LİBERALİZM...1...

Özgür DENİZ - 13.09.2015

Senin terinin, yaşının, kanının karışmadığı hiçbir şey senin değildir. Sen, senin değilsin! Geçelim! Kadim zamanlarda, varoluş şartları gerçekleşmiş bir düşüncenin doğumunu kimse engelleyemez denirdi ve isabetliydi bu söz ama bugün önce varoluş şartları gerçekleştiriliyor, sonra düşüncenin doğumu zorlanıyor. İlkinde bir kendiliğindenlik durumu varken, ikincisin de bir cebir vardır. Bugün dünya ya Liberalizme geçiş yapmış bulunmaktadır ya da geçiş yapmaya çalışmaktadır. Dünya da şöyle oluyor; bir düşüncenin devri başlamadan ya da başlayacağı bilinmeden çok önce işlem tamamlanmış olmaktadır. Zira insanlar zaten o düşünceye alıştırılmış ve hazırlanmış olmaktadırlar. Ekstrem düşüncelerin devri kapanıyor ya ya da insanlar eskisi kadar bu düşüncelere prim vermiyorlar ya, yerlerine yeni, daha ılımlı, tolere edilebilir ama yine de insanı kaldırmayacak ve düşük halde tutacak düşüncelerin zihinlere enjekte edilmesi iktiza etmektedir. Şeytan bu bebeğim, hiç boş durur mu? Profan, sert ve sözde bilimsel Kapitalist düşüncenin miadı doldu diye düşünülüyor. Artık, insanlığın, bu melanetten, sessiz, gürültüsüz bir kaçış içinde olduğu düşünülüyor. Yerine de güya gülümseyen Liberalizm maskesiyle, haddizatında Kapitalizmden ciddi bir farkı olmayan Liberal Kapitalizm dikte ediliyor zımnen.  Gaye; şeytan korkuyla yaşamasın. Bendenize göre bu yeni yolun baş aktörü Obama denilen, şeytanın siyahi çocuğuydu. Ümmet nezdinde itibar kaybına uğrayan, lanetlenen ve mutlak düşman pozisyonunda olan şeytanın, Ümmet nezdinde ki itibarını yeniden kazanma hamlesi gibi bir şeydir bu. Obama zavallı bir figürandan başka bir şey değildir. Onun siyahi olması ve güya gizli Müslüman olduğu iddiası, onu bu konuma getirmiştir. Fakat ne Ümmetin çocuklarının ne de insanlığın bunu yediğini zannetmiyorum. Zira şeytan her zaman ve her yerde şeytandır.

 

Azgın kapitalist iştihalar, hırslar, maalesef doğayı tahrip etmiş, toprağı, denizi ve havayı kirletmiş, dünyayı devasa bir çöplüğe döndürerek, insanoğluna nefes alacak yer bırakmamıştır. Ayrıca milletlerin değerlerini iflas ettirmiş, kaynaklarını yağmalamış, topraklarını işgal etmiştir. Kişiliksiz, kimliksiz, dinsiz, karaktersiz, gününü kurtarmaya çalışan, bitevi hazlarının peşinde koşan lüks meftunu bir insan tipi ortaya koymuştur. Tabi bu duruma tepkilerde çığ gibi büyümüştür ve insanlık elbette yolunu değiştirmek için düşünmeye başlamıştır. Fakat ipleri elinden kaçıracağını düşünen şeytan yeni bir yol bulmaya koyulmuştur. Bunun içinde aradığı figüranı kolaylıkla bulmuştur. O figüranla ilgili ortalığa muhtelif şayialar yaymıştır, gizli ajanları tavassutu ile. Adının Hüseyin olduğu, gizli Müslüman olduğu söylentileri ayyuka çıkmıştır. Çünkü hedefte İslam Alemi vardır. İslam alemine matuf gülümser bir imaj takınmış, hürriyetçi söylemler üretmiş ve tepkileri dindirmeyi hedeflemiştir. Haddizatında şeytan aynı şeytandır ama kirli ve kanlı yüzüne maske geçirmiştir. İslam alemine rahatça giriş yapabilmesi, kolayca diyalog kurarak maskeli adamlarını İslam Ülkelerine yerleştirmesi içindir her şey. Çünkü ümmetin mazlum ve mustazaf çocukları şeytanın gerçek yüzünü çok iyi tanımaktadırlar ve kabullenmeleri kabil değildir. Oysa mahreci şeytan olan hiçbir düşünce yeni değildir ve birbirlerinden yoktur farkları. Liberalizm de, özünde, Kapitalizmin zaman uygun elbise giymiş halidir. Her şey, güya yeni üretilen düşüncenin tüm dünyaya kolayca ikamesi içindir. Aktörlerin yüzleri ve sözleri farklıdır sadece, özleri ise aynıdır. Ve istenilen şey gerçekleştikten sonra yani yeni düşüncenin toplumsal hayata ikamesi ikmal olunduktan sonra, aktörler de yeniden değişecek ve özlerinde ki olanı açığa çıkaracaklardır. Çünkü istenilen şey kotarılmıştır. Zira maske muvakkatti, yüz muhakkaktı. Binaenaleyh, ikame sürecinde gerçek yüzler gösterilirse şayet, insanlık derin oyunu fark eder ve planları akamete uğratabilirdi. Tam da bu sebeple, ipleri kendi ellerinde olan yeni yüzleri piyasaya sürmekte tereddüt etmediler. Amma ve lakin pekte başarılı oldukları söylenemez, zira insanoğlunda bir uyanış kıvılcımı kendini göstermiştir.

