ARTIK UYANMALIYIZ

Özgür DENİZ - 28.06.2008

            ‘’Bütün camileri yıksak, bütün Kur’an’ları yaksak batı’nın gözünde Osmanlıyız. Osmanlı yani İslâm.’’ Cemil Meriç. Bendeniz bunlara milli kimliğimizi inkâr etsek, yüce dinimizi hayatımızdan bütün yönleriyle silip atsak, milli ve manevi bütün değerlerimizden vazgeçsek kısmını da ekliyorum. Batı bizim fıtratımıza düşman dostlar. Ve bizim fıtratımız İslam. Genlerimize muhalif bir muhalefetle yaşayacağız ama uyumayacağız. Bu bir yasa bayım, değiştirilemez. İster ateist, ister satanist, ister Siyonist bilmem ne ‘’ist’’ olursanız olunuz bu asla değişmez. Ta ki özünü, bütün benliğini değiştirip yaşamının her noktasıyla onlardan olasıya kadar. ‘’Siz onlardan olmadıkça sizi asla kabullenmezler. Onları (Yahudileri ve Hıristiyanları) veliler edinmeyin.’’ Kur’an-ı Kerim.

 

            Bu, siz ancak manda ve himayeyi kabul ettiğiniz ve kaderinizi onların inisiyatiflerine bıraktığınız zaman belki değişir diyeceğim ama yine de zor. Zira onlar için senin varoluşun bir kâbustur haddizatında. Binaenaleyh, ne kadar kaba, sloganik, komplo sayıklamaları olarakta telakki etseniz benim ifadelerimi batı için doğulu böyledir. Ya da Batılın müntesipleri için Hakkın müntesipleri bu pozisyondadır. Düşmanlık tohumları ekmekten yana değilim. Ve benim şiarlarım; tevhit, adalet, özgürlük, barış, sevgi, kardeşliktir. İflah olmaz bir hümanistim bilakis. Ama olmuyor be bayım olmuyor. Sömürgeci paradigma bütün ulvilikleri, masum ve güzel duyguları katlediyor. Umutları çalıyor, rüyaları kirletiyor, sevgileri ve sevenleri tüketiyor, türkülerin tadını acılaştırıyor. Yaşamdan alacağımız natürel zevkleri zehir ediyor. Bıraksalar her millet kendi yağında kavrulsa. Kendi kaynaklarını istedikleri gibi istimal etseler. Her millet dostluk ilişkisi içinde yaşasa, bütün dünyada barış olsa, sınırlar olmasa, insanlık birbiriyle kucaklaşsa, kula kulluk yok olsa, kaynaklar adil ve eşit bölüşülse. Kimse kimsenin zenginliklerine göz dikmese. Ne olur sanki ne olur?

 

            Şunu bilmeliyiz derim âcizane ey basiretli ve ferasetli okur! Hangi düşüncenin müntesibi olursak olalım bizler kitaplı bir medeniyetin mensubuyuz. Yani reddetmek için, silip yok etmek isteyenler için ölmeyecek bir hakikat bu: Müslüman-Türk kimliği etiniz. Yarın ölüp gideceğimiz bir âlemdeyiz. Bitsin kinler, nefretler, ayrılıklar, cinayetler, dökülmesin kanlar, yok olmasın canlar. Öylede böylede bu âlem bir anlık oyun ve eğlence yeri. ‘’Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir.’’ Kur’an-ı Kerim. Burayı bırakıp gidecek olmamız değiştirilemez kaderimiz. Öyleyse, dürüst, hakkaniyetli, sevgi dolu, saygılı, muhabbet adamı, şefkatli, merhametli, adil yani insan olmalı değil miyiz? Ülkemizin zenginleşmesi, milletimizin yücelmesi ve devletimizin bağımsız olması için mücadele etmeli değil miyiz?

 

            İnsanlık öleli beri yeryüzü kan gölüne döndü ve dökülen kanlardan kızıl nehirler oluştu. Siyonizm bütün terörün, ihanetin, yağmanın, talanın muharriki ve müsebbibi. Bu saf gerçek. İnsanlık iki taraf: Siyonizm müntesipleri-uşakları ve tevhit-adalet-özgürlük erleri-hizmetkârları. Bir diğer tabirle Hakkın ve Batılın taraftarları. Siyonizmin kendini ifade ettiği araçları ve bunu yaptırdığı uşakları bol her ülkede. Bir köşe, bir mevki, biraz sermaye elde eden başlıyor ahkâm kesmeye. Ülkesi, milleti ve devleti aleyhine. Nasıl olsa ateş edilen yer ve yerler gariban. Vur Çeçenya’ya, vur Filistin’e, vur Lübnan’a, vur Türkistan’a, vur Kerkük’e vs. İnsan utanır be. Allah belanızı versin lanetliler, sefil ve aşağılık yaratıklar, maymun soylular. Kadim Müslüman-Türk düşmanlığıyla müsemma züppeler. Hem çocuklarını bile Amerika’da doğurmaktalar hem de ülkemin-ülkelerin ve insanımın-insanlığın kaderinde söz sahibi olmaya yeltenmekteler.

