OLAYLARI VE OLGULARI OKUMAK...

Özgür DENİZ - 04.03.2014

AKP gidecek Malum Yapı bitecek diye elbette el ovuşturanlar bulunmaktadır. Haddizatında, Malum Yapı zaten bitikti de şimdi temelli bitiriyorlar. Zira tayin edilmiş sınırı aştı. Küresel bazdaki efendilerinin verdikleri vazifeyi layığı ile yaptı. Hülasa miadı doldu. Çünkü bundan gayrı yapacağı çok büyük bir iş yok şahsi kanaatimce. Ki artık millet nezdinde ki itibarı da, tabi vardıysa, sıfırlanmış durumdadır ve millet nezdinde itibarı olmayanı küresel efendiler de pek kaale almazlar. Niçin kodamanların saflarına iltihak et-tir-ildiğini ya da kodamanların bunlarla birlikte hareket et-tir-ildiğini düşünün bakalım ne göreceksiniz? Bakınız bu saflaşma asla rastgele oluşmuş bir şey değildir, derin bir arkaplanı vardır. Birtakım medya bir zaman sonra el değiştirirse hiç şaşırmayın, bir zamanlar olduğu gibi. Belki o zamanlar olduğu gibi yok edilmeyle olmaz ama tavsiyeyle olur yani zımnen senin miadın doldu, bırak artık arkadaş denir. Zira onları var eden, onlara sahip oldukları gücü bahşeden, zamanında bir şekilde el değişimini gerçekleştiren efendileri istedikleri zaman verdiklerini geri de alabilirler. Yani Malum Yapı ile birlikte birtakım Medyanın hatta bir takım kodamanın da miadı dolmuş olabilir. Zengin listesi niye değişti acaba? Bu neyin işaretidir ya da üstü kapalı bir mesaj mıdır bir yerlere? İleri ki zamanlarda muhtemel sarsıntılar olursa şaşırmayın. Kimsenin de gıkı da çıkamaz.

 

Millet, hiç, kim olduklarını çok iyi bildiği kodamanlarla birlikte yürüyenlere güvenir mi? Ya da bir anda yıllarca düşman bildiklerinin ve yok etmek için her yolu denediklerinin saflarına iltihak eden kodamanların temiz niyet taşıdıklarına inanır mı? Adam bir taşla iki kuş vuruyor görüyor musunuz? Kodamanlarla dost ederek ve bunu da açık ederek bu tarafın itibarını muhafazakâr kitle nezdinde beş paralık ediyor; Malum Yapı ile herkesin gözü önünde ittifak kurduruyor ve çağdaş kitle diye bildiğimiz insanlar nezdinde de malum sermaye-medya kodamanlarının itibarlarını beş paralık ediyor yani hepsini bir anda bitiriyor. Kimbilir belki yeni prensleri hazırdır küresel efendilerin.  Haddizatında, Malum Yapı zaten gönüllerde hiçbir zaman yoktu. Sadece rant peşinde olanların tekkesiydi. Tıpkı partiler gibi bir yapısı vardı. Gözleriniz varsa bunu mutlaka görmüşsünüzdür. Kodamanlar malı kotarır, garibanlar ise gece-gündüz koştururlardı. Partiler de öyle değil mi? Gariban gençlik canla başla çalışır ama işini gören, koltuğu kapan kodamanlardır. Şimdi tam anlamıyla üst düzey rantçı baronların denizi olmaya başladı Malum Yapı. Malum Yapının kodamanları hiçbir zaman bu toprakların çocuklarının yanında olmadı, durmadı, ideallerini benimsemedi, her darbede vardılar ama asla görünmediler. Çünkü bir zaman gelecek çok büyük bir vazife ifa edeceklerdi. Her darbe bunların işine yaradı, bunları zımnen besledi, büyüttü, güçlendirdi. Bu söylediklerim komplo değildir, gerçeğin ta kendisidir.

