ORTADOĞU BATAKLIK DEĞİLDİR...

Özgür DENİZ - 22.11.2014

İslam Ümmeti bir ormansa, Türk Milleti o ormanda ki bir ağaç mesabesindedir. Ama ağaçlar içinde de ulu bir çınardır. İslam Ümmeti bir okyanussa, Türk Milleti o okyanusta bir adadır ama adaların da en büyüğüdür ve son adadır. Şeytanların koynuna girseniz de, şeytanlara ruhunuzu satsanız da bu hakikati asla değiştiremeyecek, şeytan tarafından asla sevilmeyeceksiniz. Ne diyordu bu toprakların ve milletin soylu evladı ve hakiki aydınlarından olan Cemil Meriç üstat; ‘’kalmasın tek taşı yıkın camileri, kalmasın tek sayfası yakın Kur’an’ları ama bilin ki; ne yaparsanız yapınız değişmeyecek bir hakikat vardır; Batı’nın gözünde Osmanlısınız: Osmanlı yani İslam. Karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın.’’  İlk evvelde bilinmesi iktiza eden derin hakikat budur. Bu düşünce, çoğu düşüncenin de açıklığa kavuşmasına nedendir haddizatında. Ne ümmetsiz millet, ne de milletsiz ümmet düşünülemez. İkisi birbiri içindir. Milletler ümmeti var eder, ümmet ise milletleri tümler. Büyük bazda İslam Ümmeti, küçük bazda Türk Milleti, İslam Dini, Türkiye ve Ortadoğu dünden bugüne, devasa boyutta, tahmini imkânsız derinlikte ve sonu kestirilemez kadar netameli kavgaların muhatabı olmuştur.  Ne Ortadoğu şeytansız kalmıştır ne de şeytan Ortadoğu’yu terk etmeyi bilmiştir. Burada Ortadoğu’yu maddi kuvvet, Türkiye’yi de akıl ve ordu kuvveti olarak telakki ettiğiniz zaman yaşananları daha net şekilde müşahede ve ihsas edebilirsiniz.  

Şeytan ve dostları, İslam Ümmetine, Türk Milletinin yeniden önderlik yapmasından o kadar korkuyorlar ki, bunu engellemek adına ellerinden geleni yapıyorlar. Türk Milletinin önder olduğunu ve Ortadoğu’nun zengin hazinelerini kardeşleriyle birlikte, buraya İslam Ümmeti şemsiyesi altına giren tüm Müslüman milletleri dâhil ediyorum,  idare ettiklerini ve birbirilerinin terakkileri için kullandıklarını düşünsenize bir Allah, vatan, namus aşkına, neler olmazdı ki? Ama melun şeytan ve kahpe dostları buna bir türlü müsaade etmiyorlar. Şerefsizim küresel şeytani düzen yerle yeksan olurdu. Tarih, yeniden, Türk’ün ve İslam’ın tarihi olurdu. Kavga derindir ve derin kavganın boyutlarını çok iyi görmeli, anlamalı ve bilmeliyiz. Bilakis, yanılgıların ve yalanların kurbanı olmaktan kurtulamayız.  Kardeşlerimizin toprakları mütemadiyen demokrasi kılıfı altında işgal edilmiş ve bu işgallerle kaynakları yağmalanmıştır. Kardeşlerin, birbirlerine düşman olması için ne gerekiyorsa yapılmıştır. Bu düşmanlığın altında yatan asıl sebep, Türk Milletinin, Ortadoğu’ya sokulmak istenmemesidir. Ya da kendiniz düşününüz bakalım nereye varacaksınız? Ortadoğu’yu demokrasi kılıfıyla işgal etmenin gerçek nedeni nedir? Türk Milleti, niçin o topraklardan uzak tutulmak isteniyor? Kardeşler niçin birbirleriyle düşman kılınmak isteniyor, kardeşlerin düşmanlığından asıl nemalananlar kimlerdir ve kazançları nedir bundan? Türk Milletinin, niçin kardeşleriyle değilde, hem kendine hem de kardeşlerine düşman olan şeytanilerle birlikte hareket etmesi isteniyor?  Türk Milletini, tarih sayfalarından çıkarınız, geriye cücelerin sokak dövüşlerinden başka hiçbir şey kalmayacaktır.  İşte tüm bu nedenlere binaen küçük ölçekte Türkiye, büyük ölçekte Ortadoğu biteviye namussuz ajanların at koşturdukları meydanlar olmuştur. 

