1 MAYIS...

Özgür DENİZ - 01.05.2012

Aşağıda, indi mülahazalarımızı ve öngörülerimizi serdedeceğiz. Tetkik ve tahlil edilerek okunmasını arzularız. Lüzumsuz kızmaktansa, küfretmektense, okumak ve üzerinde derince düşündükten sonra yargıya varmak daha akıllıcadır. Katılıp katılmamak kendi elimizdedir. Zorla yoktur. Geçelim!  

 

Bence, sükûnet içerisinde, şen, şakrak geçen 1 Mayıslar, yarınlar adına birer provadır. Şu an neşeli ve sakin geçmesinin sebepleri vardır. Ortamın uygun hale gelmesi beklenmektedir. Komünizm taktiklerine göre normal olan budur. An gelecek 1 Mayıs müthiş bir kaosa sebebiyet verecek hale getirilecektir. Serde alıştırmak vardır. Bir defa şunu ifade edelim ki; 1Mayıs denilen gün yabancı mahreçlidir ve enternasyonalizm malıdır. Şerefli, ahlaklı ve adalete iman etmiş bir Müslüman’ın illa bu tür günlerde vicdanının sesini haykırmasına gerek yoktur. Ki, bu tür günler, ayrıca, çalışan insanı aldatmaktan ve enerjisini boşaltmaktan başka bir anlama gelmez. Gerçek bir kurtuluşta vaat etmez. Hayatın her alanında ve her anında adalet kavgası verilmelidir. Zira Kur’an için hükmünü uygulayacağı belli bir gün yoktur, bütün günler uygulama günleridir. Gün tükenmez ve her gün eylem günüdür, yeter ki yüreğimiz olsun eyleme. Devlet adil olmalıdır, çalışan insanını korumalıdır. Süreklide müteyakkız olmalıdır. Kapitalistlere karşı gerekirse zalim olabilmelidir. Kapitalistlerden, yoksul için, amme hizmeti için, uygun görüldüğü zaman vergi almalıdır. Kapitalistlerin amme malını yağmalamalarına fırsat vermemelidir. Kapitalist zümre denilen kan emicilerden, vergiyi tam almalı ve bir şeyler yaptırıp vergi affına gitmemelidir. Yapacağını kendisi yapmalı ama vergisini de son kuruşuna kadar almalıdır. Hatta uygun görüldüğü takdirde ve ihtiyaç hâsıl olduğu zamanda ekstra vergilerde alabilmelidir. Aynı şekilde, kapitalistlerin yamağı ve kuyruğu olan politik mikropları da uyarmalıdır. Devlet adaleti ikame etmez ise, kendi temellerine dinamit yerleştirmiş olur. Zira insanlar, açlıktan kırılırken, sefalet içinde yaşarlarken, güven bunalımına sürüklenirlerken ve buna karşı da kapitalist pislikler ve politik mikroplar zevk-ü sefa sürerlerken devleti koruyamazlar. Devlet, özellikle Müslüman Türk Devleti ise, şunu muhakkak bilmelidir. Kapitalistler, böyle bir devletin düşmanıdırlar ve devlet düşmanları ile ittifak etmekten imtina etmezler. Ki, zaten, kapitalist itler, her zaman komünizmin baronları ile sevişirler. Zira ikisi birbirine, insanların havaya, suya ihtiyaç duydukları kadar ihtiyaç duyarlar.

