SAMİMİ OL GÖZÜM!...

Özgür DENİZ - 14.03.2012

Bir defa bu millet kimdir, tarih sahnesine ne ile ve nasıl çıkmıştır ve aydınlığa nasıl kavuşmuştur? Daha genel bir ifade ile söyleyelim, Müslümanlar tarih sahnesine, ne zaman, nasıl ve ne ile çıkmışlardır, büyük güç olmuşlardır, belirleyici olmuşlardır? Müslümanları aydınlığa kavuşturan ne olmuştur? Biliyor muyuz bunu? Üzerinde hiç düşündük mü? Laf olsun diye yaşama, konuşma ve yazma canım benim. Önce gerçeği ara, bul ve gerçeğe sadakatli ol, gerçek temelinde yaz, konuş ve yaşa. Yoksa hayatın, bütün yönleriyle boştur gözüm. Komünizm ile mi? Sosyalizm ile mi? Faşizm ile mi? Kemalizm ile mi? Laiklik ile mi? Demokrasi ile mi? Liberalizm ile mi? Kapitalizm ile mi? Hiçbirisi ile değil, İslam ile çıkmıştır. İslam’dan çıktığı zamanda geriye dönecektir. Tarihin dışında kalacak, istikameti; harici unsurlarca belirlenecek ve karanlığa mahkûm olacaktır. Hadi yüreğin yetiyorsa bunlardan biri ile çıktığını iddia et ve iddianı da ispat et. İspat edemiyorsan da gerçeği kabul et gözüm, kompleks yapma. Ki, böyle bir şeyin ispatını geç, iddiası bile ahmaklıktır ve komiktir. Gerçek ortaya çıktığında kabul etmiyorsan, aynı yolunda yürüyor ve aynı lafları tekrar ediyorsan, bana samimiyet nutku atma. Bana yüce değer (ahlak, adalet, özgürlük, bağımsızlık vb.) arayışında olduğunu söyleme.

 

Bu millet, İslam sayesinde yüceliklere erişmiş ve insanlığa hükmedebilmiştir. Bu milletin özü hep İslam’dı. Bu millet aydınlığa İslam ile kavuştu, İslam ile tarih yaptı, büyük güç oldu, medeniyet inşa etti. Peki, varlığını İslam’a borçlu olan bir millet, İslam’a muhalif düşüncelerle varlığını idame ettirebilir mi? Ettiremez, ettirememiştir ve ettiremeyecektir de. Öyleyse kimse, İslam dışı yollarda kurtuluş aramasın, ahlak aramasın, adalet aramasın. Sonra da çıkıpta, laf olsun diye konuşmasın. Özellikle, Müslümanlık iddiasında olanlar yapmasınlar bunu. Çünkü Allah’a iman etmişsen, Allah’tan daha iyi bilecek değilsin ve Allah’a tabi olmalısın. Şayet ahmakça çıkarımlarla farkında olarak ya da olmayarak Allah’a muhalif yol tutuyorsan ve tutanların peşinden koşuyorsan, boş konuşuyorsun ve sahtekârsın. Sahtekârlıkla ve çokbilmişlikle de kurtuluş olmaz. Çünkü Allah, kullarının, Kendisi dışında bir gücü tanımasını ve ona itaat etmesini istemez. Şimdi çıkıpta itaat mi ediyoruz demeyeceksin gözüm. Ediyorsun ama farkında değilsin. Bilmiyorsun, bilmediğini de bilmiyorsun. Bilmemek değil, bilmediğini bilmemek en tehlikeli şeydir. Zira bildiğini sandığın müddetçe, bilmeye yanaşmayacaksın ve böylece ahmakça yaşayacaksın.

 

