GERÇEK VAR OLUNCA YALAN YOK OLUR...

Özgür DENİZ - 05.04.2014

Sevgili ülkemde emsalsiz bir seçim oldu. Mübalağa yapmak istemem ama gerçekten de böyleydi. Bu hakikat asla inkâr edilemez. Çünkü hepimiz bizatihi şahidiz duruma. Zira mubah görülmeyen yol kalmadı zafer yolunda. Adeta savaş hali vardı. Silahın kurşunsuz olan her türü sonuna kadar kullanıldı. Savaşın ön çekeni de kapkaranlık olan sekter yapıydı. Bu uğurda harcamadığı ve çiğnemediği değer kalmadı.  Kazanma hırsı gözleri kör etti. Karanlık yapının işbirliği etmediği odak kalmadı. Ta ki, öz varlığa düşman yabancı güçlere kadar. Ama sonuç mutlak hüsrandan başka şey olmadı. Karanlık yapının üç kuruşluk gücü olduğunu söylemiştik, seçimden bir gün önce ve sonuç malum. Kendine hayrı olmayanın, başkasına hayrı olmasının imkânı yoktu. Saf bir gerçektir ki, emsalsiz seçim de, hem emsalsiz hezimet hem de emsalsiz zafer yaşandı. Kimsenin eğip bükmesine lüzum yok. Zafer kuşkuya mahal bırakmayacak şekilde AKP nin oldu. Aynı düşünmek zorunda değilsin ama doğruları kabul etmek zorundasın. Hakikati ikrar, yanlışları inkâr değildir. Aklımızı asıl şurada kullanacağız; söylenilen yanlışlara rağmen bu patlama nasıl oldu? Bunu bilmek istemezseniz, her seçimde çakılmaya mahkûmsunuz demektir. Bilakis kabul etmediğin doğru seni öyle bir çarpar ki feleğini şaşarsın. Artık ne söylenirse hikâyedir. Zira tıraş bitti kesilen saç herkesin önüne döküldü. Millet berberliğini yapmakla mükelleftir, gerisi tıraş olanı ilgilendirir. Milletin ellerine kendini teslim etmek zorundasın ve bunu asla unutmamalısın. Şaibe aramak cehaletin ve alıklığın alametidir. Yenilmeyi bilmeyen asla yenemez. Seni rakibin yenmez, seni yenen millettir beyim. Millete yenil, rakibinin şaibeli iş yaptığını söyle. Buna kargalar bile güler.

 

Millete koyun dediler, millet, tabir caizse oydu. Millete koyun, cahil, dilenci diyerek kendinizi kurtaramaz ve bir yere varamazsınız. Bence milletten daha koyun, cahil ve dilencisiniz. Haddizatında bunun da bir sebebi var, şöyle ki; millete yabancılaşanlar daima milleti suçlamışlardır. Ki en son örneğine karanlık yapının sözcüsü gibi konuşan ve üç kuruşluk beyni olmayan bir zavallı kadın da şahit olduk. Açıkça milletin kahir ekseriyetine cahil dedi. İşte bunun nedeni, millete yabancılaşmaktır. Bunlarda nihayetinde millete yabancılaşmışlardır. Görecek gözleriniz, idrak edecek beyniniz, hissedecek vicdanınız, işitecek kulağınız yok sadece. Şöyleymiş, böyleymiş, bilmem neymiş geçin kardeşim bunları. Millet yemiyor. Artık gerçekleri görmek zorundasınız. Derin milleti tanıyacak ve anlayacaksınız, başka yolu yok bunun. Derin millet kim midir? Bu toprakların esas çocuklarıdır, yani dinine, vatanına, milletine, devletine saf duygularla, hesapsız, umarsız, çıkarsız bağlı olanlardır. Belki bilgileri azdır ama hissiyatları olabildiğince kesiftir, gönülleri olabildiğince engindir ve temizdir. Toprak damlarda yaşarlar ama asla vatanlarına ihanet etmezler. Oğullarını vatan için can vermeye tereddütsüz gönderirler. Devletlerine sadakatle bağlıdırlar. Azla yetinirler, çoğa ulaşmak için ihanete bulaşmazlar. Dinlerinde cahildirler belki ama dinlerine laf kondurtmazlar. Derin milleti tanıdığınız kadar derin illetleri de tanıyacaksınız. Derin millete yaklaşırken, millet olduğunu sanan illetlerden uzaklaşacaksınız. Zira sizleri tüketen o illetlerdir. O illetler kimlerdir, siz onları çok iyi tanıyorsunuz. O illetler bu milletin boğazına çöken ve bu milletin kaynaklarını yağmalayan kodaman şerefsizlerdir. Bu milletin namusunu siyonizme peşkeş çekmek isteyenlerdir. Türklüğü ve İslam’ı kirletenlerdir. Onlar şatolarda, boğaz kıyılarında yaşarlar. Ormanları talan edip mülklerine geçirirler. Viskilerin en pahalısını içerler. Bir sakal tıraşı için günübirlik Paris’e uçarlar. Hülasa; maddiyatları hep maneviyatları hiç olanlardır. Özün özü hayvan gibi yaşayanlardır.  

