ZİHNİYET DEVRİMİ...16...

Özgür DENİZ - 02.03.2012

Evet, sevgili dostlar! İnsan güçleri gibi, insan bilgileri gibi, insan kalpleri gibi, insan zihinleri de birbirine eklemlidir. Çünkü hepsi, bir bütünün parçalarıdır. Hepsinin ayrılığı sürgündür ama birliği; öze, asıla, gerçek yurda, mutlak birliğe geri dönüştür. Güçlerin, kalplerin, bilgilerin, zihinlerin birleşmesi büyük birliği doğuracaktır ve zaferi tevlit edecektir. Nasıl tek tek fertler, insanlık ailesinin bir üyesi ise ve birleşmeleri büyük insanlık ise; tek tek güçler, kalpler, bilgiler ve zihnilerde bütünden birer parçadırlar. Öyleyse parçaların bütünleştirilmesi gerekmektedir. Mutlaka bütünleştirilmesi ve büyük birliğin gerçekleştirilmesi gerekir. Vahiy temelinde ve istikametinde birleştirilmesi gerekir. Vahiy temelli Milli Siyaset’te birleştirilmesi gerekir. Birleştirecek tek mutlak kök budur çünkü. Zira mutlak bilgi kaynağımız olan vahiy, insan ürünü değildir ve insanlar için olumsuz zerre bir şey yoktur içinde. Ortak vicdan, ortak akıl, ortak ruh, ortak iyilik, ortak güzellik, ortak umut, ortak mutluluk ve ortak kurtuluş vardır özünde. İnsan olmanın, kalmanın ve insanca yaşamanın mutlak garantisidir. Topraklarımıza, kaynaklarımıza, neslimize sahip çıkabilmenin mutlak ve yegâne yolu budur. Ümmetin ve milletimizin gerçek zilletinin en kök sebebi, vahiyden kopmak, büyük birliği sağlayamamak ve fırtınaya kapılmaktır. Vahiyden kopan insan, dünyanın ipine tutunacak ve dünyanın pisliklerine batacaktır ve bu, aynen de olmuştur. Allah’ın nurundan kaçan insan, dünyanın kirlerinde ve karanlıklarında boğulmuştur. Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmayan insan, yörüngesini şaşırmış, temel ölçüsünü kaybetmiş ve dengesini yitirmiştir. Nihayet; küresel şeytaniyetin oltasına takılmıştır.

 

Vahiy; ortak vicdandır, ortak akıldır, ortak mücadele temelidir, ortak fıtrattır, saf ahlakın ve adaletin kaynağıdır. Milli Siyasetin, omurgasıdır. Şu kurtuluştur, bu kurtuluştur sözleri yalandır. Şusuz olmaz, busuz olmaz yalandır. Evet, harici etmenler vardır, insan yaşamına etki eden. Politika, ekonomi, teknoloji vs. ama bunlar ahlak ve adalet temlinde olmadığı müddetçe birer hiçtirler. Dünyayı temiz kılan, yaşanılır kılan; ne politikadır, ne ekonomidir, ne teknolojidir, ne de ideolojimizin hâkimiyetidir. Kesinlikle ve kesinlikle, mutlak kesinlikle; ahlak ve adalettir. Mutlak bilgi kaynağımız demiyor mu; ‘’sizden önce nice insanlar geldi geçti, hepside sizden kuvvetli idiler, ama sonları ne oldu? Hiç Akletmiyor musunuz?’’ Helak olan kavimler; ne yaşadıkları zamanın teknolojisinden bihaberdi, ne ekonomiye karşı kayıtsızdı, ne de fikirsel kavgalardan uzaktı ama helak oldular, peki niçin? Çünkü ahlaksızdılar, insanlıktan çıkmışlardı. Ama bizleri, bu bilinç aydınlığından uzak tutmak istiyorlar. İşte ideolojilerin, teknolojilerin ve ekonomik çıkarların gerçek işlevi de budur. İnsanlarla vahiy arasına girmek ve insanlar arasında ki kopmaz bağları koparmaktır. İnsanları bütünlükten uzak tutup, parçalamaktır.  İnsanın üzerinde durduğu sağlam zemini sarsmak ve insana dengesini kaybettirmektir. Ki bunu gerçekleştirmiştir de. Vahiyden kopan insan, ahlak ve adalet ipini de bırakıvermiştir. Gerçekten de müthiş derece de ahlaksızlık ve adaletsizlik vardır. İnsanlar acayip şekilde kirlenmiştir. Savunmadığını söylüyor. Kendi istediği bir şeyi, sırf düşmanına galebe çalmak adına istemiyormuş gibi görünüyor ve insanları aldatıyor.

