YÜCE HAYKIRIŞ...5...

Özgür DENİZ - 10.10.2008

Değerli dostlarım, sevgili ülkemin kıymetli evlatları, canlarım, Son Tahlilde, bir mühim hususu izahta fayda telakki ediyorum. İslâm’da kadın hür değil, erkekle eşit değil diyerek halkı aldatan, maniple eden, ajite eden, saf beyinleri bulandırarak şüpheye sürükleyen ve böylelikle dinden uzaklaştırmaya yeltenen, batıyı İlah edinenlerin matbuatlarına bakınız, kadınlar hür mü yoksa cinsellik tacirlerinin ve teknoloji meftunlarının mallarını pazarlamalarında birer köle mi??? Birer ucuz reklam aracı mı??? Bu mu kadının özgürleştirilmesi, erkekle eşit olması???  Söyleyin bana, korkmayın, eroin tuzağında yiten gencecik fidanlar, sex kölesi olan taze bedenler, mal ve namus pazarında reklam aracı olarak piyasaya sunulan dupduru ruhlar mı özgür, erkeklerle eşit??? Aşağıdaki sunacağım belgeyi muhakkak üzerinde uzun uzun tefekkür ederek inceleyiniz, bu, kadının hürriyetini ve erkeklerle eşitliğini savunan bir basında yer aldı.

 

Batı felsefesinin temelini atan fahişe fikirli aydın müsveddelerinin, zampara edebiyatı yapan soytarıların kadına bakışını sunuyorum size ama hicap duyduğum ve edebe mugayir bulduğum için hepsini iktibas yapamıyorum. En Sevgili’nin ‘’cennet anaların ayakları altındadır’’ diyerek tazim ve tebcil ettiği, ayrıca ‘’ananın gazabı Allah’ın gazabı gibidir’’ diyerek yüksek ve yüce bir değer atfettiği, bireyin, insanlığın, toplumun, devletin ve medeniyetlerin temel-i olan ana-lar-ımız-a yozluğun, anlamsızlığın ve ahlaksızlığın sözcüsü, yaşayıcısı, taşıyıcısı, savunucusu, kavgacısı olan Batı nasıl bakıyor bir bakalım, hem de dünyaca ünlü olduğu beyinlere adeta kazınan, büyük aydın ve yazar yaftası vurulan, en mümeyyiz vasıfların çekinmeden ve dahi utanmadan layık görüldüğü, bilim adamı kılıklı insan suretli lakin hayvan sıretli, beşerlik derekesinin mahkûmu kişiliklerin ağzından:

                        

 8 Haziran 1997 tarihli Cumhuriyet gazetesinin ‘’Batıda Kadın’’ başlıklı yazısından iktibastır.

           ‘’Özgür kadınlar kadın değildir.’’ COLETTE

           ‘’Kadını derisi çok makbul olan, ama kürksüz bir hayvan olarak tanımlayabiliriz.’’ JULES BENARD

           ‘’Kadını özgürleştirmek, onları yozlaştırmaktır.’’ BALZAC

           ‘’Kadın, kıçını, yüreğinden daha kolay açar.’’ BALZAC

                        

Eyy sevgili ülkemin, yüce ve yüksek medeniyetimin, şerefli milletimin ve genç cumhuriyetimin müntesibi ve mimarı olan muazzez annelerimiz!!! Ben sizlere hakaret olacağını mülahaza ederek burada hepsini iktibas etmekten hicap duydum, binaenaleyh kısa kestim. Maatteessüf, ne gariptir ki; bu aşağılık ve şerefsiz sözleri içselleştiren ve benimseyen karaktersizler mevcut, bu kutsal coğrafyaların bağrında, Türk ve İslâm olduğunu iddia eden... Yazık çok yazık... İnsanlığın ve medeniyetlerin gücü, dinamiti, temeli, dinamiği, varoluş membaı ve dinamosu olan kadınlarımızın, özgür ve çağdaş dünyanın temsilcisi kılıfıyla lanse edilen sefil, adi, ilkel, barbar sömürücü ve kan emici olan batılı yamyamların nazarında kadınlarımızın değeri işte bu kadar... Duyun, görün, bilin, anlayın ve artık masallara aldanmayın... Türklüğünüzün ve İslâmlılığınızın kıymetini bilin... Yüce ve ekmel bir kimliğin ve dinin sözcüleri, yaşayıcıları, taşıyıcıları, savunucuları ve kavgacıları olduğunuzun bilinç ve şuuruyla yaşayın...

