TÜRK MİLLETİ, BARONLAR VE OYUNLAR ...

Özgür DENİZ - 08.06.2013

‘’Hakikati söyle, bırak alçak senden uzaklaşsın.’’ W. Blake

 

En başta şunu söyleyelim; İçki, Faiz, Fuhuş, Kumar, Eroin, Silah vs. lobileri, baronları Türk Milletini, İslam Dinini ve Türk Devletini asla sevmezler. Severler diyen varsa onun şerefsiz bir hain olduğundan asla şüphe etmeyiniz. Sevmezler, çünkü Türk’ün ve dolayısıyla İslam’ın hâkimiyeti bu alçakların çarkına çomak sokar. Türk’ün tarihi bir yerde bu lobilerle mücadele tarihidir. Bunlar küfür milletidir, Türk’te daima küfür milletleriyle mücadele etmiştir. Türk Devletini de kıskaca aldıklarından, bu kıskaçtan, bataklıktan kurtulmasını istemiyorlar bu alçaklar. Zira bu lobilerin, baronların güçlerine güç katan ve toplum üzerinde egemen olmalarını sağlayan öldürücü silahlardır bunlar. İslam temiz bir toplum ister, bunlar ise mikroplu, hastalıklı bir toplum ister. Türk ise temiz bir toplumun öncüsüdür ve bilfiil bu toplumu teşekkül ettirmiş bir millettir. Önce Türk kimdir bileceksin, İslam nedir adam gibi öğreneceksin ondan sonra konuşacaksın. Türkler Tanrı’nın askerleridirler ve tarih boyunca şeytanın askerlerine karşı savaşmışlardır. Temiz insanlar, bunların güç kaynaklarının kuruması demektir. Kirli toplum ise bunlar için sürekli taze kan üreten fabrika gibidir. Bunlar indinde Namaz kılan bir genç değil, mütemadiyen içen, içtikçe kendinden geçen, kendinden geçtikçe bunların saflarını seçen bir genç daha muteberdir. Ayık kafalar bunların kayıklarına binmez ama sarhoş kafalar bunların kayıklarından hiç inmez. Bu tür şeyler şeytan işi pisliklerdir, bu pisliklerde İslam Dininde haram şeylerdir, toplumu ifsat eden mikroplardır, hastalıklardır. Cahiliz, zalimiz, zira bilerek pisliklere bulaşıyoruz ve mikrop kapıyoruz, kaptığımız mikropları topluma dağıtıyoruz. Türk’ün töresinde de aynıdır bu pislikler yani yanlıştır, kötüdür, kerihtir. Burada sadece silahı iki türlü düşünürsek olumlu yönüyle iyidir ve Türk’ün hayatında da önemli yeri vardır. Bir yerde Türk=Silahtır. Tıpkı Türk=İslam olduğu gibi. Bu yüzden de Türk Milletinin din ve tarih ile barışık yaşamasına asla tahammül edemezler. Türk’ün güçlenmesini, İslam’ın ruhları tesir altına almasını istemezler. Sürekli bir kaos ortamı oluşturmak için her an tetiktedirler. Garp milleti ile yani küfür milleti ile teşrik-i mesai içindedirler. Her an bir plan üzerindedirler. Bir saniye bile boş durmazlar. Durmak kaybetmektir. Bir genci içkiye alıştırmak, kumar masasına oturtmak, fuhuşa sürüklemek, eroine alıştırmak, silahla tanıştırmak, faize bulaştırmak kârdır bunlar için. Bunu medenilik, modernlik, çağdaşlık kılıfı altında kotarırlar. Genci bu tuzaklara düşürecek araçları istemedikleri kadardır. Bu hanilikleri yapan, dâhilde uşaklar, hariçte ağababalar mebzuldür. Türk Milleti asil bir millettir. İslam Dini, aklımıza gelen her türlü pisliğin, mikrobun, kötülüğün ilacıdır, panzehiridir. Yüreği yeten bu hakikati olumsuzlasın. Katil İslam ile adil, adil ise İslamsız kalınca katil olmuştur ve bunun örnekleri istemediğimiz kadardır. Türk Devleti, insanlığın son adasıdır. Türk’ü İslam’dan ayırmak istediler ama başaramadılar. Yalanla, aldatmayla işimiz olmaz bizim. Yalan olan, öğretilen tarihimiz. Yıllaaarca sürdü bu oyun. Hep direnildi. Türk’ü kendi içinde bölmek istediler, kadim geleneğini aşamadılar. Evet, aşılmaz ve şaşılmaz bir devlet ve millet geleneğimiz vardır bizim. Ama ne hazindir ki, bu kadim geleneği de sarsmaktadırlar bugünlerde. Türk’e yenilmez, aşılmaz gücünü veren İslam olduğu için Türk’ü İslam’dan ayırmak istediler. İslam’ı Arap’ın dini diye tarif ettiler ve Türk’ün İslamlaşmasını Araplaşmak olarak lanse ettiler. Bu yoldan çıkarak bir kısmımızı İslam’a düşman ettiler. Bir kısmımızın da İslam’ı yanlış anlamasını sağladılar. İslam’a düşman olan ne gariptir ki Türk’e de düşman oldu. Aslında gaye Türk’ü de yok etmekti ama direkt olarak bu işe girişemediler, zira tüm milleti kaybetmek işlerine gelmezdi. Zaten İslam gidince Türk bitecekti, o zaman Türk’e düşman olmanın manası yoktu. İslam yok edilerek Türk’te yok edilebilirdi ve böylece bir taşla iki kuş vurulurdu. Ne hazin ki, bu şekilde kaybedilmiş ve bilmeden dinine, oradan da kimliğine düşman edilmiş milyonlarca gencimiz vardır. Bunları bilmek, görmek, algılamak, anlamak gerekir. Kahvehanede ömür çürüten aylaklar gibi konuşmak kolaydır, ama önemli olan gerçeklerle kucaklaşabilmektir. Burada kahvehaneye giden tüm insanları kastetmiyoruz. Gerçeğin fethi de zordur, emek ister. Emeği mukaddes sayarız ama emeksiz yemek isteriz. Ne derin paradokstur bu.

