BU VE BUNLAR

Özgür DENİZ - 26.06.2008

Bu,din din diyerek ortaya çıktı. Halkı öyle bir afyonladı ki, halk sanki cezbeye tutuldu. Bir anda sihirli bir değnek değmiş gibi ülkenin gündemini işgal ediverdi. Belli güçler üzerine gidince bir anda kitleselleşiverdi. Kitlelerin sahiplenmesi içinde, hakkında tutuklama emirleri çıktı. Çünkü, derin odakların reddettiğini kitleler muhakkak sahiplenirdi. Bu emperyalizmin bir oyunuydu. Emrine alacağı bir insanı, önce, kamuoyu önünde feci bir şekilde güdümünde olan medyaya öyle bir hırpalatırdı ki, halk onu sahiplensin. Özellikle siyaset bu minvalde yürür. Ve nihayet maya tuttu ve halk bağrına bastı.

Bu, bu durumu fırsat bilerek kurumsallaşma yoluna gitti. Bir devleti meydana getiren ne kadar kurum varsa hepsini kendi bünyesinde oluşturarak fark edilmeyen bir muhtariyet kesbetti devletten ayrı. Amerika’ya gitti. Buna da kendine göre bir sebep buldu ve içerideki amerikancılarla işbirliği yaparak devlete tevkif emri çıkartıldı ve böylece dışarıya gitmesi kolaylaştı ve kitlelerde buna inandırıldı. Bunu da soğuk dizilerle kamuoyunun damarlarına şırınga etti. Emperyalist şeytanın müzaheretiyle öyle palazlandı ki, artık dur diyebilecek bir baba yiğit çıkmıyordu. Artık devlete kafa tutabilirdi. Elde ettiği gücü menfaate tahvil ederek meyvesini devşirme zamanıydı zaman. Her alana el attı.

Bu, kendini, dini konularda otorite olduğu vehmine öyle kaptırdı ki, sanki, dinin yeryüzündeki temsilcisiymiş gibi, yeryüzündeki din baronlarıyla iş birliği yoluna giderek, aklı sıra muharref dinlere yeniden vize veriyor ve yolundan gidenlerin cennete gidebileceğini söyleyerek imana öyle bir darbe vuruyordu ki, halk beyninden vurulmuşa döndü. Akideyi laubalileştirdi. İmanı tahrif ederek dini öyle bir tahrip etti ki, insanlar yolunu şaşırdı. Hakkı batılla örterek her türlü çirkinliği dolaylı bir şekilde terviç etti.

 

 Bu mevzuda tarihte vuku bulmuş ‘’mürcie’’ olayını din ilmiyle uğraşanlar bilirler ki, ‘’mürci mantalitesi’’nin en feci cinayeti, Müslümanları küfür, nifak, şirk ve zulme karşı duyarsızlaştırması, bağışık hale getirmesi, laubalileştirmesi olmuştur. Onun devamı olan bugünkü çağdaş mürcie de aynı minvalde ve aynı gayeyle Müslüman’ın küfre, kafire, zulme ve zalime karşı imanından neşet eden buğzunu ve nefretini yok edip onu kimliksiz ve kişiliksiz bir hale getirmeye, eyyamcı yapmaya ve inancında laubalileştirmeye çalışmaktadır ve başarmıştır. Tarihteki ve bugünkü mürcie’nin ortak çabası Müslüman’ın ‘depolitizasyonu’ olmuştur. Bu kirli, hain ve namussuz oyun bozulmalıdır. Mürcie mantık mütemadiyen emniyet telkin eder. Kafirleri bol keseden cennete doldurur. Yöneticiye kesin itaati, isyansız ve haksızlık karşısında tepkisi olmayan itaati, zerk eder ve bunu vacip telakki eder. Dine olan hassasiyeti zedeleyerek hakkı batılla örter. İmanı tahrif ederek dini tahrip eder.

Bu, kitlelerin bihaber olmasına rağmen, kendisinin ne yaptığını, hangi sisteme niçin ve ne pahasına hizmet ettiğini çok iyi biliyordu. Adeta, küresel sermayenin yeminli, ücretli ve itaatkar kulu olmuştu ve bunu öyle bir kanıksamıştı ki, geri dönemiyordu yolundan. Tarihsel süreç içinde meydana gelen devrimler geleceğin teminatı genç yüreklere devrim tohumları serperken, bu, bu tohumları daha filizlenmeden itlaf ediyor, genç beyinleri zehirliyor, hayatın onlara sunduğu zevkleri haram ediyordu.