Bu kadim topraklar, şeytanın kâbusu olmuştur daima.  Bu topraklar, bu yüzden, kendi sahiplerine bırakılmayacak kadar önemlidir. Bu topraklarda at koşturanlar münhasıran düşman ajanları olmamışlardır. Bu topraklarda yaşayan ama bu topraklarla herhangi organik bir bağı bulunmayan, yerli görünen ama yabancı düşler gören, kompradorlar, yazılı kâğıt paçavraları, aydın maskeli hainler hatta politik düzenbazlar da düşman lehine at koşturmuşlardır. Bu toprakların asıl sahiplerine karşı kavga vermişler, şeytani efendilerine ise sadakatten şaşmamışlardır.  Şeytaniler bu topraklara bir kere girmişler ve daha da çıkmayı bilmemişlerdir. Çıktılarsa bile geriye şeytanlaştırdıklarını bırakmışlardır. Bu namuslu millette kendi çehresine bürünen şeytanları kendine dost sanmış, kendinden bilmiş ve düşmanlarını asla tanıyamamış, bu topraklardan da çıkaramamıştır.  Türkiye ve Ortadoğu’nun benzeşen mukadderatlarıdır bu. Bu toprakların (Türkiye-Ortadoğu) kadim, kök ve ulvi değerleri, içlerinde ki şeytanlarca tahrif ve tahrip edilmiştir.  Yani ilk evvelde kültür yönleriyle dönüştürülmüşlerdir. Düşmanın tefessüh etmiş kültürüyle temiz gövdeleri dağlanan bir milletin düşünce olarakta düşmanların saflarında yer alması şaşırılacak bir şey değildir. İslam Ümmetini oluşturan milletler kimliklerine, dinlerine yabancılaştırılmışlardır. Böyle olunca da bu milletler kendilerinden görünen ama kendilerinden olmayan namussuzların yüzlerinde ki maskeyi görememişlerdir.

Ortadoğu daima bir bataklık olarak lanse edilmiştir. Bu şeytani bir oyundur. Oysa güneşin doğduğu topraklardır Ortadoğu toprakları. Ama o güneş hazmedilememektedir. Ve insanlık güneşin doğduğu topraklar olarak değil, bir bataklık olarak görsün istenilmektedir. Bu toprakların çocukları bir an önce daldıkları ağır uykudan uyanmalıdırlar.  İçteki düşmanların maskelerini yırtıp atmalıdırlar. Bu millete indirilen darbeleri ve bu darbelerle çalınan yüce hazinleri fark etmelidirler. Bu topraklarda ahlaksızlık yayılmak istenmektedir. Bu topraklar çatışmaların alanı olarak gösterilmek istenmektedir. Bu topraklar üzerinde yaşayan milletler barbar olarak lanse edilmek istenmektedir. Bu kirli, kanlı ve kahpe oyuna nokta konulmalıdır. Bahusus bu ülkede niçin münhasıran ahlakı çökertmek ve nesilleri yozlaştırmak adına bir kanal kurulmuştur ve o kanal niçin malum birine satılmıştır özellikle? Olaylara asla kaba ve kalın bakmamalıyız sevgili dostlarım! Gönlümüz şenleniyor diye düşünebiliriz ama o gönülden uçan kuşlar nelerdir hiç düşünüyor muyuz? Bu necip milletin ruh coğrafyası talan edilmek, siniruçları tahrip edilmek ve bu milletin çocukları tüketimin nesnesi kılınmak isteniyor. Kimliksiz ve dinsiz bir nesil isteniyor. Çünkü bu iki asli değer varoldukça bu millet varolmaya devam edecektir. Kimliksiz ve dinsiz kalan bir nesil, şeytanilerin ve onların maşalığına soyunan kompradorların, politikacıların, aydın maskeli, hainlerin, namussuz ve haysiyetsiz medyanın kucağına kolayca düşecektir. Bu kadim toprakların nesilleri, daima bu yerli maskeli yabancı hainlerin tezgâhlarıyla mahvedilmişlerdir. Politik düzenbazlar, kalantor itler, aydın maskeli ajanlar, sürü psikolojisiyle yaşayan ama dindar olduğunu sanan gurup yapılanmaları bir olmuşlar ve bu nesli İslam Dininden ve Türk Kimliğinde uzaklaştırmak istemişlerdir.  Bu nesli Hıristiyanlığa yakın İslam’a uzak tutmak istemişlerdir.