 

 

Ayrıca, her sendikal kuruluşunda farklı vilayetlerde etkinlikler yapması isabetlidir. Bir arada yapmak, derin düşünülürse, kargaşaya imkân tanımaktır. Bu yüzden hiçbir zaman aynı meydanlarda buluşmamalıdırlar. Bir gün gelir, bir kıvılcım, ortamın kan deryasına dönmesine ve oradan da daha tehlikeli boyutlara ulaşmasına sebebiyet verebilir. Akıllı olmak ve ince düşünmek koruyucudur. Komünizm, bunalımların çocuğudur. Ve sürekli, politik ve sermayedar dostlarının bunalımlar çıkarmalarını teşvik ederler. Bunu yalanlamaya yeltenecekler, gitsinler komünizmin önderlerini okusunlar. Alıkça konuşmasınlar. Bu bunalımlar da, gençlik kitlesi tarafından sokaklara taşınır. Böylece ortam ısındırılır. Kapitalistlerin daha bir azgınlaşması, politikacıların siyasetin gidişatını sekteye uğratması bunalıma yol açan sebeplerdendir.

 

 

Aynı şekilde, anti-kapitalist Müslüman Genç gurubu da, farklı fraksiyonların emellerine alet olmaktadırlar. Üstelikte, sloganları, birleştirici değil bölücüdür. Argümanları da dayanaksızdır. Sanki popüler olma adına bir şeyler yapıyorlarmış gibi bir imajları vardır. Bazı söylemleri ise, bölücülerin ekmeğine yağ sürmektedir. İslam’a da uygun olmayan yönleri vardır. Oysa daha ciddi, daha temelli bir perspektiften yola çıkabilirlerdi. Kuşatıcı söylemler üretebilirlerdi. İlle de komünizme yaranmak gayesini gütme derdinde olmayabilirlerdi. Dini kapitalizme payanda kılan diyalogcu tayfasını tenkit ederlerken, kendileri de dini komünizme payanda kılmaktan başak bir şey yapmadıkları görülmektedir. Bu da hüsranı intaç edecektir. Bu milletin yüksek ruhu, ne ılımlı İslam denilen ucubeyi ne de sol İslam denilen ucubeyi kaldırmaz.

 

 

SAĞ-SOL OYUNU başlıklı yazımızın sonunda ifade etmiştim. Ayrıca daha bir geniş tahlille başka bir yazımızda da değinmiştim ama o yazımızın başlığını anımsayamadım. İslam’ın payanda kılındığı Ilımlı Kapitalizme karşı, İslam’ın payanda kılınacağı Ilımlı Marksizm propagandaları yoğunlaşacak diye söylemiştim. Ve muhtemelen teorisyenleri de hazırlanmaktadır demiştim. Bugüne kadar söylediğimiz her şeyin çıktığı ve çıkmakta olduğu gibi, bu da ayniyle vaki olmuştur ve manzara karşımızdadır. Türkiye’mize derinden oyunlar oynanmaktadır. Ve ne yazık ki, ülkemiz bütün bu olanlar karşısında sahipsizdir. Sahip çıkması icap edenlerde de acınası bir duyarsızlık vardır. Ülkemiz, ne hazin ki, bütünlüklü bir siyasetten mahrumdur. Yani hem vatanı hem milleti hem devleti hem de ahlak ve adaleti temel yapan ve bu temelde kuşatıcı söylemler geliştiren bir siyasetten mahrumdur. Bu da, devlette zafiyete neden olmaktadır. İnsanların istikametlerini şaşırmalarına yol açmaktadır.

 

 

Son tahlilde; uyanık olmalıyız. Siyasetimizi ahlak ve adalet temelleri üzerinde yükseltmeliyiz. Ahlaksız ve adaletsiz bir siyaset yalan siyasettir ve gönüllerde makes bulmayacaktır. Ne millet, ahlaksız ve adaletsiz hoşnut edilebilir. Ne devlet, ahlaksız ve adaletsiz korunabilir. Ne de vatan, ahlaksız ve adaletsiz bütünlük içinde var olabilir. Alık olmamak ve aklı kullanmak gerekmektedir.

 

 

 

Şu gerçeği de hiçbir zaman hafızalarımızdan çıkarıp atmamalıyız; ‘’insan sadece ekmekle yaşamaz.’’ Hz. İsa.

Tarih: 01.05.2012 Okunma: 590

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?