 

Bir olay oldu. Birkaç kişi sokağa çıktı. Yıktı, yaktı, kırdı, döktü. Yüreği yeten bir tek kişi yalan desin. Bir yığın cahildi, Türk ve İslam düşmanı, vatan haini idi. Vatan haini idi, çünkü dertleri asla Türk’ün, İslam’ın ve Türklüğün hâkimiyeti değildi, bilakis zafiyeti idi. Türk bayraklarının yer alması tamamen bir tuzaktır. Türk milletinin asil ve necip fertlerini olayın içine çekebilme gayretkeşliğidir. Arka planda ki baronların taktiğidir. Bu gerçekleri ifşa etmek, hükümeti savunmak demek değildir, böyle algılayanın da kuş kadar beyni yoktur. Bu şuna benzer, Türk Milli Eğitimindeki derin yanlışlıkları dile getirirsin, eğitimin alenen katledildiğini, böylece neslin de katledildiğini söylersin, hemen hükümet düşmanı yaftasını yapıştırıverirler. İkisi arasında hiçbir fark yoktur. Her iki söylemden yola çıkarak bir yerde aynı sonuca ulaşan bu türlerde gerçekten de kuş kadar beyin yoktur. Arka planda Türk ve Türkiye düşmanı odakların olduğu su götürmez bir gerçektir. Bu gerçeği göremeyene sadece acınır. Hükümete muhalif olmak gerçekleri görmeye engel teşkil etmemelidir. Aynı şekilde hükümete dost olmakta gerçekleri görmeye engel teşkil etmemelidir. Ama Türk evlatları cahil değildir. Bir yığın cahil olduğu, sanatçı denilen ruhları hastalıklı, beyinleri mikroplu sefillerin öncülük etmelerinden belliydi. Daha sanatın tarifini bile yapamayacak zavallıların sanatçı olarak lanse edildiği ve o zavallıların adamdan sayılıp peşlerinden gidildiği bir ülkeyiz ne yazık ki. Evet, bunlar sarhoş kafalardır, işleri güçleri bedavadan kazanmak ve kazandıklarıyla ruhları tahrip edip, bedenleri yıkmaktır. Bunun başka bir örneğini ‘’akil adam’’ denilen cahil sürüsünün peşinden gitmekle sergiliyoruz. Herkes cahil bir sen mi akıllısın derseniz şayet; hayır böyle bir iddiam yok ama çürük bellidir, sağlam kendini belli eder. Bir fahişenin ya da vatan haini teröristin yol göstericiliğini kabul eden biri akıllı olabilir mi? Evladın olan polise kin kusan birinin yolundan giden ya da ona destek çıkan akıllı olabilir mi?  Eğer hepimiz öyle değildik diyen varsa, o zaman serseriler meydandan çekilene kadar meydana girmemeliydiler. Halkız dendi, halkçıyız dendi ama halkın emekleri gasp edildi. Hazineleri zımnen yağmalandı. Vergileriyle alınan her şey tarumar edildi. Kendilerinin de namusunu, malını koruyan Türk polisi lanetlendi. Halkın bindiği arabalar yakıldı, yürüdüğü yollar söküldü. Milyonlarca liralık