KURTULMAK MI İSTİYORSUN? DÜŞÜNECEKSİN!...9…

Özgür DENİZ - 04.01.2013

İnsanlar, öğrendikleri bilgilerle yaşarlar. Bilgiler ise, muayyen araçlar sayesinde elde edilirler. Okul, kitap, film (sinema, tiyatro, dizi vb.), gazete vs. gibi kaynaklar, araçlar sayesinde elde edilirler. Her bilginin de bir amacı vardır. Yani bilgiler, bizi bir yerlere yönlendirmek içindir. Bilgiyi ulaştıranın da bir amacı vardır. Silah satan bir savaş baronu, sana savaşın kötü olduğu bilgisini asla vermez, verdirtmez. Seni savaşmaya sevk eden ideolojilerin kötü, namussuz olduğu bilgisini vermez, verdirtmez. İnsanların eylemleri, davranışları, edindikleri bilgilerin somutlaşmasıdır. Doğru bilgi, doğru düşünmek kadar hattan ondan daha çok önemlidir. Şunu söylememizde mübalağa olmaz sanırım; bilgimiz kadar düşünürüz. Binaenaleyh, doğru bilmeyen doğru düşünemez. Doğru düşünmeyen de doğru karar veremez. Doğru düşünmek, doğru bilgilerle olur. Yanlış biliyorsan elbette yanlış düşünürsün. Doğru karar veremeyen doğru gidemez. Doğru gidemeyende belalara düçar kalır. Bu yüzden düşünmek ama doğru düşünmek çok önemlidir. Doğru düşünmek ise, Kur’an temelli bilgiler ekseninde düşünmekle olur. Çünkü tüm insanlığı ayrım yapmadan kuşatan ve savunan yegâne kaynak Kur’an’dır. Buna hayır diyebilecek ve iddiasını temellendirebilecek tek bir kişi bile çıkamaz. İspatsız iddia ise cazgırlıktan başka şey değildir. Vereceğimiz kararlar kaderimiz olacağı için, karar alırken ve verirken çok titiz düşünmeliyiz. Hani atalarımız derler ya; ‘’bin düşün, bir söyle’’ diye işte o misal.

 

Güncel bir misal verelim; şu kıyafet meselesi. Düşünülmeden, taşınılmadan verilmiş bir karardır. Büyük aldanışın, büyük hüccetidir. Laf olsun diye, bir şey yaptığımız sanılsın diye, özgürlükçüyüz imajı verelim diye alınmış olumsuz bir karardır. Sonuçta da çok zararlı çıkılacaktır. Bu bilinmektedir ama ifade etmekten utanılınmaktadır. Daha yeni olan bir şey; Sayın Bakan, özel bir okulda çocuklara soruyor; memnun musunuz diye, ama çocuklar hep bir ağızdan ‘’hayır’’ deyince bakınıp kalıyor. Sahiden ne bekliyordunuz ki? Çocukların gerçekten sonsuz mutlu olacağını mı düşünüyordunuz? Bu olmayacak bir şeydi. Düşünceniz bozuktu. Ki, kararınız bozuk olmasın. Siz, sadece güya değişim yapmış olmak, güya özgürlükçü poz vermek adına böyle absürt bir karar aldınız. Oysa değişim daha mantıklı yapılabilir, özgürlük daha tutarlı şekilde savunulabilirdi. Ki, zaten herkes istediği kıyafeti giymekte özgürdü, çünkü her okul istediği formayı giydirebiliyordu. Siz, bunu yapmakla başarının gerçek anahtarlarından biri olan disiplini felç ettiniz, sistemli düşünmeyi boğdunuz. Zira bedeni dağınık olan bir çocuğun beyni ve ruhu da dağınık olacaktır. Yasa budur ve bu yasayı değiştirmek imkânsızdır. İster kabul edin, ister kabul etmeyin. Gerçi hangi işimizi düşünerek yapıyoruz ki? Her yaptığımıza, bize getirisi ne olur, bizim bundan çıkarımız nedir, bunu yapmakla elde edeceğimiz kâr ne olur diye bakıyoruz. Tabi böyle olunca da, hatalar, o hatalardan doğan ihanetler zincirleme geliyor.

 

