İSLAM TEMELLİ MİLLİ SİYASET...

Özgür DENİZ - 16.03.2012

Müslüman Türk Milleti, varlığıyla, vatanıyla, devletiyle tehdit ve tehlike altındadır. Günden güne muhasara altına alınmaktadır. Bir şey somutluk kazanasıya kadar pek tatmin edici olmaz ama somutluk kazandığı zamanda iş işten geçebilir. Bu sözlerimiz içinde geçerlidir, bu kaide. Sezgi diye de bir şey vardır ve mevzubahis olan tehdit ve tehlike sezilmektedir. Milletimiz, bütün mevcudatıyla tehdit ve tehlike altındayken, lüzumsuzluklarla iştigal etmek ahmaklıktır. Fikirsel bölünmelerle ve çatışmalarla zaman tüketmek soytarılıktır. Böyle bir durumda, düşmanların işini kolaylaştıracak, düşmanların değirmenini döndürecek hareketlerle, söylemlerle oyalanmak şarlatanlıktır, soysuzluktur. Toplum arasında fitne ve fesat üretmek ihanettir. Birlik bağları zedelenmemeli, kavileştirilmelidir. Teferruatlarla değil, kuşatıcı olgularla ilgilenilmelidir. Kodamanların işine gelecek eylemlerle değil, halkın menfaatine olan eylemlerle iştigal edilmelidir. Bütün bölücü unsurlara ve bölücü unsurları besleyici (kapitalizm, komünizm, faşizm, kemalizm, laiklik, demokrasi, liberalizm, anarşizm vb.) unsurlara karşı, İslam temelli Milli Siyasette buluşulmalıdır. Düşmanın uzak planları bugünden ihsas edilebilmeli ve oyunlar, ona göre oynanmalıdır. İslam’a ve Milli Varlığa yönelik suikastlara karşı ittifak edilmelidir. Ahlaksızlara, faizcilere, fitne ve fesat yuvalarına ve yağmacılara karşı, milletle birlik olunmalı ve amansızca mücadele edilmelidir. Milli Eğitim Teşkilatı, İslam’a ve milli kültüre göre yeniden dizayn edilmelidir. Böyle bir mücadeleye aktif olarak katılmayan unsurlar, milletin önüne engel olmamalı ve defolup gitmelidir. Milli doku asla zedelenmemelidir. Dil birliği, din birliği, kültür birliği, mücadele birliği kesinlikle sabote edilmemelidir. Nesillerimize karşı uygulanan psikolojik savaşa layığı ile direnilmeli ve nesiller yalnız bırakılmamalıdır. Nesillerimize yönelik faşist ve şeriatçı yaftasının kasıtlı olduğu izah edilmelidir. Faşist denilerek, neslin kimliğinden uzak kalması; şeriatçı denilerek te, neslin dininden uzak kalması sağlanmaktadır. Nesillerin, kimlik ve din için mücadele vermeleri zımnen engellenmektedir. Nesiller dehşetli bir kuşatma altındadır. Kimliksizleştirilmekte ve dinsizleştirilmektedirler günden güne. Hiç kimse, şeriatçı ve faşist olmak zorunda değildir ama herkes, dini ve milli varlığı için mücadele verir ve vermelidir de. Zira var olması, bu iki kadim olguyla mütenasiptir.

 

Bütün programlar (şovlar, eğlenceler, yarışmalar, diziler, sinemalar vb.), dine ve kimliğe düşman üretecek şekilde kurgulanmaktadır. Seküler ve çağdaşlık temelli bütün programlar ve faaliyetler, Batı tarzı insanın devamlılığı içindir. Kimlik ve din düşmanı nesillerin üretilmesi içindir. Bu programların cezbesine kapılan gençlik, zamanla, dininden ve kimliğinden soğumaktadır. Gençliğin temiz gövdesi, kokuşmuş Batı kültürünün kalıntılılarıyla mütemadiyen dağlanmaktadır adeta. Gençlik, varlığını ifade ve ispat ettiği diline de yabancılaştırılmaktadır. Kendi kültürüne zaten düşman gibidir. Her yerde tarzanca şarkılar ve kültürel kırıntılar itibar görmekte, uluslar arası yarışmalara bile ülkemiz tarzanca ile katılmaktadır (keşke hiç katılmasa), daha kendini tanımamış, kendi dilini öğrenememiş çocuklarımız tarzanca ile boğulmaktadır adeta. Nesillerimiz, sürekli, Batı kültürüne göre yetiştirilmektedirler. İslami eğitim bile özünden kopuk olarak verilmektedir. Milli tarih bilinci zaten verilmemektedir. Kaynaklar kodamanlara peşkeş çekilerek, nesillerimiz, kodamanların piçleri karşısında ezikleştirilmektedirler. Gençlerimiz, partisel-mezhepsel çıkarlar ve kısır cemaatçilik uğruna birbirlerine düşman olarak yetiştirilmektedirler. Buna engel olunabilmelidir. Bu da ancak İslam temelli Milli Siyasette ittifakla mümkün olabilir. Milletimizin, yekpare olarak ittifak edebileceği yegâne alt yapı budur. Üst yapı, bu temel üzerinde şekillenmek zorundadır. Müslüman Türk Milleti, İslam temelinde şekillenmiş Milli Siyasetini artık oluşturmalıdır. Bu siyasete karşı çıkanın, bu ülkeyle ve bu milletle bağı vardır denilemez. Bilakis, bu ülkeye ve millete muhakkak düşmandır, milli ve dini varlığa karşı da ihanet içindedir.