 

Şeytan hiçbir zaman gerçek yüzünü göstermez. Ve isyan, şeytanın dominant vasfıdır. Bu vasfını, ortaya koyduğu her şeyde gösterir. Belki zoraki değişimlere yönelebilir ama her yeni perdenin ardında bir isyan gizlidir. Yani yeni olan asla yeni değildir. Liberalizm de aynen böyledir. İnsanı derinden derine isyana sevk ve kanalize eden bir melanettir. İnsan zanneder ki, kendisine önem veriliyor, yüceltiliyor ve yükseltiliyor, oysa bilmez ki feci şekilde düşürülüyor. Çünkü insan için var olabilecek bir sınırsızlık mevcut değildir ve olamaz da. Ve insan, kendisine ait olamaz. Çünkü kendisini, kendisi var etmedi ki, varoluşunda var olmayan kendisine, varolan kendisi ait olsun. Liberalizm ise insana, kendisinin kendisine ait olduğunu fısıldayarak, var eden yaratıcıya isyana yönlendirir insanı. Liberalizm, insana ait değerlerin sıfırlanmasıdır. İnsanı bencilliğin kucağına bırakıverir ve yalnızlaştırır. Aklı yüceltir ama aklına güvenenlerin bugün ortaya koydukları şey; hastalıklı ve sakat bir insan, tükenmiş bir doğa, çöplüğe dönüşmüş bir dünyadır. Ama burada maksat aklına güvenmek değildir, akılla aklı yok sayarak, Allah’a isyanın yolunu açmaktır. Zira akla güya önem verdiğini sandığımız çağdaş dünyanın bugünkü hali hepimizin malumudur. Sözde akılcıdır, sözde ilericidir ama hastadır ve hastalığını da tüm insanlığa yaymak için amansız ve fasılasız bir mücadele içerisindedir. Liberalizmin sonu kaostur. Çünkü her şey, bireysel hırsların ve iştihaların hedefindedir. Liberalizm zanneder ki, insanoğlu, sınırları yıktığı zaman daha mutlu olacak, bilakis sınırların yıkılması daima mutsuzluğu intaç etmiştir. Ki, insan zaten, sınırlar dahilince kalabilecek kabiliyete sahip olduğu ve kalabildiği zaman insan olabilmektedir, bilakis insanlık çizgisinden düşmekte yeniden beşer tabiatına ricat etmektedir. Beşer tabiatı da, hayvani içgüdülerin murakabesine mahkumiyetin adıdır. İnsanın sınırsızlığı düşlemesi alıklıktan başka bir şey değildir. Zira karşısında zaten sınırsızlık tabi hakkı olan ve bu hakkını sonuna kadar istimal eden hayvanlar vardır. Tüm ideolojilere bakınız, güya en özgürlükçüsü olduğu iddia edilen liberalizme dahi bakınız, gücün muayyen ellerde temerküzünü arzular. Tabi olguyu ve olayı derinlemesine tahkik ve tetkik etmediğimiz zaman bu ince noktayı gözden kaçırıyoruz. Şöyle ki; birey kendini kontrol eden ve haddizatında bu kontrolle bireye güvenlik bahşeden her türlü dayanağın yok olduğunu düşününüz, bireye ne olacaktır, toplumu saran asalakların kuklası olacaktır ve mütemadiyen ezilecektir. Çünkü onu koruyacak hiçbir güç yoktur. Yalnızdır, yabancıdır, çaresizdir, güçsüzdür ve ayak altına düşmüştür. Hasta olduğunda ayağa kalkmayı bile beceremeyen insana, sen her şeye yetersin demek, insanı savunmamaktır.

