VİCDAN'IN REDDİ...

Özgür DENİZ - 07.10.2015

Vicdanları tefessüh etmiş, kıymetli değerlerden bihaber, şerefli bir vazifeyi redle iştigal eden hainlere ithafen!

 

Arada bir güzel ülkemin gündemini meşgul eden ve bu arada zihinlerinde kirlenmesine neden olan bir şey var. Güya vicdanların reddiymiş, çünkü adını vicdani red koymuşlar! Hangi vicdan, hangi red behey vicdansız ahmak, sefil hain! Vicdan olsa bu vicdansızlığa yeltenir misin ki? Malayani ile iştigal etmek, her zaman, asıl işlerin geri bırakılmasına neden olmuştur. Ki güzel ülkemde de, her zaman, böyle oluyor maalesef. Maksatlar hep ötelenir, malayani hep berilenir. Bizim milletimiz garip bir millettir. Her şeyi bilir, her şeye karışır. İşimi yapayım demez. Kimse kusura kalmasın ama eğer insan fani ise, baki olan şeyler üzerinde mutlak kararlar vermesi yanlıştır. Çünkü baki olan şeyler, fani olan şeylerden sonraya da tevarüs edeceklerdir. Binaenaleyh, herkes, neyi, nasıl, niçin ve kim için yaptığını çok iyi tetkik ve tahlil etmelidir, istikbali ipoteğe vermemelidir. Milletin hayrına olan şey, yekpare millet için ama hakikat gözetilerek yapılan şeydir. İndi ve sübjektif bir uygulama birkaç tefessüh etmiş vicdanı rahatlatır belki ama büyük bir vicdanı da rahatsız eder. Filhakika, Küresel Domuzlar Parlamentosunun zımni bir dayatmasıdır vicdani ret denilen malum soysuzluk. Ne devlet, ne ordu oyuncak değildir cancağızım. Bu millette serseri değildir. Herkes haddini ve hududunu bilmek mecburiyetindedir. Bilakis bildirilir. Herkes kendi üzerine düşen ödevini layığı ile yaptıktan sonra, yapılmayan, geri kalan hiçbir iş olmayacaktır. Bu kadar basittir. Geçelim!

 

Tamam, hepimiz, güya vicdanlı olduğumuz varsayımıyla, vicdani red adı altında, kutsal vazifeyi reddedelim. Peki, bu vazifeyi kim ya da kimler ifa edecekler? İfa edecek birileri çıkacak mı? Peki, düşmanı kim kovalayacak, vatan topraklarını kim müdafaa edecek, bu milletin varlığının teminatı ve bu devletin garantörü kim olacak? Haddizatında bunun arka perdesinde öyle bir hainlik, öyle bir kahpelik saklıdır ki, tahayyül etmek bile kabil değildir bu kahpece hainliği. Önce süzme vatan hainleri reddedecek, sonra millet usulden alıştırılacak ve daha sonra komprador itlerin aşağılık veletleri reddedecek, nihayetinde de vatanın garipleri, ölen hep biz mi olacağız diyerek reddetmeye başlayacak ve son tahlilde; tarihinde, askerlik, en ulvi mevkilerden bir mevki olan ve varlığının anlamı, devletinin mayası olan bir millet paralı askerlerden ordu kurmak zorunda kalacak yani devletin temeli dinamitlenecek. Hiçbir kimsenin böyle bir şeye yeltenmeye hakkı da, haddi de yoktur ve olamaz. Şeytani bir tezgahtır bu. Tarih boyunca kafirlere kan kusturup, üzengi öptüren, İslam ile yücelmiş, Allah Allah diye cenk meydanlarında tozu dumana katmış ve küffarı it sürüsü gibi kovalamış necip Türk Ordusunun aziz varlığından korkan Küresel Şeytanların kumpasıdır bu. Dahilde ki, tutup yalladıkları birkaç hain tavassutu ile bunu gündem yapmaya ve zihnileri karıştırmaya çalışıyorlar. Ama bu milletin şerefli çocukları bunu yutmaz ve buna müsaade de etmez evvelAllah. Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir yüce mahkemesi de bunu ciddiye alıp, görüşmez. Görüşse de usulden görüşüp def eder.

 

Ne yani, bu vatan toprakları üzerinde kallavi hayat süreceksin, bu toprağı sömüreceksin, bu devlet tarafından tüm mevcudiyetinle (malınla, canınla) korunacaksın, bitevi devr-i alem yapacaksın ama iş başa düştü, şereflice muhafaza etmeye geldi mi ben yapmasam, red hakkımı (!) kullansam olmaz mı diyeceksin, öyle mi? Sen ne şerefsiz, haysiyetsiz, kahpe bir böceksin behey çapulcu! Sen kimin çocuğusun, sen hangi milletin çıkartmasısın? Sen it gibi yaşayacaksın, bu milletin sırtına kene gibi yapışacaksın, kan, ter, yaş emeceksin ama bu vatanın garipleri şehadete koşacaklar ve üstelik bir de adamdan sayılmayacaklar, yaşama dair hiçbir lezzeti tadamayacaklar. Yani yaşayamayanlarda, şehit olanlar da hep garipler olacak. Ha bu milletin şerefli, necip, asil evlatlarının bundan gocunduğunu sanmayın. Elbette yine yaparlar ama yüce ve yüksek vicdanları, bunun doğuracağı alçakça adaletsizliğe, zalimliğe, namussuzluğa ve hainliğe müsaade etmez sadece. Sen yat, garip savaşsın öyle mi? Ah ulan ah! Böyle bir ihanete yol verildiği zaman, aklına esen, ben vicdani hakkımı istimale diyorum deyip vazifeden kaçacaktır ama uğruna hiçbir fedakarlık yapmadığı kutsal vatanın kaymağını küstahça, kahpece, onursuzca yemeye de devam edecektir. Böyle bir şeyde, vicdanın ve adaletin zerresini göstermek muhal ender muhaldir. Bu kahpece ihaneti, akılda, ruhta, vicdanda kusar. Herkesin, kim için ve ne için var olduğunu, nerede ve niçin bulunduğunu, yaptığının kime ve ne şekilde yaradığını muhakkak bilmesi iktiza eder. Orduya iştiraki reddeden, gün gelip orduya silah doğrultmakta zerre tereddüde düşmez. Bu yüzden, böyle bir şeye yeltenenler, ebedi vatan haini olarak ilan edilip, alem-i ibret için millete ifşa edilmelidirler ve bu vatan üzerinde hiçbir hakka sahip olmamalıdırlar.

 

Son tahlilde; Müslüman Türk Milletinin tarihine, kadim vicdanına, töresine, ulvi değerlerine ve her şeyden daha önemlisi yüce dinine mugayirdir böyle bir hareket. Netameli bir şeydir bu. Müslüman olan biri bu kahpeliğe, vicdanında asla onay veremez. Böyle bir şey olduğu takdirde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, varlığının teminatı olan Necip Ordusu, bu topraklarının ve bu milletin tümünü kuşatamaz, etki alanı daralır, hatta bu devletin ordusu olma hüviyetini kaybeder. Millilik vasfını yitirir. Gayrısı angaryadır!

Tarih: 07.10.2015 Okunma: 664

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?