 

Bu riyakârlık, yani derin ahlaksızlık, (riyakârlık, küfürden yetmiş kat daha tehlikelidir. Önderimiz -sav-) ülkemizde üs kuran NATO denilen Küresel Cinayet Merkezi olayında da kendini çok açık şekilde göstermektedir. İnsanlarımız yörüngesini şaşırmış durumdadırlar. Küfür ehli de yani vahiy düşmanları da, buradan nemalanmaktadırlar. Böyle bir olayın, kendisini Müslüman olarak gören ve küresel şeytaniyete meydan okuyormuş görüntüsü veren bir politik teşekkülün devr-i iktidarı zamanında olması hem ilginçtir, hem acı vericidir, hem de vahimdir. İşte küfür ehli de bunu fırsata dönüştürmektedir. Hem üs kuran cinayet şebekesi, hem de o cinayet şebekesinin gizli ortakları olan içerideki küfür ehli müttefik olduğu halde düşmanlarmış gibi görünmektedirler. Bu toprağın çocukları uyanık olmak zorundadırlar. Küresel cinayet şebekesi, Müslümanları kendilerinin ortaklarıymış gibi lanse etmekte, içeride ki vahiy ve millet düşmanı odaklarda bunu fırsat bilerek saldırı da bulunmaktadırlar. Hükümet büyük oyuna gelmiştir. Bilerek yaptı ise, zaten ihanet içindedir. Milletimiz gerçekten şaşkın durumdadır. Ülkemizde ki, küfür ehli, küresel küfür ehli desteğiyle, bu millete yapmadık zulüm bırakmayınca, bu millette mevcut hükümetin peşine takılmıştır. Mevcut hükümette, bir şeyler başarmak için küresel katillerin insafına sığınmıştır, küresel katillere taviz vermiştir. Ama çok büyük yanlış yapmıştır. Ülkenin kaderini çıkmaza sokmuştur.

 

Unutmayalım ki; ‘’küfür tek millettir.’’ Vahye düşman olanlar, Türk-İslam Medeniyeti’nin dirilişine handikap teşkil edenler, Türk Milletinin çocuklarına faşist ve yobaz yaftası vuranlar ve tuzak üstüne tuzak kuranlar, NATO denilen Küresel Cinayet Merkezinin, ülkemizde ÜS kurmasına asla karşı olmazlar, olamazlar. Bilakis bu cinayet merkezi ile ortak paydaları bile vardır. Karşıymış gibi bir görüntü sergileyebilirler ama bu sadece görüntüden ibarettir, özü boştur. Taktiksel bir durumdur. Vahye düşmanlık güdüpte, vahiy düşmanlarının karşısında, vahiy dostu bir milletle bir olabilecekleri ihtimali söz konusu bile olamaz. Müslüman-Türk milletinin çocukları bu netameli oyuna gelmemelidirler, kurulan tuzağa düşmemelidirler. Birbirlerinin yanlarında olmalı, birlik bağlarını kuvvetlendirmeli, bütün küfür ehline karşı tek fikir ve tek can olmalıdırlar. Milli Siyaset temelinde ve Türk-İslam Medeniyeti idealinde birleşmelidirler. Vahiy ve Milli Siyaset düşmanlığı üzerine siyaset kuranların, Küresel Cinayet Merkezine karşı olması gibi bir durum asla söz konusu bile olamaz. Hükümet uyarılmalıdır, hem de şiddetle uyarılmalıdır ama bu uyarı yapılırken küfür ehlinin saflarına düşmekten, kasıtlı ve kuru muhalefet etmekten de kaçınılmalıdır. Bu ülke hepimizindir. Hep birlikte korumak zorundayız. Zira kaderimiz ortaktır. Ne ülke bir tek kişinindir, ne kader bir kişin kaderidir. Sağduyuyu kaybetmemeliyiz. Ortak vicdan ve ortak akıl temelinde, ortak irademizle hareket etmeliyiz.

