DEMOKRASİZM...3...

Özgür DENİZ - 22.09.2015

‘’Demokrasizm denilen melanet, İnsani-İslami-Milli fıtratı tefessüh ettiren ve çökerten bir mikroptur.’’ ÖZGÜR DENİZ

 

İnsanlık tarihi şahit, insançocukları tanıktır ki; demokrasizm denilen kahpe, burjuvazinin hazlarını tatmin etmekten başka hiçbir işe yaramamıştır. Milletlere gülümsemiştir ama asla tatmin etmemiştir. Tarih ırmağının kesintisiz akış süreci şahittir ki, demokrasizm denilen şeytani tezgâh, kapitalist burjuvazinin iktidarını tahkim etmiştir biteviye. Burjuvazi, bu yolla, düşmanlarını ıskat eylemiş ve zımnen murakabe etmeyi başarmıştır. Ve elde ettiği kuvveti tahkim vasıtası olarak istimal etmiştir demokrasizmi. Bu mekanizmanın tüm dişlilerini milleti ezmek için kullanmıştır kapitalist burjuvazi zümre. Her klik, elbet bir gün iktidara ulaşabileceği umuduyla yaşamış, bu boş umutta, burjuvazinin gizli gücüne karşı ortaya çıkabilme ihtimali olan direnişin önüne set çekmiştir. Haddizatında, burjuvazi, kitlelere ve kitlelerin temsilini yapanlara bu umudu zerk ederken, onların iktidar olma hayaliyle yaşarlarken, kendisine karşı herhangi bir direnç merkezi oluşturamayacaklarını da çok iyi biliyordu. Tabi bu meyanda, burjuvazi statükosunu perçinliyordu. Sarsılmaz, direnişler muvacehesinde hiçbir zafiyetle karşılaşma ihtimali bulunmayan gizli ve güçlü iktidarından yana tüm tereddütlerinden de azade olmuştur bu yolla. Ayrıca, tüm klikleri de sarsılmayacak şekilde perçinlediği statükosuyla uyumlu hale getirmeyi başarması da ayrı bir kazanım olmuştur. Varlığının teminatı olan statükosunu tahkim ettikten sonra da her kliğe muvakkat iktidar yolunu açarak, onların güç heveslerini tatmin ediyor, bu yolla da onların ve kitlelerinin kendi özlerine yabancılaşmalarını sağlıyordu. Zira demokrasizm tavassutu ile tüm değerleri tahrif ve tahrip ediyor, milli ve manevi özleri tefessüh ettiriyor ve her nev’inden ahlaksızlığı kolayca pompalıyordu. Bu şekilde de kitleler hiçbir zaman kapitalist burjuvaziye karşı direnebilecek kuvvete sahip olamıyordu. Çünkü tüm direnç kaynakları tarumar ediliyordu. Bu da apayrı ama muazzam bir kazanım olmuştur burjuvazi adına. Çünkü yabancılaşanlar, tamamen kendi saflarına iltihak ediyorlar ve statükosunu daha da kuvvetlendiriyorlardı. Zira demokrasist zihniyeti içselleştirenler, kendi değerlerinden tecerrüt ediyorlardı, devrimci niteliklerini kaybediyorlardı, burjuvazinin yoz ve kof değerlerine entegre oluyorlardı, direnişleri zımnen paramparça oluyordu. Hatta kapitalist burjuvazi, muhaliflerinin iktidarlarında bile, onları, kendisinin ihdas edip biçimlendirdiği ve kendi adamlarını yerleştirdiği bürokrasi tarafından idare etmesini bilmiştir. Maatteessüf, burjuvazi mütemadiyen muzaffer olmanın yollarını bulmuş ve kitlelere galebe çalmıştır. Bitevi, dünya nimetlerine ulaşma yollarını kendi inhisarında tutarak, kitleleri kendi iktidarlarına yarayacak şekilde yönlendirmeyi başarmıştır. Kitleleri hiçbir zaman uyandırmamıştır, uyanacakları zamanlarda bile yumuşak şekilde uyutmayı becermiştir. Ayrıca, tüm ideolojileri de çok iyi kullanmıştır demokrasist zeminde. Çünkü ancak bu şekilde kendisine matuf tehditleri ve tehlikeleri bertaraf edebilirdi. Maalesef burjuvazi taktik ve stratejik olarak, kendisine muhalif unsurlardan daha ileridedir, bu da bir gerçektir!

