ŞEYTANIN ADAMLARI...4...

Özgür DENİZ - 28.09.2011

 

Anlamamız gereken şey; yeryüzü imparatorluğu kurmak isteyen, devletleri ve dinleri birlemek isteyen, sınırları kaldırmayı düşleyen şeytan ve adamları, ruhlarını çaldıkları insanların bedenlerini sonu belirsiz buhranlara mahkûm kılarak ve zihinlerini zımnen yönlendirerek hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar. Kendi kendinize, insanlık niçin dev medya ağlarıyla kuşatılmıştır ve kuşatılmaktadır diye sorabilirsiniz. Ya da politikacılar niçin hep servet sahiplerinden seçilmektedir, niçin bütün ülke liderleri hep dışarıya bağımlıdırlar, sanat dünyası niçin genellikle dinsizdir diye sorabilirsiniz. Veyahut dünyadaki hükümetlerin, devlet okulları sistemini finanse etmesinin sonucunda, niçin eğitim sisteminin kalitesizleştiğini düşünebilirsiniz. Hükümetler, daima elde etmek istedikleri kadar öderler ve kıvamında olacak şekilde önemserler. Zira istenilenden fazla ödeme ve kıvamında olmayan ürün temelleri sarsabilir, statükoyu tehlikeye sokabilir. Kalıba uygun olmayan her ürün yerleşik sistemler için tehlikelidir. Çünkü gün gelir ölçüyü bozabilir ve ölçüyü bozmak, dengeyi sarsmak çok tehlikelidir.

 

Aslında her şey varıp eğitime dayanıyor. Çünkü insan beslendiğiyle orantılı olarak geri dönüşüm yapıyor. Bilinci eğitim belirler, şuuru eğitim belirler isyan ahlakının temeli varıp eğitime dayanır. Bu yüzden eğitim dönüşümün sübabıdır. Eğitimi ele geçirilmiş bir toplum felç olmaya mahkûmdur. Ki bizim açımızdan manzara-ı umumiye malumdur.  Şeytan ve adamları eğitime çok önem atfederler. Bu yüzden eğitimle ilgili olacak alanları ilk evvelde ele geçirirler. Sözlü ve yazılı medya, sanat alanları, eğitim kurumları vb. alanlar daima şeytanın ve adamlarının kontrolleri altındadır. Çünkü bu alanlar, zihni manipülasyon ve ruhi manipülasyon alanlarıdır.

 

Devletin finanse ettiği eğitim kurumlarına baktığımızda ve bu eğitim kurumlarında eğitilen öğrencileri ve onlara verilen eğitimi gördüğümüzde mantığımız kavrıyor ki bu okullarda devre dışı bırakılan her neyse statükonun, sermayedarların ve egemen politikacıların işine gelmiyor. Zaten bu yüzdendir ki değiştiriyorlar. Sürekli eğitim sistemiyle oynuyorlar. Ve uyguladıkları sistemle nesli aptallaştırıyorlar. Güdümlü bir asalak topluluğunun oluşmasına neden oluyorlar. Zira bu işlerine geliyor. Rahatça at oynatabiliyorlar. Rahatça, kendilerine, koşulsuz tabi olacak robotlar üretmiş oluyorlar. Direnişle karşılaşmadan emek sömürüsü yapabiliyorlar.

 

