SOSYOLOJİK ANALİZ VE GİYDİRİLMİŞ KÜTÜK...

Özgür DENİZ - 11.09.2015

SOSYOLOJİK ANALİZ

 

Tüm şeytanilerin şerri birleşmiş ve bize yönelmiştir. Burası kesin. İdrak edemememiz gerçeği değiştirmez. Çünkü gözlerimiz görüyor, aklımız işliyor, kalbimiz hissediyor elhamdülillah. Kimliğimizin ve dinimizin de farkındayız ve tarihi köklerini biliyoruz. Düşmanlarımızı da tanıyoruz, planlarının da kesin olarak farkındayız.

 

Ülkemizin içinde bulunduğu durum hepimizin malumudur ve vahimdir. Böyle bir ortamda sözlerimize ve hareketlerimize olabildiğince dikkat etmek icap eder. Kırıcı, yaralayıcı ve tahrik edici olmaktan uzak olmalıyız ve kardeşliği kemikleştirici bir dil üretmeliyiz. Suçlayıcı dil yerine, uyarıcı ve kucaklayıcı bir dil kullanmalıyız. Çünkü kardeşliğin tahkimi için bu şarttır. Karşımızda ki yanlış yapsa bile inadına biz düzeltme yoluna gitmeliyiz. Zira düşman, bizim aramızın açılmasını bekler ve açılan yere hemen sızar.

 

Şimdi, insanların, acılarından kaynaklı tepki koyması gayet doğal bir şey. Bu kesin. Çünkü canlar apansız toprağa düşmektedir. Bu ise kahreden bir acıdır. Böyle durumlarda bu tür tepkileri yanlış yöne kanalize etmek isteyenler içeriye sızabilir mi? Kesinlikle. Bu zamanlar hainler için nimettir, ganimettir, fırsattır. Hemen kardeşliği tahrip edici hareketlere yol verirler. Biz zannederiz ki, bizim insanlarımız yapıyorlar ama yapanlar şeytanın çocuklarıdırlar haddizatında. Fakat onlar kalabalıkta fark edilmezler. Bir de hedefe koyacakları insanların argümanlarını, simgelerini kullandılar mı tamamdır.

 

Yaşanılanlar belli ve insanı feci çıldırtıyor. Bu da kesin. Böyle zamanlarda ister istemez sokağa çıkma olacaktır bence ama bu çıkışın kontrollü olması var kontrolsüz olması var. Madem kaçınılmazdır, kontrollü olmalıdır. Kontrol altına alınarak çıkarıldıysa eyvallah ama haydin çıkın ne yaparsanız yapın dendiyse bu sonsuzcasına yanlıştır. Ki kontrollü yapıldığı izlenimi doğuyor. Zira olay daha da farklı yönlere kayabilir ve genişleyebilirdi. Ama yine de kuvvetle muhtemel içeriye sızanlar olayın yönünü değiştirdiler ve öfkeli kalabalığı da kullanmış oldular. Elbet büyük yanlışlar oldu ama şükür ki olay düşmanın istediği boyutlara uzanmadı.

 

Böyle zamanlarda hem öfkeyi boşaltmak hem de onu yönlendirerek yönetmek büyük maharet ister. Bu öfke boşalması anında olay farklı yönlere kayabilir mi? Kuvvetle muhtemeldir. Tam bu anda içeriye sızanlar yönü farklı yerlere kaydırarak hem büyük bir camiayı töhmet altında bırakmak hem de iç savaşa yol vermek isteyebilir mi? Kesinlikle. Ama yanlış hareketlerin içinde olanların, kendi teşkilatlarından olmadığını iki yönlü beyan ediyorlar en üst düzeyden. Burasını da mantık kavrıyor. Ve beyan esastır. Çünkü kimse kendine zararı olacak bir şeye yol vermez normal şartlarda ve rasyonel düşünüyorsa. Hele birde topluma uzanan bir iş yapıyorsa yani politik arenada at koşturuyorsa.

 

Ha burada şöyle bir ince nokta da var; bu süreçte böyle durumların olması kuvvetle muhtemel miydi? Kesinlikle evet. Bu bilinir miydi, tahmin edilir miydi hatta biliniyor olma ihtimali yok muydu? Hepsine evet. İşte bunu fırsat bilenlerin, içeriye sızarak, o çılgınlığı yanlış bir yöne kanalize etmiş olma ihtimali çok yüksektir ki, kuvvetle muhtemel de öyledir gibi geliyor insana. Çünkü iç savaş çıkartmak isteyenler malumdur ve böyle bir durumda tahrik edebilecekleri camia bellidir. Zira ruhları, belli durumlarda çabuk tepki koyacak hassas bir yapıya haizdir. Bu yüzden çok kolay duygusallığa kapılıp karşılık verme ihtimalleri vardır. İşte savaş isteyen kanlı, kirli ve karanlık odaklarda buradan olaya dâhil olabilmek isterler. Ama dikkatli olmak gerekir tabi ki. Zira düşmanın bildiklerine karşılık bizim de bildiklerimiz olmalıdır.