 

Demokrasist bir düzende, milli ekonomi de, zalim, namussuz, insaftan ari, kirli, kanlı eller tarafından tedvir edilen bir kumar masası derekesine düşürülmüştür. İktidar kulvarında olduğu gibi, ekonomi kulvarında da en kuvvetli el maalesef kapitalist burjuvazinin eli olmuştur. Kaideleri o tayin etmiş, çark onun istediği gibi dönmüştür. Böyle bir masa da, çalışan ve üreten emekçilerin, terleri, yaşları, kanları amansızca ve acımasızca emilmiştir. Ne acıdır ki, devlet, bu masadan âdeta el çektirilmiştir, söz hakkından mahrum bırakılmıştır. Çünkü yapılan, edilen her şey, demokrasizm maskesi ardında kotarılmaktadır ve böyle olunca da hiçbir kimse çıt çıkaramamaktadır. Zira prensipler belirlenirken ve bir karara varılırken, kahir ekseriyet olgusu ortaya atılmaktadır. Sayıca fazla olan istemiş ve olmuştur. Yani devlete, posta koymanın yolu böylece bulunmuştur. Yolunda uyuyan ya da uyutulan kitleler ise ne yapıldığından ve ne yapacaklarından bihaberdirler. Çünkü olan biten her şeye bigânedirler. Kapitalist burjuvazinin kuyrukçuluğunu ve sözcülüğünü yapan medya maymunlarının ve güya kendilerinin mümessili olduğunu sandıkları, pezevenk kompradorların sözcüsü konumunda olan politik düzenbazların, mugalataları ve tezviratları ile manipüle edilmektedirler. Maalesef muayyen bir zaman sürecinde, ordu bile bu kahpelerin yani kapitalist burjuvazinin koruma duvarı görüntüsü vermiştir. Demokrasizm’den mütevellit her mihverde ki bu paradoks devlet eliyle mutlak şekilde sonlandırılmalıdır. Devlet, varlığını her masada hissettirmelidir. Ekonomi de, politika da ve ordu da ki kapitalist burjuvazinin gölgesini külliyen sıfırlamalıdır. Ekonomiyi, politikayı şekillendirmek ve orduyu yönlendirmek isteyen kapitalist burjuvazi güçlerine hadlerini bildirmelidir. Ordu gücünü, kapitalist zümrelerin koruma duvarı görüntüsünden kurtarmalı ve kapitalist muhasarayı ilga etmek adına kendisi için istimal etmelidir. Hatta tüm milli kuvvetler, milletinde müzaheretiyle, teşrik-i mesai içerisinde hareket ederek, küresel sermayeye uşaklık yapanlara diz çöktürülmelidir. Bürokrasi de devlet için ve millet lehine çalışacak kişilerden teşekkül ettirilmelidir. Ve hızlı işleyen, çözüm üreten ve üretilen çözümü en kısa zamanda uygulamaya geçirecek bir yapıya dönüştürmelidir. Kuvveti ipotek altına alınan, üretim araçları gasp edilen, teri, yaşı, kanı emilen emekçileri, haysiyetsizce ve kahpece sömüren kapitalist burjuvazinin, her yönde ki etkisi sistematik bir şekilde yok edilmeli, sözü hükümsüz kılınmalı, hareket alanı daraltılmalı ve artık bu ülkede kompradorlar milli alanlardan tard edilmelidirler. Tabi bunlar yapılırken, millet ve devlet bir ve bütün olarak hareket etmelidir. Devlet otoritesi, eğer isterse, tüm zalim unsurları kökten yok edebilecek kudrettedir. Ve devlet, muhakkak ve muhakkak, en kudretli otorite olduğunu hissettirmelidir, bilakis işlevsiz kalması ve inhitata uğraması an meselesidir!