                         

Ey halkım!!! Artık, tüm bu hakikatler, Güneş gibi tenvir ederken dünyamızı sen hala niçin uykudasın???  Artık kendini bil, bul, anla, tanı, kendine dön, gel, gücünü keşfet ve harekete geç... İttifakı, sosyal adaleti, kesrette vahdeti, uhuvveti, muaveneti, tesanütü, müsavatı, barışı, dostluğu, sevgiyi, muhabbeti ve hürriyeti gerçekleştir ve tatbik et... Evladına sahip çık... Fesat, fitne ve ihanet şebekelerine, vatan haini kahpelere, iğrenç tefrikayı körükleyerek halkı kamplara ve ayrılığa kanalize etmeye yeltenen kanı bozuk şerefsizlere, aziz milletimizi emperyalist müstevlilerin peyki yapmak isteyen batının soysuz hempalarına, sevgili ülkemin kutsal topraklarını ve tüm zenginliklerini müstemleke hale sokmak ve batının mandacısı olmak heveslisi olan kanı bozuk, sütü bozuk şerefsiz kahpelere, barışımıza, huzur ve saadetimize göz diken haysiyetsiz ve namussuzlara fırsat verme... Tekrar ihya et mutantan mazini, kadim gücünü, hür demlerini, yedi düvele diz çöktürüp üzengilerini öptürdüğün o mutlu ve mesut günlerini, dirilt Kuvay-ı Milliye Ruhu’nu. Durdur artık, dünyadaki dehşetli ve vahşetli manzaraları... Dursun artık durmadan akan kanlar, yitip solmasın artık vahşice kıyılan canlar... Mazlumların ve mustazafların hamisi ol... Ezdirme soydaşlarını, dindaşlarını, gardaşlarını canilere, katil haçlı sürülerine... Soysuzlara, yamyamlara, kasaplara ve şerefsiz, karaktersiz, kanı bozuk uşaklarına... Görevimizi layıkıyla yaptık mı, yapıyor muyuz acaba??? 

                           

Müslüman-Türk’ün silahlara veda vaktinde ebedi mührünü basarak ve imzasını kanla atarak vatan yaptığı bu kutsal coğrafyalarda Nurettin Topçu’nun düşünce iklimini ve siyaset felsefesini hakim kılmadıkça kurtuluşta, hürriyette, eğitimde yoktur bunu biliniz ve bu kutsal coğrafyanın bu aziz evladını iyi anlayınız, yoksa ser sefilsiniz bunu bilin ve beyinlerinize çivi gibi çakın, kazıyın... Buradan, zamanla Türk’ün ekmeğini yiyip, suyunu içen, korunup kollanan, fırsat bulunca da emperyalistlerin kucağına giren ve Büyük Türk Devleti’ne ihanete yeltenen, Türkmen gardaşlarımızı yalnız bulup sefil teröristlerle birleşerek soykırım yapmaya kalkışan kanı bozuk şerefsiz peşmerge bozuntularına da diyorum ki; kendinize gelin, haddinizi bilin Türk’ün yüce adaletine ilticaya mecbursunuz, ona göre durun, yoksa acının en ağırına mahkûm olursunuz ve sefilce kıvranırsınız ve Türk’ün amansız ve dehşetli darbesiyle helak olursunuz...

                            

            Allah yar ve yardımcınız olsun...

            Selam ve dua ile...

            İnşaallah, bir gün, işçisi, köylüsü, esnafı, memuru, emekçisi, aydını, askeri, siyasetçisi; barışçı, güçlü, aydınlık ve Tam Bağımsız Türkiye’yi inşa edeceğiz... Aydınlık ve özgür bir Bahar Ülkesi’nde yaşayacağız... Toprak, insan ve sıla kokan Halk Türküleri’ni ve Direniş Türküleri’ni terennüm edeceğiz... Umutlarımız çoğalacak, güneşli düşler kuracak, hür hayaller kuracak, mutluluğu ve sevinci ağız dolusu yaşayacağız... Çocuklarımız güzelleşen bir dünyanın özgür çocukları olacak... Zincirlerimizi kıracak, kelepçelerimizi, prangalarımızı ve bukağılarımızı söküp atacağız ve Güneşi hep birlikte el ele, gönül gönüle selamlayacağız...