 

Ah ah! Aziz halkım bir basiretlilik ve ferasetlilik emaresi gösterip gerçekleri idrak etse kaçacak delik ararsınız ya. Bu yüzden de biteviye cahilleştirme ve alıklaştırma politikası icra ediyorsunuz. Halkı Franko gibi yüz binlik beşiklerde (statlarda) sallayarak uyutuyorsunuz ve malı götürüyorsunuz. Her yönden saldırıyorsunuz. İnsanımın özünü hedef tahtasına koyup her nevi araçla ateş ediyorsunuz. Paramparça ettiniz sevgili milletimin temiz evlatlarını. Varlığınızın mayası cehalet. Batıda yuttuğunuz herzeleri temiz topraklarımda kirlenmemiş vicdanların üzerine kusuyorsunuz sefil mikroplar. Patronun koynunda, metresinin yanında, kocasının kollarında bir köşe kapan alıyor eline kalemi. Mukaddes nesneyi. Döküyor yuttuğu mikropları temiz kâğıda, mukaddes nesneye, ve zehirliyor her şeyi. Varlığı, hayatı, tabiatı, vicdanları, toprağı vs. bütün ulvi mevhumları kirletiyorlar.

 

Dünyayı aydınlatan güneşi, sevgilileri buluşturan ayı, insanlara yaşamın ne olduğunu fark ettiren ve var oluş motoru olan hürriyeti, toplumun birlik dokusu olan milliyeti, sevenlere haberler ulaştıran postayı, günlerimizi planlı değerlendirmemizi sağlayan takvimi, bir günün yarısını ifade eden ve dinlenmemize kapı aralayan ve bir yudum çayda huzur bulduğumuz akşamı, bütün insanlığın ve insanlık değerlerinin merkez üssü olan vatanı, halkımın kucaklaştığı ve kendini ifade ettiği en güzel hürriyet meydanı telakki edilen cumhuriyeti, en taze duyguları anımsatan ve yaşam sevinci zerk eden ve taptaze bir an sunan sabahı, insanlığın kök değerlerini ifade eden ve ona uygun yaşamın ifadesi olan radikal mevhumunu vs her şeyi kirletiyorlar. Hâlbuki ne güneş gibi ısıtmaya ve aydınlatmaya muktedirsiniz ve ne de radikalce bir yaşamı soluyacak kadar asilsiniz. Bilakis karanlık ve kaypaksınız. Cahil, aptal ve küstahsınız. Aklınız sıra büyük Türkiye Cumhuriyeti’ne akıl vermeye, yol göstermeye yelteniyorsunuz. Millete rol biçmeye tevessül ediyorsunuz. İktidar devirip iktidar kuruyorsunuz kendinizce. Bu devlet, bu millet, büyük insanlığın ulvi değerleri size kaldıysa yok olsun daha iyi be. Önce insan olun bi kalem. Siz ki insanlığın ulvi değerlerinden behresiz sefil mahlûklarsınız.

 