Bu, evrenselcilik adına, bu vatan gençlerine dinamizm aşılayan Türklük bilincini adeta lanetler gibi, gençliği bu bilinçten uzaklaştırıyordu. Kitlelerin şevkini, heyecanını ve direniş gücünü öylesine öldürüyordu ki, kitleler duyarsızlaşıyor, aptallaşıyor ve bencilleşiyordu. İnsanlığın alın terini, oluşturduğu havuzlara akıtıyor, havas ve avam dayanışmasını yok ediyor, paylaşımı ortadan kaldırıyor, bizden olmayana bir şey yok anlayışıyla her türlü yardımı kendilerine layık görüyordu.

Bu, öyle tehlikeli projeler üretiyordu ki, Müslüman vicdanların kendi yaralarını kendilerinin sarmasını, kendi sorunlarını kendilerinin çözmesini engelliyordu. Çözüm yolu olarak adeta büyük şeytanı gösteriyor, bu şeytanın Ortadoğu’da ki hakimiyetinin sağlamlaşmasını açıkça deklare ediyordu. İsrailli çocuklara ağlıyordu ama Filistinli çocukları görmüyordu bile. Ladin’i telin ediyordu ama ayrım yapmadan bütün insanlığın kanını döken evrensel insan kasaplarına laf edemiyordu.

Bu, genç beyinleri tarzanca ile zehirliyor ama Türkçe öğretiyorum diye kendini aldatıyordu. Çünkü; bir millet ancak kendi medeniyetinin kültürüyle yaşardı ve bu kültürü yaratan dildi ve bu, bütün faaliyetlerini tarzanca ile yaptırıyor, bu eğitimi genç ve temiz beyinlere zerk edenleri de dilini öğrettiği ülkelerin pasaportlarıyla donatıyordu. Şimdi Soruyorum: acaba Türkçe öğrenen bu genç beyinler, yarın sivil hayatta, amerikanın liberal siyasetinin pekişmesinde rol alacak birer liberal piyoner mi olacak? Zira, bu olayın bir esprisi yok. Sadece Türkçe’nin konuşma becerisini kazanmak durumu var. Ama, bu taze beyinlere bir Türklük bilinci, bir Din bilinci veriliyor mu? Zira, bu bilinçten yoksun olduktan sonra Türkçe konusunda isterseniz süper star olunuz ne anlamı olur Allah aşkına. Bu çocuklar hangi ahlak kriterlerine göre yetiştiriliyor acaba? Yoksa, bu yolla amerikan kültürü en kolay şekilde bütün ülkelerin genç beyinlerine enjekte mi ediliyor? Zira, bu olay bu millet için nasıl bir kazançtır, anlaşılır gibi değildir.

 

Bu olay haddinden fazla abartılmaktadır ve zahirde şaşalı gibi görünen bu netameli olay menfaate tahvil edilmektedir ki, gerçek maksat budur ve maksat hasıl olmaktadır. Çünkü; böylece siyaset üzerinde bir nüfuz oluşturulmakta ve oy mukabilinde menfaatler temin edilmekte, hızla palazlanılmaktadır. Koltuk sevdalısı politik madrabazlarda bu duruma seyirci kalmaktadır, gelecekteki tehlikelerden habersiz. Hatta, ta derinlerde, emperyalizme gönüllü köleler yetiştirilmektedir ki, şayet böyle bir eğitim verilmemiş olsaydı, Amerika, kendi ölümünü kendi elleriyle hazırlamış olurdu. Bu manzara kendi yok oluşunun keskin bir vesikası olurdu zira. Şayet, aksi bir bilinçle yapılmış olsaydı bu organizasyon, buna asla ruhsat vermez anında boğardı ve buna da gücü yeterdi Amerika’nın.

