ZİHNİYET DEVRİMİ...19...

Özgür DENİZ - 03.03.2012

Son tahlilde; zihinlerimiz de bir devrim yapmalıyız ve zihinlerimizi derin işgalde kurtarmalıyız. Zihinlerimizi temizlemeliyiz, zihinlerimizi kadim köklerimiz ve mutlak kaynaklarımız doğrultusunda işletmeliyiz. Yönlendirmelere karşı uyanık olmalıyız. Kimliksel biçimlendirme hareketlerine karşı tetikte olmalıyız. Olaylara ideolojik temellerde değil, saf insanlık ilkeleri doğrultusunda, saf ahlak ve adalet temlinde bakabilmeliyiz. Bakış açımızı, kesinlikle ve kesinlikle vahiy temelinde inşa etmeliyiz. Tarihi tecrübemiz ışığında inşa etmeliyiz. İşte o zaman isabetli kararlar vereceğiz, yargılarda bulunacağız. Bizleri, kimsenin, kendi karanlık ve kirli emelleri doğrultusunda yönlendirmesine ve biçimlendirmesine fırsat vermemeliyiz. Kimliksizleştirme ve dinsizleştirme operasyonlarına karşı direniş içinde olmalıyız.

 

Zihinlerimiz kurtarıldıktan sonra, bedenlerimiz de işgalden kurtarılacaktır, sonra da milli kurtuluş hamlesini sakin ve temiz bir zihinle yapmak için fırsat bulmuş olacağız. Çünkü zihinlerimiz kurtarılmadan, bedenlerimiz kurtarılmayacaktır, bedenlerimiz kurtarılmadan da milletimiz ve ülkemiz kurtarılamayacaktır. Her şey birbiriyle ilintilidir. Ümmetin selameti, milletlerin selametine bağlıdır, milletlerin selameti de fertlerin selametine bağlıdır. Fertlerin selameti de zihinlerinin selametine bağlıdır. Öyleyse ilk evvelde zihinlerin kurtarılması elzemdir, mutlak koşuldur. Zihinlerin kurtarılması da, vahiy temelli okumaya bağlıdır. Vahiy, mutlak bilgi kaynağımızdır ve bizlere mutlak doğru olanı, mutlak isabetli ve istikametli olanı vahiy gösterecektir. Allah, zihnilerimizi, bedenlerimizi, insanlarımızı, ümmetimizi, milletimizi, devletimizi ve ülkemizi gizli ve açık işgalden kurtarsın. Sonsuz Âminler olsun.

 

 

KİMLİKSİZ VE DEĞERSİZ BİR TİP:

İsmini anmaya değmeyen bir kadın yazar; bu kişi, sürekli, Müslümanların üzerinden geçinmiş, konum elde etmiş ama her defasında Müslümanlara ihanet etmiş bir zavallıdır. Bu kişiye itibar etmek, bu kişiyi itibar sahibi kılmaktan başka işe yaramaz ve bize bir fayda sağlamaz. Bu yüzden, bu tür zavallıların, Müslüman kesime yönelik sözde destekleri fazla önemsenmemelidir. Zaten Müslümanlar da bu tür zavallılardan destek arayarak meşruiyet kazanma derdinde olmamalıdırlar. Şimdi de malum cemaate yaranmaya, yaltaklanmaya çalışıyor. Malum cemaatte bunu bir şey sanıp, bundan nemalanmaya gayret ediyor. Oysa bu tür sefillerden meşruiyet temin etmek, birilerinin yaptıklarını meşru göstermez. Ancak, körler, sağırlar birbirini ağırlar misali bir şey olur ki, gerçekte budur. Bu kişinin, bir zamanlar, Fazilet Partisi’nden aday yapılması da büyük talihsizlikti ama oldu bir kere. Aslında Fazilet Partisi’ne büyük darbe vurulmuş oldu. Ki şahsım adına, bu kişinin Fazilet Partisi lehine değil, aleyhine olarak orada bulunduğuna ve aleyhte çalışma yaptığına adım gibi eminim. Bu yüzden, bu tür kişilere saygınlık atfetmek ve bunların peşinden koşmakla ancak kendimize zarar veririz. Biz bunların yanına gideceğimize, bunlar bizim yanımıza gelmeli ve bizleri olduğumuz gibi kabul etmelidirler. Yanlış ve yalan olan bunlardır, doğru olan ise biziz. Öyleyse, karakteri oturmamış, fikriyatı belirsiz tiplerle aynı sofrada oturmak bize zarar verir. Bunlar kimliksiz ve değersiz beş para etmez tiplerdir. Sermeyenin kuyruğunda dolaşan ve önlerine atılacak kemikleri bekleyen tiplerdir.