 

‘’Demokrasizm, toplumda fitne ve fesat çıkarma hürriyetidir(!)’’ ÖZGÜR DENİZ

 

Devletin, demokrasizmin gölgesinde palazlanan ve haddini tam anlamıyla aşıp şirazesinden çıkan, nihayette de bir devletin ve milletin istinat ettiği ne kadar ulvi değer varsa çürütüp çöplüğe atan, yerine de pislikten başka hiçbir şey koyamayan kapitalist burjuvazinin ihanetini temelli olarak etkisiz bırakması iktiza eder. Ve çalışan, üreten insanlara, hak ettiklerini teslim ederek, onlara hayal ettikleri yaşamı sunması icap eder. Zira münhasıran kapitalist burjuvazinin hayalleri yoktur. Ama ne gariptir ki, kurduğu hayalleri yaşayan tek zümrede malum zümredir. Bu zümre hayallerini yaşarken, karşısında ki zümre yani bu toprakların asıl sahibi olan zümre ise, acılar denizinde yüzmektedir. Bu paradoksa bir an evvel son verilmelidir. Bilinmelidir ki, devlet, millet için hayati bir güvencedir ve varoluş sigortasıdır. Eğer devlet, kapitalist burjuvazi karşısında zayıf kalıyor gibi bir algı oluşursa, büyük tehdit ve tehlike kapıdadır demektir. Çünkü devlet, peyderpey evlatlarını kaybetmeye başlar böyle bir durumda. Bu ise tarih sahnesinden çekilmeyi intaç edecektir. Evet, devlet için birey feda edilemez belki ama devletsiz bir bireyde korunaksızdır ve her türlü tehlikeye açıktır ve açık olduğu tehlikelere karşı da savunmasızdır. Bu ise derin bir tehlikedir, netameli bir durumdur. Binaenaleyh, kapitalist burjuvazi tarafından etkisizleştirilen ve işlevselliğine büyük darbe vurulan devletçilik olgusu muhakkak olay boyutuna yönlendirilmelidir, işlevsellik kazandırılmalıdır. Devletçilik derken, dikta özlemiyle yanan, milletin ter, yaş ve kan akıtarak elde ettiği helal kazanımlarına metazori el koyma hevesiyle yanıp tutuşan üç beş tane oligarkın despotizminden bahsetmiyoruz. Tam aksine, millet ile imtizaç etmiş, millet adına ve millet menfaatleri için hareket eden kudretli bir teşkilatın önderlik ettiği otoriter bir devletten söz ediyoruz. Çünkü devletin olmadığı yerde anarşizm egemendir, gizli ya da açık fark etmez. Anarşizmin egemen olduğu yerde de ne ahenk kalır, ne birlik kalır, ne de millet ve devlet diye bir şey kalır. Binaenaleyh, bireyde, devlette ödevini en ideal düzeyde icra etmelidir!

 

‘’Demokrasizm, medenilik maskesine bürünmüş ama hakikatte esfel-i safilin derekesine düşmüş Avrupa’nın, barbarca, vahşice, canice katliamlarını örten bir kılıftır.’’ ÖZGÜR DENİZ

 

Hakikat ölümsüzdür ve sonsuzdur. Hakikat bilinmedikçe ve idrak edilmedikçe, hakiki bir medeniyet inşa edilemez. Hakiki bir millet var olamaz ve hakikatli bir devlet teşkilatlanması ihdas olunamaz. Yalanlarla medeniyet inşa edildiği, milletlerin yaşadığı, devlet teşkilatının ihdas olunduğu, bireyin sağlıklı var olduğu nerede görülmüştür? İnsançocukları zannediyorlar ki, çalışanın, üretenin hakkını alacağı, devlet ve millet birliğinin tam sağlanacağı, bireyin sağlıklı şekilde varolup, devletin ayakta kalacağı yol, güya güneşin üzerinden eksik olmadığı ve her an aydınlık dolu olduğu zannedilen demokrasizmin zemini çürük köprüsünden geçmektedir; hayır hakikat asla böyle değildir, bilakis, derin acıları, kesif birikimleri, kutsal teri, yaşı ve kanı, muvakkat olarak alacakaranlığı ve ensontahlilde de muhakkak zaferi tazammum eden diriliş temelli direniş geçidinden geçer. Demokrasizm, sessiz ölümdür. Direniş ise sessiz ölüme meydan okumadır ve onuruyla ölüme merhaba demedir. Adanmak, zaferin ta kendisidir. Adanış yoksa zaferde yoktur. Zaferler bedel isterler. Ve bedel ödeyenler geride kalanları yaşatanlardır. Bakınız pezevenk Siyonist ne diyor; ‘’dörder yıl aralıklarla milletleri seçime sokarız ve onlara kendi hükümetlerini belirlemelerinin yollarını açarız. Ama neticede kazanan biz oluruz. Kimin kazandığı önemli olmaz. Eğer bizim kontrolümüz kaybedilirse ya da reddedilirse, kaoslarla, skandallarla ülkeleri karanlığa boğarız. Böylece de bize itiraz edenleri bu karanlıkta tasfiye ederiz.’’ Olay budur. Demokrasizm denilen kahpe, hakikatte, milletleri oyalamak için kullanılan bir yoldur. Doğru istikamete girenin önüne çıkan ve şuh kahkahaları ile onu aldatıp öze dönüşünü geciktiren bir fahişedir. Ki Siyonist pezevenkte, demokrasizm denilen fahişenin, tam anlamıyla ne olduğunu ifşa ve ifade etmiştir zira.