 

Milletimiz hem düşünce hem de duygu olarak parçalanmış durumdadır. Bu parçalanmışlık bir an önce tamir edilmelidir ve büyük birlik sağlanmalıdır. Parçalanmışlık değil, bütünlük kurtarıcıdır, istiklal, istikbal ve umut vaat edicidir. Ama milletimiz feci şekilde bölünmüştür. Herkesin bir partisi vardır, ideolojisi vardır, cemaati vardır, mezhebi vardır. Oysa böyle bir durum mutlak ahmaklıktır. Bu düşmanlarımızın işine gelmektedir. Zira biz parçalanmışken, düşman bütünlük içindedir. Bu yüzden de doğru düzgün ve insicam içinde bir mücadele pratiğinden yoksunuz. Düşman bizi ruh cephemizden vurmaktadır, bu parçalanmışlığı fırsat bilerek. Ruh cephesinde işgal edilmiş bir millet, beden olarakta zincire vurulmuş demektir. Çünkü mana yönünden işgal edilmiş bir milletin, maddi olarak özgür olması mümkün değildir. İslam temelli Milli Siyaset muhakkak ama muhakkak yapılandırılmalıdır, bir an önce. Ve kuşatıcı retorikler üretilmelidir. Kısır kavgaların esiri olunmamalı, çıkarlar üzerinde siyaset edilmemelidir. Milletin ve ülkemizin menfaati gözetilmelidir. İslam temelli Milli Siyaset, Milli Devleti gerekli kılar. İslam temelli Milli Siyaset; birer dini kategori olan ahlak, adalet, özgürlük, bağımsızlık gibi ferdi ve toplumsal olguların aktive edilmesi demektir. Milli Devlet, bu yüce değerlerin aktive edilmesinde en büyük ve güçlü aracıdır. Ama Milli Devleti de, böyle parçalanmış bir toplumla, kendi derdine düşmüş, kendi partisiyle yatıp kalkan, kendi ideolojisi uğruna kısır kavgalarda boğulan, cemaatçilik mikrobuyla boğuşan bir toplumla inşa edemeyiz asla.

 

Milletimiz duygu yönüyle de parçalanmıştır. Bir kısmı mutlak tavizsizdir, bir kısmı ise mutlak tavizkârdır. Oysa denge olmalıdır. Dinimiz hem kötülüğe karşı dengiyle cevap verilebileceğini hem de gerekirse affedilmenin olabileceğini söylemiştir. Bizim dinimizde, bir yanağımıza vurana öbür yanağımızı çevirmek asla yoktur ve olamaz. Bu, insanlık şerefiyle de bağdaştırılamaz. Nice, kendi ideolojisinde devleşmiş komünistler bile, İslam’ın bu yönüne hayran kalmışlardır ve sırf bu yüzden İslamı erkeklikle, Hıristiyanlığı ise kadınsılıkla tavsif etmişlerdir. Özellikle meşhur komünistlerden Will Durant bu ifadeyi bizatihi kullanmıştır. Oysa hem tevazu sahibi hem de ilkelerimize karşı sonsuz bağlı olabiliriz. Ne iğreti sertlikle, ne de iğreti bir yumuşaklıkla kendimizi ifade edemeyiz. Bizim dinimiz denge ve ölçü dinidir. Bizler olayı net şekilde izah ederiz ve olacaklara karşı ikaz ederiz. Birileri, anlattıklarımızı ve bizi kabul etsin diye, gerçeği tahrif edemeyiz. Özellikle din konusunda bunu yapmak ahlaksızlık ve soysuzluktur. Bizim ülkemizde, din temelli çıkışlar, ya mutlak tavizkardır ya da mutlak sertliktedir. Oysa bu yanlıştır, denge ve ölçü gözetilmelidir. Toplumu çekecek ve birleştirecek şey duyguları bir arada bulundurabilmektir. Hem ilkelerinizde tavizsiz olabilirsiniz hem de ilkelerinizi en güzel şekilde izah edebilirsiniz. Tevazu ile mehabeti mezcedebilmek, büyük maharet ister ve işte denge de odur. Ama biz bunu bir türlü beceremiyoruz. Ya dini özüne uygun savunuyoruz ama güzel tebliğ edemiyoruz ya da dini güzel tebliğ edelim diye gerçek özünden uzaklaştırıyoruz.  Bu da milli dokuyu mahvediyor. Büyük birliğe, büyük handikap teşkil ediyor. Bizleri, düşman karşısında zelil duruma düşürüyor.

