MİLLİ DEVLET...

Özgür DENİZ - 13.07.2013

Millet; çokluğu ifade eden ama tekilmiş gibi anlam veren bir mevhumdur. İçinde ’olmak’ı gizliyor. Kuvveti, birliği, hareketi, ülküyü, ideali, yolu vs. ihtiva ediyor. Millet dediğiniz zaman akla hemen çok uzun bir süreç geliyor. Bitmeyen bir yol, tükenmeyen bir azim, bükülmeyen bir irade anlaşılıyor. Millet olmak, öyle, bir, on, yüz yılda gerçekleşecek bir şey değildir. Binyıllar içinde hayatın tüm acı ve sevinçleriyle yoğrularak, erimiş, kemikleşmiş ve şahsiyet olmuş çoklukta ki birliği anlatıyor. Yani tek tek ruhların zaman içinde tümleşmiş ve bir vücut olmuş halini ifade ediyor. Tabiatıyla böyle bir varlığa yakışacak olan en güzel şeyde ’Milli Devlet’tir. Bu devlet, millet olmayı başarmış bir şahsiyetin en tabii hakkıdır. Milli Devlet, aynı zamanda Merkezi Devlet’tir. Bir milletin öz değerlerinin ürünü ve ideallerinin taşıyıcısı olan devlettir. Bu devlet, gücünü, ne siyasi teşekküllerle ne de iktisadi konsorsiyumlarla paylaşmaz, ki bunların sayesinde de elde etmemiştir. Bu tür şeyler, Milli Devleti tahrip edici, yok edici unsurlardır. Milli olmayan devletler Milli Devletlere düşmandırlar ve mütemadiyen bu devletleri yok edip, yerlerine küçük grupların hazlarını okşayan yapılar tesis etmeye çalışırlar. Bunu da dâhilde ki, Milli Varlığa kasteden siyasi suikastçılarla ve Milli Kaynakları talan eden iktisadi konsorsiyumlarla kotarmaya yeltenirler. Milli Devlet, sermayenin ürünü değil, tarihi mefahirlerin, emsalsiz fedakârlıkların, acıyı yudumlatan sabrın, yüceliş öyküsünü anlatan kahramanlıkların eseridir. Milli Devlet, bedende ki ruh gibidir ve bir milletin ruhudur. Milli Devleti imha edilmiş bir milletin diriliğinden söz edilemez. Milli Devletini teşekkül ettirememiş milletlerin kendi iradeleri ile kendi mukadderatlarını tayin etmeleri kabil değildir. Milletlerarası siyasi ve iktisadi şebekelerin stratejilerinin ve taktiklerinin kurbanı olmaktan kurtulamazlar. Milli Devletlerin en baş düşmanları Kapitalizm ve Komünizm’dir. Bunların en bariz örnekleri de Amerika ve Rusya’dır. Biri sermayenin diğeri kinin çocuğudur. Bu yüzden bunlar Milli Devletlerin en amansız düşmanlarıdırlar. Birisi tahrip ve tahrif edici, diğeri ise parçalayıcıdır. Haddizatında aynı silahtan çıkan iki kurşun gibidir; Kapitalizm ve Komünizm. Siyonizm silahının Milli Bedenlere fırlatılmış kurşunlarıdır. Kapitalizm önce hem tahrif hem tahrip eder, Komünizm ise daha sonra tahrip ve tahrif edilmiş bünyeyi parçalar ve nihayet ikisi birlikte yer. Binaenaleyh, bu iki melun simsar, millet bünyelerinde bir mikrop gibi gizlenmiş olan ayrılıkçı unsurları besler ve icap ettiği zaman da kullanırlar. Ruh bozulduğu zaman, beden, diriliğini, iriliğini ve egemenliğini kaybeder. Ruhsuz bir ferdin ele geçirilmesi ve güçsüz düşürülerek mahvedilmesi çok kolaydır. Ortalıkta serseri mayın gibi gezinen, sefilâne bir şekilde yaşayan ve her türlü suikastı yapmaya teşne olan başıboş nesillerin hali budur işte. Bu nesiller kendilerini aldatan Kapitalizmin ve Komünizmin zavallı kurbanlarıdırlar. Kapitalizm, yeryüzünü bir pazaryeri gibi gören anlayıştır ve bu pazaryerinin en büyük dolandırıcısıdır. Komünizm ise, bu pazaryerini Kapitalizm adına koruyan bir badigarttır. Biri sermayenin, diğeri silahın gölgesinde vücut bulmuş ve palazlanmıştır. Bu, ruhların ve milletlerin iki vahşi katilinin, bizlere yanlış öğretilmiş olması ve bizim de bunları yanlış bilmemiz gerçekleri asla değiştirmez ve değiştirmeyecektir de. Devletlerin ve milletlerin kurtuluşu; Milli Devlet idealinin tahakkuku ile gerçekleşecektir. Ama Milli İradelerin örselenerek, tahrip ve tahrif edilerek tanınmaz hale geldiği bir dünyada Milli Devletin kıymeti idrak edilememektedir. Yeni zamanların nesli ise bu ulvi kıymetlere pek yabancıdır. Milletlerin bünyesine bir mikrop gibi sızan Mason Teşkilatları, Kapitalizmi ve Komünizmi el altından finanse ederek Milli İradeleri zayıflatıyor, Milli Ruhu tahrip ediyor ve Milli Devlet idealini imkânsız hale getiriyor. Zehirleyici bir mikrop gibi tüm dünyayı dolaşıyor ve insanlığı kasıp kavuruyor. Ama soyut düzeyde kaldığı için bunu hiç kimse fark edemiyor. Masonik teşekküller, millet gövdelerine indirilmiş bir Yahudi yumruğudur ve bu yumruk altında ancak güçlü ruhlar ezilmeyecektir. Milli Vicdanın sesi olmuş ve tarih süreci içerisinde Milli İradenin temsilciliğini yaparak Milli Devletlerin teşekkülünde önemli rol oynamış şahsiyetleri fark edemeyen nesillerin Yahudi Yumruğuna direnmeleri ve bir istikbal vaat etmeleri kabil değildir. Milli Devlet idealini gerçekleştirecek ve yaşatacak olan nesiller, yegâne Önderimizin, mümtaz halifelerimizin ve yüceliş destanı kahramanlarımızın izlerinden giden nesiller olacaklardır. Bilakis, kumarın, fuhşun, içkinin, piyangonun, demokrasin, otomobilin, binanın esiri olan nesiller değil. Milli olmayan devletler, mazisiz, mefahirsiz, renksiz, biçimsiz devletlerdir. Bu tür devletler, Millet ve Milli Devlet düşmanı olan aşksız ve imansız devletlerce idare edilirler. Bu devletlerde, Devlet Ahlakı aramakta beyhudedir. Nesiller, kendilerini idare eden hükümetlerin kendi reyleri ile gelip gittiğini ve kendi iradelerini temsil ettiğini sanırlar. Milli Devletlerin olmadığı yerde, nesiller, sefilâne duygu ve düşüncelerin emrinde hareket eden, istikamet arayan zavallı köleler gibidirler.