 

Bu saf gerçekleri söylemek, AKP yi hesapsız, duldasız savunmak ya da sahiplenmek anlamına mı gelir? Bunu söyleyen muhakkak maldır. Biz gerçekleri haykırıyoruz. Hep haykırdık ama dinlemediniz. Gerçi dinlemeyi de öğreneceksiniz, zamanla. Zamanla yıkamazsınız ama zamanla öğreneceksiniz dinlemeyi. Öğrenmeyenin, dinlemeyenin, anlamayanın kaderi sürünmektir bundan böyle bu topraklarda. Olayı sosyolojik boyutuyla tetkik etmeyen ilelebet şaşıracaktır. Makarnayla, parayla, kömürle oy alındığını sanan ahmaktır. Önce tarihe bakacaksın kardeşim. Geçmişini bilmeyen asla geleceğin mimarı olamaz. Ayrıca bu milletin yekûnunun makarnaya, kömüre, paraya oy sattığını ifade etmek, bu millete derin saygısızlıktır ve Müslüman Türk evladı olan böyle bir sefilliğe yeltenmez. Şöyle bir soru sorayım; eğer makarnayla, pirinçle, kömürle, parayla oy alınabiliyorsa şayet, hezimet yaşayanlar tüm servetlerini gözlerini karartıp ortaya dökseler, oy alabilirler mi? Derinlemesine tefekkür edip namusluca konuşalım. Alamazlar, asla alamazlar. Zira milletin oy verme sebebi bellidir. Tarihte gizlidir. Ama cahiller bunu fark edemezler ve hep aynı yerde sayarlar. Derin milleti tanımayanlar bu milleti hiçbir zaman anlayamayacaklardır. Eğer gerçekten parayla, makarnayla, kömürle oy alabileceklerini bilseler vallahi tüm servetlerini ortaya dökerler ama alamayacaklarını çok iyi biliyorlar. Amma velâkin bu şekilde oy alınıyor diyerek cahilleri aldatıyorlar. Ayrıca partilerinin de oldukları yerde saymalarına neden oluyorlar. Buna inananların kaç gram akılları olduğunu gerçekten merak ediyorum. Çünkü milletin kahir ekseriyeti bu şekilde oy vermez, vermiyor. Milletin öz varlığına muhalif olmaktan oy alamıyoruz demiyorlar da, millet oyunu satıyor diyorlar ama sürekli batıyorlar. Evet, vardır kuşkusuz bu şekilde oy veren gariban insanlar ama onlar hadi olsun yüzde bir, peki bu oran neyi değiştirir ki? Hadi yüzde beş olsun, ne değişir bununla? Hiçbir şey. Gerçekler acıdır canım benim.