 

‘’İslam’ın melek yüzlü çocuklarının temiz kanlarında, demokrasizm mikrobunu bir bayrak gibi taşıyan Haçlı sürülerinin kanlı ve kirli elleri vardır.’’ ÖZGÜR DENİZ

 

Çağımızda, insançocukları, demokrasizm maskesi ardına namussuzca sömürülmekte, değerleri çiğnenmekte, insançocuklarının dini ve milli kimliği yok edilmektedir. Bu, sessizce ve yumuşak şekilde yapıldığı için hiç kimse farkına varamamaktadır. İnsanlığa, yegâne kurtuluş reçetesi olarak sunulan demokrasizm, en adi zulüm rejimidir. Çağımızın en kuvvetli demagojisidir. Kapitalist kompradorların ilticagâhıdır. Çünkü bunun ardında, tüm pisliklerini, insanlık denizine kolayca boşaltabilmektedirler. Varlıklarını sürdürebilmelerinin sigortasıdır. Zira kapitalist kompradorlar, hakikat ve hakiki hürriyet ikliminde nefes alamazlar. Doğa, bu pislikleri, cebren ve hile ile değil, spontane şekilde izale eder. Demokrasizm, tarih süreci dâhilinde, binlerce kez tanıklık edilmiştir ki, her daim kodamanların zımni saltanatlarını tevlit ve tahkim vasıtası olmuştur. Her nev’inden burjuvaziye geçit vermiş ve hâkimiyet tattırmıştır. Fasılalı olarak tüm renklere gülümsemiştir. Ama genel bir çerçeveden baktığımız zaman, özünde kompradorların muktedir olmalarını tevlit etmiştir ve bunların iktidarlarını kavileştirmiştir. Fakat bu meyanda, üretenlerin üzerinde ki baskının ve sömürünün kesifleşmesini intaç ettiği de bir hakikattir. Burjuvazi farklı renklerde ve biçimlerde tezahür edebilir ama idealde aynıdır, birdir. İktidar erkine hâkim olarak, buradan dünya nimetlerine daha kolay ulaşabilmek ve varlıklarını teminat altına almaktır. Buna mukabil ezilenler ise hep bilinçli olarak burjuvaziye tehdit ve tehlike oluşturmaması için atomize edilmişlerdir. Ezilenlerin mutlak kurtuluş yolu; bir bedende milyonlarca ruh olabilmektir. Bu kahpe düzen, hiç çağda, hiçbir zaman üretenlerin iyiliğini gözetmemiştir. Demokrasizm bugün ahlaksızlığın muharrikidir. Kaotizmin, katliamların, ihanetlerin, zulümlerin, sömürülerin anasıdır. Büyük şeytanın, küçük meleklere demokrasizm diye sunduğu resme bakarsanız olayı sarahaten ve tafsilatlı olarak müşahede edebilirsiniz. Milyonlarca Müslümanın kanında bu pisliği bayrak gibi taşıyan kahpe ve soysuz Avrupa’nın kanlı ve kirli eli vardır.

