KURTULMAK MI İSTİYORSUN? DÜŞÜNECEKSİN!...19…

Özgür DENİZ - 09.03.2013

BİR: Cemaat denilen, okyanus ötesinden seslenip okyanus berisini dizayn etmeye yeltenen ve küresel baronların kontrolünde olan netameli yapı bir partiyi ele geçirmeye çalışıyor ama bir türlü beceremiyor. AKP de denedi bunu ve olmadı. MHP de yapmaya çalıştı beceremedi. MHP ni ele geçirebilseydi, hariçteki bütün elemanlarını bu çatı altında toplayacaktı, ismi değiştirecekti ve iktidara oynayacaktı, nihayet MHP üzerinden devletin tüm hücrelerine el atacaktı ve istedikleri düzeni, Küresel lortlarında müzaheretiyle, bu millete dayatacaktı. Şu an hem AKP de hem de MHP de mutemet elemanları var ama onların açığa çıkmasından korkuyorlar. Çünkü o isimler sayesinde bu siyasi yapılara karşı kullanabilecekleri bilgiler elde ediyorlar. Ve hala MHP üzerinde çalışıyorlar. Çünkü artık birilerine bir şey yaptırmak istemiyorlar, istiyorlar ki herkes bunlara muhtaç olsun ve bunu fırsat bilerek herkesin düşüncesini ve hayatını biçimlendirebilsinler. Türk Milletinin ve devletin buna müsaade edeceğine asla ihtimal vermiyorum. Yine bugünlerde bunlarla ilgili olduğunu sandığım ve Rusya’da vuku bulan baskın olayı var. Buna da inanmıyorum. Yönlendirmeli ve muayyen emellerin elde edilmesini sağlayıcı arka planı olan bir baskın olduğunu düşünüyorum. Yani kaybettirici değil kazandırıcı bir baskın. İşler böyle dönüyor dünya denilen yerde maalesef. Ama milletin inanmamasını arzuluyorum şahsen. PKK ya yaranmak için Apo denilen Siyonist finosuna sayın diyenlerin bu millete ve bu ülkeye verebilecekleri hiçbir şey yoktur ve olamaz. Ah bir kere düşünmeyi ve sorgulamayı becerebilsek ve koyunluktan kurtulabilsek, neyin ne olduğunu, kimin kim olduğunu fark edeceğiz ama olmuyor maalesef.

 

İKİ: Bugüne kadar Kürt olduğunu söyleyemiyormuş. Eskiden Ülkücüymüş vs. vs. vs. tabi yersek! Hayır, dürüstçe konuşulsa eyvallah ama gerçekleri altüst etmenin ne âlemi var? Tabi o zamanlar rant oradaydı, şimdi burada. Döneme göre rol kapmaktır bunun adı. Kim güçlüyse, onun argümanlarını kullanmak, rol kapıp bunu ranta çevirme peşinden koşanların karakteristik özelliğidir. Burada da olan şey budur. Makam var, para var, gelecek var, o zaman zamanın şartlarına uygun şeyleri söyle gitsin. Beğenilirsen dünya nimetlerinin kapısı asla kapanmaz. Beğenilmezsen elinde ki nimetlerde gider. İşte olayın püf noktası burasıdır. Mesele; dünya nimetleri meselesidir. İdeallerden, kişiliklerden, yaşam ilkelerinden verilen tavizlerin ve ahlaktan, adaletten vazgeçişlerin yegâne sebebi budur. Ama bu yaşam nasıl bir yaşamdır, ona da millet karar versin. Bu türden şeyler söyleyenlere asla itibar edilmemesi gerekir. Ayrıca bu türden beyanlar çok tehlikelidir. Milli yapıyı yaralayıcı, tahrip edici ve milleti bölücü, temelleri sarsıcı beyanlardır. Kim olursan ol, ağzından çıkan söze dikkat edeceksin. Bahusus, bir milleti temsil eden mevkide bulunuyorsan daha çok dikkat edeceksin. Çünkü temel yapı çöktüğü zaman umduğunu bulamamak hatta elindekileri de kaybetmek vardır. Akıl boşuna verilmedi bize!