 

Millet ruhunun, vicdanının, hissiyatının, sezgisinin, idealinin, aşkının ve imanının yegâne temsilcisi olan Milli Devlet Teşkilatı; binyıllarda gömülü bulunan, millete ilham ve hayat kaynağı olup can veren Ölümsüz İradeyi, tüm olumsuz tesirlere, hainane suikastlara, süfli arzu ve heveslere karşı koruyan ve yaşatan devlettir. Binlerce yıldır akıtılan alın terinden; biteviye, yorulmadan, usanmadan sarf edilen emekten; acıların ve sevinçlerin neden olduğu, pınar gibi akan yaşlardan; Hak ve Halk uğrunda, kutsal kılıçların döktüğü kanlardan hayat alır. Fedakârlıkların, kahramanlıkların, destanların, çağlardan çağlara yol bulan ve ruhları kuşatarak ideal aşılayan ölümsüz vasiyetlerin mukaddes bir neticesidir Milli Devlet. İşte bu yüzden, Kapitalizm ve Komünizm, Milli Devlet düşmanı olan zehirli unsurlardır. Bu zehirleri yudumlamış ve içinde yaşadıkları milletten görünmeyi başarmış olanlar, Millet varlığına ve Milli Devlete son vermek isteyen şebekelerdir. Milletin, vicdanı, ruhu, beyni ve bedeni temiz nesilleri bu yıkıcı, yok edici, iktisadi konsorsiyumlara ve siyasi suikastçılara asla aldanmamalıdırlar. Osman Gazi’nin iradesini taşıyanlar, Erzurum Kongresinin mahiyetini idrak edenler, Hüseyin Avnilerin aşklarını anlayanlar, Mehmet Akiflerin imanını taşıyanlar, tüm suikastçılara karşı direnerek Milli Devleti kuracaklardır. O, millet için çalışan, fertleri arasında imtiyazı kaldıran, her türlü şahsi hırsı ve menfaat arzusunu gemleyen devlettir. Halk için çalıştığını iddia ederek, halkı üzerinde egemenlik kurmaya çalışan şerefsizlere fırsat tanımaz. Çalışan milletinin emeğinden aldığı payı, tüm millet için harcar, özel hayatlar için israf etmez. Milli Kaynaklar üzerinde yabancı işgaline imkân tanımaz. İşgal edilmiş kaynakların Millileştirilmesine öncelik verir. Milletleri, içlerinden yıkmak için gayret eden, milli hazineyi talan eden siyasi suikastçıları ve iktisadi konsorsiyumları tesirsiz bırakmak için nesilleri kendi etrafında toplar, güçlerin temerküz etmesine imkân tanır. O, başka devletlerle ortak idealler arayan, o devletlerle yarış içinde olan devlet değil, bilakis o devletlerin millet ve memleket hayatına bir ahtapot gibi uzayıp, salınan köklerini kazıyıp, atan devlettir. Kendi milletinin rengini kokusunu, biçimini almış olan ve kendi milleti için yaşayan devlettir. Onun bünyesinde, milletin evlatlarını zehirleyen ve birer ajan merkezi halinde çalışan yabancı okul barınamaz. O, kendi varlığına suikast düzenleyen devletlerle kader birliği etmez. Kaynaklarını ve hayati öneme haiz noktalarını yabancı devletlerin inhisarına bırakmaz. Basit hokkabazlıklarla milleti aldatıp reyini almaz ve millet üzerinde zorbalık kurmaz. Nesillerin, başıboş kalmasına ve kendilerini kanun sayacak çeteler haline gelemsine kesinlikle müsaade etmez. Nesillerin, huzura ve düzene kastetmeye yeltenen anarşist