ZİHNİYET DEVRİMİ...10...

Özgür DENİZ - 25.02.2012

Evet arkadaşlar! Derin düşünmeliyiz. Zihnilerimizin bütün pencereleri daima açık olmalı. Kendi içimize ve kendi dünyamıza kapanmamalıyız. Dünyayı iyi okumalıyız. Ülkemizi iyi okumalıyız. Yapılanmaları iyi okumalıyız. Kendimizi iyi okumalıyız. Ama okumamızı kendimiz yapmalıyız, kadim kaynaklarımız temlinde, birilerinin düşünceleri temelinde değil. Her şeyin arka planına bakabilmeyi becermeliyiz. Söylüyoruz, konuşuyoruz, dinliyoruz, anlatıyoruz ama bir türlü eyleme yönelemiyoruz. Sürü gibi yaşıyoruz. Robot gibi hareket ediyoruz. Üsttekileri kendi hallerine bırakıyoruz. Bizim sayemizde var olanları, kontrol edemiyoruz, tenkit edemiyoruz, uyaramıyoruz. Onlarda bunu bildikleri için keyiflerine bakıyorlar. Birbirleriyle mücadele ediyorlarmış görüntüsü vererek, bizlerin tepkilerini boşaltıyorlar. Oysa varlık sebepleri birbirilerine bağlı olanların mücadelesi yalandır, yapmacıktır. Şöyle bakıyoruz hayata, her şey bomboş, saçma sapan geliyor. Niye; çünkü ahlak yok, adalet yok, vatan sevgisi yok, medeniyet bilinci yok, dava yok. Herkes bir sorun üzerinden çarkını döndürüyor ve o sorunların da asla bitmemesini istiyor. PKK sorunu da, başörtüsü sorunu da, laiklik sorunu da hep yapay sorunlardır. Birilerinin çarklarını döndüren sorunlardır. Çözmek iradesi gösteren de yoktur. Çünkü bu sorunlar sayesinde varlıklarını sürdürmektedirler. Bu sorunlar çözülürse, daha önemli sorunlar gündeme gelecektir ama önemli olan sorunlarla iştigal edecek yürek ve beyin sahibi yoktur. Bu sorunlar çözülürse, millet daha temel sorunların çözümünü isteyecektir ama bu tepedekilerin işine gelmemektedir. Yapay sorunlarla iştigal etmek ve çözüyormuş gibi yapmak, buradan da oy devşirmek daha rahat geliyor. Bu sorunlar üzerinden iktidara ulaşıyorlar. Temel hiçbir meseleye el atmıyorlar. Millette aldanıyor ve tepkisiz kalıyor. Yapay sorunlarla uğraşmak sanki marifetmiş gibi görünüyor. Herkes kendine yakın birilerinin iktidar olması için çalışıyor, ahlak ve adalet hâkim olsun diye değil.

 

Bu ülkenin, bu milletin çocuklarıyla resmen oynanıyor. Bir zaman geliyor dinsizleştiriyorlar ve millet tümden dinsizliğe meyledeceğinde hemen düzeni değiştirip sözde dini bir düzen inşa etmeye başlıyorlar. Sonra yine millet tümden dinileşmeye başladı mı, bu seferde yine dinsiz bir düzen inşa ediyorlar. Böylece hem birilerine iktidar yolu açıyorlar hem de çarklarını kolayca döndürüyorlar. Önce din muhalifi olanlar, tesis edilen yapıyı koruyormuş gibi hareket ediyorlar, muhalif kesime zulmediyorlar ve muhalif kesimi, iktidar için hırslandırıyorlar. Hiçbir temel sorunu çözmüyorlar, çünkü dine karşı mücadele veriyorlar ya(!), taraftarları da bu oltaya takılıyorlar ve bundan gurur duyuyorlar ahmakça. Oysa ne adalet var, ne ahlak var, ne özgürlük var, ne vatan var ama dine karşı mücadele veriyormuş gibi hareket edilmesi bu kitleyi memnun ediyor.  Ama gün gelip çakılıp kalıyorlar ve sonra da sahtekârca bağırıp duruyorlar; şu yok, bu yok. Ulan madem yok, geri zekâlı zamanında niye çözmüyorsun? Elinde her türlü imkân var, gücünde var, çözsene işte. Kitlene, vatana, dine ve millete ihanet etmesene. Sonra da din referanslı oldukları söylenenler mücadele veriyormuş gibi hareket ediyorlar ve toplumu peşlerine takıyorlar. Toplumda önceki kesimlerin zulümlerinden iyice bıktığı için hemen bunların peşlerine takılıyorlar. Hiçbir temel sorun çözülmese de olur diye bakıyorlar. Yeterki öncekilerin zulmünden bizi kurtarsınlar diye düşünüyorlar. Oysa önceki zulümler tamamen yapaydı, bu durumu doğurmak içindi. Ve nihayet bunlarda aynısını yapıyorlar. Hiçbir temel meseleye al atmıyorlar ve sürekli yapay gündemlerle iştigal ediyorlar ve millette peşlerine takılıp gidiyor. Gemisini kurtaran kaptan oluyor. Hiç kimse yeni düzenin, eski düzene dönüşmesinden endişeye kapılmıyor ve keyfine bakıyor. Oysa eskisinin başına gelen, bunun da başına gelecek. Ve şimdi bir halt yapmayanlar, günü geldiğinde eskiler gibi bağırıp duracaklar. Ulan bağırma zamanı gelmeden, adam gibi temel sorunları halletsene işte. Hangi engel var önünde?

