SERT KUŞATMA...

Özgür DENİZ - 12.04.2014

Yumruk atma, fazla uzun sayılmayan zamandır gündem tayin eden bir olay oldu. Önüne gelen yumruk atmaya başladı. Kimlere yumruk atılmadı ki. Son yumruk CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na atıldı. En başta belirtelim ki, alçakça, namussuzca bir eylemdir. Bendenize göre zavallı ve cahil biri, istenilen şekilde adice bir hareket çekti. Yumruğun atılış hamlesi kadar atılış pozisyonu da önemlidir. İlginçtir, adeta dev adamlar yarılarak Sayın Başkana ulaşılıyor. Yine ilginçtir, ciddi bir kuvvetle atılıyor. Yani, adeta, arkam var diyor yumruk sahibi. Malum şahsın Meclise çok rahat girdiği görülüyor. Bu da girilecek güzergâhın önceden belirlendiğini ve o yerlerde ki görevlilerinde önceden uyarıldığını gösteriyor sanki. Ama arka planla ilgili ipucu teşkil edecek hiçbir belirti yok. Tezgâhı kuran çok iyi kurmuş şahsi kanaatimce. Ve bu tezgâh, şayet içlerinde eli olanlar olsa bile, asla MHP ve AKP tandanslı bir tezgâh değildir. Ama piyasaya sanki malum şahıs buralardan talimat alarak olayı gerçekleştirmiş gibi sunuluyor. MHP diyenler de AKP diyenlerde milleti yanıltıyorlar. Bu kesinlikle saptırmadır. Hatta daha ilerisi ihanettir. Zira milleti birbirine düşürecek olaylara neden olabilir. Bin insanın içinden bir kullanışlının çıkması son derece normaldir. Ve bin insanı aynı düzeyde kontrol etmek kabil olamaz. Tezgâh, Cumhurbaşkanlığı seçimini de kapsıyor kuvvetle muhtemel. CHP ise en sert hamlelerle kaybediliyor ya da yeniden dizayn ediliyor. CHP misyonunu ikmal etti, şimdi yeni misyon yükleniyor kendisine. Küresel lortlar ve dâhilde ki baronlar CHP yi yeniden dizayn ediyorlar. Ulusalcıların devri sona eriyor, küreselcilerin devri başlıyor, tabi başarabilirlerse. CHP, Liberalistlerin ve Diyalogcuların kıskacına alınıyor. Bunu çok önceden de izah etmiştik.  Yumruk, bir gerçektir ki, seçimi unutturdu. CHP ye kendi tabanından gelmek üzere olan tepkileri doğal olarak geri püskürttü. CHP de dizaynın nasıl başladığı malumdur. Kimbilir yumruk belkide bir acının tepkisidir. Şu an net bir şey söylemek mümkün değildir. Artık eski düzen bitmiştir. Yeni düzen nasıl olacaktır, şu an ona karar verilmektedir. Aktörler, mücadele yöntemleri ona göre belirlenmektedir. Ülkeyi daha da karıştırmak adına bu yumruğa mukabil bir yumruk gelebilir. Teennili ve müteyakkız olmak gerekir. Zira geçen seçimlerden daha kritik bir seçim geliyor. Sayın Başbakan Tayip Erdoğan’ı kesinlikle tepede görmek istemiyorlar. Bu yüzden kaotik bir ortam oluşturmak isteyebilirler. Hatta fail-i meçhuller olabilir. Ülkemizde ince bir detay var. Millete benzeyenler kazanıyorlar ama birileri ısrarla millet bize benzesin istiyorlar. Bu yüzden millete benzeyerek kazanmak istemiyorlar, farklı yollara başvuruyorlar. CHP garip bir parti, bir yumruğu varıp nereye dayandırıyor. Mücadeleleri devam edecekmiş, kimse yüreklerine korku salamazmış, daha önce nice başkanlarına aynı yöntemlerle tepki de bulunulmuş vs. vs. oysa ne alaka diyebileceğimiz türden izahatlardır bunlar. Önce bir kafanı dinle, sakinleş, tetkik ettir, tahliller yap, sonra ne söyleyeceksen söyle. Ama hayır kafa belli ya, o kafaya göre suçlu belli, amaç belli, öyleyse salla gitsin. Ama olmuyor işte. Millet yemiyor ve siz feci darbe yiyorsunuz malum zamanlarda. İşte sırf bu yüzden yiyorsunuz darbeleri. Ve sonra millete kızıyorsunuz. Bu ülkenin gerçeklerine ve millet ruhuna göre siyaset belirlemiyorsunuz. Bu ülkeye ve millete şaşı bakıyorsunuz. Bir defada suçlu biz olabilir miyiz diye düşünmüyorsunuz. Suçu ya millette ya da milletin teveccüh gösterdiği yapılarda arıyorsunuz. Bir yumruğu bile ülke ve millet gerçeklerine göre tahlil edemiyorsunuz. Gerçekleri saptırıyorsunuz, arkasının araştırılmasını istemiyorsunuz. Oysa araştırılsa kimbilir ne çıkacaktır. Hangi baron hangi hedefe yönelik böyle bir taktiğe başvurmuştur deşifre edilecektir ama buna fırsat veren kim? Belki de CHP nin yeniden yapılanmasına yol açmak için atılan bir yumruktu kimbilir. Acı bir gerçektir ki; çok müptezel bir politikamız var. Ne medeniyet var, ne ideal var, ne anlayış var ne de bir değer barındırıyor. Politikacılar bilmem ne, politika da bilmem ne yuvası sanki. Yağmacı, talancı, ahlaksız, adaletsiz, imansız, vatansız, milliyetsiz, devletsiz bir politikanın kurbanlarıyız maalesef. Adeta hırs cehennemini andırıyor politik arena. Herkes bencil, çıkar düşkünü, hedonist, şarlatan. Yazıklar olsun, insanın içi acıyor. Şuna bakın, bir sefil bir yumruk atıyor, koca devlet naçar kalıyor adeta. Oysa yapılması gereken, o yumruğu kim attırdıysa bulmak ve milletin huzurunda kuduz it gibi gebertmektir. Ama olmuyor. Bir yumrukla siyaset belirleniyor, istikbal tayin ediliyor. Bu ülkeye, bu millete, bu devlete bu yakışmıyor. Kitap sahibi, kültür sahibi, devlet geleneği olan ve dünyayı yönetmiş bir milletiz oysa.