Kadim topraklar, özellikle, küresel oyun kurucu olan İngiliz gâvurunun hedefi olmuştur. Bu topraklara yönelik tezgâhlar daima bu şeytanın düşüncesinin ürünü olmuştur. Melun şeytanı bile bir hançer gibi bu toprakların bağrına saplayan şeytan budur. Şeytanlar kardeştirler ve kalleştirler. Hilal’in karşısında Salip, Hakkın karşısında küfür daima birdir, bir olmuştur, bademada bir olacaktır. Bu topraklarda hedef olmaktan asla kurtulamayacaktır.  Ta ki bu toprakların çocukları uyanana ve özlerine dönene dek. Şeytaniler, bu kadim toprakları sömürebilmek, bu kadim toprakların çocuklarına boyun eğdirebilmek için de içeride hain bulmakta hiçbir zaman zorlanmayacaklardır. Bu kadim toprakların necip çocuklarının dilleri sökülmüş, mabetleri yıkılmış, kitapları yakılmış, kardeşlikleri bozulmuş, kaynakları yağmalanmış, namusları talan edilmiştir. Bu topraklar savaş merkezi olarak seçilmiş, kandan bir türlü arınamamış ve bu şekilde de bataklık olarak lanse edilmiştir. Asıl hedef Hilal’dir, İslam’dır, Türk’tür.  Türk İslam’ın kılıcı, İslam Türk’ün şerefidir. Türk düştü mü İslam düşer, İslam düştü mü Türk düşer, biter, yok olur gider. Türkiye ve Ortadoğu’da ki her diriliş ve direniş hamlesi şeytanilerce ve içeri deki maşalarınca akamete uğratılmıştır. Şeytaniler hiçbir maşasını boşu boşuna beslemez. Günü geldiğinde onu kullanacağı bir yer mutlaka vardır. Ki, şeytana kızmakta ahmaklıktır. Zira onun vazifesi bellidir. Sen vazifeni bilecek ve bihakkın ifa edeceksin. Sen vazifeni yapmazsan şeytana kızmak alıklık olur. Dinini ve kimliğini bilmeyen milletlerin, dostlarını ve düşmanlarını bilmeleri düşünülemez. Tabi bu meyanda tarihlerin, ecdatlarını ve kadim kültürlerini de bilmeleri mutlak koşuldur.  Mazin yoksa atin nasıl olsun? Tarih bir ışıktır, o ışık olmadan yarınlara nasıl yürüyeceksin? Kandırılmamak elimizdedir. Aklımızı kullanmak elimizdedir. Dostu da düşmanı da bilmek, tanımak elimizdedir.

Son tahlilde; Türkiye ve Ortadoğu medeniyetin mihenk taşlarındandır. Ne Türkiyesiz bir Ortadoğu ne de Ortadoğusuz bir Türkiye mümkündür. Ya bir olacaklar ve mukadderatlarını birlikte tayin edecekler ya da birlikte batacaklardır. Şeytan aradadır ve kenara atılmalıdır. İçeride ki şeytanlar da tanınmalı ve ekarte edilmelidirler. Yekpare ümmetin çocukları değerlerine dönmeli, dillerini bilmeli, ecdatlarına saygı duymalı, tarihlerini hatırlamalı, Önderlerini tanımalı, Kitaplarını okumalıdırlar. Nesiller kadim kültürleriyle tanışmalı, özlerine dönmeli, sözlerini bilmeli ve daima uyanık kalmalıdırlar. Herkes kendi kimlerini bilmeli ama İslam da birleşmelidirler. Çünkü birleştirecek yegâne yüce değer; İslam’dır. Kimlikler, bu yüce şemsiye altında toplanırlarsa devasa bir kuvvete vasıl olacaklar ve küresel şeytani düzeni yerle yeksan eyleyeceklerdir. Bilakis, parça parça köle olmaya, köle kalmaya mahkûmdurlar.

En son tahlilde; Ortadoğu bataklık değil, Güneş’in doğduğu ve Gül’ün bittiği yerdir.

 

Tarih: 22.11.2014 Okunma: 657

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?