Bana söyler misin, ahlakın ve adaletin kaynağı nedir? Allah’tır. Peki, Allah haricinde ki, ahlak ve adalet arayışı İslami temelli midir? Asla değildir. Allah’sız, ahlakta olmaz, adalette. Olur diyen mutlak ve muhakkak olarak yalancıdır. Hatta Allah’sız, özgürlükte olmaz. Allah’sız, bağımsızlıkta olmaz. Olmaz kardeşim ve olmayacak, hiçbir zaman da olmamıştır. Olduğuna dair tek bir tarihi dönem gösteremez hiçbir kimse. Gerçek bu kardeşim, İstesen de, istemesen de, bu gerçeği kabul edeceksin. Eğer ahlak, adalet ve özgürlük arıyorsan Allah’a yakın olacaksın. Aksi mutlak sahtekârlıktır. İnsana, ahlakı da, adaleti de, özgürlüğü de, acıtan gerçek bahşedecektir. Kabul ediyor musun, İslam üzerinde hayat bulan bir düzeni? Evet, korkma söyle. Yoksa şeraitçi, dinci faşist vs. derler diye mi korkuyorsun? Çok korkakmışsın be gözüm, hiç yaşamasan daha iyi! Eğer kabul etmiyorsan, bana nutuk çekme koçum. Ne kadar da ahlak desen de, adalet desen de, özgürlük desen de, bağımsızlık desen de, millilik desen de boşsun, yalancısın. Tabi Müslüman olduğunu söylüyorsan geçerlidir bu sözlerim. İslam düşmanları için bu sözleri söyleyemem, söylemem de anlamsız olur zaten. Zira adam zaten inanmıyor ki, niçin inanmadığı yerde kurtuluş arasın?

 

Evet gözüm, bileceksin öyle konuşacaksın ve yazacaksın. Bilmiyorsan konuşmayacaksın ve yazmayacaksın, önce öğreneceksin. Kızma ve gücenme. Zira bunları söylemek zorundayım. Hayatta, bilmediğini bilmeyen ne türlerle karşılaşıyoruz. Konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor ama boş konuşuyor. Aynı şekilde boş hem de bomboş yazıyor. İslam düşmanlarını savunuyor, sonra da tutuyor Müslüman’ım diyor, Türk’üm diyor. İslami düzene karşı çıkıyor, sonra da kötülüklerden şikâyet ediyor. Oysa kötülüklerin kaynağının ne olduğunu bilse, böyle ahmaklık yapmaz. Ama bilmiyor ve bilmediğini de bilmiyor. Hayatında eline tek kitap almamış, hatta konuştuğunuz da kitaba karşı soğukluğunu da hissediyorsunuz ama konuşmaktan da çekinmiyor. Ulan, insanda azıcık şeref olur değil mi? Madem kitaba soğuksun ve eline hiç kitap almadın, senin konuşacak neyin olabilir ki? Yine, daha dinini bilmiyor, kitabını okumamış ama dinine göre bir hayata karşı. Ahmak, daha dinini bilmiyorsun, o dinin nasıl bir hayat sunacağından bihabersin, ama dinle süslenmiş bir hayata karşısın. Hakikatken, sen, gövdenin üzerinde ki, yuvarlak şeyi niçin taşıyorsun?

 

Kusura bakmayalım dostlar! Gerçekten derin cehalet içinde çırpınıyoruz. Kendimizden bihaberiz, dinimizden bihaberiz, tarihimizden bihaberiz, ecdadımızdan bihaberiz, yaşadıklarımızdan bihaberiz, söylediklerimizden, yazdıklarımızdan bihaberiz. Hem gerçeği kabule yanaşmıyoruz hem de sahtekârca konuşuyoruz. Şimdi diyecem ki; harbiden kurtuluş istiyor musun gözüm, harbiden özgürlük, bağımsızlık, ahlak ve adalet arayışı içinde misin? Evetse cevabın, söyler misin bana; bu olguların kaynağı nerededir? Ve bu olguların kaynağını kabul ediyor musun, kayıtsız şartsız? Kızmadan söyle, küfretme, gerçekler acıtıcıdır. Acıtmayan şey gerçek değildir. Tıpkı tehlikesiz yaşıyorsan, Müslümanlığında sorun olduğu gibi. Eğer tehlikesizsen, yaşadığın asla gerçek İslam değildir. Zira gerçek İslam bütün düşmanları mıknatıs gibi kendine çeker. Bu durum, özellikle, konum sahibi olanlar için geçerlidir. Fetva, kalem, iktidar, servet sahipleri için. Eğer bunlar tehlikelerden arî iseler ve Müslümanlık iddiasında iseler, kesinlikler yalan söylemektedirler. Ya da dini bilmemektedirler. Çünkü iyilikle kötülüğün, yalanla gerçeğin mücadelesi ezelidir ve ebedidir. Ve bu mücadele amansızdır. Öyleyse, kötülüğün iyiliğe, yalanın gerçeğe müsamahalı olacağını söylemeyiniz bana. Hiçbir zaman da olmamıştır, badema da olmayacaktır.

