DİRİLİŞ VE YENİDEN YAPILANMA...29...

Özgür DENİZ - 29.10.2012

Sevgili dostlar! Her şeyin temeli ahlaktır, adalettir diyoruz ya, yanılmışız, aslında her şeyin temeli insanlıktaymış. İnsan olmayınca, her şey bir anda anlamsızlaşıveriyormuş. İnsan olamayan, nasıl adil olabilsin? İnsan olamayan, ahlakı ne bilsin? İnsan kalmamış dünyada. Zaten insan kalmış olaydı, ahlak ve adalet bu kadar yerlere düşmezdi. Dünya bu kadar çürümezdi, bozulmazdı. Ama bizler bir gövde üstünde baş taşımayı insan olmak, baş taşıyanı da insan sanmışız, ama yanılmışız. Müslümanlığı geçelim, insanlık bile kalmamış bizde ve dünyada. Gerçekten kalmamış. O kadar hayvanlaşmışız ki, ne değer tanıyoruz ne de değer biliyoruz. Makam, şöhret, servet hırsı bizleri adeta kuduzlaştırmış. Her yer kokuyor, her gövdeden pislik akıyor adeta. Politik olmak, iyi bir şey sanılıyor. Politik olandan, işbilir adamdır diye bahsediliyor. Aldatma, dalavere, yaltaklanma, başkasını satma, başkası üzerinden geçinme, menfaati olmayınca selam vermeye yanaşmama feleğin çemberinden geçmişlik olarak tavsif ediliyor. Doğallığın, dürüstlüğün, sözüne sadakatli olmanın, dik durmanın, gelen ağam giden paşam dememenin adı ahmaklık olmuş, saflık olmuş, acemilik olmuş. Yani dünyada insan diye gördüklerimizin kahir ekseriyeti haddizatında bir köpek sürüsüymüş. İnsan olanlara, olabilenlere, olmak için direnenlere sözümüz yok elbette, bilakis kalpten teşekkürlerimizi ve saygılarımızı sunarız onlara. Çünkü dünya ve insan yıkılmadıysa şayet, bu türlerin sayesindedir.

 

Sevgili dostlar! Kimliğimize Müslüman yazılmış, adımız Müslüman olmuş ama Müslümanlıkla zerre alakamız yok. Mübalağa yapmıyorum, gerçekten yok. Söyleyin lütfen; dostunu aldatan, düşmanının önünde eğilen, iş yaptırmak adına yaltaklık yapan, bir günün yüzde doksanı para para diye geçiren bir insan kılıklı pislik namaz kılsa ne olur, kılmasa ne olur? Keşke kılmasa, en azından dini ve Müslümanlık vasfını kirletmemiş olur. Zira bazen sırf bu pislikler yüzünden, insan, dinden bile soğuyacak hale geliyor. Bilincimiz olmasa, İslam’ı bilmesek, belkide azılı din düşmanı olur çıkarız. Kuru ibadetlerle iştigal ediyoruz, övünüyoruz. Namaz kılıyoruz ama dalkavuğun önde gideniyiz. Zekât diyoruz ama paranın köpeği olmuşuz, bir çay ikram etmekten korkuyoruz. Oruç diyoruz ama yoksuldan bihaberiz, sofralarımızda zenginler cirit atıyor. Hacc diyoruz ama görkemli otellerde tatil sefası sürmeyi düşlüyoruz. Peki, biz nasıl Müslümanız? Namazı kıldık, zekâtı verdik, orucu tuttuk, hacca gittik, şimdi Müslüman mı olduk yani? Ulan öküz, bunları yaptım diye kurtulduğunu sanıp, her türlü ahlaksızlığı yapmak nerede görülmüştür? Merhametin ve şefkatin yoksa, dürüst ve güvenilir değilsen, yoksulu gözetmiyorsan, dalkavuğun önde gideniysen, parayla yatıp para diyerek kalkıyorsan sen insan mısın be sefil mahluk? İnsan olamayınca nasıl İslam olabilirsin ahmak?