 

ÜÇ: Asgari ücretliye 800 TL yetermiş. Öyle buyurmuşlar. Bu beyan, insanlık tarihinin en utanç verici beyanıdır ve asla hafızalardan silinmemelidir. Vicdanı mutlak şekilde yaralayan, kanatan hatta felç eden bir beyandır. Ancak ve ancak vahşi kapitalistlerin söyleyebileceği, savunabileceği bir ifadedir. İslam ile mutlak olarak zıttır. Ayda milyarlarca lira kazanıp, ayrıca kimbilir kaç trilyon yan geliri olanların böyle bir şeyi söylemesi ve savunması hiçbir ahlaki prensiple uyuşmaz. Bu beyanda ne Allah ahlakı ne de Allah adaleti yoktur. Bu beyanı savunanların vicdanlarında adalet hissini taşıdıklarına da kesinlikle inanılmaz. Bu beyan siyonizmin zulmüyle eşdeğer bir beyandır. Ve yetkili yapının en tepesinde bulunan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, tarihin asla vicdani olmayan beyanını yapanı kesinlikle bünyeden çıkarmalıdır. Çıkarmadığı takdirde yönettiği yapının çok ağır yara alacağı saf gerçektir. Çünkü böyle bir durumda, bu beyan, tüm yapının benimsediği bir beyan olarak telakki edilecektir. Ve bedeli de tüm yapı ödeyecektir. Asgari ücretli ile adeta dalga geçilmiştir. Hatta milyonlarca yoksulla alay edilmiştir. Ayda milyarlar kazananlar yetmiyor diye bağırırken, ortaya çıkıpta 800 TL gibi komik bir rakamın geçinmek için yeterli olduğunu söylemek hangi ruh halinin ürünüdür? Güç bende diye, her şeyi söyleme hakkınız yoktur. Güç, hiç kimseyi haklı yapmaz. Ancak, hakikatle uyuşanlar doğrudur ve haklıdır. Her şeyi unutsan da bu sözü asla unutma ey insanoğlu, ey Müslüman Türk evladı! Allah’a inanıyorsanız, adalete de inanmalısınız. Adil olmayanın Allah’ı yoktur! Adaletli olmayıpta, Allah’a inandığını söyleyen riyakârdır, münafıktır.

 

DÖRT: Türk Milletini etnik unsurdan sayan kafalar var. Bir defa Türk Milleti etnik unsur değil, bir nevi üst kimlik konumunu almış ve mütemadiyen bu şekilde anlaşılmış bir unsurdur. Defaatle ifade ettik bunu ve defaatle ifade etmekten de yorulmayacağız. Çünkü bu millet, varoluşunun kılcal damarlarını asla kestirmez, kestirmemelidir. Tarihte ki belirleyiciliği de hep bu şekilde anlaşıldığı haliyle olmuştur. Türk Milletini ve Türk kimliğini bir etnik unsur ve olgu olarak değerlendiripte, etnik kimliklerle aynı kefeye koymak sonsuz yanlıştır. Böyle bir değerlendirme hem tehlikeli hem de bölücüdür. Türklük, kapsayıcı bir olgudur. Bütünün adıdır. Bu kapsama alanının içinde muhtelif unsurlar elbette ki vardır. Ama muhtelif unsurların hepsi bu kapsamın içinde değerlendirilir. Kapsayan ile kapsananları bir tutmak ve ayrıymış gibi değerlendirip üzerinde operasyon yapmaya tevessül etmek ateşle oynamak gibidir. Bu netameli bir kumpastır ve aldanılmamalıdır. Bu tür kumpaslar İngiliz tezgâhıdır. İngiliz, genelde İslam Milletlerini özelde de Türk Milletini biçimlendirmekten hoşlanan bir millettir. Şu anki olan biten her şey, en az yüz yıllık bir planın ürünüdür. Yeni planlar nelerdir kimbilir. Suriye’yi, Esad pisliğini, Kürdistan denilen bir yapıyı kurdurmak için kullanmak. Suriye vakasını sırf bu amaç için çıkarmış olmak. Esad denilen pisliğe git derken aslında kal demek. PKK-BDP nin oyunu Türk Milletinin uyumaya devam etmesini sağlamak için kasıtlı olarak az göstermek. Anadilde eğitim derken, aslında bölünmenin ancak bu şekilde gerçekleşeceğini bilerek hareket etmek. Zira en etkili propaganda bu yolla yapılacaktır ve yapılabilir. Küçücük beyinler bu şekilde yönlendirilebilecektir. PKK-BDP denilen Siyonizm maşası yapının Türk Milletinin kaderini tayin edici konuma gelmesini sağlamak. PKK-BDP denilen yapı ile bazı yapıların (bahusus Kemalistlerin) derin işbirliğini gizlemek ve günü geldiğinde bu yapıları birleştirerek bu milletin mukadderatına egemen olmak. Muhtelif dillerin eğitiminin gelecekteki kirli emeller adına eğitim sistemine sokulmasını sağlamak. Kürtçeye talebin bilinçli olarak az olmasını sağlamak ve bunu kamuoyuna duyurarak muhtemel tepkilerin önüne geçmek ve aynı istikamette muhtemel isteklerin gerçekleşmesine destek bulmak. Apo denilen sefilin gelecekte önder olarak telakki edilmesini ve bu sefil üzerinden Kürt kardeşlerimizin hayatlarının tanzim edilmesini sağlamak ve bu durum yani önder olarak benimseme durumu tam olarak sağlandıktan sonra da bu sefili yok etmek gibisinden ne planlar vardır kimbilir. Akıl, boşuna verilmedi bize!