 

Çünkü; bu hareket Amerikan düşmanlarının önündeki en büyük engeldir. Amerika böylelikle kültürünü sorunsuz aktarma fırsatı bulmuştur ve bundan da gayet memnundur. Ayrıca, bu okullarda ki, amerikanın özel eğittiği kişiler Nasraniyat propagandasını da rahatça yapabilmektedir. Yani, bir taşla bütün kuşlar vurulmaktadır, niçin memnun olmasın ki Amerika? Şimdi, diyeceksiniz ki, komplo teorileri bunlar. Asla, sevgili ülkemin soylu evlatları, Tam Bağımsız Türkiye’nin kurucu adayları. Ama, dünya siyasetinin ve yeryüzü zenginliğinin paylaşım kavgasının temel yapı taşlarını da bilmek gerekir.

 

Sevgili dostlarım önceleri bende çok takdire şayan bir hareket olarak görmüş ve aldanmıştım ne hazin ki. Ne yazık ki, zahirde ki yansıma batında çok farklıymış. Derinlere dalınca, olayın boyutunun nasıl bir renge büründüğünü ve nasıl bir seyir izlediğini fark edince feci şoke oluyorsunuz. Ama, gün gelecek her şey aslıyla tebarüz edecektir. Zorla güzellik imkansızdır beyler.

 

Ey basiretli ve ferasetli okurlar ve bu ülkenin uyanık ve hür evlatları! Bilinç, irade ve yön’den mahrum bir teşekkülde, insanın sorumluluğu diye bir şeyden söz etmek saçma ve abestir. İnsanın sorumluluğu, varlığının ve şahsiyetinin derinliğine kök salmazsa, bilinçli bir temel ve şuurdan yoksun olursa söyler misiniz ne anlam ifade eder? Bu, kaypak bir zemine bina tesis etmeye benzemez mi?

 

Şimdi, sizi sömüren aşağılık ve vahşi kapitalist burjuvaziye taşeronluk yapan, yaptığı zulümlere sessiz ve tepkisiz kalarak zımnen destek veren ve onların sistemini dinle boyayarak yaptıklarını meşrulaştıran ve böylece halkı uyutan, Amerika’nın ülkemizdeki truva atı olan bu yapılanmaya sempatiyle bakıp destekleyelim ya da yaptıklarına sessiz ve tepkisiz kalarak derinden derine palazlanmasına ve yayılmasına göz yumalım öyle mi? Hayır dostlar, bu, bu soylu millete, mukaddes vatana, ali devlete ihanetle eşdeğer bir durum olur. Her şeyden önemlisi sürü mantığıyla hareket eden bu zihniyet aydın ve hür bireyin felaketi olur.

 

Şöyle bir düşünün sevgili okurlar: bu yapılanmaya, ciddi ve dürüst bir Müslüman’ın, fikrinde samimi bir sosyalist’in, yolunda istikametli bir ülkücünün destek verdiğini müşahede ettiniz mi? Destek verenlerin hepsi fikirlerinde kaypak olanlar ya da liberalizm sevdalısı, gizli vatan haini cepheler, veyahut Tam Bağımsız Türkiye’nin derinden düşmanları ve gerçek dinden korkanlardır.

Bu, yeşil bir sermaye yapılanması yaratmıştır, küresel sermayenin yedeğinde palazlanan. Oysa ki, paranın hükmettiği bir alemde hem din yalandır, hem de özgürlük. Haddizatında insan yalandır insan. Yani, her şeyiyle yalan bir kalabalık. Her şey sahte, her şey aldatmaca. Herkes bin bir surat orada. Gerçeği bulmak ve yaşamak olanaksızdır o alemde ve bunun alemi böyledir. Böylelikle yalan bir dünyanın banisi olmuştur. Gerçek din adalet der, bunun dini ganimet der adaleti reddeder, insanları zulmün cenderesinde bırakır. Gerçek din özgürlük der, bireyin aydınlığını önceler, bunun dini kader der ve böylece sürüsü ayvayı yer. Gerçek din tevdi edilen emanet olarak görür eşyayı, bunun dini güç elde edip menfaat temini için mülkiyet olarak görür eşyayı. Gerçek din seni icabında kılıçlarımızla düzeltiriz der, bunun dini terbiyeli ol itaat et der. Gerçek din ehliyet der, bunun dini benim elemanlarım daha ehil diyerek torpil der. Gerçek din ehil olanlarla meşveret der, bunun dini ben bilir ve söylerim, abiler ablalar uygulattırır der. Gerçek din biz der ve bununla insanlık alemini kasteder, bunun dini biz der ama kendi sürüsünü kasteder. Böylece, bunun dini ezilenlerin ve sömürülenlerin bilincini zehirleyerek, bireyleri pasifsize eder.

