TÜRK MİLLETİ...8...

Özgür DENİZ - 20.05.2012

‘’Birliği tutan ruh kuvvetidir. Ruh, yerini maddeye bıraktı mı birlik çözülür, parçalanır.’’ Diyor Nurettin Topçu üstat. İşte ecdadın, insan olarak, kuvvetinin, kudretinin kaynağı burada gizlidir. Ecdadımız asla maddenin peşinden koşturmamış, maddeye tapmamıştır. Daima, ruh yüksekliğine önem vermiş ve ruh cephesinden başlayarak, maddi cepheye yönelmiştir. Zira ruh cephesinde kazanmayanın, maddi cephelerde kazanması ancak kuru bir hayalden ibarettir. Ve tarihimizi bugüne taşıyan işte bu ruhtur. Gerçek savaşta, ruh cephesinde verilen savaştır. Düşman niçin sürekli ruh cephesinden taarruzda bulunmaktadır hiç düşündük mü? Ruh cephesinden yıkılan bir millet, maddi cephede ayakta kalabilir mi? Ruhu giden bir insanın bedeni dik durabilir mi? Dini çalınan bir milletin, vatanı sağlam kalabilir mi? Namusu giden bir ailenin, kalan neyi vardır ki? Bu vatanın her karışında, ecdadın teri, yaşı ve kanı gömülüdür. Söküp çıkarabilir misiniz? Görkemli bir tarihin, binlerce yıl besleyip şekil verdiği bir davanın idrak edilememesi ne büyük bir acıdır. Bugün, bize miras bırakılan bu mukaddes davanın yerlerde sürünüyor olmasından dolayı ruhu acı çekmeyen bir vatan evladını tahayyül etmek nasıl bir şeydir acaba? Maalesef, ruh cephesinden sarsılıyoruz. Ruh cephesinde ki kayıp, maddi cephede de devasa kayıpların nedeni olmaktadır. Çünkü maddeyi ayakta tutan ve sağlam kılan, kendisine can veren, kan olan ruhtur.

 

Bir milletin, manasız kalması, ruhsuzlaşması ve maddenin kölesi olup, sürekli maddeye ayarlanmış şekilde yaşam sürmesi, o milletin tarih sahnesinden çekilmesini tevlit eder. Madde baz alındığı zaman, menfaatler, ucuz ve kirli hesaplar, çıkar ilişkileri devreye girer. İnsanlar karşılıksız bir şey yapmak istemezler. Vatan için fedakârlıkta bulunması mı gerekiyor; bir koltuğum olsun yaparım demeye başlar. Milletine hizmet etmesi mi gerekiyor; bu millet bana ne verdi ki, ben ona bir şey vereyim demeye başlar. Devletine yardım etmesi mi gerekiyor; bu devletin yaptığı bir iyilik mi var ki, ben onun ayakta kalması için gayret edeyim demeye başlar. Böyle olunca da, tedricen çözülme sadır olur ve her şey zamanla türap olur gider. Ki, zaten de olan şey budur. Bizim, çözülmemizin, işlerin şirazesinden çıkmasının, kötülerin her yeri istila etmelerinin en gerçek sebebi budur; yani ruh birliğinin yok olması, yerini maddi menfaat ilişkilerinin almasıdır. Bugün insanları bir araya getiren şey, yüce ülkülerde birlik olma durumu değildir; maddi menfaatlerde ki uyum durumudur. Ne derin ve büyük acıdır bu Yarabbi! Türk Milletinin başına gelebilecek en büyük felaket budur. Türk Milletini yıkacak ve yok edecek yegâne felakettir belki de bu. Allah korusun. Âmin.

 

Her cephede kaybediyoruz. Birliğimiz bozulmuş, dirliğimiz bozulmuş. Madde peşinde koşan hayvan sürüleri gibiyiz sanki. Ruhumuz cebren ve hile ile gövdemizden koparılmış. Yolsuz, yönsüz kalmışız. Dünyayı baki sanmışız ve dünya nimetlerinin cazibesine kanmışız. Ahlaken handiyse çürümüş haldeyiz. Bilinçsizce, tarihe, ecdada küfrediyoruz. Kalan mirası hovardaca tüketiyoruz. Bile isteye, ecdadın, terini, kanını ve yaşını gömdüğü mukaddes topraklarımızı düşmana peşkeş çekmekten hicap duymuyoruz. Savunmak adına ciddi hamleler yapmaktan çok uzağız. Sanki piramitlerde çalışan köleler kadar yorgun ve bezginiz. Yüce ülküleri, maddeye tahvil etmekten hayâ etmiyoruz. Gençliğin terini sömürmekten, umutlarını söndürmekten hicap duymuyoruz. Allah diyor dillerimiz ama harama uzanmaktan kaçınmıyor ellerimiz, sevgiden mahrum kalmış gönüllerimiz. Şahsiyetini kaybetmiş nesillerimiz. Kendi türkülerinden bihaber, batıl şarkılar terennüm eder olmuş dillerimiz. Küçük hesaplara kurban edilmiş yüce emellerimiz. Peki, bizler, bu hallere düşecek millet miydik? Dirilmemiz lazım, gerilmemiz lazım, öze dönmemiz lazım. Hatıralarımızı tazelememiz lazım. Savaşı, kaybettiğimiz cepheden başlatmamız lazım yani ruh cephesinden. Sana kalan mirası bırakanlar kolay yaşamadı, kolay kazanmadı. Ama sen şimdi çok kolay yaşıyorsun ve çok kolay harcıyorsun ve hiç utanmıyorsun. Savaş meydanlarında ömür tüketen bir ecdadın torunları, malayani ve ucuz zevkler peşinde ömür tüketiyor. Onlar yatmadılar ama sen yatıyorsun ve yattığın gibi birde satıyorsun. Hiç yakışıyor mu sana bu haller, ey vatan evladı?

Tarih: 20.05.2012 Okunma: 647

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Özgür Deniz

09.03.2012 - 20:30

''TUTTUĞUMUZ YOL, KURU BİR KAVGA YOLU DEĞİLDİR.'' Osman Gazi

Özgür Deniz

09.03.2012 - 20:30

''TUTTUĞUMUZ YOL, KURU BİR KAVGA YOLU DEĞİLDİR.'' Osman Gazi