 

Bu toprakların çocuklarının ideallerini benimseyenler, her ne olursa olsun bu toprakların çocuklarının ideallerine göbekten düşman olan kodamanlarla müttefik olabilirler mi? Bunu meşru kılacak, haklı gösterecek bir argüman bulmak kabil-i mümkün mü? Bu hiçbir şartta kabul edilemeyecek bir şeydir. Boynuna urgan geçirip boğsalar yine yapamazsınız, eğer bu toprakların ruhuna bağlıysanız. Vallahi de olmaz, billahi de olmaz, tallahi de olmaz. Zira varlıklarını bugüne kadar İslam’ı ve Türklüğü yok etmeye hasredenlerle ittifak asla olamaz ve olursa da bağışlanamaz. Zira böyle bir şey İslam’ı kirletmektir. Çünkü İslam hiçbir ahval ve şeraitte lanet Kapitalizmle uyuşmaz, uzlaşmaz. Nasıl olur? Şöyle olur; onların nereye çalıştıkları zaten belli, sizde oraya çalışıyorsanız, ki çalışıyorsunuz, işte o zaman müttefik olmak zorunda kalırsınız. Efendiler isterlerse oldururlar ve oldurdular da. Zira onlar için başka çare kalmamıştır ve oyun artık açık onanmak zorundadır, oyuncular açık olsa da önemli değildir. Bilakis hayali bile imkânsız bir şeydir bu yani İslam ile Kapitalizm’in dost olması. Birkaç Anadolu çocuğu da kutsallık kılıfı ile aldatılıyordu ve hedefe giden yolda birer araç olarak kullanılıyorlardı. Çünkü Malum Yapının tüm ipleri Siyonistlerin elindeydi ta başından beri.

 

AKP ise belli bir zaman sonra kesin olarak hedefe kondu. Zira rotasını şaştı. Çünkü birileri kendilerinin istedikleri rotada gitmesini istiyordu ama istenen olmadı gözlemlediğimiz kadarıyla. Rota şaşınca plan değişti ve AKP hedefe oturtuldu. Ya da böyle olsun istiyoruz. Bilakis felaketin boyutlarını tahmin bile edemeyiz. Allah korusun. Âmin. Millet olarak ne hazin ki ferasetsiz ve basiretsiziz sanki. Stratejiden ve taktikten anlamıyoruz. Yıllar önce söylemiştim, bu ülkenin sağcıları Komünizmi bilmedikçe aptalca hareket etmeye ve hep mağlup olmaya mahkûmdurlar diye. Çünkü adamların tüm tarihleri eylemlerle, savaşlarla geçmiş ve halen de aynı şekilde devam etmektedirler. Zira adamlar dünya için vardırlar ve her hareketleri dünyaya ayarlıdır. Bu yüzden de dünya nimetlerine nasıl ulaşacaklarını çok iyi bilmektedirler. Adamlar stratejinin ve taktik hamlelerin uzmanlarıdırlar kardeşim. Öyleyse saf olmayacaksınız, her an uyanık, her an tetikte olacak bir sonraki hamleyi mutlaka göreceksiniz önceden. Ve asla unutmayacaksınız, düşmanınızı tanımayı, onun silahının ne olduğunu ve o silahı nasıl kullandığını. Bilakis kaybetmek kaderinizdir. Öyle de oluyor zahir. Oysa bizim de Kitabımız var ve düşmanların kim olduklarını, nasıl yaklaştıklarını, ne şekilde vuracaklarını açıklayan ama o Kitaba kulak veren kim?

 