 

Ha şu yapılabilir mi bu arada? Teşkilatların yöneticilerine talimat verilip, olayı yanlış yöne çekenler, namussuzluk edenler oracıkta acımadan cezalandırılmalıdır denilebilir mi? Kesinlikle evet. Ama tabi bu tür durumları yönetmek sonsuz zordur. Çünkü akıl zaildir böyle durumlarda, zira akılda ruhta isyandadır, acı derindir ve çaplıdır, bu yüzdendir ki zaten içeriye sızanların işleri kolaylaşmaktadır. Ama kesin durumu bilemeyiz, bilemiyoruz. Fakat olayda ki baş aktörlerin ismi geçen teşkilattan olmadığı kesin gibi geliyor insana ve böyle bir durumda da olay kontrolden çıktığı zaman, direnişi kırmak bayağı zordur, çetrefillidir malum. Yanlış insanlar, başkalarının simgelerini kullanarak hem onları töhmet altında bırakmak isteyebilirler hem de o insanları toplu isyana sürükleyip iç savaşa zemin hazırlayabilirler. Yani içeriye sızmış olanlar olabilir. Bu yüzden dikkat etmek, dilimizi daha yapıcı kullanmak gerek bence. Çünkü toplum garip bir yapıdır, olgudur, olaydır.

 

Elbette her kliğin, fraksiyonun, teşkilatın içinde vahşi ruh taşıyanlar olabilirler ama bu demek değildir ki hepsi öyledirler. Bu yüzden bir kişi yüzünden milyon kişileri itham etmek yanlıştır naçizane fikrimce. Hani bir âlimin bir sözü vardır; bir suçlu yüzünden bin suçsuz feda edilemez diye. Tıpkı bunun gibi. Ki bir savunu da değil yaptığım. Sosyolojik bir durum tespitidir. İnan ki her camia içinde vahşi ruhlar olduğu gibi, insani ruha sahip olanlarda vardırlar. Yani bugün ister Milliyetçi tandanslı bir teşkilat olsun, İster İslamcı tandanslı bir yapılanma olsun, ister Solcu tandanslı bir örgüt olsun içlerinden makul ve olgun ruha sahip olanlarda vardır, radikal bir ruha sahip olanlarda vardır. Çünkü insanlar aynıdırlar tabiat olarak, özellik olarak her ne kadar ayrı olsalarda.

 

Son tahlilde; asla unutmayalım ki, bu Toprakları; Anadolu'nun yağız, bağrıyanık, masum, temiz, necip, cesur evlatlarının tek can, tek yürek olmaları ve kadim kardeşlik ikliminde buluşma iradesini ortaya koymaları kurtaracaktır. Dilimize dikkat. Hareketlerimize dikkat. Alpaslan ruhunu kuşanmamız iktiza ediyor.

 

En son tahlilde; "En iyi, en güzel, en hayırlı, en sarsıcı tuzağı Allah kurar."

 

 

GİYDİRİLMİŞ KÜTÜK!

 

Ne demek biliyor musun kör cahil? Eğer bir insan evladı ki, tahkiki bir imana sahip ise ve mutlak olarak halis niyetle, vatanı uğruna, dini uğruna, devleti uğruna, milleti uğruna, namusu uğruna kâfirlerle çarpışıyor ve öldürülüyorsa şehit olmuştur ve şehitler de filhakika diridirler, yani onlar diğer insanlardan farklı bir konuma sahiptirler Allah indinde ve onlar diridirler, yaşarlar ama o boyutu idrak edecek kafa ve zekâ ne gezer sende giydirilmiş kütük. Sen ölümün ve hayatın asliyetini, özünü zevahire göre tetkik edersen neyi anlayabilirsin? Şehitler nasıl diridirler ve yaşarlar bilir misin sefil beyinli? O şehitler ki, onların sonsuzluğa uçan ruhları daima bizimle beraberdir, bu, Allah’ın onlara lütfudur ve bizim içinde bir nimettir. Nasıldır bu bilir misin behey dangalak? Bizler daima kutsal değerler uğruna şehit olanları, bu değerler için canlarını hesapsız ve umarsız olarak feda edenleri düşünerek, o kutsal değerlere sahip çıkma iradesi gösteririz. Çünkü o değerlerdir ki, var olmaları için uğrularına ne canlar feda olmuştur. Ve onların, uğruna canlarını feda ettikleri ulvi değerler var oldukça, şehitlerde o değerlerle birlikte var olurlar ve bizler bunu her an hissederiz. Niye? Çünkü insanız, mal değiliz! Mal olsaydık, hissetmez, bilmez ve anlamazdık, bu ne demek kardeşim diye sorardık mal gibi. Bilmiyorsan öğren koca cahil. Bide adamım diye, aydınım diye arz-ı endam eylersin. Senin aklın neyi çözebildi, anlayabildi ki buradaki hikmeti çözüp, anlayabilsin? Akıl nedir alık herif, bilir misin sen? Çok şey der, derin izah yaparız amma ve lakin ne desek boş, giydirilmiş kütüğe!

Tarih: 11.09.2015 Okunma: 616

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?