 

Sevgili dostlar! Vallahi mübalağa yapmıyorum, hayatın içinden yazıyorum. O kadar çirkinleşmişiz, o kadar alçalmışız ki; insanlık hak getire. Hayvan bile olabilsek emin olun iyiyiz diyeceğim. Çünkü hayvan olabilecek halimiz bile yok, daha da alçaklardayız. Adam diye biliyoruz; namazdan, sadakadan, hülasa dinden bahsediyor. Ama ahlak sıfır hatta sıfırın altında. Yaltaklıkta bir numara, para diye ruhunu satacak sanki. Ya da sizin iyi olmanızda gözü var, sanki kötü olmanızı istiyor. Peki din nerede burada? Burada İslami kesimden bahsediyor olmamızı hoş karşılamak icap ediyor. Zira bizim, İslam düşmanlarına bir sözümüz olamaz. Onlar, yapmasalar daha iyidir ama yapsalar bile normaldir, çünkü kişioğlunun yaşam tarzı odur. Adamın ahiret, hesap kitap diye bir derdi yoktur, öyleyse iyi olmakla niçin ilgilensin? Ama Allah, Peygamber, Kur’an, İslam diyorsan elbette belli yaptırımları olacaktır ve olmalıdır. Yürek temizliği gerektir. Sözün namusuna sadakatli olmak gerektir. Parayı ilah edinmemek gerektir. Hesabın, kitabın bilincini taşımak gerektir. İnsan yoruluyor be dostlar! Çünkü sözüne sadık olursun bir anlam taşımazsa, dostuna vefalı olursun bir kıymeti olmazsa, dalkavukluk yapmaz dik durmak adına direnirsen bir şey ifade etmezse, politik değilse hakikatçi olursun bir değeri olmazsa nasıl çekilsin bu dünya, nasıl övülsün ve neyle övünsün insanlık?

 

Sevgili dostlar! Ah keşke; partici olmadan önce insan olabilsek, mezhepçi olmadan önce insan olabilsek, ideolojik olmadan önce insan olabilsek, cemaatçi olmadan önce insan olabilsek, kişici olmadan önce insan olabilsek hayat ne güzel olurdu değil mi? En azından, insanları kendi tarafımıza göre değilde, kendi taraflarımızı insanlık değerlerine göre yargılayabilirdik. Ya, nasıl olurda, şerefli bir insanı, aldatma nedir, ihanet nedir bilmeyen bir adamı, benim tarafımdan değildir diye yadırgayabiliriz, ona selam vermekten gocunuruz? Peki, bizler, dünyayı böyle mi çürümekten kurtaracağız? İyiliği yok ederek ve böylece zımnen kötülüğü teşvik ederek mi insanlık çamurlaşmaktan, hayvanlaşmaktan kurtulacak? Yapmayalım dostlar! Önce insan olalım, insan olalım ki; İslam’ın kıymetini anlayalım ve Müslüman olmanın şerefini taşımaktan gurur duyalım. Yoksa kuru ibadetler bizi asla kurtarmayacak ve kurtarmaz da dostlar! Kötüyseniz ve insanlıktan nasibinizi almamışsanız, kötülükten şikâyet edecek kadar şerefsiz olmamalısınız.

 

 