 

‘’Gördüğünü sandığın ama asla gördüğün şey olmayan, fakat gerçek olduğunu sandığın görüntünün ardına gizlenmiş olan en kahpe düşmanındır Siyonist ve Siyonizm’in perdesi olan demokrasizm.’’ ÖZGÜR DENİZ

 

Ruy-i zeminde vuku bulan tüm adi cinayetlere, pespaye soykırımlara, yağma ve talanlara, değerlerin tarumar edilmesine bakınız, ardında demokrasizm konseptini göreceksiniz. Zulümler ve gasplar bu konsept ardında gerçekleştirilmiştir ve tüm şeytani pislikler bu konsept ardında taşınmıştır masum ve bigünah insanların temiz ve imanlı topraklarına. Bunu görmeyen gözlerin, hissetmeyen kalplerin, idrak etmeyen akılların ve buna isyan etmeyen vicdanların varlık sebepleri nedir acaba? Tüm bu olanlara mukabil, bir fahişeden farkı olmayan bu büyülü konseptin, şu ana değin hürriyet, kardeşlik, barış, huzur ve saadet, ahlak ve adalet getirdiğine, vatanın ve imanın korunmasına öncülük ettiğine şahitlik eden ne bir fert, ne bir millet, ne de bir devlet kesinlikle yoktur ve badema da olması muhal ender muhaldir. Değerlerinden tecerrüt etmiş, kitabını mehcur bırakmış, vatanına sadakati terk etmiş bir milletin bu derin ve keskin hakikati idrak etmesi sonsuz zordur. Bugün küçük, ucuz ve basit menfaat çarkının fasılasız döndüğü ve insanlığın terini, kanını, yaşını öğüttüğü bir kahpe düzendir demokrasist düzen. Aksini söyleyenin iddiasını ispat etmesi iktiza eder. Zira ispatsız iddia boştur, mantıksız ve manasızdır. Çünkü bir davanın tanığı yoksa o dava hüsranla neticelenir. Lüzumsuz zevzeklik, alık ve bön tiplerin işidir. Bu düzende çıkarlara ulaşmak çok kolaydır. Çünkü herkes müraidir ve ahlaksızdır. Münhasıran işinin olmasına, çıkarının kendisini bulmasına bakar. Herkes, kutsal ve ortak değerleri maske yapmıştır kendisine bu melun düzende. Hakikati fark ve idrak etme yetisini yitirmiş olanlara bunu ispat etmeye çalışmak beyhude yorulmaktır. Zira görünen köy için kılavuza lüzum yoktur. Yaşadığımız çağda, insançocukları, davasız ve idealsiz oldukları için mana dolu yaşamaya mesafelidirler. Binaenaleyh, fikir eksenli yaşama talip olmaktan imtina etmektedirler. Çünkü bu tür yaşam insana zor gelmekte ve lükse meftun olmuş olan insanoğlunu yormaktadır. Bu yol çile ister, ıstıraba talipli olmayı koşul kılar, sabır ister, mukavemet ister, şuur ve bilinç ister, sorumluluk ister. Amma ve lakin insançocukları, sıkıntısız, ıstırapsız, çilesiz, sabır gerektirmeyen, sorumluluk deruhte ettirmeyen, stressiz bir yaşam peşindedir. Hazırlopçudur, nemelazımcıdır, eyyamcıdır ve bana dokunmayan bin yaşasıncı olmuştur. İdealsiz ve davasız bir yaşam peşindedir. Konfor ve zevk müptelasıdır. Bitevi, hedonizmin ve egoizmin buzlu sularında yüzmektedir. Tüketim putunun zavallı ve naçar kulu ve kölesidir. Filhakika, demokrasizm, işte tamda böyle bir yaşamı garanti etmektedir. Suya sabuna dokunmadan sahte hoşgörücülük ve diyalogculuk ikliminde yaşamayı empoze ederek sorumluluktan azade kılmaktadır insanı. Demokrasizm aynı zamanda kanunsuzluk ve sınıflılık düzenidir. Zira bu düzende birileri birazcık ayrıcalıklıdır. Halk ise sessizce yerinde oturması gereken ve her denileni yapması istenen itaatkâr bir göbeğini kaşıyanlar ve bidon kafalılar yığınıdır.