Bu, öyle bir örgütlenme yapmıştır ki, tıpkı Yahudiler gibi. Şayet, önüne geçilmezse bu yapılanma Tam Bağımsız Türkiye’nin eceli olacaktır. Ve bu teşekkülü terviç eden siyaset ve medya dünyası bunda büyük vebal altına girecektir. Türk Devleti’nin bütün kurumları – ordu, emniyet, mit ve topyekün Türk halkı – bu konuda iş birliği ederek bu organizasyonu tesirsiz bırakmalıdır ve palazlanarak bu devletin mukadderatına etkide bulunmasını acilen önlemelidir. Yoksa, dinde, vatanda, devlette emperyalizmin güdümüne girerek, bir millet tarih sahnesinden çekilmek zorunda kalacaktır. Hürriyet mumla aranır olacaktır.

Bunlar, sosyalizme kin duyarlar ama konformist ve dönek sosyalistlerle uyumdan hazzederler. Gerçek dinin müntesiplerinden hiç hazzetmezler ama gelecek tehlikeleri düşünerek tesirsiz bırakmak için şirin gözükmeye çalışırlar. İslamcı siyasetçilerden asla hoşlanmazlar, çünkü, menfaatlerinin baltalanacağını düşünürler ve olabildiğince onlara uzak dururlar ama zahirde de bunu pek hissettirmezler, zira, bir gün onlarında iktidara gelme ihtimali mevcuttur ve o zaman menfaatler kesintiye uğrayabilir, dolayısıyla şirin gözükmek ve tepki çekmemek en iyi yoldur. Ülkücülerden zaten hoşnut olamazlar, çünkü, bunu tefrikanın sebebi olarak görürler, zira, bunlar toparlayıcıya akılları sıra, bu yüzden gençliği Türklük bilincinden mümkün olduğunca uzak tutarlar.

 

Bunlar güya evrenselciler ya, miili yapıyı savunan vatanseverlerden de asla hoşnut değildirler. Haddizatında bunlar külliyen bu coğrafyaya muhaliftirler ama üs olarak burayı seçtiklerinden mecburen uyum sağlamaya çalışıyorlar, tabiki şimdilik. Ama, bunlar gerçekte küresel sermayenin Türkiye ayağıdır. Küresel sermaye için dini ılımlaştırırlar, Türklük bilincini yok ederler, milli yapıyı iflasın eşiğine sürüklerler. Atatürk’ün, Türkçe’nin ve bayrağın gölgesinde palazlanırlar, ve bu metotla gelecek tepkileri pasifsize ederler, tabi küresel sermayenin müzaheretleri cabası. Her coğrafyada amerikan siyaseti hakim olunca tabi engellemeye cüret eden de olmaz. Ayrıca, her devlet görevlisi de, yaptıkları etkinliklerde boy gösterdiği için halkın tepkisi de sönük kalır. Bu kesinlikle engellenmelidir. Devletin üst düzey bürokratik simalarının bu zımni desteğe bir son vermesi, ordunun, emniyetin ve mitin bu konuda daha sıkı ve duyarlı olması gerekmektedir. Yoksa, tehlike çanları çalmaktadır Tam Bağımsız Türkiye için. Aydınlıklar yerini karanlığa bırakacaktır. Herkes bu sürü zihniyetinin esiri olacaktır ve bu aydınlanmacı birey için tahammül edilemez bir durumdur.

Bunlar, dini tahrif ettiler, son peygamberi misyonu iptal ettiler. Beyinleri dondurup aklı sakatladılar. Himmet adı altında, kendilerine aldananların alın terini gasp ettiler, hem de mukaddes gözyaşlarını kullanarak. Tefekkürü öldürdüler, hürriyeti boğdular, emeği değersizleştirip emekçiyi hizmet adı altında yoksulluğa mahkum edip artı değeri sermayelerine kattılar, dini sermayenin terakümünde araç derekesine düşürdüler hiç sıkılmadan, toplumu depolitize ederek direniş bilincini boğdular, kapitalizmi dinle boyayarak halkı feci şekilde kazıkladılar, emek ve özgürlük ile vatan ve bağımsızlık kavgasında toplumu yanlış yönlendirdiler. Ve bu yüce ülküleri öldürdüler.