 Çok sığ düşünüyoruz ne yazık ki millet olarak. Çıkar odaklı baktığımız zaman büyük resmi göremiyoruz. Küçük hesaplarımızın peşinde koşturuyoruz. Ağaca göz dikiyoruz ama ormanı görmüyoruz. Hesabı yapan, tuzağı kuran çok ince düşünerek yapmış, kurmuş. Ama en iyi tuzak kuran da şüphesiz ki Allah’tır. İki tarafı da temelli bitirmeye azmetmiş planı yapanlar, tuzağı kuranlar. Ama onların suçu yok bana göre. Suç berikilerin. Düşmanı suçlamak alıklık, ahmaklık ve aptallıktır. Zira düşman dost olsaydı zaten yaptığını yapmazdı. Düşman olduğu içinde elbette gereğini yapacaktır. Bu doğal olandır. Sen de behemehâl oyuna gelmeyecek, ilânihaye uyanık kalacaksın. Salak olmayacaksın arkadaş. Büyük ideallerin adamı küçük hesaplar peşinde koşmaz. Bir kere dava adamı, ideal adamı asla rant için kirli ilişkilere girmez. Ki zaten hak dava batıl yolla kazanılamaz. Tıpkı haram servetle helal işin yapılamayacağı gibi. Yetim malını yiyeni sezdiği an o iti kulağından tutar ve def eder ya da toprağa gömer üzerine beton döker dürüst adam. Ve yine dürüst adam asla parti gözüyle olaylara bakmaz, ülke nazarından bakar. Çünkü partin kaybederse yenisini kurabilirsin ama ülken giderse yeni bir ülke kuramazsın. Bilinmelidir ki; medeniyet kul hakkı yiyenlerle inşa edilemez. Bir lider, kul hakkı yiyen elemanı varsa onu tespit etmelidir ve o pezenevge kan kusturmalı, tüm mülkünü müsadere etmelidir. Senin bir Önderin var ve bir Kitaba sahipsin sen arkadaş. İşlediğin tüm suçların oraya hamledileceğini bilmeyecek kadar alık olamazsın.

 

AKP adına söylersek; eğer bir medeniyet projen varsa, ki yoksa zaten yaşama, bu kadar kirlenmeye ya da kendini kirliymiş gibi göstermeye, algılatmaya değmezdi arkadaş. Evet, bir tuzak olduğu kesin ama sende o tuzağa asla düşmemelisin. Evet, yolsuzluk bahane ama yine de yolsuz işlere bulaşmamalısın. Malum Yapı adına söylersek; eğer Önderin ismini dünyaya yaymaksa idealin, politik hesaplar yapıp kendini rezil rüsva etmeye değmezdi. Kirli ittifaklar içine girmeye değmezdi, kendi ülkene ve milletine ihanet etmeye değmezdi. AKP için söylersek; git adam gibi işini yap kardeşim. Medeniyet hamleleri yap, tüm ümmeti kuşatan büyük atılımları gerçekleştir. Medeniyetin temellerini sağlam at. Siyasi hamlelerini öyle bir yap ki, millet; işte bu desin. Adalet için çalış, ahlakı egemen kıl temiz ruhlara. Ve artık bundan böyle bağrında tek bir pislik bırakma, hepsini def et ve bir daha tevessül edeni de yaşatma. Çünkü onlar yaşarsa sen asla yaşayamazsın. Zira bir çürük tüm sağlamları çürütür, eğer atılmazsa. Malum Yapı için söylersek; git adam gibi işini yap kardeşim. Artık şeffaf ol, özüne dön, kardeşlerine dön ve toprağına dön ve bağlan. Nesli eğit, aydınlat, ahlaklı olarak yetiştirmeye çalış. Yeniden inşa edilmeye çalışılan medeniyetin mimarlarını yetiştir. Siyonizme dost olacak değil düşman olacak ama düşmanlığını bir bilinç ve şuur temeline oturtacak nesiller yetiştir. İnşa edilecek medeniyeti layığı ile temsil edecek ahlaklı ve adaletli nesiller yetiştir. Hak dava batıl yollarla savunulamaz. Haram ile hayat kurulamaz. Zalimleşerek zalimlerden hesap sorulamaz. Adın niçin sınav hırsızlığına çıkıyor? Niçin diğer Müslüman gurupları ayırıyorsun? Haktan, hukuktan niye sapıyorsun? Niçin şantajcılık, montajcılık gibi kirli işlere tevessül ediyorsun? İnsanları dinleyerek mi Önderin ismini dünyaya duyuracaksınız? Dün dövenlerle, sövenlerle bugün ilginç ittifaklar içine girmeniz çok garip değil mi? Kodamanlarla ne alışverişi yapmaktasınız? Böyle mi duyuracaksınız Önderin ismini dünyaya? Bilakis Önderin ismini kirletiyorsunuz. Allah’a, Öndere, Kitaba ve Müminlere karşı apaçık ihanet içindesiniz.

 

Müslümanlar böyle mi olmalıydı? Böyle mi yeni bir dünya kuracaksınız? Hayır, gerçekten anlamıyorum. Hizmet diyorsun, İslam’ı yaymak diyorsun, Önderin ismini dünyaya duyurmak diyorsun ama beri yandan her türlü herzeyi yiyorsun. Müslüman’a yakışmayacak tavırlar içine giriyorsun. Allah rızası diyorsun ama Allah rızası için yaptığın zerre iş yok. Yaptığın her iş Allah rızasına münafi. Zira kulun razı olmadığından Allah’ta razı olmaz. Çünkü pak vicdanlar Allah’ın razı olduğu şeyleri mutlaka fark ederler. Hatta Allah rızası diyerek yola çıkman bile insanı iğrendiriyor yaptıklarınızı görünce. Oysa Müslüman şeffaf olur, gizli kapaklı iş çevirmez, düşmanlarla yürümez, ideallerine ihanet etmez, çıkarı için devleti gözden çıkarmaz. Devlet yapısını sarsacak hamleler yapmaz. Devletin kurumlarını işgal etmeye çalışmaz. Ülkesini ve milletini kâfirlere şikâyet etmez. Müslüman elinden, dilinden kimseye zarar gelmeyendir. Müslüman güvenilir olmalıdır. Ama alengirli iş çevirenlere, düşmanla işbirliği yapanlara nasıl güveneceğiz? Hele Siyonistlerle aynı minvalde görünenlere nasıl güven duyabiliriz? İslam’ı kapitalizmle bağdaştıranlara, ideallerini kapitalistlere peşkeş çekenlere nasıl güvenelim, inanalım?

 

Sevgili dostlarım! Müslümanlığa ve Türklüğe çok sinsi bir tuzak kuruluyor sanki. AKP ve Malum Yapı safça hareket ediyorlar. Gerçi Malum Yapı nasıl, niçin ve kim için var olduğunu ve hareket ettiğini çok iyi biliyor haddizatında ama AKP tarifsiz bir saflık içinde sanki. Ya da kendine güveniyor ve milletin teveccüh göstereceğine inanıyor. Şimdi yapılanlara bakalım bir. Nefret Yasası kimin işine yarayacak? Bir defa buradan Müslümanlar feci şekilde kıskaca alınacaklar gibime geliyor. Ya da birisi bana anlatmalıdır bu yasanın özünü, işlevini. Tamamen Müslüman kesimin aleyhine bir durum var sanki burada. Allah korusun istenmeyen bir durumda neler olmaz ki. HSYK yasası değişti. Bu herhangi olumsuz bir durumda kimin işine yarar? AKP hakkında ki düşünülen bazı taktikleri göz önüne getirerek bakıyorum buna. Tuzağı kuranların işine yarar tabi ki. Adamlar geldiği zaman istedikleri gibi değişiklik yapma imkânına kavuşmuş olurlar. Yine MİT yasası malumumuz. Burada nasıl bir akılla hareket ediliyor aklım almıyor. Resmen MİT herşeye hâkim duruma getiriliyor. Ki haddizatında bu normaldir ve şikâyette etmiyoruz ama Allah korusun yarınlarda Müslümanlar Allah diyemez hale gelebilirler. Eğer bunu yapıyorsan yapacağın başka şeylerde olmalıdır, bilakis ötesi felakettir. Eğitimde yapılan değişiklikleri hayretle izliyoruz. Diğerlerinde geçerli olan şey aynı şekilde burada da geçerlidir. İstenilen şeyler burada da yapılabilir. Zira kanundur ve uygulandığı zaman kimse gıkını çıkaramaz. Hatta İslami kesimin şikâyete bile hakkı olamaz, çünkü bir nevi kendileri bu durumu istemektedirler. Bence çok iyi düşünerek, derinlemesine düşünerek yapmak gerekiyor yapılan her şeyi. Artısı, eksisi, getirisi, götürüsü çok teferruatlı olarak tetkik ve tahlil edilmelidir.  