 

Bu millet niye bu halde, hiç düşünüyor muyuz? İçinde bulunduğumuz halden dolayı beynimiz ve kalbimiz sızlıyor mu hiç? Ve bu milleti içinde bulunduğu cehaletten ve rezil halden kurtarmak derdine düşüyor muyuz ve nasıl kurtaracağımızı düşünüyor muyuz? Şimdi kızmayın, halimizde ne varmış, kurtulacak neyimiz var demeyin. O zaman mutlak cahilsiniz derim ve kızarsınız. Peki, o zaman söyle bana gözüm; bir adam çıkıyor ve karşısına gelen yarışmacıya soruyor; hiç yarışmaya katıldın mı? Derecen var mı? Cehaletin bataklığında çırpınan kızımız cevap veriyor; evet katıldım, oryantal de birinci geldim. Adam tekrar konuşuyor; bravo, çok müthiş, çok hoş bir şey, çok güzel örnek diyor.  Şimdi biz bu hale nasıl düştük ve bu hal gerçekten muhteşem bir hal mi? Bu halden, kurtulmamız gerekmiyor mu? Bu hali normal görüyorsak ve Müslüman olduğumuzu, Türk olduğumuzu iddia ediyorsak, kusura bakmayalım, hayvan kadar aklımızın olmadığını söyleyeceğim. Zira böyle bir şey, bu millet için, alçaklığın en dibidir. Asla kabul edilemez bir şeydir. Zira bu milletin şerefle, şanla dolu tarihinde böyle soysuzluğa yer yoktur. Daha nice şeyler var bu türden. Söyleyin bana, işte şu isimle anılan, bu isimle anılan (ekranlarda çok görüyorsunuz bunları, kimi şarkıcı, kimi şovcu, kimi yarışma programcısı vs.), ve isimleri anılmaya değmez sefillerin, şebeklerin, bozmaların, mutlak cahillerin ve garip tiplerin sözleriyle, hareketleriyle, yönünü belirleyen, yolunu bulan bir milletin evlatları gerçekten akıllı evlatlar mıdır? Bunları görünce büyülenmiş gibi olan çocuklarımız, gerçekten, kimliklerinin ve dinlerinin bilincinde midirler? Bir yarışma programında, yerli figürleri değilde, öz ruha mutlak yabancı figürleri tercih eden bir milletin evlatları gerçekten aydınlanmış nesiller midirler?

 

Bu milletin ahlakını bozan basını, takdis edenler, bu milletin şerefini çiğneyen dizilere itibar edenler, bu milletin kimliğine ve dinine düşman olan ve kendini aydın diye sunan züppelere inananlar, bu milletin kaynaklarını yağmalayan vampirlere gülümseyenler nasıl olur da Müslüman olduklarını, Türk olduklarını iddia edebilirler? Ya da, ülkesinin ahlaksızlık ithaliyle gurur duyan bir millet, Müslüman Türk Milleti kimliği ile tanımlanabilir mi? Ki, dizi ithaliyle övünen bir milletiz ne yazık ki ve o dizilerden ahlaksızlık ve soysuzluk fışkırmaktadır. Böyle bir milletin evlatları akıldan, vicdandan dem vurabilirler mi? Beyler kusura kalmayalım ve kızmayalım; gerçekten cehaletin bataklığında çırpınıyoruz. Bilmiyoruz, bilmediğimizi de bilmiyoruz, bilmeye de yanaşmıyoruz. Ama bu halde, her şeyi bildiğimizi sanarak yaşıyoruz. Biz bu hallere nasıl düştük canım benim ve bu halden nasıl kurtuluruz? Aklediyor muyuz hiç? Konuşunca Müslüman’ız ama yaşarken nedense Müslümanlığımızı hiçte hatırlamıyoruz! Peki, bundan ala sahtekârlık olur mu? Kimin peşinden gittiğimizi, peşinden gittiklerimizin kimler olduklarını ve niyetlerinin ne olduğunu bilmek zorundayız. Kim olduğumuzu, düştüğümüz durumu ve nasıl kalkacağımızı bilmek zorundayız. Yaftalamalardan korkarak yaşayamayız, yaşıyorsak ta şereften bahsedemeyiz. İslam düşmanlarının düzenlerine payandalık yapıyorsak ve İslam düzenine karşı isek; adalet, ahlak, özgürlük ve bağımsızlık gibi dertlerimizin olduğunu söyleyemeyiz, söylüyorsakta dünyanın en büyük ahlaksızı ve mutlak cahili biziz. Gerçekler acıdır!