 

PARA SİMGESİ:

Paramızın yeni simgesi üzerinde ki şayialar, düşünmesi bile ürperten şayialardır. Ki asılsız da olmadığını düşünüyorum. Öyleyse, malum simgenin paramıza konulması yanlıştır, kesinlikle konulmamalıdır. İsimlerimizi ifade etmesi, nefislerimize tatlı gelip, böyle bir hataya düşülmemelidir. Yarışma da aslında kendisinin birinci geldiğini söyleyen gencimizin bulduğu simge paramıza daha layık olsa gerek. Ki tam da ifade etmektedir. Ama birinci geldiği halde, seçimin farklı bir simgede yapılması hem adalete mugayirdir hem de yanlıştır. Paramız, aynı zamanda milletimizi ve devletimizi temsil eden bir olgudur, öyleyse nefsi hareketlerle hareket edilerek karar verilmemelidir. Bütün bir milletin duyarlılığı dikkate alınmalıdır. İster para da olsun, isterse diğer şeyler de olsun, milletin kadim olgularıyla oynamak yanlıştır, tehlikelidir.  

 

DERİN VE UZAK OYUN:

Nesiller üzerinde derin oyunlar oynanmaktadır. Nesiller menhus ve karanlık bir geleceğe hazırlanmaktadırlar. NATO denilen Küresel Cinayet Merkezi de bunu tetikleyecektir. PKK üzerinden Kürt kardeşlerimizin çocukları sürekli eylemlere sevk edilmektedir. Sürekli askerle ve polisle çatıştırılmaktadır. Mütemadiyen bölücü fikrlerle beslenmektedir. Şu an, böyle bir kafayla ve böyle bir ortamda yetişen gençliğin yarınlarda ki halini tahayyül etmek bile dehşet vericidir. Bugün 10 yaşında olan gençler yirmi yıl sonra 30 yaşında olacaklardır. Ve biteviye taşla, sopayla, silahla büyütülen gençlerin o zaman ki halleri nasıl olacaktır? Kavgayla, kinle, dinsizlikle yetiştirilmiş gençler yarınlarda bu ülkeyi kızıl nehirlere döndüreceklerdir. Bir de bu tarafta ki dinsizleri ekleyiniz bu gençliğe ve olayın boyutlarını tasavvur ediniz. PKK ve BDP denilen meşum organizasyonlarında, gençliği sürekli kinci ve bölücü yetirttirmeye yönelik faaliyetlerinin yegâne hedefi budur. Bu oyun bozulmalıdır. Herkes namusluca görevini yapmalıdır. Bu derin ve uzak oyunda, siyonistler, Ermeniler, Rumlar ve PKK-BDP denilen meşum yapılarda vardır. Ve yine, bu tarafta ki, kimlik ve din düşmanı odaklar da bulunmaktadır. NATO denilen soysuz yapı da buna hizmet edecektir.

 

SENDİKA:

Askere ve polise sendika olayı netameli bir tuzaktır. Askerin ve polisin görevi bellidir. Sendikal yapılanma, askere ve polise kurulmuş derin bir tuzaktır ve asla faydalı olmayacaktır. Bilakis eski günleri geri getirmek adına tehlikeli bir kalkışmadır. Bu tuzağa düşülmemelidir. Askerin ve polisin sendikalı olması demek, bu ülkenin ve milletin paramparça olması demektir. İnsanların korku dolu bir yaşama mahkûm edilmesi demektir. Bu tür bir arzu, ancak vatan hainlerinin arzusu olabilir. Çünkü bu millete yapılabilecek kötülüklerin en büyüklerinden biridir bu uygulama. Düşünseniz ya, muallimler vb. taraflar gibi askerlerin ve polislerin de sendikalı olduklarını, nasıl olur? Asker ve polis paramparça olur, böylece düşmanların önünde işleyecek bir malzeme bulunur. Artık, her eyleme, farklı bir asker ve polis gurubu damgasını vurur. Herkes kendi tarafını, kendi sendikal uzantısının elemanlarını tutar ve diğerlerine yapmadığını bırakmaz. Olmaz demeyin, bal gibi de olur, oldurulur efendiler. Olmadan gerek, ne gerekecekse. Olduktan sonra fayda bulunmaz, fayda bulmaya çalışmakta çare olmaz, mutlak ahmaklık olur.