 

BEŞ: Karadeniz üzerinde vahim oyunlar oynanmaktadır. Çünkü halledilmesi gereken yer halledildi. Şimdi orası Karadeniz’e örnek olarak sunulacaktır ve sunulmaktadır derinden derine. Millet ve devlet uyanık olmalıdır. Ki her zaman uyarıyoruz ama maalesef hala oyuna geliniyor. Ya da millet ve devlet sahipsizdir. Karadeniz üzerinde, özellikle kadınlar aracılığı ile oyunlar oynanıyor. İşte PKK-BDP denilen terörist yapının muhatap alınması bu yüzden de çok tehlike arz ediyordu ama ne hazin ki oyuna gelindi. Ülkemizin dört bir yanında oyunlar dönmektedir. Ve oyunlar ne gariptir ki, hep Komünizm üzerinden gerçekleşmektedir. Çünkü bu safsataya inananın, bu milletle, bu milletin diniyle, diliyle ve ülkesiyle bağı kalmıyor. Hatta insan diye bir yapı yok oluyor. Çünkü bu safsata özünde bölücüdür. Ama bu safsatanın ne olduğunu bilmeyen milletimiz çok kolay aldanmaktadır. Bu safsatanın müntesiplerini vatansever, antiemperyalist sanmaktadır bu milletin çocukları. Oysa emperyalizmin tam adıdır. Bazı yazılarımızda en ince detaylarına kadar yazdık bu safsatayı. Emperyalizm, ülkeleri bölmek için bir Truva Atı olarak kullanmaktadır bu safsatayı. En bariz örneği PKK-BDP denilen taşeron şebekedir malumunuz. Ve kimse bunu inkâr edemez. Ne hazin ki; Kemalistler, bu milleti mahvetmiştir. Bu milletin ruhunu çalmışlardır, kimliğini çalmışlardır. Bu devletin temellerini çökertmişler, mayasını bozmuşlardır. Bu ülkeye Emperyalist ajanların yerleşmesini ve bu topraklarda kökleşmelerini sağlamışlardır. Şimdi de İslam’la zerre alakası olmayan ve İslamcılık denilen ucubenin peşinden giden şarlatanlar bu oyuna destek oluyorlar, bilerek ya da bilmeyerek. Haddizatında bu ucube de bölücüdür. Çünkü bu safsata ile de Müslümanları bölüyorsunuz.  İslamcı olanlar, güya İslam’ın hâkimiyetini isteyenler olarak kendilerini tanıtıyorlar. Diğer Müslümanlar da böylece İslam’ın hâkimiyetini istemeyenler olarak telakki ediliyorlar. Bu ise tehlikeli bir oyundur. İslamcılık safsatası da İslam düşmanlarının bir tezgâhıdır özünde. Türk Milleti, Komünistler, Liberalistler, Kemalistler ve İslamcılar eliyle tarihten silinmek isteniyor. Türk Milletinin uyanması, kendine gelmesi, dirilmesi ve şaha kalkması için Kur’an’a ve Töreye dönmesi şarttır. Yoksa ilerisini düşünmek bile fecidir.

