KAZANÇ ÜZERİNE....

Özgür DENİZ - 14.01.2012

Kazanç çok önemlidir. Kişiliğe hüccet olduğu gibi, yaşamaların yönünü de tayin eder. Çünkü mideye giren şey, bedenin nasıl çalışacağını belirler. Oraya, çürük, kokmuş, bayat vb. şeyleri yollarsanız vücut enerjisini kaybeder, böylece vücudun dengesi bozulur ve nihayet vücut hasta olur. Ama sağlam, vitamini bol, taze vb. şeyleri yollarsanız vücudun direnci artar ve daha iyi işler. Günümüz dünyasında, midemize neyi, nasıl yolladığımızı pek umursamıyoruz ne hazin ki. Bu yüzden de mütemadiyen bozuluyoruz ve hastalıklı bir toplumun oluşumuna neden oluyoruz. Mideye giren şeyler, bizleri her yönden etkiler. Hem kişilik sağlığı yönünden, hem de beden sağlığı yönünden. Kişilik ve beden sağlıkları iyi olmayan fertlerden, sağlıklı ve güçlü bir toplum ihdas olunamaz. Aynı zamanda aile yapımızı da etkiler kazanç durumumuz. Bir ailenin nasıl ve ne şekilde beslendiği çok önemlidir. Kirli ve haram yollardan beslenen fert, aile ve millet ile temiz ve helal yollardan beslenen fert, aile, millet asla bir olmaz. Kirli ve haram kazançlar yaşam çarkını bozar. Fert, aile ve millet olarak, bütün milli mekanizmaları bozar. Ama günümüz dünyasında bunu önemseyen kim? Paranın dini, imanı olmaz diyenler; kazancında, haramı, helali olmaz demektedirler zımnen ama ya farkında değildirler, ya ne konuştuklarını bilmemektedirler, ya da gaflet içerisindedirler. Veyahut kazançlarının sorgulanmasından hazzetmemektedirler.

 

 

Herkes çok kolay kazanmak istiyor. Artık çalışmak zor geliyor. En kısa yoldan nasıl zengin olunur dersleri alıyoruz sürekli, her kanaldan. Böyle böyle ne değerlerimizi harcadık ne yazık ki. Nasıl kazanıldığının pek önemi olmuyor, yeter ki kazanç olsun. Ve herkes kazancında piyasa kurallarını öne sürerler, hakikati dikkate alan pek çıkmaz. Helal, haram kimsenin umurunda değil. Biz kazanırken, kaybedenler aklımıza bile gelmez. Böyle gelmiş, böyle gider düşüncesi dünyamızı harap ediyor. Misal; trilyonluk adamlar geçinemediklerini söyleyebiliyorlar haysiyetsizce. Ne iğrenç, ne aşağılık, ne alçak bir karakterin ürünüdür bu anlayış, bu kahredici haykırış. Ve bu da diğerleri nezdinde masum karşılanır ve haklı görülür. Çünkü trilyonluk adamlar büyük adamlardır. Zira herkes aynı düzene alıştırılmıştır. Bu anlayış, ruhlara ve beyinlere adeta kazınmıştır. Birgün, herkes aynı güce ulaşabilirse aynı şeyi yapacaktır. Bu yüzden de, şimdiden, gelecekte kendisini haklı çıkarmak adına, şimdikileri haklı görmeye alışmaktadır. Kimse nasıl kazanmalıyım ve kazandığımı nasıl harcamalıyım ve bütün bunları hangi temelde yapmalıyım diye sormaz ve sormamaktadır. Kimse nasıl kazandığının ve tatlı yaşamının sorgulanmasını istemezde. Hiç kimsenin kazancına veya keyfine zarar vermeyen gerçekler herkesçe benimsenir. Çünkü kazananlar, kazançlarına ve o kazançların sağladığı lüks yaşama zarar verecek gerçeklerden hazzetmezler. Kazançları sıkıntıya sokan ve keyiflerin tadını kaçıran gerçekler ya bastırılır ya da cezalandırılır.

 

 

Herkes lüks yaşamın peşindedir ve bu yaşama hangi yoldan ulaşılacağının keşfindedir.  Yorulmadan kazanmanın, kazandığını hesapsızca harcamanın ve daha konforlu yaşamanın peşinden koşulur durulur mütemadiyen. Altta kalanın canı çıksın. Altta kalanları kaldırmaya çalışmak, bizim ilerlememize mani ise, bırakın gebersin! Bu yüzden, o lüks yaşamı önümüze getirecek kazancın durumu hiç düşünülmez. Bu arada yanacak canların hesabı yapılmaz. Zira konforlu, keyifli yaşama alışılmıştır. Ve kurulan çarkın işleyişine çomak sokulması istenmez. Bu yaşamın idamesini en başta sistem istemektedir. Çünkü sistem bu şekilde ayakta durmaktadır. Zira temiz temeller üzerine müesses olmayan sistemler, temiz kazançlarla varlığını idame ettiremez. Aynı zamanda sistem, kendisine alışanlar tarafından dinleştirilmiştir ve bekası garanti altına alınmıştır. Her gelen aynı sistem üzerinde durmaktadır, sistemin dinamiklerince iş yapmaktadır ama bir yandan da güya değiştiriyormuş gibi izlenim vermektedir. Oysa bu koca bir yalandan ve sahtekârlıktan başka şey değildir. Zira bol ve hesapsız kazançlar, aynı sistem tarafından elde edilmektedir. Peki, kazancının kaybolmasını istemeyenler, o kazancın dinamosu olan sistemin yıkılmasını isterler mi?

 

 

Dünyamızın ve insanlığın, nice vahim sorunlarla karşı karşıya olmasının en önemli nedenlerinden biri de kazançların hesabının yapılmamasıdır. Paraya ve paranın sunduğu güce tapılmasıdır. Başkalarının paylarının utanmadan kapılmasıdır. İnsanlığın adil bir paylaşıma ihtiyacı vardır. Hiçbir kimse, güçsüzlüğünden dolayı cezalandırılamaz. Gücü yok diye, kimsenin payına el konulamaz. Ama maalesef bunun tam tersi olmaktadır. Güçsüz olanlar, paylarından mahrum kalmaktadırlar, açlığa mahkûm edilmektedirler. Bugün dünya, adaletten ve adil paylaşımdan sonsuz derece uzaktır. Ve işin garibi, bu durum, yüreklerde bir sıkıntı da yaratmamaktadır. Ne vermesi gereken, verilmesi gereken hakkı vermek adına bir adım atmaktadır; ne de alması gereken, hakkını almak adına bir hareket emaresi göstermektedir. Nihayet, dünya ve insanlık, bir belirsizliğe doğru hızla sürüklenmektedir.

 

 

Son tahlilde; kazancı temiz olmayan fertler, aileler, milletler çürümeye mahkûmdur. Adaleti unutan ve hakları gasp eden kişilerin, yapıların ve sistemlerin hesap vermeleri ve çökmeleri mukadderattır. Allah’a (cc), Önder’e (sav), Kitap’a and olsun, dünya pisliklerden arınacak, insanlık kirlerinden temizlenecek ve temiz bir insanlık sayesinde, yeni bir dünya kurulacaktır. Temiz kazanalım ve kazançlarımızı temizleyelim.

 

Tarih: 14.01.2012 Okunma: 609

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?