Aslında tüm insanlığın, bahusus Ümmet-i Muhammedin bile bunca belalara düçar kalmasının yegâne nedeni; yanlış bilgiye sahip olmak ve düşünmemektir. Tıpkı bir Sayın Bakanın dağa çıkma olayında olduğu gibi. Sayın Bakan bunu söylerken münhasıran grupsal ve bireysel çıkarını göz önünde bulundurarak hareket etmiştir. Burada düşüncenin zerresini göremezsiniz. Çıkara odaklı eylemelerde düşünce yoktur. Vardır gibi görünür ama yoktur. Çünkü düşünmek çok aziz bir eylemdir ve her yüreğin dayanacağı bir iş değildir. Düşünen adam asla çıkarını göz önünde bulundurarak hareket etmez. Düşünen insan, vicdanını arka planda bırakarak eylemde bulunmaz. Düşünmek; her bir olguyu, temellerinden tahlile tabi tutmaktır. Düşünmek; her bir olgunun görünmeyen yüzünü görmeye çalışmaktır. Düşünmek; her bir olgunun, hangi şartlarda hangi sonuçları doğurabileceğini kestirebilmektir. Düşünmek; attığın adımın, nereye varacağını ihsas edebilmektir. Düşünmek; bir olguya birkaç boyuttan bakabilmeyi becerebilmektir. Bir misal verelim; popüler olmuş malum bir evlilik programı var ve programın bir sunucusu var. Gelsin övgüler, gitsin övgüler. Malum kadını sitayişe boğanlar neyine bakıpta yapıyorlar bunu? Diline ve güya tevazusuna. Ama hiç bilmiyorlar ki; o kadın, bu milletin temel direklerini çatırdatmaktadır. O kadın eylemleriyle, söylemleriyle, verdiği imajla onlarca genç insanın yörüngesini şaşırtmakta, milli ve manevi dokuları tahrip etmektedir. Dili ve tevazusu da çıkarı gereğidir, gerçek değil yalandır. Ama herkes kalıba baktığı için ve sığ şekilde olayı değerlendirdiği için bu tarafları görememektedir. Böylece de, malum kadına lüzumsuz sitayişlerde bulunmaktadır. Yani ortada bilgi, akıl, düşünce yoktur. Ama sitayişte bulunan o kişilerle konuşsanız ahkâm kesmekte hiçte geri kalmazlar, sanki her şeyi bilmektedirler. Bunun anlamı ise, kopkoyu bir cehalettir ama cehaletinin farkında olan kim. Bunlara cahil deseniz, size küfrederler. Ama küfür cehaleti örtmez, bunu da bilmezler. ‘’Bilmediğini bilmeyenden kaçınız’’ demiş Konfüçyüs.

 

Gerçek ve saf özgürlük, gerçek bilgi temelinde namusluca düşünebilmek ve düşüncelerini eyleme dökebilmektir. Düşünmek, hakikate ulaşmak ve ulaştığın hakikatleri yüreklice haykırabilmektir. Hakikatten korkan kişinin, düşünceyle işi olamaz. Hakikat sarayının kapısından girebilmek, düşünmek yürekliğine sahip olmayı iktiza eder. Düşünmeliyiz, mutlaka düşünmeliyiz. Bir olguyu, farklı boyutlardan tahkik edebilmeliyiz. Hiçbir olguya tek boyutlu bakamayız. Tek boyuttan bakanın düşünceyle bir ilgisi olamaz. En azından, her olgu çift boyutludur. Tek boyutlu düşünen, her zaman ezilmeye, sömürülmeye, aldatılmaya müstahaktır. Çünkü kimse senin için düşünmez. Herkes kendisini düşünür, kendisini düşünmesi ise çıkarını düşünmesidir. Namuslu düşünen çok azdır. Namuslu düşünen çok olsaydı, insanlık ve dünya bu kadar kirlenmez ve karanlık olmazdı. Aldanmamak ve kurtulmak için düşünmek lazım!

 

 

EKSTRA

 

POLİS-SENDİKA

Bu olay ihanetin daniskası olur. Sakın denemeyin. PKK denilen Siyonist çetesinin verdiği zararın on mislini vermiş olursunuz vatana ve millete. Olayı derin ve geniş şekilde tetkik eder, üzerinde inceden düşünürseniz tehlikenin boyutlarının fevkine varırsınız. Sakının, ardı arkası gelmeyecek ihanet zincirinden.

 

TARİH-ECDAT

Tüm tarih ve ecdat düşmanlarına hitaben:

Tarih bir ışıktır, bakmasını bilene. Tarih bir derin kaynaktır, ders almasını bilene. Ecdat bir kılavuzdur, değerini bilene. Ecdat bir öğüttür ders almasını bilene. Sen kendini bilmiyorsun behey soysuz ecdadı ne bileceksin.  Sen hangi tarihin çocuğu, hangi ecdadın torunusun ki, konuşuyorsun. Miadın doldu, pilin bitti, çöplüğe döküleceksin diye, ecdada ve tarihe kirli dilini uzatarak, tarih ve ecdat düşmanlarının kucak açmasını bekliyor ve ona göre ötüyorsun. Gâvurluğun biline biline taltif edildin, nimeti yedin bitirdin, şimdi tekrar işi gâvurluğa götürdün.  Sahi sen insan mısın?