 

Son tahlilde; ya Allahlısınız ve Allahlasınız, ya da Allahsızsınız ve şeytanlasınız!

 

SORU-CEVAP

 

Müslüman Türk Milletinin evladı mısın dostum? Evet abi.

 

Allah’ı tanıyor, kabul ediyor ve inanıyor musun dostum? Bu ne biçim soru abi?

 

Sen cevap ver dostum! Tabi ki abi.

 

Hz. Muhammedi (sav) yegâne peygamberin ve önderin olarak biliyor musun dostum? He abi.

 

Kur’an’a mutlak olarak inanıyor ve kitabın olarak kabul ediyor musun? Şüphesiz abi.

 

Peki, İslam’ın son din olduğuna inanıyor musun dostum? Sen kafayı yemişsin abi, elbette ki.

 

Allah en doğru olanı mı söyler dostum? Harbiden üşütüksün abi, hayır diyebilir miyim sence?

 

Allah’ın dostlarını seviyor, düşmanlarından uzak duruyor musun?  Evet abi.

 

Peki dostum, madem Allah en doğruyu söyler, madem peygamber tek önder, madem İslam son din, madem Kur’an inandığın kitap;

 

Öyleyse, bu milletin, bu topraklarda, bu yüce olgulara dayanan temeller üzerinde müesses olan bir İslami Düzeni inşa etmesini ister misin ve böyle bir düzen için gayret eder misin? Sen Şeriatçı mısın abi??!!??

 

Arkadaşlar! Bu diyaloga tebessüm etmiş olabilirsiniz, şaşırmış olabilirsiniz evet gerçekten de tebessüm ettirecek ve şaşırtacak bir diyalog ama ne hazin ki, bizim neslimizin içler acısı zihinsel sefaletini göstermektedir bu resim. Allah en doğruyu söyler diyor ama o mutlak ve mükemmel doğrular temelinde bir hayata hayır diyor. Emin olun gülünecek değil, hıçkıra hıçkıra ağlanacak bir haldir, bu hal? Peki, biz nasıl düştük bu hale? Kimler düşürdü bizi bu hale? Bu soruların cevabını namusluca aramadıktan ve namusluca cevap bulmaya çalışmadıktan ve bulduğumuz cevabı namusluca kabullenmedikten sonra, kusura bakmayın ama samimiyetin zerresini bile taşıyamazsınız. Ahlak, adalet, özgürlük ve bağımsızlık arayışınızda mutlak ve muhakkak olarak sahtekârsınız demektir.

 

 

AYRINTI:

 

İki kişi cezaevinden çıktı. Öyle çok gündem yapıldılar ki; neredeyse, bu milletin çocukları işte bizim için rol modeller bunlar diyecekler. Biri daha çıkar çıkmaz, KCK denilen siyonist itinin alçak maşası olan yapının elemanlarını özgürlük savaşçısı ilan eder, biri de Hrant’ı sayıklar. Peki, bana söyler mi birileri Allah, namus ve vatan aşkına; bu insanların Türk Milleti ve İslam Dini için hayırlı bir hizmeti var mıdır? Evet, var ise ve gösterilirse boynumuz kıldan incedir. Fakat yoksa ve bu kadar el üstünde tutuluyorlarsa bu işte bir gariplik vardır. Hayır, ben milletime ve dinime hizmet etmeyen, bilakis sürekli aleyhinde sayılacak faaliyet içinde olan kişileri niçin yücelteyim ve peşlerine takılayım? Evet, haklarında adaletsiz davranılmasını istemem ama asla yüceltmemde. Ki bu milletin ne evlatları vardır, zulüm altında inlemiş ve hala da inleyen, ama adamın derdi o değil, başkaları. Yine bu milletin evlatlarına dinci, faşit diyenleri ve bu milletin mahpuslarda haksız yere yatırılanlarını değilde, KCK denilen lanet yapıyı gündem yapan birilerinin, hadi dini geçiyorum, bu milletle bağı nedir acaba? Bu milletin evladı olupta, öldürülmüş hiçbir kimse yok mudur? Bu milletin evladı olupta haksız yere mahpuslarda süründürülen hiçbir kimse yok mudur? İçim acıyor gerçekten!

Tarih: 14.03.2012 Okunma: 624

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?