Sizler, kendi ülkemizde eğitimin niçin on yılda bir değiştirildiğini, alt üst edildiğini ve eğitimin öznesi ve yüklemi olan iki mühim unsurun (muallim-talebe) niçin ilk planda olmadığını sanıyorsunuz. Çünkü eğitim öz değerler üzerinde yapılırsa ve eğitimin iki mühim unsuru çok ileri düzeyde ve ilk planda tutulursa yerleşik düzenler yerle yeksan olurlar. Düşünen ve okuyan insan mı yeğdir, sürekli çılgınca eğlenen ve dizi manyağı olmuş insan mı yeğdir? Soran insan mı yeğdir, sormadan kör itaat içinde olan insan mı yeğdir? Ailesiyle birlikte vakit geçiren, çocuklarıyla ilgilenen insan mı yeğidir, kahvehane köşelerinde, sigara dumanları altında vaktini zayi eden ve evlatlarının nafakasını heba eden insan mı yeğdir? Sürekli sorunlarla meşgul olan ve işini geri planda bırakan insan mı yeğdir, işini sakin kafayla yapan ve işine başlarken sorunlarını kapı dışında bırakabilecek psikolojiye sahip insan mı yeğdir?

 

İnsanlarımızın niçin bu halde olduğunu sanıyorsunuz? İnsanlarımızın neden akıl ve ruh yönünden tahrip edildiğini düşünüyorsunuz? Bugün kü gençlik, dünün yönlendirilmiş ve denetimli kontrole tabi tutulmuş eğitim sisteminin ürünüdürler. Gençlik, dünden bugüne ve bugünden yarına, daima, ulaşılmak istenen dünya düzenine uygun modda yetiştirilmek istenmiştir. Gençlik eğitim sitemi aracılığı ile milli ve dini kimliğinden soyutlanmıştır. Dinini yaşamak isteyenler, genç beyine, yobaz, mürteci, irticacı olarak empoze edilmiştir. Milli kimliğine duyarlı insanlar ise, daima, faşist olarak empoze edilmiştir. Böylece genç beyinler, sürekli dinden ve milliyetten uzak yaşamaya çalışmışlardır. Ladini bir hayat yaşamaya özenmişlerdir. Çünkü ladini hayat daima yüceltilmiştir. Bu yönlü hayatı yaşayanlar örnek olarak ve rol model olarak sunulmuşlardır. Bu yönlü yaşayanlar daima mevki sahibi edilmişlerdir.

 

Şu sözler devrin Adalet Bakanına aittir: ‘’ ellerinizdeki inkılâp oklarını, irticaın (yani İslam’ın) tam kalbine saplayınız.’’ Cemil Meriç-Mağaradakiler-133

 

Evet, sapladılar da. Ama sonuç malum. Mutlak bir hezimet. Hem kendileri açısından hem de ülke, devlet ve millet açısından. Yazık oldu. Ama anlayabilecek beyin nerede? Maalesef, gençlik, mütemadiyen din ve milliyet düşmanı olarak yetiştirilmiştir. Yoksa terörün bu topraklarda yeşermesi boşuna değildir. Terörü besleyen ayrık otlarının var olması boşuna değildir. Devletimizin bütün kurumlarının tel tel dökülüyor olması ve ihanetlerin her yerde kol gezmesi boşuna değildir. Gençliğin sorgusuz sualsiz önüne gelene itaat etmesi boşuna değildir. Gençliğin kitaba ve düşünceye mesafeli olması hatta düşman olması boşuna değildir. Gençliğin haramzade olması boşuna değildir. Geçliğin ecdadına bilmeden düşman olması boşuna değildir. Gençliğin kendi öz değerlerine yabancılaşmış olması ve Batıyı taparcasına kutsaması boşuna değildir. Gençliğin her türlü ahlaksızlığı adeta kanıksamışçasına yaşaması ve ruhuna ağır gelen durumları bile umarsızca önemsemesi boşuna değildir. Gençliğin hedonist ve bencil olması boşuna değildir. Kitap başında ömür çürütmek yerine, kahvehane köşelerinde ömür çürütmeleri boşuna değildir. Bütün bunlar hep denetimli, kontrollü ve yönlendirmeli bir eğitim sisteminin neticeleridir.

 

Eğitimi kontrol eden, yarınları kontrol eder, gençliği elde eder, varlığını idame ettirir. Eğitimini kendi değerleri temeline oturtanlar, kendilerinin olan bir gençlik yetiştirmeye, bağımsız olmaya ve yarınlarını kendileri belirlemeye layıktırlar. Talebeye odaklananlar ve muallimi yüceltenler, eğitim sistemlerini kendi dinleri ve milli kimlikleri üzerinde inşa edenler istikbali elde etmeye kadir olurlar.