 

DİZİLER

Diziler, birer emperyalizm piçleridir. İnsanların ruh ve beyin disiplinlerini bozarak, buradan da beden ile ruhun ve beynin insicamını tahrip ederek, insanları emperyalizme yem ederler. İnsanların maneviyatlarını çalarak, emperyalizme karşı direnç kaynaklarını yok ederler. Bu yüzden dizilerle beslenenler, zayıftır, cılızdır, pasiftir, korkaktır. Çünkü diziler tam da bu davranışları kazandırmak için vardırlar. Yine senin maddiyatını çalarak, seni güçsüz bırakıp, emperyalizmin kazanmasını sağlarlar. Bu yüzden, dizilere karşı teennili olmakta fayda vardır. İzleyeceksen bile kendini kaptırmadan, tetikte kalarak izlemelisin ki, seni tahrip edip parçalamasın.

 

TARAFİK-VEKİL

Geçen günlerde trafikte vekil araçları durdurularak ceza yazıldığını gördük. Tabi aslı varsa. Cezalar sonradan silinmeyecekse ya da ceza veren polisler tecziye edilmeyeceklerse. Dileriz ki, böyle adilikler olmasın. Bilakis, çok büyük sahtekârlık, şerefsizlik olur bu. Bir defa vekil kim ki? Sıradan bir kişi. En azından sadece vekillik, hiçbir kimseyi sıra dışı yapmaz. Çünkü vekil olupta kafası basmayan, iki kelam edemeyen niceleri var. Ayrıca asil varken, vekil de kim oluyor? Burayı düşünen kimse de yok toplumda ne garip. Düşüncesizliğin bir eseri olsa gerek. Hiçbir ortamda da dile getiren, bu yönüyle vekil denilenleri haşlayan kimse de yok. Varsa da yalakalık yoksa da yalakalık. Asil olan, vekil olana yalakalık yapıyor. Tam bir kıyamet alameti. Asil asilliğini bilseydi, vekil de vekilliğini bilir ve asil olana ihanet edemezdi. Asiller per perişan yaşarken, vatan için ölürken; vekiller krallar gibi dem sürmekte, veletleri sevgilileriyle âlem yapmakta. Ne acı bir hayat Allah’ım! Allah, herkese kendini ve konumunu bilmeyi nasip etsin. Bilmeyenlere de, bilenlerin bildirmesini nasip etsin. Âmin.

 

SOL-MAHPUS

Sol tandanslı kişilerin mahpusa düşmesi tamamen bir oyundan ibarettir. Çünkü mahpusluk Sol’a daima kazandırmıştır. Onların kahraman gibi algılanmasına yol açmıştır. Ve bütün bunlar bilinçli şekilde tertip edilmiştir. Bilerek mahpusa koyulmuştur ve muayyen bir zaman sonra bilerek çıkartılmışlardır. Zaten çıkacakları bilinerek konulmuşlardır. Bunu da kendilerini çok iyi gizleyen adamlar eliyle yapmışlardır. Bu türden adamlar her iktidarın bünyesinde barınmaktadırlar. Bu durum, gençlik indinde, Sol’un sürekli kazanmasını, kahraman gibi görülmesini sağlamıştır. Sol mahpustan ürkmez, çünkü mahpusta kendisi kral gibi yaşar. Mahpusta eziyet çeken Solcu, mutlaka bir yerden bu toprakla ileri düzeyde bağı olan ya da gerçekten Solculuğunu olanca açıklığıyla ortaya koyan Solcudur. Sol’un tepe noktası daima Siyonizm’le işbirliği halindedir. Siyonizm’den bağımsız hareket edemez. Ama gariban Sol gençliğin bunu algılaması bayağı zordur. Çünkü öğretilmiş, sindirilmiş kalıpsal bilgilerin kurbanlarıdırlar. Düşünceyle işleri yoktur. Sekterdirler. Öğretilenleri öğrenmek, söylenenleri ezberlemektir tek işleri. Tek yolları da şiddettir. Sol, Siyonizm tarafından daima korunmuştur. Korunmayan var mıdır? Vardır ama orada da bir amaç gizlidir. Korunmayanlar üzerinden, geride kalanlar sömürüleceklerdir de ondan korunmamışlardır hatta kasten katledilmişlerdir. Tabi Müslümanların hiç mi suçu yoktur? Elbette ki sonsuz suçludurlar bu konuda. Adalet ve özgürlük konusunda en hassas olması gerekenler Müslümanlar olması gerekirken, bu mevzuları tamamen adaletle, özgürlükle zerre ilgisi olmayanların tekeline bırakmışlardır. Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki; komünizm, kapitalizmin koruma duvarıdır. Son zamanların malum bir ismi var; bu isim de sahte kahramanlardandır, kahraman olarak algılanması için her türlü dümen tertip edilmiş ve başarılı da olunmuştur. Oysa bu adamın kafası o kadar da ileri düzeyde değildir. Ciddi bir bilgisi de yoktur. Bazı odakların verdiği bilgilerle yönlendirme yapmaktan başkaca yapabildiği bir iş yoktur. Bir de PKK savunuculuğundan başka yaptığı şey yoktur. Bunların peşlerinden gidenlere gerçekten acıyorum.

Tarih: 04.01.2013 Okunma: 581

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?