 

İnsan, toplumsal bir varlıktır ve toplumsal normları göz ardı ederek yaşayamaz. Burası kesindir. Çünkü bir toplum içinde yaşadığımızı bizatihi algılıyoruz, hissediyoruz, müşahede ediyoruz. Birey olarak ancak muayyen bir süre yalnız kalabiliyoruz. Toplumunda muayyen normları vardır, ister kabul edelim, ister kabul etmeyelim. Her hâlükârda da intibak etmek zorunda mıyız? Aynen öyle oluyor. Öyle olmasaydı, böyle olmazdı. Şöyle bir ince detay vardır; bazı düşünceler mevzubahis normlara kati surette karşı mıdırlar? Kesinlikle evet. Peki, karşı olmalarına rağmen, düşünceleri istikametinde yaşayabilmekte midirler? Kesinlikle hayır. Toplumsal norm garip bir şeydir. Siz farkında olmadan kendisine uyum sağlamanızı sağlar. Çünkü toplum içinde yaşamak için, birey kendini törpülemek ve kendinden feragatte bulunmak mecburiyetindedir. Bu kötü bir şey değildir. Zira bir vatanınız, devletiniz, milletiniz, töreniz, gelenekleriniz vardır. Tabi bunları yozlaştırıcı ve sekterleştirici bazda değil de, koruyucu, tekâmüle faydalı olucu bazda algılayarak yaşamsal unsurlara dönüştürmelisiniz. İşte Liberalizm dediğimiz melanet, insanı, tüm bu kapsayıcı değerlerden arındırır ve arınmasını da teşvik eder. Hülasa, insanı, bebek yüzlü cellatların inisiyatiflerine bırakıverir. İnsan zanneder ki, ne güzel bir şey, sonsuz hürriyet bahşediyor. Hayır, asla algılandığı gibi değildir, bilakis sonsuz esaretin kapılarını aralıyor ve biz fark edemiyoruz, çünkü hakikatlere sağır ve körüz.

 

İnsançocukları, yapıyorlar ve yaşıyorlar, tecrübeleri sağlam yani. Acıyı yudumlayarak tecrübe ediniyorlar. Ve insanın maruz kaldığı ne varsa, bu kendi isteğiyle oluyor. Şura Suresi 30. Ayeti lütfen okuyunuz. Bu durum, insançocuklarının, cahillikleri, zalimlikleri, nankörlükleri yüzündendir. Bu durum birey için ne kadar geçerli ise, toplum içinde o kadar geçerlidir. Keza devlet içinde aynıdır. İnsanlık mertebesine yükselmek, müreffeh bir toplumsal düzeye kavuşmak, kudretli bir devlet teşkilatı tesis etmek muayyen bir süreç dâhilinde tahakkuk edecek eylemlerdir.  Liberalizm, insanların acılarını sarf-ı nazar eyler. İnsançocuklarının acılarla biriktirdiklerini bir çırpıda fırlatıp atmalarını dikte eder. Liberalizm, şeytanın kusmuğudur. Güya Müslüman olduğunu ifade edipte Liberalizme yelken açanların görüntülerine asla inanmayın. Onların İslam ile zerre ilintileri yoktur. Onlar zevahirde İslam’dırlar. Batında ise şeytana çalışan sadık birer hizmetkârdırlar. Çünkü Liberalizm, Allah’a fütursuzca isyanın son raddesi gibi bir şeydir. Liberalizm bir dindir. Geçelim! Tarih dediğimiz şey, insançocuklarının, acılarla, sürgünlerle, ıstıraplarla, gözyaşlarıyla, terle, kanla olgunlaştıkları bir süreçtir. Tarih, kutsal bir birikimdir. İnsanın iyiyi arayışının serüvenidir. İnsançocukları, tarih boyunca ideal bir düzeni aramışlardır. Mutlu olacakları, huzur içinde yaşayacakları, kimsenin kimseyi tahkir ve tezyif etmediği, sömürmediği bir düzeni aramışlardır. Ama ne gariptir ki, aradığını bulsa bile nefsi aradığını ikame etmesine müsaade etmemiştir. İnsanoğlunun içinde ki cehaleti, nankörlüğü ve zalimliği onun samimiyetine hep galebe çalışmıştır. Hep aradıkları şey uğruna kavga vermişler ama haddizatında aradıklarını filhakika aramadıkları gibi bir durum ortaya çıkmıştır. İnsanoğlu garip bir varlıktır! Çelişiktir. Alışkanlıkların ve kaygıların çocuğudur. İşte bugünkü olan mücadele haddizatında dünün bir devamıdır. Ta ki aranılan bulunana ve bulunduğu zaman samimi olarak ittihaz edilene dek böyle gidecektir. İnsan, filhakika arayışın diğer adıdır!

Tarih: 13.09.2015 Okunma: 614

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?