayandığı vakit gereken ifa edilecektir. Önce sağlıklı bir toplum oluşturacaksın. Sonra izah, izhar ve ikaz vazifeni sonuna kadar bihakkın ifa edeceksin, ondan sonra da artık gereken yapılması gerektiği vakit tereddüte düşmeyeceksin.

 

KIR ZİNCİRLERİNİ MÜSLÜMAN

 

Münhasıran Müslümanların değil, Hristiyanların, Yahudilerin ve sair insanların, hülasa; tüm insanlığın yegâne ve mutlak kurtuluşu, ruy-i zemin üzerinde ki tüm Müslümanların, artık uyanıp, ayağa kalkıp, üzerlerinde ki tozu silkeleyip, esaret zincirlerini kırıp yeniden dirilerek, vahşi, alçak, namussuz, kahpe Siyonist Emperyalizmi ve Siyonist Emperyalizmin adi, kan emici, ahlaksız, adaletsiz mümessillerini, ruy-i zeminin tüm coğrafyalarından silmeleriyle kabil-i mümkündür. Bu görevi, Müslümanlardan başka deruhte edebilecek ve deruhte ettiği görevi Müslümanlardan başka daha iyi ifa edebilecek insanlık kitlesi yoktur. Tabi ilk evvelinde her Müslüman birey, kendi derununda barındırdığı Emperyalist duygu ve düşünceleri bağrından söküp atmak mecburiyetindedir. Zira bir şey kendi derununda yaşıyorsa ve sen hiçbir şey yapamıyorsan, insanlığın derununda ki o şeyi söküp atman muhaldir. Bilakis insanlık, Siyonist Emperyalizmin kirli ve kanlı çizmeleri altında ezilerek, mezellet ve meskenet içinde izzetsizce yaşamaya devam edecektir. Siyonist Emperyalizm oyunlarını, stratejilerini ve taktiklerini bitevi değiştirerek insanlığı oynatmaya, aldatmaya devam edecek ve egemenliğini ilanihaye sürdürecektir. Ya kaderimizi, Kur’an’a mutlak şekilde teslim olarak kendimiz çizeceğiz ya da Küresel Siyonist Emperyalist Şeytanilerin bizim için çizdikleri kaderi yaşayacağız! Büyük uyanış, büyük diriliş ve ebedi kurtuluş!

Tarih: 25.12.2015 Okunma: 722

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?