 

EKSTRA

 

BİR:

 

Kimin ‘’sözcü’’sü?

Kime ‘’karşı’’?

Kimin ‘’hürriyet’’i?

Kimin ‘’milliyet’’i?

Kimin ‘’cumhuriyet’’i?

Kimin ‘’posta’’sı?

Kimin ‘’vatan’’ı?

Ve ‘’zaman’’ kimin lehine işliyor?

 

Bunları çözümlemeden ve millete gerçekleri olanca çıplaklığı ile izah etmeden bu ülke, bu millet, bu devlet bir milim ilerleyemez. Kim ne derse desin. Yalanlarla yaşayarak istikbalimizi mahvettik ve mahvetmeye devam ediyoruz. Gençliğimizi bugüne kadar zehirledik ve zehirlemeye devam ediyoruz. Tüm değerlerimizi çürüttük ve çürütmeye devam ediyoruz.

 

İKİ:

 

Sayın İlker Başbuğ Paşa demiş ki; ‘’Bizim de hatalarımız, çelişkili tutumlarımız vardı. Mesela şehidimiz olduğu vakit gidiyoruz, şehidimizin başı örtülü annesinin elini öpüyoruz, ona anne diyoruz, sarılıyoruz, acısını yürekten paylaşıyoruz. Ama o anneler yemin törenine geldiklerinde başları örtülü diye içeri almıyoruz. İşte bu bizim çelişkimiz ve hatamızdı.’’ Peki, biz ne söyledik yıllarca? Aynı feci hatayı dile getirdik ama birileri bizi yanlış anladılar ve şiddetle tenkit ettiler. Bu sekter tipler şimdi ne diyecekler gerçekten merak ediyorum. Zira eylemi yapan kişi kendi söylüyor bu sözleri. Demek yanılan biz değilmişiz. Ki zaten de öyleydi ama öylesine söylüyoruz bunu. Gerçeğe gözlerini kapatan bakarkörlermiş yanılanlar. İşte hep bakarkör olduğumuz için kaybettik. Hataları söylediğimiz için Necip Türk Ordusuna muhalifmişiz gibi itham ve takdim edildik. Necip Türk Ordusunu bu zavallı bakış bu hale getirdi işte. Necip Türk Ordusuna kötülük yapanlar bizler değildik, onlardı. Bu minvalde ki bakışlar politik olarakta vurdu. Ama idrak edemedik bir türlü. Çünkü kafalarımız donuktu. Bakışlarımız sığdı. İdraklerimiz mefluçtu. Orduya serserice tapınış, onu tenkit edilemez bir mevkiye yükseltiyordu ve böylece rahat bir şekilde ordu zımnen yıpratılıyordu. Resmi tarihin felç ettiği beyinlere ne deseniz boş ne yazık ki. Ama zaman acımıyor, yok ederek öğretiyor. Kendi kafasıyla düşünmeyenler, yalanlarla yaşamaya ve yenik düşmeye mahkûmdurlar.