 

               

EKSTRA:

BİR: Nasıl zamanında Kemalizmi ikame ederek, bu ülkenin kaderini çizmişlerdi ve Müslümanlara zulmettirerek sonunu hazırlıyorlardı. Ve yöntem zalim bir yöntemdi. Şimdide liberalizmi ikame ederek, bu ülkenin kaderini çiziyorlar ve dehşetli adaletsizlik yaratarak yine bu düzenin sonunu hazırlayacaklar. Evet, yumuşak bir yönetim olacak ama zulüm katsayısı daha da atacak. İnsanlık değerlerinden soyunacak. Şeytan büyük oynuyor. İyice tıkanmıştı ve lanetlenir olmuştu. Kendine bir çıkış buldu. Obama isimli güya İslam tandanslı birini ABD nin başına getirdi ve onunla dünyada Liberalizm gemisini yüzdürmeye başladı ve dünyada da bu düzene uygun liderler buldu. Ve kendini sağlama aldı. Bu düzene aracılık edenler insanlık tarafından asla hayırla yâd edilmeyeceklerdir. Herkes kendi düzenini kendi kurmalıdır. Şeytandan destek alarak ve bu destekle kendisine zulmetmiş düzenleri yıkarak değil. Yıkacağını da kendi yıkmalı, yapacağını da kendi yapmalıdır herkes. Bilakis ne yıkılmış olan kendisi için yıkılmış olur, ne de yapılmış olan kendisi için yapılmış olur. Her şey şeytanın çıkarları için olmuş olur. Akıllı olunmalıdır.

 

İKİ: Dünyayı sağ da yönetse, sol da yönetse, gerçekte yöneten daima siyonisttir ama insanlık aldatılmaktadır. Lider değişimleri sadece bir oyundan ibarettir. Göz boyacılığıdır. İnsanlar sözde politik çekişmelerle aldatılmaktadır. Sürekli kendi cellâtlarının peşlerinden koşturulmaktadır. İnsan uyanmalıdır. Gerçeği görmelidir. Gözlerini kapamamalı, sürekli açık tutmalıdır. İnsan, şeytana ve adamlarına karşı, ancak ve ancak Allah tarafında saf tutarsa galip gelebilir. Bilakis daima hüsrana uğramaya ve sefilce yaşayama mahkûmdur. İster red, isterse kabul edelim gerçek budur. Bunca tarihsel süreçten sonra ve bunca şahitlikten sonra bu gerçeği inkâr edebilmek yürek ister.

 

ÜÇ: Biliniz ki şeytan size bir şey veriyorsa, verdiğinin bin mislini almaktadır. Zira şeytanın kitabında almadan vermek yazmaz. Şeytan bütün kitapları kendine uydurmuştur. Kitabını tanımak ve iyi okumak çok önemlidir. Kendi kitabını okuyan ve kendi Kitabına uyan asla aldanmaz ve yanılmaz.

 

DÖRT: İnsanlar, kendi düzenlerini kendileri kurmadıkça, kendileri için kurulan düzenlerin figüranlığını yapmak zorunda kalacaklarıdır. İnsan aldanmaktadır. Dünyanın zevkleriyle sarhoş olmuştur. Dünyanın fani ve acı veren nimetlerine aldanmıştır.