Yine bu meyanda milletin alın teri ile toplum üzerinde iktidar elde edenler, sermaye ve mevki sahibi olanlar kafayı bozdu galiba, Zaman ve Türkiye gibi ulvi isimleri almış olanlar ne yapmak istiyorlar acaba? Orada mazlumları ve mustazafları olumsuzlayan yazılar kaleme alınabiliyor ve zımnen müstekbirler haklı çıkarılabiliyor. Hâlbuki milletin mukaddes alın teri ile palazlanan sermaye kalesidirler her ikisi de. Bu yolla ne temiz ve taze bilinçlerin zehirlendiğini biliyor musunuz beyler? Be ne garabet? Topluma pragmatist ve makyavelist bir bakış açısı zerk ettiğinizin farkında mısınız? Yetmedi mi aziz milletin temiz ve taptaze vicdanlarını hoşgörü ve diyalog safsatasıyla uyuşturduğunuz? Milli bilinci ve sezgiyi dumura uğratıp, dini afyonlaştırdığınız. Sıkılmış yumrukları gevşetip, direngen adımları yavaşlattığınız, filizlenmiş devrim çiçeklerini itlaf ettiğiniz, küresel sermayeyle dirsek teması kurup gariban insanları kafa kola aldığınız, akılları tatile çıkarıp zihinleri esir aldığınız, dirençleri kırdığınız, yürekleri işlevsiz kıldığınız ve susturduğunuz ve bütün bunları fırsat bilerek mukaddes emeği gasp ettiğiniz yetmedi mi? Tam bağımsız büyük ve güçlü Türkiye’nin temelini dinamitlediğinizin, tevhit-adalet-özgürlük kavgasına darbe vurduğunuzun, emek-vatan- bağımsızlık ülküsünü ayaklara düşürdüğünüzün farkında mısınız? Kim için ve ne için çalıştığınızın idrakinde olun ve temkinli hareket edin lütfen. Bu organizasyonun çizgisinde yürüyenlerde mukaddes emeklerinin nerede kullanıldığını muhakkak sorgulamalıdırlar. Eğer ipin ucu bir kaçarsa yarın nasıl bir cendereye yakalanacaklarının idrakinde olmalıdır. Hatta bu millete, bu vatana ve bu devlete nelere mal olacağını hesaplamak ve bedeline katlanmak gibi bir sorumlulukları da vardır.

 

Sevgili dostlarım bütün bu paçavralara mukaddes alın terinizi akıtıp kimliğinize, kişiliğinize, devletinize, milletinize, dininize, ordunuza, yurdunuza, emniyetinize ve bilumum ulvi değerlerinize küfürlerine destek olmayın bilmeden de olsa lütfen. Yaşamdan aldığınız zevkleri zehirleyen, umutlarınızı çalan, rüyalarınızı kirleten, sizi insandan saymayan, sabahları yüce bir tebessümle uyanmanızı engelleyen, sevenlerin kavuşmasını engelleyen, insanlığı maddenin esiri kılan bu insanlık ve değer düşmanlarına asil ve onurlu bir boykotla hadlerini bildirin ne olur. Bu bilumum paçavralara paramızı verip varlığımızı bile tehdit gören sefilleri palazlandırmaktan ve kaderimizde söz sahibi kılmaktan zevk almayalım arkadaşlar, dostlar. Bazı konularda haddimi aşıyorsam bilmeden ne olur anlayış istirham ediyorum ve yürekten özür diliyorum sevgili dostlarım. Ah devletim, ah sevgili ülkem, ah halkım ne haldesin böyle? Her taraftan muhasara altına alınmışsın. İçinde dışında şeytanlarla lebalep. Seni sevenler hangi bilinmeyen köşelerde kim bilir. Zaten saf sevenler hiç ortada olmazlar. Öyle masum öyle onurlu severler. Davul çalmazlar. Buyrulmadan dalmazlar halk sofrasına şerefsiz aç gözlüler gibi. Saygıları vardır ulvi olan her şeye. Hasbidirler hizmetlerinde. Menfaat mukabilinde ihanet eden kahpeler gibi açık kollamazlar. Tanınmak gibi dertleri yoktur onların.

 

Derin derin bir düşünelim bakalım: ne diyordu gözbebeğimiz, efendimiz Hz. Muhammed (sav) ‘’vatan sevgisi imandandır’’ ama bu vatanın ve milletin bağrına zehirli bir hançer gibi saplanan Siyonizm uşakları bu gerçeği örttüler, bu toprağın çocuklarını birbirlerine düşman ettiler. Söyleyin bana İslam ekseninde siyaset yapanlarla, vatan, millet, bayrak retoriği minvalinde siyaset yapanlar neyi paylaşamıyorlar da birbirlerine amansız düşman gibi, derin kinlilermiş gibi bir görüntü sergiliyorlar hatta öyle oluyorlar Allah aşkına. Bu ne yaman bir tenakuz a dostlar? Bu ne acı veren bir şey. Sanki iki tarafta kâfirle mücadele ediyor. Hâlbuki ne vatan dinden ne de din vatandan bağımsız düşünülemez. Bu muhaldir. Yazık değil mi gencecik vatan çocukları birbirlerine kinlendiriliyor? Birleşiverseniz de insanca bir yaşamın doğmasına öncülük etseniz olmaz mı? Hani bizim dinimizde tefrika haramdı. Esaretin müsebbibiydi. Devletin yok olmasını doğuran bir iğrenç şeydi. Kuvvetimizi yok edici bir nedendi. Akıllı olalım ne olur. Bizi dövüştürenler kenarda kahkaha ile bizi izliyorlar ve üstelik ülkenin kaymağını yiyorlar ve birde yüce değerlerimize ve bilumum her şeyimize küfrediyorlar. Bu toprağın çocuklarından iğreniyorlar. Akıllı olalım akıllı. İttifaktan başka çare yok. Tek can ve tek fikir olmaktan başka çözüm yolu asla yok. Siz birbirinizi yerken birileri de bu ülkeyi, bu milleti ve devlet hazinesini yiyor. İşte bizim en büyük vebamız bu tefrika illetidir. Ne diyordu şerefli, soylu, mümtaz, muazzez, haysiyetli mütefekkir ve şair Mehmet Akif Ersoy:

 

Girmeden tefrika bir millete düşman giremez

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.

 

Sahipsiz vatanın batması haktır

Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.

 

Ya sevgili dostlarım, arkadaşlarım, kardeşlerim, üstatlarım, ablalarım, bacılarım, teyzelerim, amcalarım durum böyle. Tabi ders alabilirsek. Niye bugün bu ülkede elleri nasırlı, belleri bükük Ayşe teyzelerle ve Ahmet amcalar hep sefaletin şarkısını söylerde, bu ülkenin çamuruyla elleri kirlenmemiş ve bu ülke için bir damla bile olsa gözyaşı akıtmamış kokanalar bu ülke de hep başköşede durur ve üstelik küstahça emirler yağdırır hiç düşündük mü? Çok sevgili milliyetçi ve dinci siyasilerimiz bunlara hiç duyarlılar mı acaba. Yoksa yaptıklarının siyaset olduğunu mu zannediyorlar? Hey gidi hamakat ehli. Samimi olun. Cesur olun. Yürekli olun. Yazık yazık. Heybetinize, mevcudiyetinize yazık. Utanın utanın. Sonra birde tutup oy istemeye geliyorsunuz hicap duymadan. Söyleyin Allah aşkına bugüne kadar ne yaptınız? Ne halde devletimiz? Ne halde milletimiz? Ne halde ülkemiz? Ne halde gencecik evlatlarımız? Nasıl bakıyorsunuz hala yüce milletimin yüzüne inanın anlayamıyorum. Kimden, neden korkuyorsunuz ve korkuyorsanız siyaset kulvarında işiniz ne? Korkak meydanı değil ki bu meydan. Niye biz zilletin ve esaretin mahkûmuyuz? Niye hep bu toprakların öz evlatları sefaletin şarkısını söyler? Niye hep emirleri bu topraklarla bağı olmayan sefiller ve dar kafalılar verir? Niye niye niye? Verecek cevabınız, bakacak yüzünüz var mı bayım? Artık acı çekmek istemiyoruz. Artık vatan demenizden, din demenizden bıktık. Artık özgürlük verin, adalet verin. Bu topraklarda hür yaşamak istiyoruz. Bu toprağın zenginliklerinden paylarımızı istiyoruz. Vatan siyaseti nasıl yapılır öğrenin de gelin. Din ne diyor idrak edin de gelin. Edebiyat yapmayın. Cerbeze yapmayın. Edebiyat edebli insanların işidir. Sizin edepsizlikleriniz karşısında edebiyat bile sukut-u hayale uğradı. Hey gidi hey ne acı kaderimiz varmış be. Ne garip bir hayatın mahkûmlarıymışız be. Ne dertli ve esir toprakların evlatlarıymışız be. Bir gün gülemeden ölüp gidecez. Bir gün ağız tadıyla yaşayamayacağız. Yaşamın sunduğu zevkleri tadamadan tükenip gidecez. Zillet içinde yok olup gideceğiz. Ama bunun hesabı bir gün sorulur mutlaka. Burada olmazsa ötede. Ah ilahi adalet. Ne olur sanki insan olsak.

 

Neyse elveda sevgili dostlarım elveda. Gerçekleri görelim. Onlar birleşmiyorsa bari bizler birleşelim. (bu konuda Ahmet Altan güzel,anlamlı ve üzerinde herkesin derin düşünmesi gereken şeyler söylüyor, mutlaka dikkate almalıyız derim acizane düşünceme göre. Sevmesekte, aynı fikri paylaşmasakta izlenecek bir kalem kendleri. özellikle birleşme ve islam konusundaki fikirleri gayet dikkate şayan. Bugünkü yazısını okumanızı dostane öneririm)  Birbirimize kin duymayalım. Hor bakmayalım. Birbirimizden nefret etmeyelim. Düşman karşısında aciz düşmeyelim. Uyanık olalım. Tek can ve tek fikir olalım. Neyimiz ayrı ki? Allah bir. Vatan bir. Millet bir. Bayrak bir. Devlet bir. Marş bir. Maddi-manevi bütün değerler bir. Öyleyse nedir bu soysuzca ve kanı bozukça bizi zilletin ve sefaletin mahkûmu kılan aşağılık tefrika?