 

Düşünce de ve duyguda muhakkak ittifak etmeliyiz. Aynı dairede buluşabilmeliyiz. Bu kutsal ittifakımız, gizli kalan büyük gücümüzü de ortaya çıkarmamıza yardımcı olacaktır. Ve işte o zaman İslam temelli Milli Siyasetimizi de oluşturabileceğiz. Bu siyaset, duygu ve düşünce birlikteliğinin eseri olacaktır. Aksi kabil-i mümkün değildir. Böylece, kendi topraklarımızda egemen olacağız ve hayatımızı da kendimiz şekillendireceğiz. Yabancı unsurların istedikleri gibi at oynattıkları bir meydan olmayacak bu topraklar. Milli varlığımıza ve dinimize saldıran fitne ve fesat odaklarının kirli çalışmalarına dur denilebilecektir. Her türlü yabancı unsura karşı milli birlikle mukavemet edilebilecektir. Bu ülkeye, bu milletin dinine ve kimliğine yönelik suikastlar tertip edenler kolayca ekarte edilebilecektir. Gayr-i milli unsurlarla; yani yabancılar için havlayan ve kan akıtan örgütlerle, milletin birlik dokusunu zedeleyen partilerle, milleti ruh cephesinden uyuşturan cemaatlerle, milletin genç neslinin ahlakını, dinini ve kimliğini hedef alan soysuz programlarla, milletin emeğini faizle sömüren siyonist köpeği kodaman alçaklarla, kirli ve kanlı organizasyonlarla, milletin ve ülkenin bekasına saldıran siyonist köpeği basınlarla ve bu basınlarda yer bulan yazar bozuntularıyla kolayca mücadele edilebilecek ve başarıya ulaşılacaktır. Bu milletin kaynaklarını yağmalayanlara dur denilecek ve topluma ait olan ama özelleştirilen kaynaklar yeniden millileştirilecektir. Bu millet, hem milli dilini hem de din dilini en güzel şekilde öğrenebilecektir. Zaten bunu yapabildikten sonra da bütün gerçekleri tedricen çözecektir ve işte o zaman da mutlak olarak bağımsızlığına kavuşabilecek ve bütün tefrikalara son verip kutsal ittifakı gerçekleştirebilecektir.

 

Son tahlilde; herkesin kendi varlığını koruduğu ama büyük bir ormanı ifade ettiği bir dünya. Ahlak ve adalet üzerinde duran ve özgürlük, bağımsızlık temelinde yaşanılan bir dünya. Milli Siyaset edilen bir dünya. Bütün dindaşların ve soydaşların birbirleriyle kucaklaşabildiği ve düşmana karşı emin olduğu bir dünya. Düşmanın diz çöktürüldüğü ve kadim devirlerde ki gücün ortaya çıktığı bir dünya. Kaynakların millileştirildiği ve bütün ümmet adına kullanıldığı bir dünya. Kur’an’la hükmedilen bir dünya. Kardeşçe yaşanılan bir dünya. Bu dünyanın adı Türk-İslam dünyasıdır. Ama böyle bir dünyaya layık ümmet ve millet olabilmek çok önemlidir ve bu dünya için mutlak koşuldur.

 

"Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz."
Hucurat-10

 

‘’Siz içinizdekini değiştirmeden Allah sizin durumunuzu değiştirecek değildir.'' Rad-11

 

Tarih: 16.03.2012 Okunma: 639

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?