 

BEŞ: Şeytan bu ülkede kurduğu düzeni yıkmaktadır. Olan budur. Şeytan kurduğu düzenin miadını doldurduğunu bilmektedir. Ve bu düzenin, düzenin muhalifi olan insanlar tarafından, kendi irade ve kararlarıyla yıkılmasını istememektedir. Bir düzeni, o düzenin zulmettiği insanlara yıktırmak şeytanın ve adamlarının kitabında yazmaz. Fakat yıktırırken de yeni kuracağı düzenin mimarlarından büyük tavizler kotarmaktadır muhtemelen ve kotarmaya da çalışır. Ve yeni düzenin mimarlarına yine kendi istediği düzeni kurdurmaktadır ya da kurdurmaya çalışır. Bu kötüdür. Güya mevcut düzenin düşmanlarına rahatlık vaat etmektedir. Ama bu vaatler yalandır. Çünkü yeni düzende daha feci baskılar, zulümler vardır. Manevi zulümler artacaktır. Şeytanında yardımı yeni düzeni tam ikame edesiye kadardır. Bunu görmek zorundayız. Üstelik bu düzen şeytanın daha ileride asıl istediği düzen için bir basamak olacaktır. Yeni düzen asıl bunun için ikame edilmektedir. Tek dünya düzenine giden yolu açacaktır bu yeni düzen. Bu büyük oyun görülmelidir. Gelecek nesle tuzak kurulmaktadır. Bizim yapmamız gereken şey, bunu engellemektir. Gerçekte bizim yaptığımız şey ya da yapıyor göründüğümüz şey; şeytanın tıkanan yolunu açmaktır. Ama şeytanının yolu açıldığı vakit daha da şımaracağı aşikârdır. Daha da zalimleşeceği açıktır. Obama denilen zavallıda yeni düzeni ikame etmeyi kolaylaştırmak için başa getirilmiştir. Ama diskalifiye edilmesi yaklaşmıştır. Ve mutlaka diskalifiye edilecektir. Ama dünyaya yeni düzenin adamları tam hâkim olduktan sonra. Her ülke yeni düzenin adamlarınca ele geçirildikten sonra. Nasıl göremiyoruz bunu anlamıyorum. En başta hükümet üyeleri, sonra ordumuz, sonra bütün milletimiz çok dikkatli olmalıdır. Uyanık olmalıdır. Her türlü kirli plana ve domuzca oyuna karşı hazırlıklı olmalıdır.

 

ALTI: Artık şu PKK denilen iletide tedavi ediniz edecekseniz. Tahammül sınırları aşıyor, aşmaktadır. Yapılacaklar yapılmalıdır bir an önce. Siyonist tohumları tehlikeli bir yöne el atmıştır. Eğitimcilerimizin psikolojisini tahrip etmeye çalışmaktadır şimdide. Bu büyük oyunun bir parçasıdır. Ne yapıldığını, ne yapılmak istendiğini idrak etmek ve bu yapılanların ardındaki elleri görmek ve kırmak zorundayız. O elleri asla tutmamalıyız. O kanlı ve kirli ellerle hiçbir alanda işbirliği yapmamalıyız. Onlara asla mütebessim olmamalıyız. Tavrımızı net ve şerefli bir şekilde koymalıyız. Katil devletler, İngiliz, Amerika, İsrail bizim düşmanımızdır ve asla bizim hayrımıza çalışmazlar. Bunu bir an bile unutmamalıyız. Bu katil ve kahpe devletler bizim kadim düşmanlarımızdır. Elimizden geliyorsa, bu aşağılık domuzları yeryüzünden kaldırmamız gerekiyor, yoksa karşılarında durmamız gerektiği gibi durmalıyız ve asla aldanmamalıyız.