 

Kesinlikle ama kesinlikle hafızalarımızın derinliklerine kazıyalım ve asla unutmayalım ki; kendi mukadderatını kendi avuçlarında tutamayan, kendini idare edenleri sorgulamayı, yargılamayı beceremeyen toplumlar ve bireyler aşağılık, sefil, haysiyetsiz, şahsiyetsiz ve asalakça bir yaşamın mahkûmu olurlar. Özgürlüklerini, bağımsızlıklarını savunamayan, bu uğurda direnemeyen, her toplum, hatta her birey bunun bedelini en ağır şekilde öder. Özgürlüğün olmadığı yerde hayat yoktur, umut yoktur, hayal yoktur, canlarım. Orada yitip giden umutların ardından çaresice bakakalmak kaçınılmazdır. Bütün zulümler, acılar, sefaletler, zorbalıklar ve gasplar sermayenin merkezileşmesinin, tek elde toplanmasının sonucudur. Sermayeden kurtulunduğu gün, emeğinin karşılığını alacak olan insan özgür ve mutlu olacaktır. Adalet er geç yerini bulacaktır. Bu böyle biline ve tüm genç nesil zafere değin, kara-kızıl ve yeşil kapitalistlerle mücadele etmelidir. Hayat özgürce akana, umutlar yeniden filizlenene, yeryüzünde barış, kardeşlik ve özgürlük türküleri terennüm edilene değin. Özlemle beklenen o gün muhakkak gelecektir inanın. Sermaye ebediyen devrilecektir inanın. İnsanlık toprağında özgürlük çiçekleri derilecek, kompradorlar yere serilecektir inanın. Bileklerimize vurulan prangalar kırılacak, önümüze konulan barikatlar şerefli emekçinin onurlu direnişiyle yarılacaktır inanın. O mutlu günü göremeyebilirsiniz belki siz, ama yine de dönmemeliyiz ve direnmeliyiz bu yolda hepimiz.

 

Unutmayın! Okumak yönlendirmelerden, ön yargılardan, sömürüden, aldatılmaktan kurtuluştur ve gerçeği görüştür ve ve gerçek bizi özgür kılacak. Hedefimiz: Tam Bağımsız, Sömürüsüz, Sınıfsız, Aydınlık, Paylaşımcı ve Güçlü Türkiye. Ve bu ideali, yüce ülküyü, askeriyle, polisiyle, esnafıyla, köylüsüyle, şehirlisiyle, çiftçisiyle, emekçisiyle gerçekleştireceğiz inanın. Umutlarımız yeniden yeşerecek. Akan kanlar duracak. Hayaller gerçek olacak. Yıkılan dağ gibi fidanların öcü alınacak. Umutla, dostlukla, selamla, sevgiyle, muhabbetle, kardeşlikle, barışla kalınız sevgili ülkemin şerefli evlatları. Ne olur okuyun ne olur.

 

 Yinede her şeye rağmen inanıyorum ki sevgili ülkem Türkiye’m bir gün mutlaka özgür olacak. Tevhit alt yapısı üzerinde bu vatan sathında sosyal adaletin hakim olduğu Tam Bağımsız Türkiye rüyamız.

Kitap-ahlak-devrim-tevhit-adalet-özgürlük-emek-vatan-bağımsızlık.

Tarih: 28.06.2008 Okunma: 676

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

özgür deniz

13.05.2008 - 18:54

evet emir eri olmak çok kötü.ama yılların ürünü bu.keşke milli bilinci ve sezgiyi uyandıran, milli kültürü ve ahlakı yayan bir kurum olarak görebilsek ve böyle olması için mücadele versek.ama bunu yapmak yürek ister.saygı muhabbet paşam.şiir güzel.yazana yayana sonsuz tşk.

özgür deniz

13.05.2008 - 18:54

evet emir eri olmak çok kötü.ama yılların ürünü bu.keşke milli bilinci ve sezgiyi uyandıran, milli kültürü ve ahlakı yayan bir kurum olarak görebilsek ve böyle olması için mücadele versek.ama bunu yapmak yürek ister.saygı muhabbet paşam.şiir güzel.yazana yayana sonsuz tşk.