 

Ayrıca bir de şu cahillik olayı var malum. Kati ve keskin şekilde diyorum ki; milletin cahilliğine yatıp kalkıp dua edin. Vallahi, billahi, tallahi dua edin. Şöyle ki; bu millet eğer cahil olmasaydı, vallahi canına okuyanların canına okurdu. Bu millet eğer cahil olmayaydı, bu topraklarda nasıl bir devrim olurdu ve o devrimle kimler yok olurdu tahmini bile acı verir. Eğer bu millet cahil olmayaydı, bu topraklarda terör filizlenir miydi? Siyonizm köpekleri havlayacak meydan bulabilirler miydi? Türk’ün öz varlığına düşman olanlar sığınacak delik aramazlar mıydı? İslam dinini tahrif ve tahrip etmek böyle kolay olur muydu? Kur’an, duvarları süsleyen bir kitap olarak mı kalırdı? Bence oturun oturduğunuz yerde ve dua edin bu milletin cahilliğine, hem de tümünüz. Tümünüzün köküne kibrit çalardı bu millet cahil olmayaydı, AKP de dâhildir buna. Ki işin garibi de, bu milleti cahil bırakanlar, bu millete cahil diyenlerdir. Düşünsenize, bu millet tarihini ve dinini öyle bir bilinçle biliyor olsaydı ve öyle bir ilimle donanmış olsaydı, ne olurdu o zaman, Allah aşkına söyleyin yüreğiniz yetiyorsa. Evet, söyledikleriniz doğrudur. Şöyle ki; kusura kalmayın ama aldığınız tüm oylar cehaletin oylarıdır. Bu millet öz varlığına düşman olanlara niçin oy verir? Dinini ve Türklüğünü kirletenlerin peşinden niçin gider? Hep cahilliğinden. Hülasa; boş konuşuyorsunuz ve boş olanları aldatıyorsunuz. Ama bizleri asla aldatamazsınız. Sen, ilkelerini çiğne, tabanına bugüne kadar düşman olarak gösterdiklerini dost olarak sun, toplumun sessizce haykıran vicdanına kulaklarını tıka, başkalarının yanlışlarını sayacağım derken kendini unut, her türlü değerin pervasızca çiğnenmesine göz yum, yaptıklarından nedamet duyma ve avdet etme, çalıyorlar derken kendin masum olma sonrada konuş, peki kim inanır sana? Hem toplum ideal bazda cahil, reel bazda sizden bin kat daha akıllı. Ki, ideal bazda siz halktan da cahilsiniz. Bu detayı da fark etmek icap eder. Çünkü halk az buçuk dinini bilir, tarihini hatırlar ama sizlerde o da yoktur. Kimse ya görmüyor ya da susuyor ama milleti cahillikle itham edenler var ya kendileri kapkara cahillerdir. Milletti anlayamamalarının sebebi de budur.

 

Bir de şu dini kullanma olayı var. Bu da yalan. Şahsım adına kimsenin dini falan kullanarak oy aldığını da sanmıyorum. Alsa bile bu da çok az bir orana tekabül eder. Millet herkesin dinle olan bağını, mesafesini az buçuk biliyor o kadar. Evet, millet yanlışları da görüyor, ahlaksızlıkları da görüyor, görmüyor değil ama derin gerçekleri de biliyor. Hayır, şayet dini kullanma ile bir şeyler elde edilecek olsaydı, kapkaranlık yapılanmanın ömrü dini kullanmakla geçti. Peki, geldiği durum nedir? Son durumda, halkın yüzde kaçı itibar etmiştir bunlara? Ki dini birileri de arada bir açıkça kullandı, peki ne elde etti? Koskoca bir hiç. Demek ki dini kullanmak bir şey ifade etmiyor. Ya da millet inanmıyor. Veyahut onların dine bulaşmaları millete inandırıcı gelmiyor. İlla bir sebebi var yani anlayın işte. Yani kullanmakla olmuyor bu işler beyim. Başka yerlerde bir şeyler olacak. Ama oralarda olsaydı da bir zamanlar bir şeylerin olmaması gerekirdi. Bir şeyler olduysa da bu millet unutmuyor işte ve sır da orada gizli. Bu sırrı çözmek demek, bu milleti anlamaya başlamak demektir. Anlamakta önemli değildir bir yerde, yaşamadıktan sonra gerçeği. Bilakis, kömürmüş, cahillikmiş, din kullanma imiş hepsi kargaların bile güleceği ucuz birer masaldan ibarettir. Millet değil siz adam olacaksınız. Olmazsanız şayet, millet döve döve adam edecek sizi. Birileri bu milleti ne kadar da cahil bıraksa da, Allah bu milletin gönlüne bir güzellik koymuş ve o güzellikle bu millet sağlam yolu bulmuş. Allah bu milletle beraberdir. Bunu alıklar, kütükler, özde cahiller hiçbir zaman idrak edemezler. Gönül gözden daha iyi görür. İşte bu milletin gönlü temizdir. Millet kendine acımayanları çok iyi tanıyor. Bu yüzden onlar milleti para yağmuruna da tutsalar, millet onlara asla acımayacaktır. Kendine acımayanlarla bir olanlara da asla acımıyor. Derin millet unutmaz ve affetmez! Unutması ve affetmesi için senin adam olduğuna muhakkak inanması gerekir. Bu da senin yaşamından anlaşılır ve zaman ister.