 

YEDİ: PKK, siyonistler tarafından, Kemalistlerde kullanılarak imal edilmiş bir bombadır ne hazin ki ve bugünler için imal edilmiş ve İslam tandanslı hükümetin kucağına bırakılmış bir bombadır. Çünkü bu bomba aracılığı ile şeytan ve adamları istediklerini elde etmeye çalışmaktadırlar. İslam tandanslı hükümete, bu laneti bitirme konusunda destek sözü vererek kendi istediklerini almaya çalışmaktadırlar. Ama hükümet bu oyuna gelmemelidir. Topyekûn milli birlikle bu lanet yok edilmelidir. Gerçekler millete ifşa edilerek ve oyunlar, sırlar millete açılarak milletin bütününün desteği alınmalıdır ve bu lanet yok edilmelidir, akıttığı kanda boğulmalıdır siyonistin sefil teröristleri. Evet, hükümet terör mevzuunda yanlışlıklar içine düşmüştür, taktik hatalar yapmıştır ama maalesef PKK denilen illette bunların kucağına bırakılmış bir bombadır. Aslında derin düşünsek ne büyük ve aşağılık bir oyun vardır. Fakat ideolojik çekişmeler yüzünden derin oyunu fark edemiyoruz ve birlik olamıyoruz. Ahmakça birbirimizi yiyoruz. Birlik olsak, birlikte düşünsek ve çözüm yolu arasak, toplumu kamplara ayıracağımıza birlik olması yönünde çalışsak ve milli ittifakı sağlayıp bu laneti söküp atsak daha iyi olacak ama olmuyor, ahmaklığımıza doymayalım emi.

 

SEKİZ: Kürt kardeşlerimiz kesinlikle bilmelidirler ki; PKK denilen kanlı şebekenin, siyonist maşasının, kendileriyle zerre alakaları yoktur, boşu boşuna heba olan evlatlarından başka. PKK yı yönetenler yemin ediyorum Kürtlükten sonsuz uzaktırlar. Ama güya Kürtler için savaşıyormuş gibi bir imaj yaratıp, Kür kardeşlerimizin evlatlarını çalmaktadırlar. Kürt kardeşlerimizin evlatları eliyle bu vatanı, Siyonist’e ve Ermeni’ye peşkeş çekmek istemektedirler. BDP de politik taşerondur bu oyunda. Kürt kardeşlerimizin zerre faydası olmayacaktır bu kanlı ve kirli oyundan. Bilakis sonsuz zararlar görecekleri çok aşikârdır. Bunu göremeyen, fikredemeyen kördür, beyinsizdir. Siz ölenlere bakınız bakalım kimlerdir, hepsi Kürt kardeşlerimizin evlatlarıdırlar. Peki, bir de keyif sürenlere bakınız bakalım kimlerdir, hepsi Kürtlükten uzak soysuzlardır. Kimi siyonist, kimi ermeni, kimi coni, kimi yamayam, kimi bilmem ne bela. Yani bunu akledemeyecek kadar sefil miyiz Allah aşkına? Kürt kardeşlerimiz PKK eliyle zihnen ve ruhen dönüştürülmektedir. Sırf gelecekteki lanet planlar için. Gençlik adeta kumpasa alınmış durumdadır. Sanki siyonistin gelecekteki çıkarlarını koruyacak bir gençlik yetiştirilmektedir. Dinsiz ve kimliksiz, bütün değerlerine yabancılaşmış, mutlak maddeci. Böylece Doğu bölgemiz kendiliğinden elden çıkarılmış olacaktır güya. Bu oyuna gelinmemelidir ve bir an önce ciddi tedbirler alınmalıdır. Yoksa yarın çok geç olacaktır. Eyvah fayda etmeyecektir.

 

DOKUZ: Sayın devletim, sayın hükümet ve kıymetli milletimin çocukları, alçak ve soysuz siyonistin ve tohumlarının, ülkemizin gözbebeği olan İstanbul şehrinin siluetini gökdelenlerle bozmasına müsaade etmemeliyiz. Burada çok aşağılıkça bir kasıt ve oyun vardır. Maksat İstanbul’umuzun manevi görünümünü yok etmek ve gelecek neslimizi bu muhteşem güzellikten mahrum bırakmaktır. İstanbul’umuzu tabir caizse ruhsuzlaştırmaktır. Lütfen buna engel olalım. Bu mevzularda ve bütünü ilgilendiren bütün mevzularda milli ittifakla oyunları bozalım Allah rızası için, vatan sevdası için. Ve artık mahzun AYASOFYA da hürriyetine kavuşturulsun bu arada. Gönüllerimiz şenlendirilsin. Manevi şenlikler, coşkular yaşayalım ömrümüzün sona doğru giden demlerinde. Ayasofya’da bir namaz kılmadan göçmeyelim bu dünyadan. Şarkımızı bu şekilde sonlandırmak nasip olsun inşaallah. Haydi devletim, haydi hükümet, haydi aziz milletim. 

