DİRİLİŞ VE YENİDEN YAPILANMA...2...

Özgür DENİZ - 02.06.2012

Sevgili dostlar! Allah, biz kullarını şerefli olarak halk ettiğini söylemektedir. Allah, vatan ve namus aşkına söyleyin, insana şeref bahşettiğini söyleyen ya da hakikaten şeref bahşeden bir ideoloji gösterilebilir mi? İnsana şeref bahşettiğini söyleyen Allah’a başkaldırmak hangi ahlak ile bağdaşır? Öyleyse bize, zillet içinde değil, şerefli bir mevkide bulunmak düşer. Bunun içinde mütemadiyen çalışmak şarttır. İslamiyet, bu yüzden, çalışmayı ibadet saymıştır ve herkese çalıştığı vardır demiştir. Biz, görevimizi yaptığımız ve doğru yolda yürüdüğümüz zaman, sapanların ve hainlerin bize zararları dokunamayacağını söylemiştir. Ama ne hazindir ki, Allah’ın şereflendirdiği bir toplumu, Allah düşmanları haysiyetsizliğe mahkûm etmiştir. Bizlere hayvan muamelesi yapmışlardır ve yapmaktadırlar. Bizleri, kendi çengeline aldıkları maşaları eliyle koyun gibi gütmektedirler adeta. Ama bunu kendimiz istedik. Çünkü Allah’ın gösterdiği istikamette ilerleyeceğimize, duygularımızı ve düşüncelerimizi Allah’ın tayin ettiği temellere göre kullanacağımıza, düşmanların peşlerine düştük ve onları taklit ettik, onların duygusal ve düşünsel yönlendirmelerine kandık. Onların kavramlarıyla hayata baktık, olayları anlamaya çalıştık ve onların yaşamlarının takipçisi olduk. Onların teknolojik icatlarından istifade edeceğimize ve kendimiz de yeni icatlar yapacağımıza, gittik onların pisliklerini aldık, ahlaksızlıklarına taptık adeta. Tevhid gibi ulvi bir düşünceye sahipken, gittik şeytanın ideolojik silahlarıyla donandık. Tevhid birleştirici iken, ideolojik silahlar bölücüydü ama fark ve idrak edemedik. Oysa böyle bir şey intihardı ve gerçekten de intihar ettik. Manen düştük, manen düşüş madden düşüşümüzü intaç etti. Şimdi manen dirilme ve bu dirilişimizi, maddi hamlelere tetikleyici unsur kılma zamanıdır. Yoksa her zaman, birilerinin yaptıklarının kullanıcısı olmaktan asla kurtulamayacağız. Ve sürekli basit sloganların esiri olup, papağan gibi onları tekrarlayarak ömrümüzü tüketeceğiz. Sürekli düşmanlara lanet okuyacağız ama bir türlü ayağa kalkıp yürümek için adım atmayacağız.

 

KÜRTAJ OLAYI

 

İlk evvelde ifade edelim; hangi yönden ve hangi kaideler çerçevesinde bakarsanız bakınız, eğer vicdanınız körleşmemişse, kürtajın bir cinayet olduğunda karar kılarsınız. Ama bizler Türk ve Müslüman olduğumuz için, ancak Törelerimiz ve kutsal kitabımız Kur’an çerçevesinde olaya bakabiliriz ve yine cinayet olduğu sonucuna ulaşırız. Zira her can mukaddestir ve her can Allah’ın bir eseridir. O eseri var eden de, yok edecek olan da ancak Allah’tır. Kimse, kendi suçunu, bir cana kıyarak örtemez. Tatmin ettiğin kirli zevklerin bedeline de katlanmak zorundasın, katlanamayacaksan haddini bileceksin. Kürtaj olayında şiddetli muhalefet edenlerin, kadınlık hakkımdır diyenlerin sicillerine bakınız, ne Türklük’ten yana ne de İslam’dan yana zerre iz bulamayacaksınız. Kürtaj, Türk kızının namusuna mutlak bir saldırıdır. Kodamanlar ve piçleri tarafından aldatılarak iğfal edilen kızlarımıza ikinci defa vurulan bir darbedir. Mutlak namussuzluktur, şerefsizliktir.