 

Son tahlilde; gerçek var olunca yalanlar yok olmaya mahkûmdur. Ki öyle de oluyor. Aldatma muayyen bir zaman dilimini kapsıyor. Hayır yani, söylenenleri bir yana koyun, ortaya çıkanları bir yana. Netice nedir? Dürüstçe konuşalım, bir taraf için ne söylendiyse hepsi boş çıktı. Diğer tarafsa beklediğinin üzerinde bir karşılık buldu. Erkekçe hareket edelim. Şu yazıda hakikatten başka şey yok. Hiçbir kimseyi savunmak adına konuşmuyorum. Eğer yalan diyorsanız delillerinizi sunmalısınız. Gerçekler acıdır. Bilen biliyor, kabullenen kabulleniyor. Kendi dünyasında kabullenipte, milletin karşısında kabullenmeyenlerde çaresizlikten kıvranıyorlar. Millet düzelmeyecek bebeğim, sen düzeleceksin. Millet senin önünde değil, sen milletin önünde diz çökeceksin. Çünkü eninde sonunda onun kucağına gideceksin. Senin istikbalini onun aklı, vicdanı ve eli tayin edecek. O akla, o vicdana, o ele ihanet ettin mi bittin demektir.

 

 

EKSTRA

 

BİR: Sayın Başbakanı millet güldürdü, kendileri de bu milleti güldürmelidirler artık. Tarihe, Türklüğe, İslam’a ihanet edilmemelidir. İhanet edene acınmamalıdır. Kur’an’ın ruhuna münafi hareket olmamalıdır. Önderin(sav) kutlu izi takip edilmelidir. Ezilmişlerin, sömürülmüşlerin, gariplerin, horlanmışların, yetimlerin hakkı aranmalıdır ve korunmalıdır. Pislikler temizlenmelidir. Yepyeni ve taptaze bir ruh kuşanılmalıdır. Bu yapılabilir, zor değil. Ahlaksızlık ve adaletsizlik yapan mahlûklar safra gibi boşaltılmalıdır. Millet çaresiz diye, o çaresizlik ahlaksızca kullanılmamalıdır. Seni sen yapan milletse, o millete ihanet etmek alçaklıktır? Allah daima milletle beraberdir. Allah her şeyi biliyor ve görüyor. Emin olun öyle bir vurur ki son nefesinize kadar iflah olamazsınız. Bu yüzden millete ihanet Allah’ı gücendirir. Lütfen artık gerçekten değişsin bir şeyler. Ama aşırı hayalcilikle de bir şeyleri tehlikeye atmayalım. Dini bağlamda, tarihi bağlamda, kültürel bağlamda hareket etmeli, yolunuzu çizmelisiniz. Her şeyi o kadar dengeli yapmalısınız ki, her şey yerinde ve sağlam olmalıdır.