Bunlar, emniyete, istihbarata ve orduya sızarak derin bir güç elde ettiler ama bunu asla fark ettirmediler ve ettirmiyorlar. Her kurumda yöneticiliğe önem verdiler ve bunu siyasetteki müntesipleri eliyle çok iyi başardılar. Müntesiplerine anti milliyetçilik fikrini aşıladılar, milliyetçiliğin mümessili olan parti yapılanmalarına hep uzak durdular, böylece Türklük bilincini yok ettiler. Batında muhalif oldukları her siyasi teşekkülle zahirde iş birliği yaparak sayelerinde mevki ve mevzi kazandılar. Müntesiplerinden aldıkları gücü – oy gücünü – menfaatlerinin temininde bir silah gibi kullandılar.

 

Bunlar memur ve bürokratik kesimi izzet-i ikramlarla, renkli sosyal faaliyetlerle ve seyahatlerle aldattılar. Makamlara göre sınıflar teşekkül ederek tefrika yarattılar ve sınıfsız toplum idealine giden yolda en büyük handikap oldular. Dini hassasiyete sahip kesimlere, müntesipleri içinde, antipati doğurdular, emperyalist bir tavırla yaklaşarak radikal yaftası vurdular. Televizyonu ve basını, mesajlarını toptan vermede araç olarak kullandılar. Yollarındaki handikapları izale etme adına kitleleri Kur’an ve sünnetten uzak tuttular. Kızlarını bürokrasiyle izdivaca yönlendirerek siyaseti içten kuşatmaya yöneldiler. Gençliğin okumasını, düşünmesini ve sorgulamasını yasaklayıp, kayıtsız ve şartsız itaati mecbur ettiler. Her alanda güç elde etmek için o alanın araçlarına hakim oldular, bunu da küresel sermayenin desteğiyle sağladılar. Amerika ile teşrik-i mesai yaptılar, içteki amerikan dostu komprador burjuvazi ile ilişkileri güçlendirerek, onların tavassutu ile engelleri aştılar. Dini, dine uzak kitlelere ulaşma bahanesiyle yozlaştırdılar, halbuki dini bir kaygıları yok, ama güç için sermaye lazım ve bu sermaye de saflarına dahil olacak kişiler aracılığıyla elde edilecek, böylece bu kişilere gerçek dinle ulaşılmayacağını bildikleri için dini ılımlılaştırdılar.

Bunlar, tüm yapılanmalarıyla siyonistlerin güdümünde olan küresel sermayenin muhasarası altındadır. Büyük şeytanın murakabesinde ve nezaretindedir. Binaenaleyh, tabandaki şuursuz ve bilinçsiz yığınlar, emperyalist yönlendirmenin tedvir ettiği bir siyasetle uyutulduğu için, bu teşekküle dahil olan her kişi, olabildiğince muhalif fikirlerle bir araya getirilmemekte, bunlara farklı yayınlar okutulmamaktadır. Ve, tepedeki kişi, sistematik bir politika muktezasınca, kasten, büyük şeytanın misafiri olarak tutulmaktadır. Misyonunu tamamladığı zaman ya ekarte edilecek ya da izale edilecektir. Ardından da devasa bir hüviyet kesbeden yapı atomize edilerek dağıtılacaktır. Böylelikle, toplum siyasetindeki belirleyici konumunu da yitirecektir. Aynı zamanda, parçalardan en kudretli olanı da Yahudi sermayesinin inhisarına girecek, malik olunan sermaye de Yahudi’nin hizmetine yönlendirilecektir.