 

Şu durum da, muhakkak bilinmelidir ki; NATO denilen Küresel Cinayet Merkezinin topraklarımızda ÜS kurmasının nihai hedefi asla bir başka ülke değildir. Yine kendi ülkemizdir. Evet, kardeş bildiğimiz ülkelerde hedefte olabilirler ama gerçekte hedef kendi ülkemizdir. Ama bu gözlerden kaçırılmaktadır. Zira şeytan aramıza girmiş oturmuştur. Kardeşler arasına bir yılan gibi sızmıştır adeta. Ve buna göz göre göre müsaade edilmiştir. Milletle birlikte olup, desteği milletten beklemek gerekirken, küresel destek adına küresel şeytaniyetin önünde diz çökülmüştür ya diz çökülmesi adına birileri zorlama yapmıştır. Gerçek zorlamayı yapanlarda, zımnen bu millete zulmeden odaklardır. Sağ olsunlar, bu milleti köleleştirmek yolunda bunlardan daha mahir kimse yoktur. Ama bu oyuna yine de gelinmemeliydi. Oysa milli birlik sağlanmalı, politikalar milli varlık temelinde olmalı ve ne içerideki küfür ehlinden çekinilmeli ne de onlardan çekinildiği için küresel küfür ehlinin tuzaklarına düşülmeliydi. NATO denilen katil şebekenin asli görevi, bu ülkeyi bölmek olacaktır. Ve gün gelecek üssünü bize karşı kullanacaktır. Kesinlikle, PKK ya ve BDP ye hizmet edecektir. Ve bu tarafta ki, vahiy düşmanlarıyla müttefik olacaktır, asla görünmeyen zeminlerde. Bu cinayet merkezinin görevi; vahiy ve Türk-İslam Medeniyeti düşmanlarını, vahyin ve medeniyetimizin dostlarına karşı birleştirmek ve bu ülkeye egemen olmalarının yolunu açmak olacaktır. İç savaş çıkarmak için görev yapacaklardır. Gerçekten büyük bir oyuna gelinmiştir. Eğer dönme fırsatı varsa, bu yanlıştan dönülmelidir. Yoksa da bu fırsat var edilmelidir. Millet topyekûn birlik olmalı ve bu cinayet üssünün kaldırılmasını sağlamalı, şeytanın çocuklarını da topraklarımızdan def etmelidir, topraklarımızı kanlı postallarıyla kirletmemeline müsaade edilmemelidir.

 

Ey yüce Allah’ım! Sen bizlere uyanıklık bahşet, sen bizlere sabır bahşet, ama sefer günü geldiğinde de ayaklarımızı kaydırma, bizleri diz çökerek yaşamayı kabul edenlerden değil, dik durarak vuruşanlardan ve şehit olup ardında kalanları yaşatanlardan eyle. Mazisine layık olanlardan eyle. Bu toprakları özgürlüğüne kavuşturmak, bu milleti şerefli mazisiyle buluşturmak, çocuklarımızı istikbalin aydınlığına ulaştırmak için bizlere yardım et. Âmin.

Tarih: 02.03.2012 Okunma: 579

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?