 

İKİ: Metin poz veren erlere, Soylu izlenim verenlere, Egemen olduğunu sanıp pislik akıtanlara, Kurtulmuş görüntüsü verenlere, Babacan tavırlar sergilediği sanılanlara asla ve kata inanmayınız. Kadronuzu öyle bir oluşturunuz ki; hem kimliklerinin hem de dinlerinin bilincinde olanlar olsun. Bu iki kadim ve kök değerlerden taviz verenlerden olmasın. Vatana, millete, devlete, dine, ahlaka ve adalete ihanet edenler olmasın. Egemen olanları başından beri tehlikeli gördüm ve uyardım ve nihayet netice malumdur. Artık bu millet Egemenleri bundan gayrı sindirmeyecektir. Direnmemelisiniz Sayın Başbakanım. Bundan sonra Egemen olmaya meftun tipleri iyi tanıyacak, tetkik edecek, intihap edeceksiniz ki bir daha başınıza bela olmasınlar. Bunlar Beyazların içiniz deki Truva Atlarıdırlar. Türklüğün onurunu, İslam’ın izzetini yere düşürenlere ve kirletenlere millet dur dedi, size de geçin dedi. Bu imkânı heba etmeyiniz. Bu milletin emanetine ihanet etmeyiniz. Bu milleti yükseltiniz, yüceltiniz ki, bir daha kendisini kıskaca alıp yıllar yılı ezip geçen ve Siyonizmin içimizde ki maşası olan Beyazların eline düşmesin.

 

ÜÇ: Karanlık Yapının hamlelerine, takiyelerine katiyen aldanmayın. Hem millet küfreder, hem de onlar size asla dost olmazlar, olamazlar. Zira onları yönetenler buna asla müsaade etmezler. Onlar gülümseyen görüntü verirler ama arka planda her türlü işi çevirirler. Malum biri bir yazı yazdı biliyoruz. Karanlık yapıyı ortaya döküverdi ve gerçek çehresini gösterdi. Beyninin çapı belli olan biri de güya cevap verdi ama saçmalıklarla, sahteliklerle, riyakârlıklarla dolu. Şimdi karanlık yapının görünmeyen tarafını deşifre eden şahıs karanlık yapı kaybettiği için böyle bir yazı yazma gereği duydu. Şayet istedikleri olaydı böyle bir yazı da olmayacaktı. O yazı bu sefer hükümet için döşenecekti. Oysa söyledikleri şeyler zaten söylenmiş şeylerdi. Ama kabul etmediler, haklı olduklarını iddia ettiler. Peki, ne oldu da birden bire yamuldu malum şahıs? Hani seçimden önce vuruyordu, haklıyız diyordu. Burada dehşetli bir mürailik vardır. Zira seçimden önce haksız olduğunu biliyorsun ama galip çıkacağını düşündüğünden gerçeği söyleyemiyorsun. Fakat millet yamultunca haksızdık diyorsun. Buranın derinliklerinde güce taparlık durumu vardır. Güçten yana dur zayıfa vur. Ki bunların tüm hayatları budur haddizatında. Oysa ulvi hizmet peşinde olanlar mürai olamazlar, millete yalan söyleyemezler. Önder (sav) ne diyordu; ‘’kâfirlik riyakârlıktan yetmiş kat daha tehlikelidir.’’ İnanmayın diyoruz ama olmuyor. Kardeşim İslam’a, Türk’e, Müslüman’a, Ümmete hizmet diye bir şey yok ortada. Yalan bunlar. İman kurtarmak ha! Yalanla iman kurtarıldığı nerede görülmüş Allah aşkına? İşte bu yüzden kaybediyorlar. Dürüst değiller, samimi değiller, ahlaki değiller, adil değiller, istikametleri yok, durdukları yer belli değil. Zannımca bunlar kimi kurtaracaklarını bilmiyorlar. Kendileri batakta ama insanları batakta sanıyorlar. Önce kendilerini kurtarmalılar, sonra sıra diğer insanlara ve imansız dediklerine gelsin. Birileri yazıyor, birileri kızıyor ve bozuyor, hükümette kızanların sahici olduklarını sanıp yazana destek çıkacak ve onun lafına bakacak, böylece hapı yutacak. Bu bir oyundur, cehaletleri paçalarından akıyor ama milleti cahil sanıyorlar zavallılar.