 

ALTI: Anne Sütü Bankası denilen bir olay var. Mutlak netameli bir mevzu olduğu kesin. Daha ilk etapta, karanlık bir olay olarak değerlendirmiştim. Bazı Müslüman mütefekkirlerin beyanlarından haklı olduğuma inanmaya başladım. Çok karışık bir durum. Nesli tehdit eden, bozacak olan yönleri var. Evet, İslam Âlimi değiliz, haddimiz biliriz, kesin hüküm veremeyiz ama fikrimizi beyan edebiliriz. Bu mevzu durduk yere çıkarılan ve ihtiyaç olduğu için tartışmaya açılan bir mevzu değildir kesinlikle. Birilerinin bu milletle ilgili planları var ve bu mevzunun da bu planlarla ilişkisi var. Sayın Bakanın bu işe evet demesi sonsuz tehlikelidir. Buna onay vermek bazı sıfatlarla eşdeğerdir. Aslında dini açıdan da olayı değerlendirebiliriz ama geniş ve rahat zaman lazım. Şu an saat gecenin 02:25 ini gösteriyor tam olarak. Ve gözlerim harap şekilde. Takatim yok. Bu millete, bu devlete, bu ülkeye ve neslimize ihanet etmeyelim beyler lütfen.

 

YEDİ: Bir Japon malı, İstanbul’da deprem olacağını söylemiş. Hem de zamanını ve saatini de belirtmiş. İşte angut diye buna denir. Burada tamamen alçakça bir tuzak vardır. İstanbulluların malını, mülkünü beleş yere almak ve İstanbul’un sadece gâvurun ve gâvur maşalarının elinde kalmasını sağlamak tezgâhı vardır. Hükümet yetkililerinin milleti aydınlatması ve uyarması gerekmektedir. Böyle sefillerin ve malların da Türk Devletinin Kurumlarıyla ilişiklerinin kesilmesi icap eder. Milleti aldatmanın, galeyana getirmenin lüzumu yoktur ve bu haysiyetsizliktir.

 

SEKİZ: İran’ın da bildiğimiz İran olmadığını bilelim derim naçizane. İran’ın derin gücü Küresel Emperyalizmle işbirliği içindedir. İran, rastgele bir devlet değildir. Kadim tecrübeye, köklü geleneğe sahip bir millet ve devlettir. Kimi düşmanlıklar aslında arka planda dostluktan başka bir şey değildir. İnsanlar gibi, devletlerde maske kullanırlar. Bu yüzden görünen yüz asla önemli değildir. Görünmeyen yüzü görmektir marifet. Gözün açıksa görürsün görünmeyen yüzü. Neyleyim ben, soruya, sorguya ve gerçeğe kapalı gözü? Aslında daha derin analiz yapılabilecek bir mesele ama malum hal bunu engelliyor.

 

ALLAH (cc), genelde İslam Milletlerini, İslam Milletlerinin vatanlarını ve değerlerini, özelde de Türk Milletini ve Türk Milletinin vatanını, devletini ve değerlerini korusun. Kur’an ve Töreye göre biçimlenmiş bir devlet nizamı nasip etsin. Sonsuz âminler olsun. Çünkü bir Türk Milleti ve Türk vatanı ki, orada hayat, Kur’an ve töreden şaşmışsa şayet, yok oluş süreci başlamış demektir. Tefrika, zillet, esaret kapıya gelmiş demektir.

Tarih: 09.03.2013 Okunma: 593

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?