 

KÜRESEL CEREYANLAR:

Türkiye adım adım kuşatılıyor. Yunanistan’daki olaylar ve diğer bölgelerdeki olaylar asla tesadüf eseri ve rastgele olaylar değil kanımca. Her şey plan ve proje dâhilindedir, bilinmelidir. Hedef Türkiye’dir. Önce civar ülkelerde ki iktidarlar istendik yönde değiştirilecektir, sonra da dikte edilen şekilde yönlendirileceklerdir. Böylece her faaliyet Türkiye aleyhine işleyecektir. Türkiye yalnızlaştırılacak ve kendisine dayatmalarda bulunulacaktır. Kabul etmediği zamanda başına belalar açılmaya çalışılacaktır. Hem içeriden hem de dışarıdan. Bu arada içeride hanilerde hazırlanmaktadır muhtemelen. Bu milletin evlatları çok uyanık olmalıdırlar. Ve sürekli tetikte bulunmalıdırlar. En kötüye göre hesap yap ama yinede en iyiyi um, sonuca göre de kendini hazırla.

 

MALUM CEMAAT:

Cemaate yaltaklanan ve cemaat yediğinde iş yapan politik şubelerin ve politikacıların karşısında, Milli İradeyi temsil eden politik şubeler ve politikacılar güç birliği ile yekpare olarak durmalıdırlar. Mevcut hükümette, malum cemaate karşı uyanık olmalıdır. Bunlar sürekli tetikte beklerler ki punduna getireler. Ki, hükümet içinde ki uzantıları da muhtemelen faaliyettedir. Asla gevşemezler. Kimisi para peşinde koşturmaktadır, kimisi de politik çıkar peşinde koşturmaktadır. Bunların ahlaktan ve adaletten dem vurmaları falan hikâyedir. Sizlere hiçbir şey yokmuş gibi algılama yaptırmak isterler. Kendilerini, politikayla ilgilenmiyormuş gibi göstermeye çalışırlar ama asla inanmayınız. Bunların pusuda yattığına inanıyorum. Fırsat kolladıklarını düşünüyorum. Bunlar çıkardan başka şey düşünmezler. Küresel güçlerin yedeğinde palazlanıp, bu ülkede etkin olmak ve bu ülkenin çocuklarını kimliksizlik ve sahte din cehenneminde boğmak istiyorlar. Tahrip ve tahrif bunların yapabilecekleri tek şeydir. Şuna adımız gibi emin olmalıyız ki; bu ülkede ve bu milletin üzerinde, bunların etkin olması demek, kesinlikle siyonizmin etkin olması demektir. Öyleyse bu millet gerekirse yekpare olup, bu maneviyat maskeli işgale imkân tanımamalıdır asla. Malum cemaatin, küresel şeytaniyet ağının yedeğinde, bu ülkeye egemen olmasına asla fırsat verilmemelidir. NATO denilen Küresel Cinayet Merkezinin ÜS kurmasına bile ses etmediklerine göre sevinmiş olmalılar. Ki, otoritesi Allah değil de siyonist olan bir teşekkülün, küresel şeytaniyetin işgaline ses etmesi de zaten düşünülemez.

 

PROVAKASYON:

Adıyaman da, Alevi kardeşlerimizin evlerinin işaretlendiği söyleniyor. Kan kokuyor bu olay. Soysuzluk kokuyor. Mutlak olarak kasıtlı ve planlı bir iş. Şiddetle karşı duranlar, olayın gizli yönünü muhakkak biliyorlardır. Bilmediklerine inanmıyorum. Müslüman Türk Milleti’nin evlatlarının böyle bir şey yapacaklarına ihtimal vermek ve inanmak, mutlak olarak kansızlıktan başka şey değildir. Faraza Müslüman Türk Milleti’nin evlatlarından birileri böyle bir soysuzlukta bulunmuş olsa bile, onların Müslüman Türk Milleti’nden olduklarına inanmayınız. Onlar para karşılığında iş yapan köpeklerdir. Ki, ülkemizde bu tür faaliyetler hep bu şekilde kotarılırlar, artık bunu biliyor olmamız lazımdır. O bölgemizde, bundan sonra da bu tür olaylara hazırlıklı olmalıyız. Çünkü şeytan tam bağrımıza gelmiş bağdaş kurmuştur. Öyleyse daha netameli oyunlara, planlara hazırlıklı olmalıyız. Melun şeytan kesinlikle bir an bile boş durmayacaktır.

 

ESKİ TÜRK YASASINDAN BİR- İKİ MADDE:

1- Türk’ten köle olmaz.

2- İki Türk, tek düşmana saldırmaz.

3- Atlı bir Türk, yaya düşmana saldırmaz.

4- Yalan söylemek yasaktır.

5- Aman diyene el kaldırılmaz.

6- Kadın ve çocuğa vurulmaz, esir edilmez.

7- Bunlara riayetsizliğin cezası ölümdür.

 Bu yasa maddeleri Dr. Münir Derman’dan iktibastır.

Tarih: 03.03.2012 Okunma: 609

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?