zarar oluştu. Bunlar gözlerimizle gördüğümüz, şahit olduğumuz gerçeklerdir. Gizlenemeyecek kadar açık ve net gerçeklerdir. Ha bir kapitalist çapulcu direkt olarak benim cebimi boşaltmış ha bir serseri çapulcu endirekt olarak benim cebimin boşaltılmasını sağlamış hiçbir farkı yoktur. Zaten bu olaylardan kazanan yine kapitalisttir. Ama bu derin gerçeği algılayabilecek, anlayabilecek, tahlil edebilecek zekâ lazımdır.  Savaş olan ülkelerde gerçekte kazanan kim ise, bu tür toplumsal talanların olduğu yerlerde de kazan odur. Ayrıca burada, bir yerde ‘’Twitter’’ denilen sosyal ağ denendi.  Haddizatında bu olayda gözlerden kaçan ince ve derin bir detaydır burası. Zira bu bir ‘’prova’’ idi muhtemelen. Esas hamleler daha sonra gelecek gibi. Demek ki bu ‘’yapay ağ’’ çok etkili ‘’doğal ağların’’ örülmesine yarıyormuş deyip bir sonrakine daha etkin olarak hazırlanacaklar. Bu arada BDP-PKK şebekesinin de olaylardan genel olarak uzak durması tamamen bir taktik icabıymış gibi geliyor bana. Sadece Batı da ki potansiyel görülmek istendi gibime geliyor. Küçük çaplı bir Doğu provası denemek isteyebilirler. Sonra da ikisinin birleşiminden genel bir ön prova yapabilirler. Böylece en son hamle için taktik geliştirmiş olurlar. Dikkatli olmak lazım. Oyunu görmek ve bozmak lazım. Kendi oyununu kurman ve oynaman icap ediyor. İstihbaratını güçlendirmen gerekiyor. Gerçek akillerin yol göstericiliğine eyvallah çekmen lazımdır. Kendi silahını kendi evladına değil düşmana çevirecek bir ordu kurman lazımdır. Kaynaklarını israf etmemen, gizli ve açık işgalden koruman kaçınılmazdır. Eğitimini ecnebilikten kurtarman ve gerçek manasıyla millileştirmen şarttır. Ne hazin ki, eğitim sistemimiz resmen ve alenen felç edilmiş durumdadır. Neslimiz bile isteye tüketilmekte, beyinleri boşatılmakta, ruhları harap edilmektedir. Eğitime yatırımdan kaçınan bir millet felaketin, uçurumun eşiğindedir. Muallimlerinin itibarını sarsan, onları hayatın geçit vermez ağlarında yalnız bırakan ve ekonomik sefalete mahkûm eden, onların rüyalarını katleden ve itibarlarını üç kuruşluk tipler karşısında beş paralık eden bir milletin kaderi alçakça yok oluştur. Şahsi hazları için harcamalar yaptığında devletin zarara uğradığını hiç düşünmeyip, eğitim adına bir harcama yapacağı zaman devletin zarar edeceğini bahane eden bir millet iflah olamaz.  Bu millet bunu yapanları asla affetmememelidir. Zaten bu da namussuzluğun daniskasıdır.

 

