MAĞARADAN NOTLAR...

Özgür DENİZ - 22.02.2014

BİR

 

Bir insana niye topyekun karşı olursunuz? Böyle bir hareket karşı olduğunuz insanı büyütmez mi sahi? Ya da, bir insanın, niye olmayan yollarla saf dışı bırakılmasını desteklersiniz? Oysa aynı meydanda savaşıyorsanız, savaşarak yenmelisiniz. Düşmanın bile merdi kıymetlidir. Akıllı düşman, cahil dosta müreccahtır. Ki hep denenmiş ama hep kaybedilmiş yöntemleri tekrar denemek ahmaklıktan başka nedir ki? Ya da bir insana, sen çek git gurubun kalsın demenin neresinde akıl vardır? Tabir caizse bu savaşta herkesin silahı millettir. O silahı kullanmasını bilmiyorsan, kullanabileni suçlayamazsın. Zira o silahı ateşlemek için bazı şeyler gereklidir. Ateşlemeyi bilmiyorsan suçu başkasında arayamazsın. Tüm dünya bir insana karşı ittifak ediyorsa, millet bunda bir gariplik görür, o adamda da bir hikmet arar. Ve bu, o adamla savaşanların da sonu olur. Akıllı adam böyle bir taktik hata yapar mı? Böyle strateji olamaz. Böyle söylüyoruz diye bize kızıyorlar ama milletin kalbinin attığı sokaklara çıksalar gerçeği görecekler. Biz sadece bir anlatıcıyız burada. Tahrifat yapmıyoruz. Bu hayatın kanunudur. Millet, vuranı da, vurulanı da çok iyi görür. Yapanı da, yıkanı da çok iyi tanır. Evet, millet kahir ekseriyetle gerçeklere biganedir. Ama çıkarına geleni de iyi bilir. Bu yüzden mutlak cahillikle itham edemeyiz milleti. Millet bir yere gidiyorsa o gidişe bir sebep mutlaka buluyordur. Haddizatında, millet, kendisine cahil diyenlerden daha akıllıdır. Milletin cehaleti bilimsel eksenli konuşulduğu zaman bir anlam kazanır ama milleti ilgilendiren güncel olaylarda millet aklını hemen gösteriverir. Millet gidiyor diye kızmayacaksın, millet nasıl getirilir diye çareler arayacaksın. Yatarsan, yürümek isteyeni suçlayamazsın. Bir şeyi sende yapıyorsan, o şeyle karşındakini devirmeye çalışman beyhudedir. O zaman başka şeyler bulacaksın ve istenildiği gibi olacaksın. Haddizatında millet hiçbirinizi sevmiyor ama sevdiğini de zoraki seviyor. Çaresizlik, insanı, istemediği eylemlere sevk eder.

 

İKİ

 

Şunu bilmeliyiz derim naçizane; eğer gaye siyonizmin bekası ise şayet, bir diğer ifadeyle sekülerizmin idamesiyse şayet, sekülerizmin ve siyonizmin bekası ve idamesi adına kavga verenler mutlaka ittifak ederler, etmek zorundadırlar. Zira onların varlık sebebi, bu iki olgudur. Müttefikleri besleyen, büyüten, güçlendiren, gözeten sekülerizm ve siyonizmdir. Bu yüzden bazı zamanların ittifaklarına şaşırmamak icap eder. İttifak edenlerin, zor zamanlar haricinde ki zamanlarda birbirlerine muhalefet etmeleri bizleri şaşırtmamalıdır. Çünkü o zamanlarda bireysel çıkarlar ön plandadır. Ama zor zamanlarda kolektif çıkarlar ön plana çıkar. Misal; Avrupa kendi arasında elbet kavgalı olabilir ki kavgalıdır da, her birinin çıkarı diğerinin çıkarına engel teşkil ediyorsa kavga etmeleri de normaldir. Sekülerizm eşittir çıkar demektir. Ama mesele Türkiye, Türk Milleti ve İslam olduğu zaman hemen birleşmektedirler. Çünkü burada hepsinin çıkarı ön plandadır. İslam ülkelerine karşı yapılan saldırıları düşününüz lütfen. Aynı misali, basın düzleminde de verebiliriz. Her medya karşısında ki medyayla, örtükte olsa, mutlaka mücadele içindedir. Ama İslam ve Türk olgusu karşılarına çıkıverdi mi hepsi birleşiverirler, zira İslam ve Türklük hepsinin çıkarına çomak sokmaktadır. Bazı ittifaklara şaşırmamalıyız. Çünkü o ittifakların arkasında Siyonizm vardır. Müttefiklerin hepsi Siyonistlerin dostlarıdırlar. Yoksa birleşmeleri nasıl mümkün olabilirdi? Birbirlerine muhalif olmaları kesinlikle ittifak etmeyecekleri anlamına gelmez. Sular dalgalandığı zaman birleşirler, sular durulunca kendi dünyalarına dönerler.  

 

ÜÇ

 

Hizmet etmek, çok zor bir şeydir. Herkesin harcı değildir. Hele meccanense daha da zordur. Ki mana alemiyle ilgili bir hizmetse zaten meccanen olması gerekir. Hizmetin pazarlığı olmaz. Hizmet adamı, dünyevi çıkarlar için kolektif davalara darbe vuramaz. Kötülük için dilekte bulunamaz. Kötülük tohumları ekenlerle dostluk kuramaz. Onlara insanlığın ortak mülkünü peşkeş çekemez. Tüm insanlığın gözbebeğini; kirli, müptezel, pespaye, iğrenç çıkarlara alet edemez. Derin bir sabrı iktiza eder. Sorumluluk duymayı, ideal sahibi olmayı koşul kılar. Acı ve keder, hizmetin çocuklarıdırlar. Gaye hizmetse, çıkar, gönüllerden ve beyinlerden çıkar gider. Hizmet adamı, asla kodamanların kuklası olamaz. Hizmet adamı politika ile iştigal etmez. Hizmet adamı asla çıkar odaklı yaşamaz. Asıl hizmet bölgesini kesinlikle terk edemez. Terk ederse hizmet yalan olur. Birleştiricidir, ayrıştırıcı değil. Şahsi ya da gurup hesabına değil kamu hesabına çalışır. Büyümek için değil büyütmek için vardır. Öldürmek için değil diriltmek için yaşar. Millet düşmanlarının tam karşısında yer alır, yanlarında değil. Hizmet adamı hakikati şiar edinir. Hakikati tahrif ve tahrip etmez. Eğer gerçek hizmet adamı ise şayet, hiçbir kafir onun dostu değildir ve olmaz da. Gerçek hizmet adamı, patolojik bir ruh haliyle toplumun önünde arzı endam eylemez. Holdingler kurup onları yaşatmak adına değil, hakikati ortaya koymak, insanlığa duyurmak ve yaşatmak adına mücadele eder. Paraya değil, ilme önem ve değer verir. Mıymıntı değil, cesur olur. Kafirden sözünü esirgemez. Kafire karşı denge gözetmez. Zira bu züldür. Zengin karşısında eğilen dininin yarısını kaybeder diyen bizim Önderimizdir (sav). Dini yarım olan kesinlikle hizmet ehli olamaz. Hizmet adamı gerçek dinden korkmaz. Kafirlere maşalık, kuklalık, figüranlık yapmaz. Ehl-i Muhammedin rüyalarını söndüremez, umutların ı öldüremez. Hizmet adamı, yoksullar için çırpınır. Adil bir dünya idealiyle yaşar. Ahlakın tahrip edilmesine asla müsaade etmez, ahlaksızlıkla ve ahlaksızlarla amansız kavgaya tutuşur. Tüm bunların aksini yapandan hizmet adamı çıkmaz, ancak hezimet adamı çıkar. Hülasa; hizmet adamı, adam gibi adamdır.

 

DÖRT

 

Mümtaz adam demek seçkin adam demektir. Seçkin adamda belli değerlerle temayüz etmiş adamdır. Mümtaz adam, kimliksiz, kişiliksiz, karaktersiz olamaz. Vaatlerle yaşamaz ve çığırtkanlık yapmaz. Kursağında kalan ukdeler üzerinden düşmanlık inşa edemez. Hakikati örtmek için değil, hakikatin üzerinde ki örtüyü kaldırmak için vardır. Dünya nimetlerinin peşinde koşmaz. Nimet için kuklalık, maşalık yapmaz. Biteviye yol değiştirmez. Mümtaz adam olmak kolay değildir. Ki mümtazlık payesi de spontane kazanılan bir değer değildir. O bir yaşamın armağanı olabilir ancak. Ki insan, yaşamıyla seçkinlik kazanır, makamı ve mülküyle değil. Mümtaz adam muvakkat olana değil muhakkak olana gönül bağlar. Çıkarları adına değerleri bozuk para gibi harcayacak kadar şahsiyetsiz, haysiyetsiz olamaz. Boş beyinlerden, sefil ruhlardan mümtaz bir karakter asla çıkmaz. Zira seçkin olmak zor zanaattır. Bedel ister. Sabır ister. Yüce gönüllülük ister. Diğerkamlık ister. Milletin seçkin bilmediğini, millet düşmanları seçkin bilse kaç yazar?

 

BEŞ

 

Ya kumpas kuruluyorsa. Ya tehlikeli bir tezgah işletiliyorsa. Ya bazı şeyler yarınlar adına yaptırılıyorsa. İçerde ki adamlar çok iyi tanınıp, bilinmelidirler. Zira böyle dönemlerde nice düşmanlar bir anda dost oluverirler. Birileri bir şeyleri yaptırırken, o şeyden faydalanmaman için sana dair de bir şeyler düşünüyor olamazlar mı? Bir kurumla ilgili bir kanun yapılıyorsa, o kanun uzun zaman senin lehine olabilmelidir. O kanunları çıkardığın an, uygulama yetkisinden mahrum bıraktırılma ihtimalini de düşüneceksin ve yapacağını ona göre yapacaksın. Allah korusun, yaptığın kanunların uygulayıcıları bir milletin değerleriyle çatışanlar olursa ne olur hiç düşündünüz mü? Ya da yaptıklarınızı düşünerek mi yapmaktasınız? Bir şeyler yaparken, yarınları düşünüyor musunuz acaba? Bilakis ülkenin ve milletin çekeceği ızdırabın derecesini ölçecek bir alet bulamazsınız. Eğitim ve İstihbarat bir ülkenin, devletin ve milletin temelleri mesabesindedir. Bu yüzden bu hassas konularda azami dikkat icap eder. Siyonistin bu ülke üzerinde mutlak hakimiyetini gerçek kılacak hamlelere dikkat etmeliyiz. Hamleleri öyle yapmalıyız ki, milletin istikbali tehdit ve tehlike altında olmasın. Ve kendi varlığın tehlike ve tehdit altında bulunmasın. Zira senin yaptığını karşında duranların icraata dönüştürmesi demek, bu ülkenin cehenneme dönmesi demektir. Bu ülkenin, bu ülkenin insanlarına zindan olması demektir. Bin düşünün bir yapın. Asla alık olmayın. MİT olayını, eğitimde ki idareci ve öğretmen olayını bu bağlamda bir daha düşün derim naçizane.

Tarih: 22.02.2014 Okunma: 638

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?