 

Son tahlilde; adaletin hakikisi, barışın özlüsü, hürriyetin temiz olanı, bağımsızlığın mütekâmili, kardeşliğin güzel olanı, millet hâkimiyetinin hakikatlisi, muhabbetin saf iklimi, sevginin harbisi, dostluğun yücesi, dirlik ve birliğin ölümsüzü, bütünlüğün sonsuzu; kendisinden emin olunan, hassasiyetli, haysiyetli ve hissiyatlı şahsiyetlerin piyonerliğinde tahakkuk etme imkânı bulacak olan, mutlak temiz ve muhakkak berrak hak, hakikat, hukuk, halk, insan, İslam, ahlak, adalet ve kitap devrimin tevlit edeceği ulvi güzelliklerdir. Ve insançocukları, ancak ve ancak, bu minvalde tahakkuk edecek bir devrimci hamleyle, atılımla dirilecek, felaha erecek, aydınlığa mülaki olacak, rüyalarına, hayallerine ve ebedi umutlarına kavuşacaktır. Hür bir milletin, tam bağımsız bir vatanın ve kudretli bir devletin de anası olacaktır böyle bir devrim. Geçelim! Zaman dar, söylenecek çok şey var olsa da. Bu şeytani düzen insanlığı asla yükseltmeyecek daima düşürecektir. İnsançocukları özlerine dönmelidirler. Kimliklerine ve dinlerine dönmelidirler. Felahın şifreleri, kimlerinde, dinlerinde, tarihlerinde gizlidir. İnsanoğulları kendilerini bilmedikçe, kendilerini bilenlerin kıskaçlarında yok olup gideceklerdir. İnsançocukları, ne ve nasıl olmaları gerekiyorsa ve niçin var olmaları icap ediyorsa öyle olmalıdırlar. Olamayacakları ve olmamaları iktiza eden şeylerin peşini bırakmalıdırlar. 

 

En son tahlilde; İslam ile Demokrasizm imtizaç ettirilemez. Türk Milleti demokrasist olamaz. Türk Milleti Müslümandır ve Türk kimliğinin tarihsel ve derin anlamına sahip olan birinin demokrasizmle yakından uzaktan alakası olamaz ve Türk Milletinin de hiçbir zaman, tarihinin hiçbir döneminde demokrasizmle bağı olmamıştır. Demokrasist zihniyete sahip olanlar ise, Türk Milletine bile düşman olan ama kendilerini Türk kimliği arkasına gizleyen ve üstelik Türk Milletinin aziz evlatlarını yobazlıkla, sekterlikle ve faşistlikle itham eden hainlerdir. Demokrasizm maskesi ardında, bu milletin kimliğini ve dinini tahrif ve tahrip etmektedirler. Bu milletin temiz gövdesine imansızlık ve ahlaksızlık zerk etmektedirler. Türk Milletinin, hiçbir sultanı, hanı, hakanı, padişahı demokrasist değildi ve olmadı. Hiçbir Türk Devleti bu melun düzenle tedvir eylenmedi. Bunu becermeye, kotarmaya çalışan aldanmıştır, aldatmaktadır. Fikrin namusuna sadık olandan böyle bir hareket beklenmez. İstediğiniz kadar şirinlik yapın, sevilmek için gayret edin bu hayaldir. Tasavvuru bile muhaldir. Bilmeden, anlamadan, farkında olmadan yapanlar affa mazhar olabilirler belki ama bilinçli, şuurlu, farkında olarak buna tevessül edenler yanlış yoldadırlar ve İslam’a, Türk kimliğine, kardeşliğe ve kadim tarihe, ceddimize ihanet içerisindedirler. Bugün Beyaz Türk diye anılan namussuz ve hain zümrenin İslam Dinini ve Türk Kimliğini tahrip ve tahrif etmek için kullandığı bir argümandır demokrasizm. İslam nasıl bir dinse, demokrasizm de bir dindir. Gayrısı laf-ı güzaftır, angaryadır, hikâyedir.  Yalanlara, masallara karnımız tok bebeğim!

Tarih: 22.09.2015 Okunma: 657

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?