 

Bu düzeni ayakta tutmak için, her yerde adamları da hazır bekliyorlar. Üstelik partiler vb. yapılanmalarda buna hizmet ediyorlar. Şöyle bakınız hayata isterseniz. Daha düne kadar, önce ki düzene odun taşıyan şerefsizler, şimdi yeni düzen için mücadele vermiyorlar mı? Gün gelecek, göreceksiniz, bu düzen aleyhine hareket etmeye başlayacaklar. Çünkü bu düzen tam olarak tutmaya başlayacak ve işte tam o anda da saldırılar başlayacak. Oysa insanca ve herkesin mutlu olacağı bir düzen için mücadele verilebilir ama vermiyorlar. Bizlerle oynuyorlar. Bizlerde bunlara aldanıyoruz. Herkes vatan için, ahlak için, adalet için, özgürlük için namusluca mücadele veremez mi? Verir ama işlerine gelmez. Hep kısır kavgaların yapaylıklarında boğuluyorlar. Ben şuraya gelecem, o buraya gelecek. Millet ne edecek alçak adam? Milletin huzuru, barışı ve mutluluğu için, ahlak için, adalet için, vatan için siyaset etmek çok mu zor? Gerçekleri haykırmak ve gerçekten sağlam bir düzen kurmak çok mu zor? Değil, gerçekten değil ama işlerine gelmiyor namussuzların. Hep en tepede olmak istiyorlar, çıkar çarkları dönsün istiyorlar, halk bize muhtaç olsun istiyorlar. Bu düzen hepsinin işine geliyor. Eğer işlerine gelmeseydi, erkekçe mücadele verirlerdi. Ezilen kendileri ve çevreleri olsaydı daha dürüst olurlardı. Bu ülkeyi sömürenlere karşı dik duruşlu olurlardı, hakkı olduğu gibi haykırırlardı, koltuklara kurulup, servetler edinip defolup gitmezlerdi. Öyle olmuyor mu Allah aşkına? Geliyorlar, koltuklara kuruluyorlar, ceplerini dolduruyorlar ve işleri bitince hiçbir temel sorunu çözmemiş olarak def olup gidiyorlar. Bir an önce bu lanet kıskaçtan kurtulmalıyız. Gerçekleri görmeliyiz ve tepkimizi en şiddetli şekilde göstermeliyiz. Yanlarımıza geldiklerinde suratlarına tokat gibi patlatmalıyız doğruları.

 

Yani, şu ülkede, eğer yürekten istense, PKK sorunu da, başörtüsü sorunu da, laiklik sorunu da iki dakikalık iş. Ama gerçekten çözmek istemiyorlar. Bu sorunlar, her biri için, iktidar basamağı oluyor. Eğer çözmek istiyorlarsa, bütün gerçekleri olanca çıplaklığı ile millete haykırsınlar. Niye haykırmıyorlar? Niye kodamanlara karşı erkekçe mücadele vermiyorlar. Bütün imkânlar ellerine geçtiği zamanlarda, her zaman olduğu gibi mazluma erkeklik yapıyorlar da, kodamanlar karşısında diz çöküyorlar? Sadece namuslu olmak, dürüst olmak, hakkaniyetli olmak ve erkek gibi duruş sahibi olmak kifayet edecektir nice sorunları çözmeye. Evet, hepsi, genelde adalet için bağırıp durmuyorlar mı? O zaman niçin, partilerinin, bu milletin altın terine el koymasına hayır demiyorlar? Niçin vekil sayısının azaltılması için hareket etmiyorlar? Niçin maaş konusunda ki adaletsizliklere karşı durmuyorlar? Nasıl oluyor da bedelli de ve şike de birleşiveriyorlar? Niçin memurların maaşları konusunda yüreklice mücadele vermiyorlar? Daha milyonlarca memur zammını alamadı, niçin kimse gündem yapmıyor bunu? Toplumda nice hukuksuzluklar var, niçin çözme iradesi gösterilmiyor? Baklava çalan çocuğa sekiz yıl verilirken, trilyonları çalan köpekler niçin bey gibi yaşıyorlar? Bu konuda bir düzenleme yapılamaz mı? Niçin rüşvet çarkına dair yaptırımlar uygulanmıyor? Niçin bu milletin kimliği ve dini konusunda gerçekler erkekçe ortaya konmuyor? Neyden korkuluyor, gocunuluyor? Kandırılıyoruz, uyutuluyoruz. Politik şebekler üzerimizde güç denemesi yapıyorlar, cemaat denilen şebeke milleti düzene uydurmak için gayret ediyor, servet sahibi soysuzlar da kanımızı emiyorlar. Üçlü kıskaçta mahvolup gidiyoruz. Hayattan zerre tat alamadan tükenip gidiyoruz. Zevkler akıp gidiyor, bizler bakınıyoruz. Partilerimiz iktidar diye sevinç çığlıkları atıyoruz. Cemaatimizin sayısı arttı diye kafayı yiyoruz. Kasalarımızı doldurma zamanı geldi diye her türlü itliği yapıyoruz. Zihinlerimiz felç olmuş, kalplerimiz simsiyah olmuş.

Tarih: 25.02.2012 Okunma: 574

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?