VAHŞİ KODAMANLAR KULÜBÜ...2...

Özgür DENİZ - 19.11.2015

Küresel Emperyalistlerin Truva Atı olan Baronlar Klübü yani Kur’an’i ifadeyle mele-i mütrefler yani adi cimriler yani mülk sahibi şımarıklar; beytülmal avcıları, şeytanilerin savcıları, kanun adamlarının tavcılarıdırlar. Varlıklarını hangi yolla olursa olsun kazanmaya adamışlardır. Kazandıklarını da har vurup harman savuracak yani hesapsızca harcayacak yer ararlar. İslam’a düşman olmalarının arka perdesinde de bu yatmaktadır. Çünkü İslam, hesapsız, kitapsız kazanmaya ve aynı şekilde harcamaya hayır demektedir. Bunlar güçlerini birleştirerek hareket ederler ama karşılarında birleşik güç istemezler. Zaten egemenliklerinin sihri de buradadır. Bunlar, değerleri, yürüdükleri yolda paspas gibi çiğnerler. Ter akıtmazlar, yaş dökmezler, kan bedeli ödemezler. Bunlar terlemeden kazanan asalaklardır, mikroplardır. Metresleriyle, günlerini gün etme anlayışı içinde yaşarlarken, tabir caizse hayvan gibi çalıştırdıkları emekçilerin yani işçilerin, terlerini, yaşlarını ve kanlarını sülük gibi emerek kazanırlar. Sorsanız, servetlerini ortaya koyduklarını söyleyecekler ve bu yüzden de çalışmama hakları olduğunu iddia edeceklerdir. Zira dünya, işe muhtaç ve karın tokluğuna çalışacak işçilerle lebaleptir. Ama ortaya koyduklarını iddia ettikleri servetlerini nasıl kazandıklarını ve işçinin hakkının hakikatte ne olduğunu söylemeye asla yanaşmazlar. Faizle yani şeytani işi pislikle, mülk iddiharına yönelirler. Köle gibi, ölümüne çalıştırdıkları işçilerin emekleri, bu mele-i mütreflerin yani kan emici kenelerin besinleridir, konforlarıdır, keyifleridir, kirli zevkleridir, mutantan saltanatlarıdır. İşte bu topraklarda, bu toprakların gerçek sahibi olan vatan evlatlarının birleşik güçleriyle behemehâl nihayet verilmesi iktiza eden bu kapitalist düzen tarihin çöplüğüne gömülmelidir ve emeğin saygı gördüğü, karşılığını tam aldığı, gaspçıların var olma imkânı bulamadıkları, bu toprağın ruhuna, bedenine, tarihine münasip Adalet ve Ahlak temelli Tevhidi-Milli düzen ikame edilmelidir. Ama bu defa da buradan fırsatçılar türetilmemelidir. Yani artık sömürü düzenleri tarihe karışmalıdır ve bu toprakların çocukları bitevi gülecekleri bir tarihi sürece girmelidirler. Ve buradan ilhamla, tüm Ümmette kendi topraklarında, bizimde müzaheretimizle, saadet ve huzur içinde, kardeşçe paylaşarak yaşayacakları adil ve ahlaki düzenlerini ikame etmelidirler.  Hülasa; Türk Milletinin öncülüğünde ve yönlendiriciliğinde, ümmetin birleşik gücü, küfrün birleşik gücünü alaşağı etmelidir.

 

Kutsal, mutlak ve yüce yasa; altının ve gümüşün önünde eğilenlere lanet eder. Haddizatında burada küçük bir nüansı da izhar etmek iktiza ediyor, konu dışı olarak; yasanın bu maddesinde lanet edilen şey madde değildir, o maddeye tapınç içinde olandır. İşte kapitalist dediğimiz ve Baronlar Klübü olarak bir nevi tebeyyün etmiş olan zümrede maddeye tapınç psikolojisiyle yaşayan bir zümredir. Bu zümre Allah’a isyan ederken, maddeye tapar ve tüm mevcudiyetini maddeye adar. Biz burada, altın ve gümüşü, daha anlaşılır olması için para olarak telakki edebiliriz. Yeryüzünde ki, muayyen bir maddi varlığa sahip olan tüm kapitalistler, kahir ekseriyetiyle, Siyonist Yahudi’nin emrindedirler. Siyonist’in dini, imanı, tüm mevcudiyeti paradır. Siyonist telakkiye göre, madde uğruna tüm insanlık katledilebilir. Ki, bunu kendisi de bir Yahudi olan Karl Marks’ta izhar ediyordu. Yahudi’nin, para dinine taptığını söylüyordu. Nihayetinde, bir damla kanla, bir damla petrolü eşdeğer gören Çörçil itinden başkası değildir. Bizler mütemadiyen zevahire bakarak bir karara varıyoruz, oysa batın sonsuz mühimdir bir karara varmada. Çünkü gerçekler, hep perde gerisinde kalmıştır. Biz zevahire aldanıyoruz, zevahirle aldatılıyoruz. Bahusus hayatın politik kulvarında. Yine, kutsal, mutlak ve yüce yasa; herkese emeğinin karşılığının olduğunu söyler. Ne gariptir ki, pezevenk baronlar, hem paraya taptıkları hem de hiçbir emek vermeden emek gaspı yaparak kazandıkları için melundurlar. Tabi burada şunu da izah edelim; gövdesini ortaya koyarak ter akıtan, yaş döken ve icap ettiğinde canını ortaya koyan, nihayetinde de karşılığını alıp, aldığı karşılığı mutlak yasa temelinde kardeşleriyle de paylaşmaktan imtina etmeyen ve bu meyanda helali de sarf-ı nazar eylemeyen namuslu insanlara sözümüz yoktur. Ki, böyle insanlar yok mudur? Elbette ki vardırlar ama elle sayılacak kadar azdırlar ama paylaştıkları içinde azalmışlardır yani yine de büyük bir mülk sahibi değildirler. Zira Allah yoluna tüm mevcudiyetiyle adanmış birinin büyük kapitalist olma ihtimali sıfırdır. Ama bu zümreden olanlar, kardeş olarak zengindirler. Ki, gerçek zenginlikte buradadır ve aranan kanda buradadır. Kuvvette, izzette, şerefte, üstünlükte buradadır. Ama biz bilmiyoruz! Bizler, Müslümanlar olarak paylaşmayı bilseydik, muhakkak birleşik bir güç olurduk ve ne yoksul kalırdık ne de küfür karşısında eğilirdik, çünkü paylaşarak çoğalırdık ve bu çoğalma kaliteli bir çoğalma olurdu üstelik. Azgın ve vahşi kapitalistler gibi mülk sahibi olmayı bir şey sanıyoruz ve gün geliyor kazandığımızı paylaşmaktan korkuyoruz, böylece azalıyoruz ve küfrün egemenliği altına girip, zillet ve sefalet içinde yaşıyoruz. Ah akledebilsek bir kerecik!

Tarih: 19.11.2015 Okunma: 728

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?