AKLIN, KALBİN, VİCDANIN BAŞKALDIRISI...

Özgür DENİZ - 19.08.2015


"Dosdoğru olmaya emrolundum."

 

Şuna inanın ki; insanlığım, şerefim, namusum, beni ben yapan tüm değerlerim üzerine yemin ederim ki, bir ateist olsaydım da, aşağıdaki gibi düşünürdüm; yani hesapsız, çıkarsız, duldasız, umarsız, üryan. Zaten böyle düşünmediğimiz ve düşüncemiz yönünde eylemediğimiz için bu haldeyiz. Çünkü hesaplarla yatıyor, kalkıyoruz. Eylediklerimizden ne elde edebiliriz diye bakıyoruz. Maskelerle dolaşıyor, konuşuyoruz. Ortalık kof nutuklardan geçilmiyor. Gerçek, boş lafların kalabalığında boğulmuş. Kafamızın ardında bin tilkiyle dolaşıyoruz. Kalbimiz temiz değil, temiz sanıyoruz. Bitevi yön değiştiriyoruz, düşünsel ve duygusal dalgalanmalar yaşıyoruz. Evet, düşünceler ve duygular sabit değildir ama an be an düşünce değiştirmekte, düşünen insanın işi değildir. Çünkü düşünce değiştirmek kolay bir şey değildir. Zaman ister, acı ister, gayret ister, samimiyet ister, mütemadiyen sancılı bir araştırma ister. Ki; bendeniz, hep böyle düşündüğüm için İslam oldum zaten ve İslam olsam da yine aynı düşünmeye devam ettim çünkü önce insandım, sonra İslam. Zira birilerine hizmet etmek için okumadım, araştırmadım, düşünce sahibi olmadım. İdeolojilerinizde, servetlerinizde, makamlarınızda yerin dibine batsın. Kendime, vatanıma, milletime, ümmetime, insanlığa ve Allah'a hizmet etmek için düşündüm, araştırdım, sancı çektim ve düşünce sahibi oldum. Allah'a, vatana, millete ve ümmete hizmet ettiğin kadar insansın çünkü. Ne kadarda sevgili ülkem de kendimi bildim bileli düşünenler, kof kafalılara, bön ve alıklara ezdirilse de. Geçelim!

 

Allah şahidim olsun ki, yer, gök, deniz, dağ, taş, kurt, kuş, insan tanık olsun ki, bu millet ve bu vatan yaptığı hiçbir savaşla kurtulmamıştır. Gece gündüz, an be an, her olgu ve olayı delik deşik ederek vardığım bir sonuçtur bu. Evet, bir şeyler olmuş ama ne olduğu belli değil. Fakat kurtuluş olmadığı kesin. Bir karanlığın ortasındayız. Kendimizi kandırmayalım. Siz kandırın ama kendi kendimi kandıracak kadar namussuz ve onursuz olamam. Bunu da her şartta ve zeminde, ilmi ve bilimi temelde müzakere etmeye her zaman hazırım. Bu vatanın garipleri şehadete koşarken, birileri bu toprakları yağmalamış. Tıpkı bugün olduğu gibi, yalan mı? Ulan yalan diyen yılanın soysuz ve zehirli suratına tüküreyim. Bi şehitlere bakınız bi de yaşayanlara bakınız! Birileri bitevi şehit olmuş, biriler bitevi servet terakümüne yönelmiş. Nasılda gerçeği ifade etmiş yabancı; ‘’vatan için öldüğünü düşünürüz hep ölenlerin, oysa mülk yığanlar için ölürler.’’ Yalan mı? Yanlış mı? Yönlendirme mi? Hayır, kesinlikle sonsuz hakikat. Maalesef, kahpe kompradorlar için ölüyorlar bu vatanın garipleri! Yaşadıklarım, müşahede ettiklerim, gelişen olaylar bana bu gerçeği haykırıyorlar maalesef.

 

Allah'ı, Vatanı, milleti, vicdanı olan, öldürüleceğini bilse de, oyunu bozmak ve hakikatleri ortaya koymak için çalışır. Bu oyunu bozmuyorsanız, bozmak için var olmuyorsanız, kanla, yaşla, terle dönen çarkları kırmıyorsanız yok olmanız, var olmanızdan evladır yemin ediyorum. Öyle bir oyun tertip etmişler, öyle bir tezgâh kurmuşlar ki çık çıkabilirsen içinden. Hissettikçe kahroluyorsunuz, kalbiniz, aklınız, vicdanınız ağlıyor. Ya yeni bir İstiklal Savaş'ı verilecek ya da ebediyen sürünmeye devam edilecek. Başka yolu kesinlikle yok. Ama bu savaşta güç ve mülk mutlak anlamda bu toprakların asıl evlatlarının hâkimiyetine geçecek. Yaşadığımızı ve kazandığımızı sandığımız savaşların akabinde, bu milletin üzerinde ki erk ve bu milletin mülkü nasıl dönmelerin, bu millete, bu dine, bu ümmete, bu devlete ve vatana yabancı olanların eline geçtiyse, yeni bir savaşta tam tersi olmalıdır ve işte hakiki kurtuluş savaşı budur. Bir devrim batıp, bir devrin başladığı koca İstanbul’u bir baştan bir başa, aklederek, derinden temaşa ederek gezin, dolaşın ulaşacağınız son karar bu olacaktır. Bu ülke ve bu millet baştan zincirlenmiş diyeceksiniz. Bir yaşayanlara bakınız, bir de sessizce yaşam nedir acaba diye soranlara bakınız, ne dediğimizi anlayacaksınız!

 

Bu ülkede gariplerin ölümü bugün böyle olmuyor gözüm, dünde böyle olmuş. Böyle olmayaydı dünlerde, bugünler de böyle olur muydu? Kodamanlar servet peşinde koşmuşlar daima, garipler ölmüşler, şehit olacaksın öl denmiş! Ha gerçek başkadır ama gerçeğin kahpece suiistimal edilmesi başkadır. Bu olay suiistimal edilmiş. Evet, din, devlet, vatan, millet uğruna göğsünde büyük bir iman taşıyarak vuruşuyor ve ölüyorsan elbette şehitsindir. Ama şehadet sadece gariplere münhasır mıdır? Ölmek ve şehit olmak gariplerin ama onların kurtardığı vatan üzerinde devran sürmek pezevenk kompradorların hakkı mıdır? Bu dilemma ne zaman son bulacaktır ve kimdir bu amansız ve kadim tezgâhı paramparça edecek olan? Peşinden koşturduğunuz ideolojileriniz, sahip olduğunuz servetleriniz bu oyunu bozmuyorsa, bu millete huzur ve mutluluk vaat etmiyorsa, paradokslara son vermiyorsa yerin dibine batsın! Korkarak yaşıyorsanız, servet ve masa peşindeyseniz, köpek gibi yaşamaya devam edin. Şeyhlerinizi de, önderciklerinizi de, tanrıcıklarınızı da alın ve defolun bu topraklardan. Gebermeniz yaşamanızdan daha soyluca ve asilcedir, eğer hiçbir haksızlığı, zulmü, sömürüyü görmeden yaşıyorsanız, kadim oyunu oynamaya ve oynatmaya devam ediyorsanız.

Tarih: 19.08.2015 Okunma: 624

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?