Hiçbir kimse bana sarhoş kafaların Türk Milleti için çalışabileceğini söyleyemez. Dik duramayan, sallanan bir nesille sağlam bir medeniyet kurulamaz. Türk ise daima bir medeniyet kurma peşindedir. Dünyaya nizam vermek, intizam getirmek davasındadır. Evet, her içeni Türk düşmanı olarak kabul edemeyiz belki ama içki savunuculuğu yapan, sırf içkiyi yasaklıyor diye yasaklayanlara tavır koyan ve milleti isyana teşvik edenden de Türk Milletine asla hayır gelmez. Masumane içki içiyorsan bile neslin bu beladan arındırılmasına karşı çıkamazsın. Karşı çıkacak kadar oluyorsan da Türklükten ve masumane içmekten dem vuramazsın. Vursan bile kimseyi kandıramazsın. Türk Milleti ahmak değildir. Türk Milleti sarhoş bir millet değildir. Bizim topraklarımıza ne kadar pislik akın etmişse, hepsi Garp’tan gelmiş pisliklerdir. Şu gerçeği kimse inkâr edemez; yeşil deniyor, bilmem ne deniyor. ‘’Yiğidi öldür hakkını yeme’’ diye bir söz vardır. Bu ülkede yeşile en çok kıymet ve önem verenler İslamcı denilen Belediyelerin olduğu söylenir daima. Katılınır ya da katılınmaz ama bir de gözlerin gördüğü vardır. Ve bunların kazanmalarının seri hale gelmesi bile bu özelliklerine bağlanmıştır. Bu durum toplumun konuştuğu bir durumdur. Yani burada kimsenin şakşakçılığını yapmıyoruz, yapacak kadar da geri zekâlı değiliz. Bizde neyse odur. Güzel güzeldir, çirkin çirkindir. Kimse bunun aksini iddia edemez. Dolayısıyla işin rengi asla bize akseden şekilde değildir. Yani yeşil, olayın kamuflajıdır. Ki zaten artık herkeste bunu görmüş, anlamış durumdadır. Türk Milletinin evlatları çok uyanık olmalıdırlar ve daima teyakkuz halinde kalmalıdırlar. Zira indirilmek istenen darbe görünürde başka hedeflere olsa bile gerçekte Türk Milletine, Türk Devletine ve Türk’ün sarsılmaz kadim değerlerine indirilmek istenmektedir. Birileri yine gitsin, yıkılsın elbet telafisi olur, zira insan ve hükümet edecek çoktur ama Türk Devleti ve Milleti yıkıldığı zaman telafisi olmaz çünkü bir yenisi yoktur. Akıllı olmak lazımdır. Eğer namussuzlar kadar cesur olamazsak kaybedilmeyecek hiçbir şeyimiz kalmayacaktır.  Neslimizi iyi eğitemediğimiz için yabancı ajanların tuzaklarına çok kolay şekilde düşmektedirler. Kendi kimliklerine ve dinlerine düşman olan mihrakların oltalarına kolayca takılmaktadırlar. Okuduklarını, gördüklerini yanlış değerlendirmekte, tahlil etmekte ve nihayet yanlış çıkarımlarda bulunarak yanlış sonuçlara ulaşmaktadırlar. Bu da beladan başka bir şey getirmemektedir.

 

Son tahlilde; Türk’ün kadim iradesi ortaya çıkmalıdır ve artık Türk’ün kadim aklı olaya el koymalıdır. Bizleri akılsız ve iradesiz nesiller mahvetmiştir. Bir devir kapanmalı ve yeni bir devir açılmalıdır. Türk sanki yeniden doğmalıdır ve karanlığı boğmalıdır. Türk Yurdu bir ‘’Güneş Ülkesi’’ olmalıdır. Tüm zulümler son bulmalı, tuzaklar boşa çıkarılmalı, oyunlar bozulmalı ve kaderinin inşacısı yine Türk’ün kendisi olmalıdır. Türk’e kader biçmek ve Türk’ün eceline kadeh içmek kolay olmamalıdır. Dünkü çakalların ve bugünkü çocukların Türk Milletinin, Türk Devletinin ve İslam Dininin hâkimiyeti ile işi olamaz, işi olanların ise leşini kimse bulamaz. Kişiler ve hükümetler fanidir; din, devlet, vatan, millet ise bakidir.

 

 

NOTLAR

 