 

ÜÇ:

 

Siyonizm ve köpekliğini yapan Firavunlar, Müslümanları katletmeye devam ediyorlar. Ama sözde Müslüman, özde Siyonizm maşası olanlardan tık yok. Her şeye karışanlar, her şeye konuşanlar her ne hikmetse bu mevzuda ne karışıyorlar ne de konuşuyorlar. Sanki Siyonist mühür vurmuş ağızlarına. Batı derseniz onlara sözüm yok. Çünkü hayvanlar sözden anlamazlar. Hayvanların tıynetinde zayıf düşeni parçalamak vardır. Onların tek gayesi karınlarını doyurmak ve hayatta kalmaktır. Batının hayvanlar âleminden farkı yoktur. Kahrolsun Siyonistler ve köpekleri Firavunlar. Zalimler için yaşasın cehennem! Kardeşlerimizin yanındayız ve dualarımız onlar içindir. Genelde İslam Âlemi, özelde Türklük Âlemi davamızın temelini teşkil eder. Çünkü Kızıl Elmamız olan İlay-ı Kelimetullah tüm ruy-i zemini kapsar.

 

DÖRT:

 

Fahişeler, namuslu insanları da fahişe sanırlar. Gerçek fahişeler, dört duvar arasında yaşamaya mahkûm olanlar değil, ülke sathını o ev sanan fahişelerdir. Ama bunlar toplum nezdinde hanfendidirler ya da beyefendidirler. Diğerleri ise namussuzdurlar. Oysa asıl namussuz, ahlaksız, aşağılık, iğrenç birer fahişe olan bunlardır. Toplum bu derin hakikati idrak etmelidir. İdrak etmedikçe bataklıkta sürünecektir.  

 

Milletin umumunu temsil mevkiinde bulunan ve adaleti en süt düzeyde gerçekleştirmekle mükellef olan malum yapı mutlaka lağvedilmelidir. Yeniden bir yapılanmaya gidilmelidir. Bir milletin hukuku o milletin aleyhine işliyorsa o hukuk milli değildir. Bir milletin hukukunu tanımayanlara özgürlük bahşetmek, o milletin hukukunu temsil ettiğini sandığımız yapıların haddine değildir. Üstelik o hukuk tanımazlar aynı zamanda ahlak, haysiyet, onur tanımaz olanlarsa hiç değildir. Herkes kendi mevkiinde kendi vazifesini yapmalıdır. Hırslarının mahkûmu olanlar bulundukları mevkileri terk etmelidirler. Politik arena ile hukuk arenası karıştırılmaktadır. Her şey kendi zemininde yapılmalıdır. Hukuk politikaya alet edilirse işler şirazesinden çıkar efendi.

 

1 MAYIS gününe dikkat edilmelidir. Ya geçen yıl ki ya da ondan önce ki 1 MAYIS günü ile ilgili şöyle demiştik galiba; bu 1MAYIS, gelecek 1 MAYIS için bir prova olabilir. Şimdi çok güzel geçer ki, her zaman böyle geçer sanılsın. Ve artık umursanmasın, bir gevşeklik hâsıl olsun. Böylece tam dalgınlık anında ağır bir darbe vurulsun. Hem de vurulması çok mühim olan bir zamanda. Öyleyse bu 1MAYIS gününde sonsuz müteyakkız ve teennili olmak şarttır. En ince detay düşünülmelidir ve sıkı bir tedbir alınmalıdır. Evet, herkes istediği gibi özgürce kutlasın ama hiçbir kimse de haince hamleler yapmaya yeltenemesin. İşte olay budur.

 

Sayın Başbakan’ın yerinde bendeniz olsam asla Cumhurbaşkanlığına aday olmam. Belki yersizdir, belki yanlış bir düşüncedir ama sanki Sayın Başbakanın Cumhurbaşkanı olması isteniyormuş gibime geliyor. Adeta tahrik ediliyor. İstenmiyormuş gibi yapılıyor ama isteniyor sanki. Yukarıda söylediklerimde düşüncemdir, bu da düşüncemdir. Çelişki var gibi ama yoktur. Ne garip bir milletiz be; ne yapsak kendimize çalışmıyoruz sanki.

 

Bir önce ki yazımızda ifade etmiştik. Politikacılar milletin cahilliğine dua etsinler yoksa millet hepsini bir kaşık suda boğardı diye. Aynı şey cemaat yapıları içinde geçerlidir. Bahusus Siyonizme çalışan kapkaranlık yapı için daha çok geçerlidir. Bu milleti elbirliği ile cahilleştirdiler, aydınlanması için hiçbir şey yapmadılar, şimdi de sömürüyorlar.

 

BEŞ:

 

Politik gariplikler;

 

Birisi bir şey yaparım dediği zaman millet inanıyor da, diğerleri bir şey yaparız dedikleri zaman millet niye inanmıyor? Oysa millet aynı millet. Sorgulanması gereken bir durumdur.

 

Aynı şekilde birileri bir öncekilerin sayelerinde milletten bir şeyler alıyorlar. Yani asıllar olmasa kendileri bir şey alamayacaklar. Ama diğeri kendi varlığı sayesinde milletten bir şey alıyor. Kendisi olmasa kendi kadrosu bir şey alamayacak. Sorgulanması gereken bir durumdur.

Tarih: 12.04.2014 Okunma: 679

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?