 

Bu, bilinçsiz, şuursuz ve mukavemetsiz kalabalıkların desteğiyle palazlanan şirketler ve bu şirketlerin malik olduğu devasa pasta korkunç boyuttadır. Binaenaleyh, amansız ve insafız paylaşım savaşı muhakkak patlak verecektir. Ve, bu bin bir suratlı politik mahiyetli yapılanmanın geride bıraktığı tahribat asla kapanmayacak ya da kapanması yıllar alacak derin bir yara olacaktır. Bu milletin, vatanın ve devletin istikbali ipotek altına alınmaktadır. Geciktirilmeden tedbir alınmalıdır.küresel ticaret baronlarının müzaheretiyle günden güne palazlanan bu organizasyon, istikbalimizi ipoteğe verecek mikyasta netameli ve vahim işler yapmaktadır.

 

Bunlar, Kur’an’ın apaçık ayetlerini de görmezden gelerek, muharref dinleri İbrahimi dinler diyerek, bir diyalog safsatasına imza atarak, insanlığın bilincini çalıyor, direncini kırıyor ve şeytana dostluk duyguları aşılıyor. Zamanımızda İslam aleminin duçar olduğu tehlikeli bir fitnedir bu. Bu devasa tehdit ve tehlike, yekpare bir bütün teşkil edilerek muhakkak tasfiye edilmelidir. Ve, bu işi inatla idameye yeltenenler tasfiye edilmelidirler.. Bu yapılanmanın bünyesinde yer alan her bir üyesi sıkı bir şekilde takibata alınmalıdır, bu konuda herkes üzerine düşen sorumluluğun gereğini en iyi şekilde yapmalıdır.

Bunlar, nasıl insanlar ki, yaşamları boyunca ihtişam ve gösteriş dışında hiçbir fikirleri olmamış. Yıllar boyunca şölen sofrasında bir iskemle daha öne oturmaktan başka sıkıntıları olmamış. Buna rağmen kendilerine farklı uğraşılarda bulmuşlar, çok çalışkan görünüyorlar. Ama, yükselmeleri konusunda ve sermaye terakümü mevzuunda taşıdıkları kaygı, acil sorunları geri plana atmalarına sebep oluyor ve bu şekilde halkı uyutuyorlar.
Bunlar, bilmiyorlar ki, bu yol, yufka yüreklilerin, cebin seciyelilerin, sermayenin yedeğinde palazlanmayı hayal eden sefil ve kalın kafalı burjuvazinin değil, bu yol kavgada kızıl kanlar içinde bir gül gibi açmaya yürekli olanların yoludur. Bu yol, insanlık toprağına devrim tohumunu saçabilecek, hür beyinli, cesur yürekli asil direnişçilerin yoludur. Beynini başkalarının beyinlerinin içine saklamış ve kendisine karanlıktan başka pay bırakmamış sekterlerin yolu değildir. Bu yol, aydınlık düşler görmeye aşina, beyaz gönüllü, keskin bilinçli, mavi ufuklu, hür beyinli emekçilerin yoludur. Işıktan incinen ve menfaatlerinin zedelenmesinden korkan abi kılıklı dar kafalıların yolu değildir. Bu yol, söylenebilecekleri söyleyememe korkaklığına sahip hamakat ehlinin yolu olamaz. Akıllı olunuz. Bu yol, direniş ocakları teşekkül eden, özgür kafaların ve ateşli yüreklerin yoludur.

Dostlar unutmayın ki, düzen adamının görüşleri vardır ama inançları yoktur ve inancı olmayanın davası da olamaz ve bunların da bir davaları yoktur.

Bu aşamadan sonra söyleyeceklerim dağinik olabilir, şimdiden çok özür dileyerek anlayiş talep ediyorum ey basiretli ve ferasetli okur!

En önce, bilgili, çelik gibi bir gençlik yetiştirmeliyiz. İlhamını Kur’an ve Sünnet’ten alan. Milli ve manevi değerlerine istinad eden.  Alın terimiz, emeğimiz apaçık şekilde sömürülüyor. Kaba kuvvetle ve kapitalin gücüyle eziyor, sömürüyor ve umutları öldürüyorlar. Anadolu üretiyor, metropolde fink atan komprador burjuvanın kişiliksiz ve namussuz veletleri tüketiyor, öyle değil mi? Öyleyse hakkımızı gerekirse zecri yöntemlerle almalıyız. Hak verilmez alınır, almak için savaşılır, öyleyse savaş ey insan. Eğer bir davaya inanıyorsan, aksın hayat yeşersin umut diyorsan. Çünkü; kavganla türküleşeceksin, bil bunu ve umutlu ol.