BİR: Haddizatında bu olayın ardında Hükümetin bizatihi kendisinin olduğunu da düşünmüyor değilim. Yanılıyor olabilirim ama aklıma gelmiyor değil. Ya da meydana çıkan zavallılar tongaya düştüler, kandırıldılar. Yani oyun kuruldu ve oynandı, sanatçı kılıklı şebekler ve arkalarına düşen güruhlar tuzağa düştü. Her zaman düşürürlerdi bu sefer düştüler gibi. Bir önceki yazımızda da değindik olayın bu yönüne. Hükümet daha bir güçlenerek çıktı sanki. Zira Sayın Başbakan Tayip Erdoğan sineceğine daha bir kükredi. Zannedildi ki sindiririz. Ki bazı tepkilerinde haksızda değil. Zira bir şey yapılacaksa buna millet karar verir. Üç dört tane sokak göstericisi değil. Ki Türk Vatanı üzerinde karar verme yetkisi Türk Milletine aittir, hükümete bile ait değildir ki sokak göstericilerine ait olsun. Misal; Taksim’e Cami’mi yapılacak, buna Türk’ün ruhuna düşman olan serseri takımı karar veremez, Türk Milleti olur veriyorsa kimse de engelleyemez, engelleyememelidir de. Aynı şekilde Türk Milleti Ayasofya’nın cami olarak açılmasını istiyorsa, hükümet korkmamalı, tırsmamalı, her yerde kükrediği gibi burada da kükremeli ve bunun gereğini de yapmalıdır. Lüzumsuz kükremekle olmuyor, bir de lüzumlu yerlerde kükrenmelidir ve pençe düşmanın tam gövdesine atılmalıdır. Ayrıca Sayın Başbakanın bir sözü çok doğrudur, sürekli dillendirilen Demokrasi lanetine göre, hükümeti kim getirirse düşürecek olan da odur, asla başkası değil. Bu konuda ki söylediği şeylerde de yüz de yüz haklıdır. Ne yani hem demokrasi diyeceksiniz hem de her naneyi yiyeceksiniz. Ha ben şahsen demokrasi denilen melanete inanmam ve farklı düşüncelerim vardır ama mevcut durumda Sayın Başbakanın dedikleri kesinlikle doğrudur. Hayır, öyle değil midir? Milletin seçtiğini yine millet yok eder. Yok etmesi için ancak millete yardım edebilirsin, tabi adam gibi politika ederek. Bence burada Sayın Başbakan kendi oyununu kurdu, oynadı ve kazandı. Eğer Sayın Başbakan çözüm süreci denilen süreci Türk Milletinin varlık kavgasına aykırı şekilde götürmeseydi, PKK denilen Siyonist maşasının ön plana çıkmasını engelleseydi, hükümet içinde ki bazı tiplerin sanki bilinçli yapılıyormuş gibi akseden hamlelerine fırsat vermemiş olsaydı, başkanlık sisteminde direttiği kadar diretmeseydi şu olaylarda arkasında bu milletin en az yüze yetmişini kesinlikle bulurdu. Hatta en az yüzde 65 ile yeniden hükümet edebilirdi. Şimdi ne oldu? Malum olaylar kaybettirse bile kaybettirdiğinden çok kazandırdı gibi geliyor bana. Hatta bu sefer ABD korumacılığında hareket eden ve dini tahrif ve tahrip etmekle bilinen Diyalogcu güruha bile ihtiyaç duymadan istediğine ulaşabilir. Hükümetin asıl şansı; karşısında kendisini zorlayacak hamlelerden mahrum bir muhalefetin bulunmasıdır, bu da hükümetin şansıdır. Maalesef acı bir gerçektir bu durum, kızılsa da, kabul edilmese de.

 

ÖNEMLİ NOT

 

Burada şahsi mülahazalarımızı serdediyoruz. Düşüncelerime katılmıyor olabilirsiniz. Düşüncelerim yanlışta olabilir sizce. Ama tartışmayınca doğruya ulaşılmaz. Tartışmadan da düşman olunmaz. Hakikat güneşi fikirlerin çarpışması sonucunda doğarmış. Öyleyse namuslu olunmalı, düşünceyle savaşılmalı ve yanlış yargılardan arınmalıdır. Dostluk ve karakter başkadır, düşünce başkadır. Sırf düşünceden dolayı sağlam bir karaktere düşman olmak basitliktir, ucuzluktur. Sırf düşünceden dolayı da, rezil bir karaktere dost olmak aynı şekilde ahmakçadır, ucuzluktur, basitliktir.

Tarih: 08.06.2013 Okunma: 625

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

özgür deniz

03.03.2013 - 04:12

BATI eşittir yılandır,domuzdur,tilkidir,çakaldır,sırtlandır,ittir ve hatta bu hayvanlardan daha aşağıdır...aslında bu hayvanlarla batıyı kıyaslamak, bu hayvanlara hakarettir ama bu kıyasda adettendir... AYRICA gerçek Müslüman Türk olan kendi vatanında kıymet görmüyor ki, geçtim ki BATI da ve batının köpeği olmuş küçük çaplı sefil ülkelerde kıymet görsün.... kalbi eyvallah üstat...

özgür deniz

03.03.2013 - 04:12

BATI eşittir yılandır,domuzdur,tilkidir,çakaldır,sırtlandır,ittir ve hatta bu hayvanlardan daha aşağıdır...aslında bu hayvanlarla batıyı kıyaslamak, bu hayvanlara hakarettir ama bu kıyasda adettendir... AYRICA gerçek Müslüman Türk olan kendi vatanında kıymet görmüyor ki, geçtim ki BATI da ve batının köpeği olmuş küçük çaplı sefil ülkelerde kıymet görsün.... kalbi eyvallah üstat...