 

DÖRT: Karanlık yapının tepesi taktik ve stratejik gereği ülkeye dönebilir. Millet nezdinde itibar kazanmak ve millete daha yakın olmak için. Ayrıca içeriden yıkmak daha kolay olur. Bu yüzden tüm devlet birimleri teyakkuzda olmalıdır. Ve asla içeri de alınmamalı, sorguya da çekilmemelidir. Ülkeye döndürülür, içeri aldırılır ki millet nezdinde haksızlığa uğramış pozisyonuna düşürülsün ve millet hükümete tepkide bulunsun. Bunu planladıklarına adım gibi eminim. Zira bu son taktikleri ve şansları. Bunu düşünen de kendileri değil. Bunları da yönetenler, yönlendirenler. İçeri alınır, iç ve dış basında fırtınalar kopartılır ve her şey toz duman edilir. Hükümet bu tuzağa asla ve kata düşmemelidir. PKK ile de işbirliği kurdukları dillendiriliyor. Asla yalandır diyemem. Doğru mudur değil midir onu da derin milletin vicdanına bırakırım. Ama milletim de şüphesiz ki gerçeğin ne olduğunu mutlaka biliyor. Geri adım atabileceklerini düşünenler feci yanılgı içerisindedirler. Kesinlikle atmayacaklar. İlk hedefleri Sayın Başbakan’dır, ikinci hedefleri de hükümeti alaşağı ederek kendilerinin daha etkin oldukları bir yapı dizayn etmektir. Çünkü bunlar kendi iradeleri ile hareket etmemektedirler. Küresel bir plan çerçevesinde verilmiş görevi ifa etmektedirler.

 

BEŞ: Milletin tokadına en çok bir durumda sevindim. Emin Çölaşan, Yılmaz Özdil, Bekir Coşkun, Cengiz Çandar, Şahin Alpay, Hasan Cemal vb. tiplere halk Osmanlı Tokadını öyle bir gömdü ki feleklerini şaşırttı. Halka tepeden bakan, halkı aşağılayan, halkı sürekli horlayan, cahil diye tezyif eden her kim olursa olsun halk acımıyor. Basıyor Osmanlı Tokadını. Siz devrinizi doldurdunuz koçum. Artık sizi takan yok. Sizi sizden olanlar bile takmıyor ki, bu necip milletin necip evlatları taksınlar. Artık çekilin köşenize dinlenin. Ya da gidin kahveye tavlanızı oynayın. Sizin aklınıza da, fikrinize de bu milletin ihtiyacı yok. Siz bu millet nezdinde bir hiçsiniz. Kendinizi bir şey sanıyorsunuz ama milleti tanımıyorsunuz. Bu milleti size itibar edecek kadar çapsız bir millet mi sanıyorsunuz. Bu milletin derinliğine erişemezsiniz siz. Çapınız kifayet etmez. Milletin beyni okyanusa, sizin ki damla bile değildir. Zira yazdıklarınızdan görüyoruz çapınızı. Size sadece acıyorum. Çağının gerisinde olan insanlar benim indimde zavallıdırlar. Yaşlı insanlar hep hoş konuşurlar, eğlendirirler, güldürürler, bazen duygusallığa boğarlar ama anlattıkları şeyler hep eskilerde kalmıştır. Ama anlarsınız onları. Bir de mazisine ihanet eden SP liderinin durumuna ve liderine ihanet eden BBP liderinin durumuna çok sevindim desem yeridir. Dün kendi liderlerine ihanet edenlerin adeta kucaklarına girdiler. İnsanda biraz ilke olur değil mi? Bir şeyde duygusallığa boğdu beni; mazlum, masum, mustazaf Müslümanların sevinçleri garip duygulara itti beni. Bayrağımızı taşımaları, ülkemize sevgi gösterisinde bulunmaları gerçekten onur vericiydi. Sahte ya da gerçek, orasını asla bilemeyiz. Ama onur verici bir şey olduğu muhakkaktır.

Tarih: 05.04.2014 Okunma: 629

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?