sürülere dönüşmesine fırsat tanımaz. Milli Devlet, basınının, her gün başka ideallere satılan ve kendi varlığına kurşun sıkan suikastçıların toplandığı bir fitne ve fesat yuvası haline dönüşmesine müsaade etmez. Onun, görüntülü ya da görüntüsüz medyası, süfli arzuların, heveslerin ve yabancı milletlerin kirli zevklerinin oyuncağı haline gelemez, getirilemez. Milli Devlette, millet, kendi benliğini, şahsiyetini, iradesini, aşkını ve imanını bulur. Millet sanatının yegâne mümessili, milli değerlerin koruyucusu, millet ruhunun tecessüm etmiş halidir. Milletin türküsüdür, sevdasıdır, aşkıdır, hasretidir, davasıdır, inancıdır, imanıdır, idealidir, ülküsüdür, yoludur. Milli Devlet Teşkilatı; varolmak davasıdır, millet mevcudiyetinin bitmeyen kavgasıdır, var olmanın ve var kalmanın yegâne yoludur. Düzendir, disiplindir, başarıdır, umuttur, istikbaldir. Milli Devlet; büyük binaların yapılmasıyla değil, büyük zekâların yetişmesiyle övünen devlettir. Onun vazifesi; yolları işgal edip, hayatı mahveden otomobil sayısını artırmak değil, millet hayatını disiplinize ederek belli bir düzene koymak ve huzuru sağlamaktır. Şehirlerin havasını kirletenlere dur diyerek genel temizliği sağlamak ve milletini hastalıklardan korumaktır. Kimliğini, dilini ve dinini, kutsal kurumlar gibi algılayıp korumaktır. Dindarın, dinci bir bezirgâna ve kindara; dinsizin başıboş bir mütecavize dönüşebildiği yerde Milli Devletin varlığından söz edilemez. Mesleğinin adını, ecdadının şanını, tarihinin güzelliklerini, ruhundan fışkıran öz değerlerini kirletenler, dilini yabancı işgalinden korumayanlar, dinini tahrip ve tahrif ederek bozmaya yeltenenler Milli Devletin vatandaşları olmaktan uzaktırlar. Onlar, aşağılık ve süfli duygularla kararmış ruhlarını ortaya sermekten ve millet hayatını kirletmekten utanmayacak kadar soysuzlaşmış hasta yaratıklardır. Milli Devlet; kitabında ve mektebinde, muallimin ruhunda ve beyninde, kendi dilinin ve kültürünün, yabancı dillere ve kültürlere karşı üstünlüğünü yaşatabilen devlettir. Salonlarında, çarşılarında, kurumlarında ve her türlü mekânlarında yabancı seslerin, sözlerin, renklerin, şekillerin işgaline son veren devlettir. İlmi, teknikten üstün tutar. Kanun kuvveti üstünde kuvvet tanımaz. Kanun karşısında herkes eşit olur. Onun olduğu yerde zengin fakir ayrımı olamaz. Kuvvet, güçlünün olamaz. Kaynaklar belli bir zümreye peşkeş çekilemez. Devlet gücü, şahsi menfaatlere ulaşmak için kullanılamaz. Milli Devlet; paranın, gücün ve kalabalığın değil; Hakk’ın, Halk’ın, aşkın ve imanın devletidir. Milletin beyninden hayat alan devlettir. Teknikten önce insanı önemseyen ve teknik üretiminden önce insan yetiştirmeye önem veren devlettir. En temelinde ise; bir iktisat devleti değil ahlak devletidir. Sefaletlerimizin değil, düşüncelerimize inen ilahi ilham ile ulvi aşkın varlık vereceği bir devlettir.

 

Son tahlilde; Milli Devlet Teşkilatı behemehâl tesis olunmalıdır. Milli Devlet Teşkilatının tesis olunmadığı topraklarda millet mevcudiyetinin payidar olması muhal ender muhaldir. Milli Devletini tesis etmeyen milletler yabancı devletlerin kontrolünde, yabancı devletlerin emellerini gerçekleştirmek adına hareket eden zavallı birer piyon durumuna düşeceklerdir. Milli Devlet, yabancı desteğiyle, yabancı parasıyla, öz değerlere düşman ideallerin peşinden sürüklenmekle, Millet Ruhuna düşman ideolojilerin payandası olmakla, millet varlığına düşman olan ama kendini milletin kimliği ile gizlemiş olanları görmemezlikten gelmekle kurulacak bir devlet değildir. Milli Devletin, bu topraklarda temelini atacak olanlar, Amerikan yardımları, İngiliz vaatleri, Siyonist oyunları, zehirli ideolojiler ile değil; Osman Gazi’nin vasiyetiyle işe başlayacaklardır. Bilakis, varlığımız ve bekamız, tehdit ve tehlike altındadır.

 

‘’Asrımızda, otomobili, apartmanı, radyoyu istemeyen, bunları iradesi ile kendinden uzaklaştırmasını bilen insanlar yetiştirmedikçe gençlikte ki bitirici, nesli çürütücü buhranın önüne geçilmeyecek, yeni bir dünya asla doğmayacaktır.’’ Nurettin TOPÇU

 

 

EKSTRA

 

BİR: Türkiye ve Türk Milleti yapayalnızlaştırılıyor. Bunu görmek gerekiyor. Dinen kardeş bildiği ve hakikaten de kardeş olan ülkeler tek tek düşman hale getiriliyor. Diğerleri zaten kadim düşmanlarımızdır. Kardeş ve komşu ülkelerin yönetimleri Türkiye ve Türk düşmanı iradelere teslim ediliyor. Sıra da muhtemelen İran var. Ki İran zaten çoktan elden çıkmış görünüyor. Ama yönetim el değiştirdiği zaman, ki muhtemelen diğer ülkelerde ki gibi bir yol izlenerek el değiştirecek, ondan sonra sıra Türkiye’mize gelecek. PKK, sıra Türkiye’ye geldiği zaman izlenecek yola göre dizayn edilmekte ve kirli hedeflere göre kontrol altında tutulmaktadır. Şu an, ülkemizde dehşetli bir tezgâh ve karanlık oyunlar hazırlanmaktadır muhtemel geleceğe dönük olarak. Müslüman Türk Milletinin evlatları saflarını sıklaştırmak zorundadırlar. İç ve dış düşmanlara karşı birlik olmak zorundadırlar. Tefrika mikrobunu bünyelerinden söküp atmalıdırlar. Tefrikanın girdiği yere düşman zaten girmiştir. Yüreklerin toplu attığı yere de hiçbir düşman ayağı asla basamaz. Tefrikaya düşenin elinde kalacak olan yalnızca sefalet, esaret, zillet ve çelikten kementtir. Ne devlet kalır, ne izzet, şan, şeref kalır orada. Dinde kalmaz, dilde. Kimlik zaman içinde yok olup gidecektir. Kapitalizm, tuzağını çok iyi kurmuştur ve sürekli başarılar elde etmektedir. Sıra komünizme gelecektir ve her şey harap edilecektir. Kendi oyunumuzu kurmazsak sonumuz berbattır. Düşmanın oyununu oynadık ve kaybettik. Kardeşlerimiz bize düşman oldu. Sınırlarımız tehlikelerle doldu. İçteki birliğimiz bozuldu. Türk Milletinin üzerinde Komünizm zorbalığını egemen kılmak istiyorlar. Bu tarafta ki Türk ve İslam düşmanları ile o tarafta ki Türk ve İslam düşmanlarının ittifakıyla Türk ve Türkiye üzerinde hâkim olunacak, daha sonra da dehşetli zulümlerle yok oluş süreci başlatılacaktır. PKK denilen soysuz şebekenin barış tuzakları görülmelidir. Ki, bu şerefsizlerden barış beklemek saflıktan, sefil bir cehaletten başka şey değildir. Barış, dengin olanla yapılır. Dengin olmayana ancak haddi bildirilir. O kadar söyledik, süreç yalan dedik. Süreç, dâhilde ki hainlerin, hükümeti de aldatarak kotardığı büyük bir tezgâhtır ve birileri bu yolla hezimete uğratılmak isteniyor dedik. Nihayet dediklerimizin gerçekleşeceği aşamaya geldik. Allah, bu ülkeyi, bu milleti, bu devleti ve tüm ümmeti münafıkların, müşriklerin ve kâfirlerin tuzaklarından korusun. Âmin. PKK dağlardadır ve çekilmemiştir, çekilmemektedir. Gücüne güç katmaktadır. İçeride de Kürt kardeşlerimizi kandırma faaliyetleri son hızla devam etmekte, kandırılan kitleler örgütlenmektedir. Doğumuz ve Batımız arasında Komünist bir blok oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ve bu blok öncülüğünde bir iç savaş hazırlığı yapılmaktadır. Devlette, millette bu kirli, kanlı tezgâhı görmeli, paramparça etmeli, hazırlayanları da hiç acımadan boğmalıdır. PKK şebekesine çok taviz verilmiştir. Türk kimliği parçalanmıştır. PKK şebekesinin göz göre yeniden dirilmesine, güçlenmesine, eleman devşirmesine müsaade edilmiştir. PKK denilen Siyonist itine hayatında görmediği itibar verilmiştir. Taktik ve stratejik hareket edilmemiştir. Bunlar yanlıştı ve olmamalıydı. Güvenecek hiçbir kimsemiz yoktur, kendimizden başka. Kadim birikimler temelinde söylenilenler dinlenilmezse, beklenmedik felaketlere hazır olmak gerekir. İngilizi, Siyonist’i, Coni’yi dinleyeceğimize, ecdadımızın, sessizliğin derinliğinden, karanlığı yara yara gelen tavsiyelerini ve vasiyetlerini dinseydik, bunlar başımıza asla gelmezdi. Artık yanlışlardan dönme ve kendi oyunumuzu kurma zamanıdır.

 

İKİ: ‘Vicdani Ret’ denilen soysuzluk asla olmamalıdır. Bu ihanete geçit verilmemelidir. Böyle bir hainlik millet vicdanını kanatır ve bedeli de ağır olur. Lüzumsuz izaha lüzum yoktur.

 

ÜÇ: Müslüman olduklarını iddia eden ve kendilerini farklı şekilde tanımlayan bir güruh var. Kompleksli bir güruh, hakikatleri, sırf düşmanlar gücenmesin diye ifşa edemeyen zavallı bir güruh. Ne olduğu, kime çalıştığı belli olmayan, ne söylediklerini bilmeyen, bildiklerini de anlamayan bir güruh bu. Boş ama hoş konuşuyorlar. Nefisleri okşuyorlar. Hakikati algılayıp, anlamaya kör yığınlar, boş sözlerle avunmaktan haz alıyorlar. Bunların ipleri birinin elinde, o birinin ipleri de kimbilir kimin elinde. Ama Türk Milletinin, tarihinin, kimliğinin, dininin elinde olmadığı kesin. Dini bozuyorlar. Komplekslerinden dolayı, dincisini geçtik, dindarın yanında bile yer almaktan korkuyorlar. İlle Komünist olacaklar. Komünistler karşısında aşağılık kompleksine kapılıyorlar. Çünkü daha İslam’ın izzetini, şerefini, şanını idrak edememiş bir sürü bunlar. İslam’ı da idrak etmiş değiller. Gerçekten değiller. Zira hodri meydan deseniz çakılır kalırlar. Zira biliyoruz. Cahiller ama farkında değiller. İslam ve Türk düşmanlarının önlerinde diz çökerler ama fırsat bulunca da efelenmekte pek mahirdirler. Dünyaca ünlü Sosyolog bir devrimciyi kendilerine kalkan yaparlar ama ne hazindir ki O Sosyologu da anlamış değillerdir. Ama O şehidin adıyla prim yaparak bu hale gelmişlerdir. Yıllarca taklitçiliğini yapmışlar, toplum indinde bir paye edinmişler, seslerini duyurmuşlar ve tam arzuladıkları noktaya gelince de ihanete yeltenmişlerdir. Yani mutlak bir düzenbazdırlar. Tıpkı Diyalogcu tayfa gibidirler. Diyalogcular Kapitalizme, bunlar da Komünizme hizmet ederler. İslam’dan çıkış yaparak, bu zehirli ideolojilere adam devşirirler. Bunların Komünistler karşısında ki tavrının aynısını, Diyalogcular da Kapitalistler karşısında sergilerler. Milletin necip evlatları, yabancı payandası olan bu iki netameli güruha da inanmamalıdırlar. Birileri, camileri spor alanlarına dönüştürmeye gayret eder, Türkçe Olimpiyatlarını Peygamberimize (sav) izlettirir hiç utanıp sıkılmadan, diğerleri de içki ile oruç açtırır vs. ihanetler.

 

DÖRT: Üniversitelerde devlete bağlı Güvenlik Güçlerinin bulundurulması tam isabettir. Üniversiteler devlete aittir ve devlet kontrol etmelidir. Bundan şikâyete hakkı da yoktur kimsenin ve olamazda. Devlet, kendi kurumlarının güvenliğini, huzurunu sağlamak zorundadır. Terörizme yeltenenlere de haddini, hududunu bildirmelidir. Bunun adı özgürlük gaspı değil, bilakis özgürlüğü gerçek manada sağlamaktır. Zira iki üç tane sefil teröristin, tüm gençliğin huzurunu bozmasına müsaade edilemez. Terörist yetiştiren hocalarda tedip ve terbiye edilmelidirler. Üniversiteler anarşist üretim merkezleri değildir ve olamaz da. Gençlik iyi yetiştirilmelidir, kesinlikle kaybedilmemelidir. Gençliğini kaybeden, geleceğini de mutlaka kaybeder. Bilim merkezleri, terör merkezleri haline dönüşmemelidir, buna kesinlikle fırsat tanınmamalıdır. Böyle bir namussuzluğa yeltenenler en ağır şekilde tecziye edilmelidirler.

 

BEŞ: Bir iş yapıyor olabilirsiniz, toplum indinde bu kabul de görebilir ama yaptığınız dünyevi işlere yegâne Öderimizi de karıştırsanız adama sorarlar; Peygamber nasıl oluyor da, kendi tavsiye ettiği ahlaka muhalif bir ahlakın yayıcısı olan programı, üstelik de kendi ahlakına düşman olan ahlaksızlarla birlikte oturup izliyor diye. Ki orada ki davet edilen bazı tiplerin İslam Ahlakına düşman olduklarını biliyoruz. Ve münhasıran onların gözüne girmek ve muhalif cephede bir yer edinebilmek için, onların davet edildiğini de biliyoruz. Sırf kişisel çıkarlar adına bir şeylerin yapıldığı belli. İlahi temelli hiçbir görüntünün olmadığı âlemin malumudur. Peki, Peygamberimiz, nasıl oluyor da, o programa geliyor ve izliyor? Böyle bir ihanet görülmemiştir. Bu en ağır ahlaksızlıktır. Hem de en üst düzeyde yapılan bir ahlaksızlıktır. Yazıklar olsun. Din, bu kadar düşürülemez ve süfli çıkarlara alet edilemez. Peygamberimize karşı da büyük bir terbiyesizlik yapılmıştır. Aziz şahsiyetlerine hakaret edilmiştir. Tövbe edilmelidir.

 

ALTI: ‘’Seçim Barajı’’ asla düşürülemez ve düşürülmemelidir. Türk Devleti oyuncak değildir. Herkes yönetemez. Yönetmekte çocuk oyuncağı değildir. Ama her hükmeden de yönetmeye layıktır diye bir şey yoktur. Bu yüzden Müslüman Türk Milleti kendine gelmelidir ve Milli Devlet Teşkilatını tesis etmeli, yönetimi eline almalı ve kaderini tayin etmelidir. Türk Milleti üzerinde hükmetmeye ve Türk Milletinin kaderini belirlemeye, Türk ve İslam olmayanlar asla layık değildirler ve buna imkân da verilmemelidir.

 

YEDİ: Bazı hoca kılıklı sefil tipler Oruç’la ilgili iddialar ortaya atıyorlarmış. Herhalde aldıkları uşaklık ücretini hak ediyorlar ve yerlerini garantiye alıyorlardır. Bilakis böyle bir pisliğe yeltenmeleri insan olanın vicdanına ağır gelir. Allah emretmiş ve kesinlikle zorlamamış. Öyleyse alçaklığın lüzumu yoktur. Nesillerin beyinlerini tahrip etmenin manası olamaz. Tamam, millet Oruç tutmaktan vazgeçti diyelim, elinize ne geçecek? Sadece köpekliğinizi yapmakla kalmış olacaksınız. Sana tut diyen ya da şu kadar tut diyen yok ki, hiç tutma ya da bildiğin gibi tut. Kim ne diyebilir? Ama milletin işine de karışma be soytarı. Milletin değerler haritasını bozmakla eline ne geçiyor? Kaç paraya kiraladı seni kefere? Köpeklik mi, insanlık mı? Dinci diye kızıyorsunuz işinize geldiğin de birilerine, peki sizin yaptığınız nedir? Üstelik de dini tahrif ederek din pazarlıyorsunuz. Tühhh mikrop saçan ağzınıza, ruhunuza, beyninize, yüzünüze.

 

SEKİZ: Müslüman Türk Milleti’nin ve Ümmetin mukaddes Ramazan Ayları mübarek olsun. Allah, kötülükleri iyiliğe tedvir eylesin. Huzur, mutluluk, sağlık versin. Kardeşlik köprülerimizi muhkem kılsın. Barışın, paylaşımın ve umudun çoğalmasını nasip etsin. En güzel ve temiz şekilde ikmal edip, Ramazan Bayramına en güzel ve temiz şekilde, günahlarımızdan arınmış olarak kavuşmayı nasip etsin. Âmin. Şimdiden, milletimin ve ümmetin bayramını en derin ve kalbi duygularla, düşüncelerle kutluyorum. Özelde Türkiye’miz olmak üzere, genelde tüm Müslüman Milletlerin ülkelerine bahar getirmesini diliyorum Yüce Allah’tan. Kapitalizmin, Komünizmin ve her türlü Faşizmin yok olmasını temenni ediyorum. İnsanlığı kasıp kavuran zalimlerin sonlarının gelmesini ve mustazafların gülmesini diliyorum. Tüm İslam Milletlerinin, topraklarından zalim düşmanı kovmalarını, başlarını ezmelerini ve kendi topraklarında kendi Milli Devletlerini inşa etmelerini arzuluyorum.  Allah, herkese sağlık, mutluluk, başarı, huzur, neşe, sevinç versin. Vatanımızı, milletimizi, devletimizi korusun, ahlakın ve adaletin egemen olduğu yerler eylesin, kâfirlerin tuzaklarını boşa çıkarsın. Âmin.

Tarih: 13.07.2013 Okunma: 673

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Suat Zobu

07.04.2013 - 00:07

Merhaba Osman Abi, güzel yazılara devam abiciğim. İyi ki varsın. Selam ve saygımla ellerinden öperim.

Suat Zobu

07.04.2013 - 00:07

Merhaba Osman Abi, güzel yazılara devam abiciğim. İyi ki varsın. Selam ve saygımla ellerinden öperim.