HAYATIN İKSİRİ:AŞK

Özgür DENİZ - 18.06.2008

           Nedir aşk? Vuslatı muhal, ulaşılması güç bir doruk noktası mı? Yoksa içine dalınca boğulmaktan kurtulamayacağımız bulanık bir deniz mi? Bilakis, başlıktan da anlaşıldığı üzere, hayat iksirimiz, varlık gayemiz, yaşamın zorlukları karşısında direnme gücümüzdür. Sevginin zirvesidir ve bazen sevgiye giden asil yoldur. Hasbilik iktiza eder. Bir kendini adayıştır, sevgilinin mutluluğu için. Sevgilinin acılarını yüklenmek, hüzünlerini biriktirmektir ve kuş gibi bırakıvermektir mavi göklerin dingin koynuna. Aydınlıktır, insanın karanlık âlemine nur gibi doğar. Kirlerden arınmaktır. Hayatın en boğucu anlarında ferahlatıcı, en soğuk gecelerinde ısıtıcı, en karanlık gecelerinde aydınlatıcı ve aynı zamanda huzur veren sakin bir limandır.

 

Dünya sizi boğduğunda, soğuk kış geceleri üşüdüğünüzde, karanlığın en koyu demlerinde bu limanda demirleyiniz. Göreceksiniz, baharı en erken siz yaşayacaksınız. Kurşun gibi ağır olan hayatın, dayanılmaz hafifliğini duyumsayacaksınız. Tabi bütün bu duyguları yaşayabilmek, duyumsayabilmek en büyük saadet. Lakin aşksız bir hayatı yaşamakta var kaderde. Allah hiç kimseye aşk acısını yaşatmasın.

 

Can dostlar, insan güzelleri; ne kadar kalem oynatsak ta, kafa yorsak ta aşkı anlatmakta nakıs kalmamız mukadder akıbetimizdir kuşkusuz. Aşk bir yürek işçiliğidir. Aşk, bitimsizdir, namütenahidir, yaşanmadan anlaşılmazdır. Amma ve lakin nefesler tükenir, mürekkepler deniz olsa da biter, sözümüz ve gücümüz kifayetsiz kalır aşkı tarifte ve anlatmakta. Aşk, derin ve engin bir mevzudur. Asude bir bahar ülkesidir, diriltici bir bahar nesimidir aşk. Der saadettir. Kuşlar gibi süzülmektir ipeksi bulutların koynunda.

 

Sizler bu hususta neşredilmiş eserleri inceleyip daha geniş bilgi sahibi olabilirsiniz. Öyleyse, ben sizlere, aşka dair söylenmiş sözlerden iktibaslar yaparak aşk hayatınıza âcizane katkıda bulunayım. Gönüldaşlarım, bunu siz yurdum insanlarının huzurunu, saadetini, sevincini, güzelliğini ve özgürlüğünü erek edindiğimden dolayı yapıyorum. Yoksa kolay kolay yapacağım bir şey değildir. Çünkü hayat bir oyundur, serüvendir ve sırdır. Ayrıntılarda gizlidir hayat ve korkulardan arındığınızda sunar kendini size.

 

Binaenaleyh, hayattan haz duymak, sunduğu zevkleri tatmak, karşılaştırdığı sürprizlerden zevk almak için, bu derin sırları deşifre etmeniz iktiza eder. Oyunu kuralına göre oynamak, serüvenci ruhu kuşanmak gerekir. Mutluluğu yakalamak, aşkın şahikalarında yaşamak isteyenler, bunun bedelini ödemek zorundadırlar. Ama ben yine de sizlere bazı tüyolar vereceğim yaşamın sunduğu zevkleri tatmanız için. Lütfen bu sözlere iltifat eder, ihtiyatla üzerine eğilirseniz ve pratiğe dönüştürürseniz bahtiyar olursunuz ve hayatın sunduğu ince zevkleri tadarsınız.

 

Ben ki, ışıksız bir hayatı yaşıyorum, kasvetli bekâr odamda yalnızlığın en koyu demlerini, serinletici bahar nesiminin soluğunda yaşayacağım aşklı bir bahar ülkesinin düşleriyle süslüyorum. Fakat ne gariptir ki, kasvetli ve mikro âlemimde düşlediğim aşkta, mavi ve berrak bir gökyüzünün altında tomurcuklanıp, şefkat ve muhabbet havasının oksijeniyle çiçeklenecek ulvi bir duygudur ki, yolu çileli ve ıstıraplıdır. Aşkın çileli yolculuğuna talipli olanlar kaldırabilirler bunu. Maddeye galebe çalmış yüreklerin işidir. Ki aşk bir yürek işçiliğidir. İlmek ilmek dokunur. Damla damla birikir. Tez canlıların işi değildir. Yürekli olanların yoludur bu mukaddes yol. Aşk yolu. Yolların asilleştiricisi, yücelticisi. Maddeye yenilmiş yürekler tadamaz bu ulvi duyguyu. Aşkı bir şirketleşme olarak görenler derin bir yanılgı içersindedirler. Aşka bir direniştir haddizatında. Uzun soluklu bir serüvendir.    

 

Samimiyetle ve içtenlikli olarak huzuru arıyorsanız şu ince noktaları dikkate alınız ve gereğini yapınız derim.
               

 ‘’eşinize aşkınızı kaybettiyseniz, geri dönüp, ona ilk günkü gibi kur yapın. Yeniden âşık olduğunuzu göreceksiniz.’’ Dr. George Grane
               

 ‘’bir fincan aşk, iki fincan sadakat, üç fincan bağışlayıcılık, beş litre güven, bir fıçı kahkaha alın. Aşkı ve sadakati güvenle karıştırın. Sonra bunları şefkat, kibarlık ve anlayışla birlikte çırpın. Biraz arkadaşlık ve ümit ekleyip, üzerine bolca kahkaha serpin. Hepsini güneş ışığında pişirin. Düzenli kucaklamalarla sarın. İşte size harika bir evlilik reçetesi.’’ Zig Ziglar
               

 ‘’gerçek aşk talepkâr değildir, vericidir.’’  Zig Ziglar
               

 ‘’birlikte yaşayabileceğiniz biriyle değil, gerçekten onsuz yapamayacağınız biriyle evleniniz.’’ Dr. Howard Hendricks
               

 ‘’aşkın olgunlaştıkça büyüdüğünü, alevlenip derinleştiğini gördüm.’’ Dr. Joyce Brothers
               

 ‘’çocuksu aşk, sevildiğim için seviyorum ilkesine uyar, olgun aşkın ilkesi ise, sevdiğim için seviliyorumdur.’’ Erich Fromm
               

 ‘’aşk sizi daha yukarıda gösterir, daha yüksekte düşünmenizi sağlar. Sizi eskisinden daha iyi bir insan yapar.’’  Annlanders
               

‘’aşk, hayata, amaç, anlam ve yön katar. Aşk, hayata, neşe, kahkaha, heyecan ve güzellik katar. Aşk, bir şeyler vermemizi, fedakârlıkta bulunmamızı, hizmet etmemizi ve şarkı söylememizi sağlar. Aşk, bir evliliği işler hale getirir.’’ Arthur Ward
               

‘’aşk, kalbin yapabileceği en büyük egzersiz.’’ Neil Strait
               

‘’aşk, kutsal bir sırdır. Kavgadan sonra barışmak, sevgiliden özür dilemek veya onu affetmek ne doyulmaz bir zevktir. Karı-koca arasında geçenleri, nasıl seviştiklerini, kimse bilmemeli. Hiçbir taraf, kavga ettikleri zaman bile öz analarını çağırıp birbirlerinden şikâyet ederek onların hakemliğini istememelidirler. Her zorluğu kendi aralarında halletmeleri lazımdır. Aşk mukaddestir. Sevişenler arasında ne geçerse geçsin, yabancı gözden saklanmalıdır. Bu, onun kutsallığını bir kez daha arttırır, zevkini çoğaltır. Birbirlerini daha çok sayarlar. Kadının kocası iyi kalpli, namuslu bir adamsa, aşk niçin geçsin? Evliliğin başlangıcındaki ateşli aşk geçebilir. Fakat bunun yerini daha iyi, daha sağlam bir sevgi alır. Ruhlar anlaşır, her işi el birliğiyle yapmaya başlarlar. Birbirlerinden gizlileri olmaz. Hele çocuklar olunca, en çetin devrelerde bile kendilerini bahtiyar hissederler.’’ Dostoyevski
               

‘’aşk, kaderi bozar, kader oyundur, aşksa zor olan. Zor oyunu bozar. Aşkta sınır yoktur. Aşkta yaşanılacakların sınırı yoktur. Aşkı yaşayan sonsuzluğu bulur, Tanrı’yı bulur, kendini bulur.’’ İsmail Acarkan
               

‘’aşk bir süreçtir, hedef değil. Biteviye büyür, gelişir, yenilenir.’’ İsmail Acarkan
               

Evet, sevgili âşık dostlarım, aşk üzerine yazılanların sonu yoktur. Çünkü yazılamayan şeyin sınırı yoktur ve aşkta sınırsız olandır zaten. Fakat mümtaz ve nadide dostlarım, mühim olan bunları bilmek, öğrenmek değil, özümseyip, içselleştirip, eyleme dönüştürebilmektir, yaşama geçirme kararlılığını göstermektir. Zira mutluluk bir yolda bilerek gidenlerin hakkıdır. Filhakika ancak bilinçli insanlar, anlayanlar, anlamlandıranlar ve yaşayanlar mutlu olabilirler. Gerisi soytarılıktan öte bir şey değildir. Samimiyet gerekir. Geçelim… Çünkü tatbikatı yapılmayan malumatlar, lüzumsuz bir külfettir ve hamakatlıktır.

 

Derler ya hani: ‘’bakmak başka, görmek başka diye.’’ Bakan gözdür, ama gören beyindir. Bir şeye ısrarla bakmazsanız size asla sırrını açmaz. Yine ‘’bilmek başka, anlamak çok daha başkadır’’ derler ya, siz bir şeyi bilmek, öğrenmiş olmak için öğrenirde, anlamazsanız, bir anlam ifade etmez. Zira insanı öğrendikleri doğrultusunda harekete geçiren, bilip öğrendiklerini anlayıp, içselleştirmesidir. Binaenaleyh, görelim kelimelerin ardındaki sırrı, anlayıp idrak edelim sözlerin özünü ve lütfen, ne olur, okuyup öğrendiklerimizi, örenip anladıklarımızı, anlayıp içselleştirdiklerimizi ve bakıp ta görebildiklerimizi yaşama dönüştürelim ve son tahlilde, der saadette buluşalım.
               

Lütfen, yüce Allah’ın bir emanet kuşu olan kıymetli eşlerinizi, nazik sevgililerinizi üzmeyin ve onlara sahip çıkın, onları hayatın en amansız koşullarında yalnız bırakmayın. Sevgiyle sarın. Onları bir çiçek büyütür gibi büyütün. Bilin ki, onlarsız hayatın tadı olmaz ve baharı eksiktir onlarsız hayatın.

 

Tercih sizin; ya şiirsiz ve aşksız sığ bir hayatı, ya da şiir ve aşkla imtizaç etmiş insicamlı, coşkulu ve heyecanlı bir hayatı yaşarsınız. Allah saadetinizi müebbet eylesin. Engin bir sevgi, derin bir dostluk, sınırsız bir muhabbet, patetik ve lâyemut bir aşk ve arkadaşlığın dayanılmaz özlem ateşiyle selamlıyorum sizleri.
                                                               

 ‘’aşk, devrimin itici gücüdür.’’Hüseyin Yılmaz

Hedef: Aşklı bir bahar ülkesine dönüşecek Tam Bağımsız Türkiye

Kitap: İbni Hazm’ın Güvercin Gerdanlığı’nı muhakkak okuyun. Ayrıca, Halil Cibran’ın kitaplarını okuyun, yine Kenan Kalecikli ve İsmail Acarkan’ın kitaplarını okuyun.
               

Ali Şeriati, Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç, Necip Fazıl, Nuri Pakdil, İsmet Özel, Erol Güngör, Mevdudi, Aliya İzzet Begoviç, Mevlana, İbn-i Haldun, Rene Guenon, Seyyid Kutup, Edvard Said, Harun Yahya,  Frantz Fanon okuyabilirsiniz.

Son Söz: Kur’an (ilim, hikmet, irfan) aşkı + Kur’an (namus, erdem, hayâ) ahlakı = sınıfsız, sömürüsüz, huzurlu, adil, özgür, bağımsız, İNSANLIK ve AŞK dolu birey-toplum-devlet. 
                                 
           ‘’ilimle ve aşkla dirilenler ölmezler.’’
Hz. Ali (ranh) – Hüseyin Yılmaz

 

Haddizatında sevgili dostlarım Kur’an’dan behresi olmayanların âcizane kanaatimce aşktan da fazla behresi olabileceğini sanmıyorum. Zira insanın içindeki kompradoru öldürecek yegâne iksir; yüce, aziz, mükemmel, ekmel kitabın özünde gizlidir. