TARİHİNİ BİL YAVRUM!...

Özgür DENİZ - 07.09.2013

‘’Tarihi çalınmış bir milletiz.’’ Kemal Tahir

 

Tarihini bil yavrum derken, tarihini bilmediğini bir önkabuldür bu ama asla önyargı değildir. Önkabul bir bilgiye, birikime, gözleme hatta teatiye dayanır ama önyargıda böyle bir şey yoktur. Önkabul de inançta kesinlik yoktur ama önyargıda inançta kesinlik söz konusudur. Bilmiyoruz gerçekten de. Bildiğimiz bir şey var ki, o da bir şey bilmediğimizdir. Gözlemlerimiz, tanıklıklarımız, algıladıklarımız, yaşadıklarımız bize böyle olduğunu söylüyor. Tarih konusunda ki kadar cehaletimizin net ve belirgin olduğu bir alan yoktur. Her şeyi kuru gürültüye yaşıyoruz. Bilgimiz, sevgimiz, yaşantımız, tecrübemiz hep kuru gürültü.  Anlamlı olan hiçbir şeyimiz yok gibi. Atasını tanımayanın, bilmeyenin neyi tanıdığı, bildiği söylenebilir ki? Ya da atasına lanet okuyacak kadar şerefini kaybetmişin beyni olduğu düşünülebilir mi? Tarihini bilmek diriltecektir ve kendine getirecektir seni yavrum. Tarihini bilmediğin sürece, tarihsizlerin mahkûmu talihsiz bir zavallı olarak kalacaksın. Tarihini bilmediğin sürece talih sana gülmeyecektir. Talihli insan tarihli insandır. Tarihini mutlaka oku, öğren, bil, anla yavrum. Tarihin, sana, kim olduğunu da öğretecektir inan. Ecdadını iyi tanı, ecdadın hakkında konuşanları ve onların niyetlerini iyi anla. Saygı duyman istenilen kişilerin gerçekten saygın tipler olup olmadıklarını çok iyi fark et. Saygı duyman istenilmeyen kişilerin de gerçekten saygı duyulmayacak tipler olup olmadığını aynı şekilde iyi çözümle. Seni koyun gibi güdenler, tarihini çalanlardır. Hafızasını boşaltmadığın insanın ne beynini istediğin gibi doldurabilir ne de onu istediğin yöne sürebilirsin. Düşman, sana, seni kendisine yöneltecek ve tabi edecek şekilde bir tarih sunmuş. Tabi bunu yine senin kabullenmeni sağlayacak şekilde, senden olanlara sundurmuş. Zehri altın tepsiye koymuş ama o tepsiyi senden sandıklarının eline tutuşturmuş. Böylece büyük bir ihanetin kıskacına tutulmuşuz. Oyunu hiç fark etmemişiz. Fark edenleri de dinlememişiz. Biz, düşmanlarımıza göre tarih sahiplenen zavallı tipleriz. Bu yüzden de gerçekleri hep ıskalarız. Biz yalanlara inandırılmış kesin inançlılarız. Gerçek gözümüze sokulsa yine de inanmayız. Oysa böyle bir yapı patolojik bir yapıdır. Bir kesim, Müslümanlar tavır aldığı için, belirli bir tarih algısını sahiplenir, Müslümanlar da, o kesime karşı olan tavırlarından dolayı belirli bir tarih algısını sahiplenir. Hiç kimse sorgulama yapmaya yanaşmaz. Ki sorgulamakta tehlikelidir haddizatında. Aslında işin en dibinde de rant vardır. Çünkü öğretilmiş tarih birileri için kazanç deposudur. Zira kurguladıkları tarihe inandırdıkları, inanacak sürü buldukları kadar kazanacaklardır.  Unutma ve bil yavrum; tarih aynı zamanda bir sömürü aracıdır. Seni ya uyutur ya da diriltir.

 

Tarihini çaldılar, yalan bir tarih yazdılar, tüm mazini kazıdılar yavrum. Ecdadını kötü tanıttılar sana, düşman gibi gösterdiler, adeta lanetlettiler. Yazdıkları tarihle beynini, yüreğini çaldılar. Dil bir köprü müdür, geçmişle gelecek arasında? Peki, o köprü yıkılınca ne olur? Bağlantı kopar değil mi? Zaman içinde geçmişe dair ne varsa silinir gider değil mi o zaman? Peki, geçmişsiz bir insan ne olur, nasıl gelecek kurar? Mazisi olmayan bir milletin atisi de olamaz. Mazisiz bir insan, toplum, millet pusulasız bir sürü gibidir. Nereye, niçin ve nasıl gideceğini asla bilemez. Gerçi kendini bilmeyenin bileceği bir şeyde yoktur. Ve tüm bunları sana yaptırdılar ama sen ne yaptığının farkına bile varamadın. Babasını oğlu katleder ama ne baba kimin katlettiğini bilir ne de evlat kimi katlettiğini. Ve tüm millet katledeni alkışlarken katledileni hep lanetler. Oğul düşmanın yapmak istediklerini yapmıştır oysa. Bize bilmemiz gerekenler anlatılmıştır. Bilmememiz gerekenler anımsatılmamıştır bile. Yazan elde, yazdıran elde senin değildir. Şu fani dünyada senden olan tek bir şey vardır; o da Kur’an’dır. Yapman gereken tek şeyde O Kur’an’la hayatını yeniden kurmandır. Çünkü Kur’an, kurandır. Tarihini öğrenmedikçe asla kendine gelemeyeceksin, saf gerçekleri bilemeyeceksin, hafızana yüklenmiş verileri silemeyeceksin, karanlığı delemeyeceksin. Kâfiri Müslüman, Masonu Türk olarak bilecek, önlerinde eğileceksin. Söylentilere aldırma yavrum. Kendin oku, kendin gör ve kendin bil. Al eline altından cetveli ve ölç. Eğri çıkanları at. Eğrileri övenleri de at. Altından cetvel Kur’an’dır. Kur’an sana asla yanlışı söylemez, göstermez. İstersen O altın cetvele düşman ol ama yine de başvur O’na. Çünkü mutlaka sen kazanacaksın. O’nun tek bir insanı kaybetmeye mahkûm kıldığına tarih ve insanlık şahit olmamıştır ve olamayacakta. Sahte kaybedişlerle gerçek kaybedişleri; sahte kazanımlarla gerçek kazanımları asla birbirine karıştırma. İlk evvelde cahil olduğunu kabullen yavrum. Bu kabulleniş zavallılık değildir bil. Çünkü gerçektir bu. Bilmediklerimiz yanında bildiklerimiz okyanusta damla bile olamaz. Ki bildiklerimizi bile ne kadar bildiğimiz meçhuldür. Kendi kendine kötülük yapan zaten bilgin, âlim olamazdı.

 

Son tahlilde; tarihini bil yavrum. Tarihinle diril yavrum. Tarih, senin kimliğinin, kişiliğinin, kültürünün, törenini, geleneklerinin oluşturucusu olan en güçlü kurucu unsurlardan biridir. Tarihsizsen talihsizsin, çaresizsin. Tarihsizlerin bir istikballeri olamaz. Tarihini, tarihine yön verenleri çok iyi bil ve tanı yavrum.

 

EKSTRA

 

BİR: Savaş tuzağına düşülmemelidir asla. Savaş felakettir, insanın ve insanlığın tükenişidir. Savaş, şeytanın tuzağıdır. Savaş birilerinin yok oluşu birilerinin de daha güçlü şekilde var oluşu demektir. Ekonomilerin alt üst oluşudur ve böylece siyasi alt üst oluşu da tetikler. Böyle bir durum da bir milleti uçurumun eşiğine götürür. Malum savaş tamtamlarının çalınması tamamen Siyonizm adınadır. Türklüğü ve Türkiye’yi yok etmek üzerine tertip edilmiştir. İslam coğrafyasının kaynaklarını ele geçirme operasyonudur. Şeytanın tuzağına bir kere düşülmüştür daha düşülmemelidir. Esed, siyonizmin çocuğudur. Sisi hakeza siyonizmin çocuğudur. İran’a fazla güvenilmemelidir. İran’ın arka planda Siyonizm’le iş pişirip pişirmediğini kimse bilemez. Oyunlar özelde Türk Milleti ve Türkiye üzerinde, genelde de tüm Müslümanlar ve Müslüman coğrafyaları üzerinde oynanmaktadır.

 

İKİ: Olimpiyat 2020 diye bir proje var. Bu projede ihalenin Türkiye üzerinde kalacağına inanıyorum şahsen. Ama kalmasının arka planında neler olabilir onu bilemiyorum. Bu proje karşılında bir şeyler mutlaka alınmak istenecektir. Yöneticiler, geleceğimizi etkileyecek kararlar almaktan kaçınmalıdırlar. Küçücük bir şey için çok büyük kayıplar olmamalıdır.

 

ÜÇ: Bir Sarıgül rüzgârıdır estiriliyor. Yapay bir rüzgârdır bu. Şahsen Türk Milleti ve Türkiye için hayırlı sonuçlar doğuracağına inanmıyorum bu rüzgârın. Zira baronların estirdiği bir rüzgârdır bu. Hatta şahsi kanaatimce uluslararası yapıların bile etkisi vardır. Türk evladı kimi, niçin öncü yapacağını çok iyi sorgulamalıdır. Sorgusuz sualsiz yapılan hiçbir şeyden fayda gelmez. İstanbul, Türk Milleti için çok önemlidir ve orası çok önemli kişilere teslim edilmelidir.

 

DÖRT: Doğu Türkistan isimli bir yurdumuz vardı ve orada kardeşlerimiz yaşardı ama unutuldu gitti galiba. Ayrım yapılmamalıdır. Ne İslam’dan kopmuş bir Türkçülük hayır getirir bize, ne de Türklükten kopmuş bir Ümmetçilik hayır getirir bize. Biz kimliğimizle ve dinimizle varolduk, aynı şekilde varolmaya devam edeceğiz. Buna engel olmaya yeltenenler ise geberip gidecektir eninde sonunda. Ne dinsiz kimlik yaşar ne de kimliksiz din görünür. Ruh ve beden birbirini tamamlayan, birbirine anlam katan ayrılmaz iki unsurdurlar. Akıllı olmak gerekiyor. Küçük ve ucuz hesaplar adına topraklarımız ve soydaşlarımız feda edilmemeli, unutulmamalıdırlar. Çin köpeğine gereken yaptırımlar mutlaka uygulanmalıdır. Sanki Doğu Türkistan, insanların beyinlerinden ve kalplerinden silinmek isteniyor gibi bir hava hissediliyor. Bu alçaklıktır. Zulüm gören tüm kardeşlerimiz, yurtlarımız sürekli gündeme getirilirken her ne hikmetse Doğu Türkistan’ımızın adı bir kere de olsa söylenmiyor. Bu ayıptır, günahtır, ihanettir. Doğu Türkistan’ı kalbinden ve beyninden silen birisi asla Türk ve İslam olamaz. Hatta insan bile olamaz. Doğu Türkistan, insanlığın ölçüldüğü yerdir. Dünyanın en ücra köşesinde de olsa, bir İslam yurdu işgal altındaysa, bir İslam milleti zulme uğramışsa oraya karşı duyarlılık oluşturmak insan olmanın biricik ölçüsüdür.

Tarih: 07.09.2013 Okunma: 587

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?