KARIŞIK


BİR

Ülkücü tutsaklar özgürlüklerine kavuşmuşlar. Allah yardımcıları olsun ama bir o kadarda teennili olmalarında hayır vardır. Bir hezeyan bir hezeyan ki, sormayın gitsin. İstiyorlar ki, mahpus olarak çürüsünler, olmayan yürekleri ancak o zaman soğuyacak. Ülkücü mü bırakın gebersin faşist soyu! Ama Siyonist tohumu bir vatan haini mi, faşist devlet özgürlük isteyenleri, halk için kavga verenleri işkence hanelere doldurdu olur hemen. Ulan kanı bozuk Siyonist tohumları, o ülkücülerin tek tırnağı bile olamazsınız. Onlarda ki, şerefin ve haysiyetin ne olduğundan bihabersiniz daha, söyleyecek neyiniz olabilir ki? KCK’lı mı salın gitsin, PKK’lı mı yol verin geçsin, Siyonist sözcüsü mü bırakın gitsin; fakaaat Ülkücü mü, vurun, öldürün, gebertin faşisti! Milletin sözcü’lüğünü yaptığını sananlardan, karanlık oda’larda iş kotaranlardan, şeytanın düdük öttürdüğü lağım fışkıran ekranlardan tutunda bilmem nelerine kadar faşist katiller lafı gırla gidiyor. Ulan it soyları, o gencecik fidanların nasıl kurban olduklarını ve kurban olmalara sebep olduklarını hiç sorguladınız mı? Sorgulayamazsınız elbette, çünkü onlar size yal verenlerdir. Ve yal verenleri, yal yiyici köpekler asla sorgulayamazlar. Sizin işiniz gücünüz, birilerini göklere çıkarırken, diğerlerini yerin dibine gömmektir ve böylece parsayı toplamaktır. Yoksa derdiniz asla gerçekleri ortaya koymak değildir. İşte bende konuşuyorum; oysa bu hayvanlardan aşağı mahlûklara neyi izah edebilirsiniz ki? İzah etseniz bile algılayacak beyinleri ve yürekleri var mıdır ki? Sola gelince yurtsever, ülkücülere gelince faşist katiller. Ne o, vatanı Rus emperyalizminin kirli ve kanlı çizmelerinden kurtardı diye mi katil oluyorlar? Din, devlet, vatan ve millet aşkına kahramanca dik durdukları ve kanlı yolunuzu kapadıkları için mi katil oluyorlar? Dinsiz olalardı, Siyonist, coni ve Moskof uşağı olaydılar katil olmazdı değil mi? Ulan bu memleket eğer bağımsız olacaksa, hür olacaksa, yükselecekse ve yeniden karanlık dünyanın bağrına bir güneş gibi doğacaksa, Müslüman yürekli memleket çocuklarının sayesinde olacaktır bu. Evet, yersiz, dayanaksız, ahmakça kavgalara hayır ama yeri geldiği zamanda kahramanca vuruşmaya eyvallah. Birileri adına ve birilerinin tetiklemesiyle değil ama kendi adına ve kendi değerlerin temelinde kavgaya evet. Kavgadan korkan, kendinden korkuyordur. Kendinden korkanında yapabileceği hiçbir güzel iş yoktur. Geçmişte aldatılan ve kasıtlı olarak idam edilen gençlerin sırtından geçinen köşe başlarını tutmuş Siyonist köpeği gerçek katillerin konuşmaya zerrece hakları yoktur. Edebiyat yapmaya hakları yoktur. Geçmişin gerçek katilleri bugün köşelerden köşeyi dönmektedirler. Herkes bu itlerin suratlarına tükürmekten başka şey yapmamalıdır, bunların sözlerine inanmak ahmaklıktır. Velhasılı kelam; Ülkücü tutsakların özgürlüklerine kavuşturulması hakkın ve hukukun tecellisidir ve yerindedir. Olmayan bir hak verilmemiştir, gasp edilen hak iade edilmiştir. Özgürlüğe çırpılan kanatlar asla kırılmasın ve ihanetlere doğru kırmasın inşaallah.


İKİ

Suriye adeta muamma oldu. İleri geri lüzumsuz laf salatalarıyla gerçek buhar oldu adeta. Oysa her şey çok basit gibi sanki. Bence bu olay çok derin bir planın neticesinde ortaya çıkmıştır. Evet, komplo olarak bakılabilir amma bence bu olayın gerçek failleri, İngiltere, Amerika ve İsrail’dir. İçeriden destek veren hainlerde olabilir. Ortak bir organizasyon ürünüdür. Şeytanlar, bizi tongaya düşürmüşlerdir. Kendileri düşürdüler, kendileri öldürdüler ve geldiler koydukları yerde kendileri buldular. Aslında bizimkilerinde olaya bigâne olduklarını pek sanmıyorum ama millete izah etme yolunu bulamadılar galiba. Bu olayda Türk Milleti’nin ve Türk Devleti’nin karizması fena çizilmiştir. Zımnen, ölülerinizi bulacak, uçağınızın nasıl vurulduğunu tespit edecek teknolojiden bile yoksunsunuz hala övünüp duruyorsunuz denmiştir. Alçak şeytan yine oyununu kurmuş ve çok güzel oynamıştır. Bizse, içimizde birbirimizi yemekle iştigaldeyiz. Gerçekten yazık bize! Biz bu halde oldukça daha çok sürünürüz. İsterse sonsuz kez iktidar değişimleri olsun. Bu millet Kemalistlerin peşinden koşup kendi özüne düşmanlık ettikçe, Gülenistlerin peşinden koşup koyun gibi güdüldükçe asla iflah olamayacaktır. Daima düşmanın gülücüklerine aldanacak ve düşmanın yaltaklığını yapacaktır. İki tarafta da insanlık kaybı vardır. Dolaysıyla, ahlak ve adalet konusunda dehşetli derece de zayıflık vardır. Bize düşmanlık edenler, bu iki kesiminde dostluk ettiği şeytanlardır. Bu millet bunu görmelidir ve artık ebedi uykusundan uyanmalı, özüne dönmelidir.

Tarih: 29.10.2012 Okunma: 604

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?