HÜRRİYET ÜZERİNE...

Özgür DENİZ - 23.02.2014

Hürriyet nedir? İmkânlar dairesinde, kimseye zarar vermeden ve kimseden zarar görmeden yaşayabilmektir. Haddizatında bu mudur, bundan da çok emin değilim. Karar veremiyorum. Misal; toplum içerisinde bir mekânda oturmuş konuşuyorsunuz, muhtelif düşüncelerden insanlar var, iktidardan ve muhalefetten insanlar, özgürce konuşmak istiyorsunuz ama yapamıyorsunuz. Çünkü garip duygular, düşünceler esir alıyor sizi. Kimse tenkitten hoşlanmaz, herkes övülmek ister. İnsan cahildir, zalimdir, bencildir. Oysa konuşmanızdan hiç kimseye bir zarar gelmez ama zarar görmeniz çok muhtemel. Bu yüzden içinizdekileri hürce dökemiyorsunuz. Ta ki yazarken bile her şeyi yazamıyorsunuz. Burada bir hürriyet sorunu var, demek ki hürriyet diye bir şey sadece hayal ve avuntu diyorsunuz o zaman. Bu elinizde olan bir şeyde değil, irade dışı bir şeydir. İnsan varsa hürriyet yalandır. İnsanlar benzerlerinin hürriyetlerini yok ederek var olurlar çünkü. Mutlak hürriyet diye bir şey var mıdır? Yoktur ve olamazda. Yaşamıyorsanız eyvallah. İnsan nefsi olsun ister ama olmaz, olamaz. Hürriyet kader gibi bir şeydir. Çözümlemesi çok zordur. Din nasıl akıllılar ve insanlar için geçerliyse ters orantılı olarak mutlak hürriyette akılsızlar ve hayvanlar için geçerlidir. Daha ötesi ölüler içindir. Akılsızlar için din yoktur ama mutlak hürriyet vardır. Akıllılar içinse din vardır ama mutlak hürriyet yoktur. Yeni doğan çocuk mutlak hürdür, çünkü aklı yoktur. Hayvanlar mutlak hürdürler, çünkü akılsızdırlar. Yetişkin insan hür değildir, çünkü aklını kullanmayı öğrenmiştir ve bir toplum içinde yaşadığının bilincine ermiştir. Buradan şöyle bir sonuca da ulaşabiliriz sanki; bir kişi din sahibi ise şayet hürriyet sahibi değildir. Hürriyetin anlamı da buradadır zira. İnsan ya hayvan gibi yaşar ya da insan gibi. Hayvan gibi yaşarsa yaşayacağı yerde bellidir. Çünkü insanlar içerisinde yaşaması kabil değildir. İnsan gibi yaşarsa da yaşayacağı gibi yaşıyordur, sorun yoktur.

 

Bizler hep mutlak hürriyet isteriz ama mutlak hürriyetin ne olduğunu bilmeden isteriz. İstemiş oluruz. Düşünsek, isteğimizin çok anlamsız olduğunun farkına varırız ama düşünmek istemeyiz. Hürriyet haddizatında insanoğlunun içinde ki bir kuştur. Hep onuyla yaşarsınız ama onu asla yaşayamazsınız. Hayatla hürriyet birbirine zıttır. Ölümle hürriyet ise birbirini çeker. Kompleks bir durum. Paradoks. Hürriyet, haddizatında, olması durumunda güzel bir şeydir. İstediğimiz düzeyde olmasa da hiç olmazsa birazcık hissedebileceğimiz düzeyde olması şüphesiz güzel olurdu. İstediğimiz düzeyde hürriyet ağır bedeller ister. Bedelini ödeyebilen alır onu. Bir meta değildir. Parayla asla alamazsınız. Lütfu asla olmaz. Pazarlığı hiç yapılamaz. Ancak kavgasını verirsiniz. Bir kuş gibidir ya birlikte uçarsınız ya da uçar gider ve siz kalırsınız. Elle tutulmaz, gözle görülmez ama hissedilir. His kimde olur? İnsanda. İşte ancak insan hisseder hürriyetin ne olduğunu, var olup olmadığını. Yaşayan insan fark eder hürriyeti ve hürriyetin değerini. Hayatı tanımayanlar, birilerinin kuyruğunda bir sinek gibi yaşayanlar, iradelerini ve akıllarını ipoteğe vermiş olanlar, dünya nimetlerinin peşinde koşanlar hürriyeti ne fark edebilirler ne de değerini anlarlar hürriyetin. Hürriyet, akıl kadar değerli bir nimettir. Onun değerini bilmeyenler, insanlara da asla veremezler. Hür olmayanın, hürriyet vaadi mutlak saçmalıktır. Vermemesi değil, vereceğim demesi onu suçlu yapar haddizatında. Alınamayan şeyi nasıl vereceksiniz? Şarlatanlığa ve sahtekârlığa lüzum yoktur.  

 

Bazen hızlı ve ani geçişler iyidir. Geçelim öyleyse. Hürriyet ne Türk’ün oldu ne de Türk’e verdi hürriyet. Hürriyet bir barikattı. Gerçek hürriyeti yutan, tüm değerleri satan bataklıktı. Güzel görünümlü velâkin esir adalarına götüren bir attı. Hürriyetin yolları sadece siyonizme açıktı. Hürriyet sadece Siyonistler için vardı. Türk’e ise gösterilecek kadardı, yaşatılacak değil. Türkiye Türklerindi ama hürriyet değil. Çünkü hürriyet Türklerin değildi. Baban parayı basıyorsa Paris’te, Londra’da, Newyork’ta senindi. Ama sen senin gibi asla yaşayamazdın. Zira para akmadığı zaman ayakta kalamazdın. Baban için yaşarsan ve babanın her dediğini yaparsan hem kaynak kesilmezdi hem de zevkin eksilmezdi. Hürriyette bunu yaptı. Hep gerçek babası için var oldu. Yemini aldı demini sürdü. Kendinden bildin, çünkü kendinde değildin. Kendine geldiğinde de sen, sen değildin. Hep başkalarının önünde eğildin ama bunu hiçbir zaman bilmedin. Bildirenleri de dinlemedin. Artık aç gözünü gör gerçeği! Gerçek ne kimliklerdedir ne de etiketlerde. Gerçek; özde, sözde, yüzde gizlidir. Görebilmek ve anlayabilmek gerekir. Hürriyet bir çocuktur, baba değil. Sahip değildir, sahibi olandır. Sende yaşar ama başkasına çalışır. Yaşadığı yerin sana ait olduğunu haykırır durmadan ama o yeri babasına pazarlar sen farkında olmadan.

 

Son tahlilde; Hürriyet ne Türk’ün oldu ne de Türk’e verdi hürriyet. Onu besledin ama ondan asla beslenmedin. Kör gözlere, sağır vicdanlara, örtülü beyinlere diyeceğimiz tek kelime yoktur. Düşmanını bilmeyenle asla yürümeyeceksin!

 

EKSTRA:

 

BİR… İki ayaklı itler hep havlarlar. Çünkü kendilerini öyle ifade ederler. Zira başka yetenekleri yoktur. Onlar için en büyük nimet dikkate alınmaktır. Siz dikkate alıp gündem ediyorsanız ve o, bu şekilde milletin karşısında arz-ı endam ediyorsa, bu onun için en büyük lütuftur. Zira istediğini almıştır. Bilakis dikkate alınması, gündem olması kabil-i mümkün değildir. Zira dikkate alınmak, gündeme gelmek büyük başarılara ve eserlere bağlıdır. Eğer bir eseriniz ya da başarınız yoksa sağır sokaklarda yok olur gidersiniz. Dost bildikleriniz bile hatırlamaz olurlar. Hele bir de dost bildiklerinizin düşmanlarından tarafa havlamıyorsanız hepten tükenip gittiniz demektir. İtin iki ayaklısı dört ayaklısından bin kat daha tehlikelidir. Bu yüzden gerçek itlere asla sözümüz yoktur. Çünkü onların havlaması hayırlıdır. Bizim yapacağımız şey şudur; boş vereceksiniz. Dikkate almayacak, değer vermeyeceksiniz. Haberini yapmayacaksınız. Çalıyı dolanacak ve işinize bakacaksınız. Havlayıp duracaklar. Elbet yorulunca susacaklar. İt, insanı ısırır!

 

İKİ… Rüyalar da moda oldu adeta. Kitap varken rüya ile amel edilir mi? Rüya ile amel eden mutlak bir din taciridir, saf bir şarlatandır şahsi kanaatime göre. Şahsen, Müslüman kimliklilerden de korkar oldum. Dikkat lütfen, Müslüman ruhlulardan değil. İnanamıyorsun, güvenemiyorsun, anlayamıyorsun. Dehşetli bir yobazlık, bağnazlık var. Kitabın var ama başka kitaplara göre amel ediyorsun. Önderin (sav) var ama liderinin ve şeyhinin izinden gidiyorsun. Bir Allah’ın olduğunu unutuyorsun. Bu ülke asla şeyhlerin ve müritlerin ülkesi olmamalıdır. Evet, şeyhler ve müritler olabilirler ama ülke asla onların hâkimiyetinde olmamalıdır. Şeylerin ve müritlerin ülkesi demek; coni, toni ve siyon emperyalizminin ülkesi demektir. Hele esir şeyhlerin bu ülke, bu millet, bu devlet, bu din adına yapabilecekleri zerre iyi bir şey yoktur. Onların kölelikten başka sunabilecekleri bir şeyleri olamaz. Haddizatında şeyhler ve müritler ülkede yönetemezler. Zira yönetim ayrı bir yetenek ister. Bilgi, beceri, bilinç, cesaret, akıl ister. Ama onlar cahilliğin ve korkaklığın karanlığında yaşamaktadırlar.

 

ÜÇ… Son 10-15 yıllık süreçte İslam Dinini tercih edenleri takip edin bakalım ne yapıyorlar? Acaba Hıristiyanlaştırma faaliyetleri mi yürütmektedirler, İslam tahrifatçıları ve tahribatçıları ile birlikte? Zira bir şeye en büyük zarar, içeriden verilebilir. Dışarıdan yapılan müdahaleler, insanlar nezdinde şüpheli görülürler. Bu da hamlelerin heder olması demektir. Siz, son zamanlarda gelişen olaylarda, sonradan dinimize dâhil olanların parmağı olmadığını düşünüyorsanız şahsi kanaatimce yanılıyorsunuz demektir.  Zira her hamlenin bir alt yapısı mutlaka olmalıdır. Elde ki veriler harekete geçmenin uygun olduğunu söylüyorsa sessiz durmanın anlamı yoktur. Hele bir de zaten hep içeriden olduğunu sandıklarımızdan destek varsa bir dakika gecikmek bile zaman ziyanıdır. Ülkemiz, milletimiz, devletimiz ve dinimiz çok büyük tehdit ve tehlike altındadır maalesef. Bu badireyi atlatamazsak uçurumdan aşağıya yuvarlanacağız. Bizi biz yapan her şeyimizi kaybedeceğiz. Nesillerimizin hafızaları silinecek ve yeni veriler yüklenecek. Mutlak şekilde köleleştirilecekler. Emperyalizmin hadimi olacaklar. Genç kardeşlerimiz oynanan oyunu mutlaka görmelidirler. Şeytanlara ve dostlarına asla inanmamalıdırlar. Allah ile aldatılmamalıdırlar. Mürit değil birey olmalıdırlar. Şeyhlerin değil Önderin izini takip etmelidirler. Esir insanların gölgesinde değil, hür insanların yanında yaşamalıdırlar. Yaşama geçmiş hikâyelerin öncesini merak etmelidirler? Oysa bizler yaşama geçmiş hikâyelerin öncesini hiç merak etmeyiz. Ya hiç okumayız ya da meftunu oluruz ama asla sorgulamayız.

Tarih: 23.02.2014 Okunma: 599

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?