Andolsun ki, insanlık derin bir yanılgı içerisindedir. Ağır uykudadır. İnsafsızca aldatılmakta ve sömürülmektedir. Özellikle Amerikan destekli cemaat yapılanması tarafından uyuşturulmuş ve uyutulmuştur. Dürüst olalım, Kur’an’da mevcut cemaat telakisini uygun gören kesin bir hüccet gösterebilir misiniz? Asla. Cemaatler kredi kartları gibi aynen. Kredi kartları nasıl insanları madden çökertiyorsa, tüketip, mahvediyorsa, cemaatlerde aynısını manevi yönde icra ediyorlar, birey olma direncini kırıyorlar, kişiliği öldürüyorlar, adeta bir düğmeyle kontrol edilen robotlar yığını haline getiriliyorlar. İnsan ancak bu kadar alçaltılabilir. Tahrip gücü yüksek bomba gibi adeta bunlar. Tıpkı ray üzerinde ilerleyen bir tren gibi. Önden biri lokomotif misali çekiyor, diğerleri kayıtsız şartsız öndekini takip ediyor, hedefini, yolunu sorgulamadan.itirazı bırakın, böyle bir şeyi zihninde tasavvur etmek bile yasak ve ağır yaptırıma tabi. Abiler, ablalar düşünürler, okurlar, bilirler, yaparlar ve uygularlar. Müritte cennete girer. Düşünmek müridin haddine mi, onun kafası basmaz, o ancak itaatten anlar.

 

 Bunlar, yaşamlarını Makyavelizme uydurmuşlar adamım, işlerini biliyorlar. Kolayını bulmuşlar, dünya nimetlerinin bolluğu içinde devran sürmenin. Sırtları da sağlam adamım, yaslanmışlar büyük şeytana. Boşuna demiyorlar Amerika Ortadoğu’ya hakim olmalı diye. Onun varlığı görmezlikten gelinerek Ortadoğu’da iş yapamazsınız diye. Amaç için din bil araçsallaştırılabilir adamım bunların meclislerinde. Bu meclisler ılımlı dinin hoşgörü meclisleri, yaşamdan lezzet almak istiyorsan gel katıl bize sen de.

 

Ey basiretli ve ferasetli okur! Tüm ömrümü, kalemimi, gençliğimi ve duygularımı halka, özgürlüğe, vatana, dertlere, aydın neslin ihtiyaçlarına ve esir dertli insanlığa vakfetmiş bir bireyim, bütün mücadelem, direnişim, yazmam bu yüzden. Hürriyetin kadim gelenekler zindanında tutsak olduğu, özgürlük, iman ve doğruluk topraklarında direnişimiz asla bitmeyecek, ta ki,Tevhid Adalet Özgürlük ve Emek Vatan Bağımsızlık eksenli sınıfsız ve sömürüsüz Tam Bağımsız Türkiye ve mustazafların her köşesinde güldüğü, müstekbirlerin yerle yeksan olduğu bir dünya kurulana dek.

 

 

Zaman yalandan saltanatları yıkıp hakikatin hakimiyetini ikame etme zamanıdır candostlar. Hakikatleri örten yalan perdesini parçalayıp alemi aydınlığa kavuşturma demidir dem. Korkmadan, yüreklice, pervasızca.

 

Kitap-ahlak-devrim. Tevhit-adalet-özgürlük. Emek-vatan-bağımsızlık.        

Tarih: 26.06.2008 Okunma: 597

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

özgür deniz

11.05.2008 - 17:49

paylaşım için teşekürler canpaşam.yazanın yüreğine de sağlık.muhabbetle.

Necmi Uçar

11.05.2008 - 22:45

İş bu fırsattan faydalanarak sizin pencerenizden ben de tüm annelerin günü kutlu olsun diyorum,saygılarımla.

özgür deniz

11.05.2008 - 17:49

paylaşım için teşekürler canpaşam.yazanın yüreğine de sağlık.muhabbetle.

Necmi Uçar

11.05.2008 - 22:45

İş bu fırsattan faydalanarak sizin pencerenizden ben de tüm annelerin günü kutlu olsun diyorum,saygılarımla.