 

Ayrıca Türkiye de Suriye benzeri bir durum yaratmak istiyorlar muhtemelen. Tabi önce Ukrayna gibi olsun itiyorlardır eminim. Ondan sonra Suriye benzeri bir yapılanmayı hayal ediyor olabiliriler. Zira İslam tandanslı olanları birbirilerine kırdırdıklarına bakılırsa tehlikeli bir senaryoyla karşı karşıyayız demektir. Çünkü bu kavgadan güçlü olarak çıkan olmayacaktır. İki yaralı olacaktır. Birinin zaten bağlı olduğu yer vardır. Birde yaralı olması tam istenilen şeydir. Diğeri de yaralı halde fazla ayakta kalamayacaktır. Öyleyse ikisinin zayıflığını fırsat bilenler akıl almaz bir yapılanmayı hâkim kılmak istiyor olabilirler. Yani Türkiye de varsaydıkları Sünni hâkimiyeti kırmak ve yok etmek. Yerine de Suriye’de ki gibi bir yapıyı oturtmak. Ah garip ve masum milletim ah. Bir de olayların görünmeyen taraflarına bakmayı başarabilseniz. Malum Yapı esirdi, ama gücü olan bir esirdi yani kullanışlı bir esirdi, şimdi de yok ediliyor aptalca hareketleri yüzünden. İçeride ki MOSSAD ve CIA ajanlarının oyununa geldi mutlaka. Çünkü Malum Yapı acı ama gerçektir, Küresel İstihbarat Örgütlerinin kıskacındadır ve bu yapıda etkin olanlar bu örgütlerle eşgüdümlü çalışanlardır. Oysa durduğu yerde durabilirdi ve yapması gereken şeyi yapabilirdi. Politika yapmak Malum Yapının işi değildi. Şimdi ise politikanın tam göbeğinde. Her şeyi talan ediyor ahmakça. AKP de zayıflatılıyor iyice ve milletin gönlünden düşürülüyor git gide. Peki, bu tür şeyler de kim kazanır Allah aşkına? Malum Yapının kaybedeceği muhakkak. AKP nin ise zaman için kaybedeceği hesap ediliyor. Böylece meydan kime kalacak? AKP ve Cemaat içinde ki ajanların efendilerine kalacak. Onlarda istedikleri gibi dizayn edecekler her şeyi. Ve yazık olacak ülkeye, millete, dine, devlete ve her şeye. Ahmaklık başa bela. Akıl ne işe yarar ki? Niye, ‘’hiç akletmiyor musunuz’’ dendi ki?

 

Süleymaniye`de Bayram Sabahı

Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye`de
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan.
Gecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir,
Duyulan gökte kanat, yerde ayak sesleridir.
Bir geliş var!.. Ne mübârek, ne garîb âlem bu!..
Hava boydan boya binlerce hayâletle dolu...
Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir;
O seferlerle açılmış nice yerlerdendir.
Bu sükûnette karıştıkça karanlıkla ışık
Yürüyor, durmadan, insan ve hayâlet karışık;
Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor, birbiri ardınca, ilâhî yapıya.
Tanrının mâbedi her bir tarafından doluyor,
Bu saatlerde Süleymâniye târih oluyor.

Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı
Adamış sevdiği Allah`ına bir böyle yapı.
En güzel mâbedi olsun diye en son dînin
Budur öz şekli hayâl ettiği mîmârînin.
Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul`un ufkunda bu kudsî tepeyi;
Taşımış harcını gâzîleri, serdârıyle,
Taşı yenmiş nice bin işçisi, mîmâriyle.
Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne,
Uhrevî bir kapı açmış buradan gökyüzüne,
Taa ki geçsin ezelî rahmete ruh orduları..
Bir neferdir, bu zafer mâbedinin mîmârı.

Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;
Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rüyâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim.
Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını;
Büyük Allah`ı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses;
Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi,
Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!

Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri
Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr`i
Ne kadar saf idi sîmâsı bu mü`min neferin!
Kimdi? Bânisi mi, mîmârı mı ulvî eserin?
Taa Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu
Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu,
Yüzü dünyâda yiğit yüzlerinin en güzeli,
Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli;
Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz
Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz;
Vatanın hem yaşayan vârisi hem sâhibi o,
Görünür halka bu günlerde teselli gibi o,
Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde,
Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.

Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri,
Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri.
Gökte top sesleri var, belli, derinden derine;
Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine.
Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?
Üsküdar`dan mı? Hisar`dan mı? Kavaklar`dan mı?
Bursa`dan, Konya`dan, İzmir`den, uzaktan uzağa,
Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa;
Şimdi her merhaleden, taa Bâyezîd`den, Van`dan,
Aynı top sesleri birbir geliyor her yandan.
Ne kadar duygulu, engin ve mübârek bu seher!
Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer,
Dinliyor hepsi büyük hâtırâlar rüzgârını,
Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını.

Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor?
Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor:
Kosova`dan, Niğbolu`dan, Varna`dan, İstanbul`dan..
Anıyor her biri bir vak`ayı heybetle bu an;
Belgrad`dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar`dan mı?
Son hudutlarda yücelmiş sıra dağlardan mı?

Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!..
Adalar`dan mı? Tunus`dan m, Cezayir`den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi
Yeni doğmus aya baktıkları yerden geliyor;
O mübârek gemiler hangi seherden geliyor?

Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine.
Çok şükür Allaha, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşayanlarla beraber bulunan ervâhı.

Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.

Yahya Kemal Beyatlı

 

Gönlüm diyor ki; keşke ÜLKÜCÜLER gönülleri fethetseydi, ardından İstanbul’u fethetseydi, ardından tüm Türkiye’yi fethetseydi ve nihayet Türkiye’yle birlikte tüm Türk illerini fethetseydi. Tüm Ümmet-i Muhammed arasında sarsılmaz, yıkılmaz muhkem bir köprü kursaydı. Türk-İslam İmparatorluğunun temellerini atacak kudrette olsaydı. Ama olmadı ne hazin ki. Yapılamadı, başarılamadı. Kirli, ucuz ve küçük hesaplar bizi mahvetti. İdeallerimizi esir aldı dünyevi arzularımız. Bencilliğin buzlu sularında donduk kaldık. Yukarı da ki şiiri çok iyi ve derinden okuyun lütfen. İstanbul’da ki bir şahesere atfen yazılmış bir şiirdir. Yaptıranın da, yapanın da temiz ve pak ruhları şad olsun. Yüce Allah onlardan sonsuz rahmetini, mağfiretini eksik etmesin. Âmin. Ama bizim de bir vazifemiz vardır o temiz ruhlara karşı. Bu şiiri özünde ki duyguyu yakalayarak okumalısınız ve mutlaka üzerinde tefekkür etmelisiniz. Böyle bir İstanbul, teslim olmayanlara teslim edilebilir mi düşünmelisiniz? O şehrin de ruhu vardır. o da acı çeker. Kendisini kendisi yapanlara ihanet edilirse ruhu muazzep olur o şehrin. O şehir çok canlıdır, öyle canlıdır ki binlerce canlı yatmaktadır bağrında. Teslim olanlardan biri alamıyorsa diğeri almalıdır. Ben alamıyorum o da alamasın anlayışı iğrenç bir anlayıştır ve hainliktir. Özü, sözü, yüzü temiz olan bunu asla yapamaz, asla böyle düşünemez. Çocuğunu kime emanet edebilirsin? İstanbul, Müslüman Türk Milletinin masum çocuğudur. Harap edilmiş, kirletilmek istenen çocuğu. İstanbul her ne olursa olsun teslim olanlara teslim edilebilir ancak. Teslim olmayanlara teslim edilemez. Bu millet teslim olmuş bir millettir. Bu millete teslim olmayanlara bu millet emanet teslim edemez asla. Bilakis o emanet birgün mutlaka hesap sorar sahibinden.

 

Yüce Rabbim, dininin kılıcı olmuş bu milleti azaba, gazaba, hezimete uğratmasın hiçbir zaman inşaallah. Bu milletin içinden hainler türetmesin inşaallah. Bu milleti düşmanlarının insafına bırakmasın inşaallah. Bu ülkeyi zamanı gelince asıl sahiplerine tevdi eylesin inşaallah. Bu milleti mezellete ve meskenete mahkûm eylemesin inşaallah. Bu milleti dininde koparmak isteyenlere fırsat vermesin inşaallah. Bu milletin dinini tahrip ve tahrif etmek isteyenlerin tuzaklarını başlarına geçirsin inşaallah.

 

Şeytan sizi Allah ile aldatmasın.

Hiç akletmiyor musunuz?

Hak ile batıl kesin olarak ayrılmıştır. Bilerek Hakkı batıl ile karıştırmayın.

Allah katında tek din İslam’dır.

Sizin için din olarak İslam’ı seçtim.

Tarih: 04.03.2014 Okunma: 590

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?