 

ON: Evet birileri hala eskinin mahkûmları. Yazık. Hem bu toplumla ilgili düşlerin olacak. Hem de toplumun değerleriyle dalga geçeceksin. Bir insan ancak bu kadar olabilir valla. Yani sen bu toplumun gençliğini sarhoş etmekle ne elde ediyorsun Allah aşkına. Sen toplumun bir değer cüzü olan bir örtü çeşidini tahkir ve tezyif ettiğini mi sanıyorsun behey şaşkın. Sen bu milletin vurduğu tokattan hiçbir şey anlamadıysan bu kulvardan çık git. Gülünç olma. Zavallı duruma düşme. Bu milletin salak olduğunu mu düşünüyorsun yoksa. Biz her şeyi ederiz, yine de bu milletin ekmeğini yeriz diyemi aklından geçiriyorsun. Bu milletin verecek ekmeği tükendi bebeğim. Çünkü çok verdi ve takati kalmadı artık. Ekmeğini yediğini milleti hiç adam yerine koymadınız ve asla zerre geri dönüşüm yapmadınız. Artık sizin miadınız doldu beyim. Ya yola geleceksiniz ya da yoldan dışarıya atılacaksınız. Başka yolu vallahi yok. Gerçi yola geldik desenizde inanacak var mı onu da bilmiyorum. Allah bu milletin basiretini bağlamasın. Âmin.

 

ON BİR: Vay be, ne günlere kaldık, ne görüntülere şahit oluyoruz. Bir komutan düşünün ki, şehit olan erine tek damla gözyaşı dökmemiş olsun ve bir takım için ağlasın. Yazık valla yazık. İçim acıdı, kahroldum. Şimdi diyebilir mi ki; nereden biliyorsunuz ağlamadığımı, illa göstererek mi ağlanır? Evet beyim, bir takım için göstererek ağlanıyorsa, şehitlerimiz içinde göstererek ağlayacaksın. Çünkü sen bir yerde lidersin, örneksin, komutansın. Senin duygunun hissedilmesi çok önemlidir. Metanet verir, cesaret verir. Komutanlar ağlamaz demeyiniz sakın. Ağlarlar, ağlamalı da gerekir. Ağlamayan anlayamaz çünkü. Anlamayan da umursamaz. Eğer bu doğruysa gerçekten yazık. Sonsuz üzüntü verici bir durum. Yoksa normal mi? Allah bu millete acısın ve bir kurtuluş yolu göstersin. Âmin.

 

ON İKİ: Şehit reis-başkan Muhsin Yazıcıoğlu’nun katilleri net olarak tespit edilirse, kesinlikle acımayınız ve affetmeyiniz. Ya kurşuna diziniz ya da ağırlaştırılmış müebbet veriniz. Ancak, bu ceza, ruhları sükûna ve huzura kavuşturacak ve şehidi mezarında rahat ettirecektir. Çünkü O güzel adamı şehit eden kim olursa olsun, asla Türk Ordusunun bir neferi olamaz, Türk Milletinin bir müntesibi olamaz. O kesinlikle kan yönünden şüphelidir. Çünkü gerçekten Türk kanı taşıyan bir insan bu alçaklığı yapamaz. İnşaallah dileyelim ki, kıymetli ordumuz ve şerefli subaylarımız böyle bir töhmet altında kalmasın. Âmin.

Tarih: 28.09.2011 Okunma: 620

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?