 

Evet, zina da suçtur ama o suçun varlığı, bu suçu gölgelememelidir. Kürtaj, özellikle lortları ilgilendiren bir durumdur. Şöyle ki; kirli zevklerini saf şekilde tatmin derdinde olan itler, bu zevklerin bedelini ise kabul etmemekte olup, böyle bir cinayete yeltenmektedirler. Çünkü işledikleri suçun ortaya çıkması karizmalarını (!) sarsacaktır. Öyleyse kürtaj makul gösterilmelidir, bir hak olarak lanse edilmelidir. Güya kadın hakları kılıfı ardında, kadının hakkı ve onuru çiğnenmektedir. Ama ortalığı velveleye verenlerin ve kadın görünümünde olanların, kadınlıkla da, kadın haklarıyla da ilgisi yoktur. Onlar lortlar için sokağa dökülen bir avuç yobazdır. Türkiye’nin kaymağını yiyenlerin ve onların sefil piçlerinin kirli zevklerini örtbas etmenin yoludur özünde, kürtaj. Sayın Başbakan’ın cinayet nitelemesi yerinde bir tespittir. Daha önceden bazı suçların serbest bırakılması, kürtaj konusunda söylediklerini ne kadar da gölgelese de, yine de önemlidir izahları. Bu olaya asla politik bakmamak icap eder. Ta ki, Sayın Başbakan’ın bile böyle bir derdi olsa da. Zira bu mesele, Türk Milletinin haysiyet ve namus meselesidir.

 

Tabi, burada sağlık durumundan kaynaklanan zaruretleri saymıyoruz. Ki, karşı çıkanların da böyle bir derdi yoktur zaten. Onlar kasıtlı muhalefet etmektedirler. Sarf ettikleri sözler de bunu göstermektedir. Buradan dine de saldırmaya ve kusmaya başlamışlardır zira. Bu konu da taviz verilmemelidir ve kürtaj kesinlikle yasaklanmalıdır. Yeltenene gereken ceza müsamaha gösterilmeden kesilmelidir. Güya doktor olduğunu söyleyen ve bu konuda söz yetkisinin de kendilerine ait olduğunu iddia edenlerde yobazlığın mahkûmudurlar. Güya bilim adamı tafrası atmaktadırlar. Ama boşturlar. Dertleri de sağlık falan değildir. Sadece borazanlık yapmaktadırlar. Keşke ciddi olsalar, keşke bilim adamlığının icabını yapsalar da canımız feda olsa.

 

Ama göreceksiniz, yarın, sırf kendilerini haklı çıkarmak adına, nice kadınlarımızın, kızlarımızın canlarına kastedeceklerdir. İşte gördünüz, dediğimiz çıktı, haklı biziz demek ve yasağı kaldırtmak için. Allah’a inanmayandan her şey beklenir. Hele bir de yobazlık varsa. İflah olmaz, Türklük ve İslamlık düşmanlığı varsa. Çünkü kör ve katı düşmandan daima korkmak icap eder. Zira onlarda bilinç, bilgi, erdem değil nefis egemendir, ideoloji egemendir. İdeolojileri içinde, yapamayacakları şey yoktur. Tarih bize bunu göstermiştir ve göstermektedir. Olayın çetrefilli bir tarafı yoktur. Her şey gayet açık ve nettir. Gaye malumdur. Korunanlar malumdur. Kaybedenler de malumdur. Ve bu millet bu rezil ve pespaye cinayete müsaade etmemelidir.

 

Bu arada, Bakanlık makamında oturanlarında bin düşünüp bir konuşmaları gerekirken, lüzumsuzca konuşmaları sıkıntı yaratmaktadır. Düşmanın tuzaklarından yana cahil olduklarının alametidir. Oysa azıcık akletmek icap etmektedir. Sağlık Bakanının, sarf ettiği sözde böyle bir arıza vardır. Tecavüzden olan çocuğa devlet bakar demek, zımnen tecavüzü teşvik etmek demektir ve gaftır. Oysa senin görevin, doğan çocuğa bakmak değil, çocuk doğmadan tedbirini almaktır. Böyle bir itliğe tevessül eden şerefsize en ağır cezayı kesmektir ve anasından doğduğuna pişman etmektir. Yasalar caydırıcı değilse, tükürürüm o yasanın içine ben. Müeyyidesiz yasalar, çok çabuk oyuncağa çevrilirler ve bu da bir devletin varlığını, gücünü önemsememeyi tevlit eder ki, felakettir. Devlet isen, devletliğini yapacaksın. Her önüne gelen, seninle oynayamayacak.

 

Ahlaklı ve adaletli olmazsanız, ahlaklı ve adaletli insanlar yetiştiremezsiniz. Böyle insanlar yetiştirmedikçe de şerefli bir millet olamazsınız. Şerefli bir millet olmadıkça da suç bataklığından çıkamazsınız. Öyleyse şerefli olacaksınız. Nutuk atmayacak yaşayacaksınız. Hakikatler dilinizde değil, gönlünüz de olacak. Partileriniz için değil, ülkeniz ve milletiniz için var olacak, kavga vereceksiniz. Bilakis, bağırıp durmayacaksınız. Kargaların sesi ne de çirkindir! Ama bülbüller ne de güzel öterler!

Tarih: 02.06.2012 Okunma: 651

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?