                           

 Ey çelik bilekli, demir yumruklu, cesur yürekli Müslüman - Türk evlatları!!!

                          

            Yeter ki; duyun derinlerden gelen, samimi ve içten olan bu kederli sesi...

            Görün gerçekleri...

            Ya hak ya batıl...

            Ya peyklik ya otonomi...

            Ya istiklâl ya ölüm...

           

Unutmayın ve bilin ki: hayalleri ve davaları olanlar asla uyumazlar...

 

Sevgili ülkeme... Muazzez milletime... Yüce devletime... ekmel dinime... Yüksek kitabıma... Kâinatın yegâne aziz efendisi eşsiz önderime... Ay yıldızlı al bayrağıma... Benzersiz marşıma... Muazzez gençliğime ve dahi sana muhteşem ve sevgili halkım............ canım feda olsun...
Tarih: 10.10.2008 Okunma: 680

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

ÖZGÜR DENİZ

11.09.2008 - 23:04

ÜSTAT SÖYLEDİKLERİNİZİ BU MÜESSESEDE ANCAK SİZ YAPABİLİRSİNİZ KANAATİMCE Kİ SİZDEN BAŞKA BU CAMİADA EDEBİYATLA İŞTİGAL EDEN YOKTUR YADA AZDIR KANIMCA.........SAYGIYLA

Adem Şahin

12.09.2008 - 09:36

Dostum söylediklerini tam olarak anlamadım nereye oturtacagımıda bilemedim. Yazımın içeriğindeki söylemlerim bu meclisten dışarıdır onu iyi biliyorum. Bu mecliste zaten bu işi yapanın ve vakıf olanın da olmadıgını biliyorum.O kastettiğim camiadan kaç okur vardır buralarda onuda bilmiyorum. Ama, biz yazalım da okuyucu mutlaka bulur yada kastım olan o yalpa yapanların kulagına gider gelip hakkımda ne demişler diye bütün yalpacıları etrafına toplar okurlar. saygı ve selamlar

özgür deniz

12.09.2008 - 17:35

üstad AVCILAR DERNEĞİ nden bahsediyorum. bazı yerlerdeki bu dernekleri biliyorum. gidip geldimde bazı tanıdıklarla muhabbet için. yani orada muhabbet bol,,çakırkeyf arkadaş bol ama edebiyatla iştigal pek yok lafını edende yok. bunu kastedmiştim. saygı selam

Adem Şahin

12.09.2008 - 18:47

Özgür bey desene eski kula kesiklerden kim kaldı bu camianın suyunu sende içmişsin. AVCILAR DERNEklerinin çayı kahvesi boldur diğer taraflarına baktığınızda attığı saçma konuştuğu saçmadır. Yani orada muhabbet boldur,bazen çakırkeyfi yapar insanı. Zaten benimde demek istediğim edebiyatla iştigallerinin olmayışıydı makale yazın demiyorum tabi ki, okuma alışkanlığı olsun kafidir ama nerde be kardeşim oralarda toplananların çogu yalpa yapanlar onun için bu işi avrupa seviyesine getiremediler. Yinede avcıların çayını içtiyseniz bu sevindirici oldu benim için ama sakın avlanma oralarda.saygı selamlar. TİLKİNİN KUYRUĞU Avcılar avladıklarıyla abartmayı sevdiği gibi üstelik attığı da saçmadır. Avcının biri, her ava gidişini anlattığın da buna oğlu karşı çıkar,babasının abartılarını düzeltmeye çalışırmış. Baba sözlerinin kesilmesinden oğlu ise, babasının bu tür abartılı yalanlarından hoşnut olmazmış. Baba ve oğul oturup anlaşmışlar. Bir söyleşide baba abartılı yalanlar anlatmaya yetinecek olursa, oğlu da bunu öksürerek düzeltecekmiş. Gün geçmiş bir söyleşi ortamın da, baba arkadaşlarına bir hikayesini anlatmaya başlamış. ”Geçen gün ava gidiyordum karşıma bir tilki çıkmaz mı ? Ama ne tilki kuyruğu dokuz metre vardı”. Oğlu:”Öhööö diye öksürmüş”. Baba:”Canım beş metre filandı”. Oğul yine: “Öhööö” diye öksürmüş. Baba yine düzeltmiş. ”Galiba üç metre filandı”. Avcının oğlunu bu kez, gerçekten tam bir ciddi öksürük tutmuş; bir kere daha öksürmüş. Baba: ”Ulan şimdi alırım seni ayağımın altına, bu tilkinin hiç mi kuyruğu yoktu?”

ÖZGÜR DENİZ

11.09.2008 - 23:04

ÜSTAT SÖYLEDİKLERİNİZİ BU MÜESSESEDE ANCAK SİZ YAPABİLİRSİNİZ KANAATİMCE Kİ SİZDEN BAŞKA BU CAMİADA EDEBİYATLA İŞTİGAL EDEN YOKTUR YADA AZDIR KANIMCA.........SAYGIYLA

Adem Şahin

12.09.2008 - 09:36

Dostum söylediklerini tam olarak anlamadım nereye oturtacagımıda bilemedim. Yazımın içeriğindeki söylemlerim bu meclisten dışarıdır onu iyi biliyorum. Bu mecliste zaten bu işi yapanın ve vakıf olanın da olmadıgını biliyorum.O kastettiğim camiadan kaç okur vardır buralarda onuda bilmiyorum. Ama, biz yazalım da okuyucu mutlaka bulur yada kastım olan o yalpa yapanların kulagına gider gelip hakkımda ne demişler diye bütün yalpacıları etrafına toplar okurlar. saygı ve selamlar

özgür deniz

12.09.2008 - 17:35

üstad AVCILAR DERNEĞİ nden bahsediyorum. bazı yerlerdeki bu dernekleri biliyorum. gidip geldimde bazı tanıdıklarla muhabbet için. yani orada muhabbet bol,,çakırkeyf arkadaş bol ama edebiyatla iştigal pek yok lafını edende yok. bunu kastedmiştim. saygı selam

Adem Şahin

12.09.2008 - 18:47

Özgür bey desene eski kula kesiklerden kim kaldı bu camianın suyunu sende içmişsin. AVCILAR DERNEklerinin çayı kahvesi boldur diğer taraflarına baktığınızda attığı saçma konuştuğu saçmadır. Yani orada muhabbet boldur,bazen çakırkeyfi yapar insanı. Zaten benimde demek istediğim edebiyatla iştigallerinin olmayışıydı makale yazın demiyorum tabi ki, okuma alışkanlığı olsun kafidir ama nerde be kardeşim oralarda toplananların çogu yalpa yapanlar onun için bu işi avrupa seviyesine getiremediler. Yinede avcıların çayını içtiyseniz bu sevindirici oldu benim için ama sakın avlanma oralarda.saygı selamlar. TİLKİNİN KUYRUĞU Avcılar avladıklarıyla abartmayı sevdiği gibi üstelik attığı da saçmadır. Avcının biri, her ava gidişini anlattığın da buna oğlu karşı çıkar,babasının abartılarını düzeltmeye çalışırmış. Baba sözlerinin kesilmesinden oğlu ise, babasının bu tür abartılı yalanlarından hoşnut olmazmış. Baba ve oğul oturup anlaşmışlar. Bir söyleşide baba abartılı yalanlar anlatmaya yetinecek olursa, oğlu da bunu öksürerek düzeltecekmiş. Gün geçmiş bir söyleşi ortamın da, baba arkadaşlarına bir hikayesini anlatmaya başlamış. ”Geçen gün ava gidiyordum karşıma bir tilki çıkmaz mı ? Ama ne tilki kuyruğu dokuz metre vardı”. Oğlu:”Öhööö diye öksürmüş”. Baba:”Canım beş metre filandı”. Oğul yine: “Öhööö” diye öksürmüş. Baba yine düzeltmiş. ”Galiba üç metre filandı”. Avcının oğlunu bu kez, gerçekten tam bir ciddi öksürük tutmuş; bir kere daha öksürmüş. Baba: ”Ulan şimdi alırım seni ayağımın altına, bu tilkinin hiç mi kuyruğu yoktu?”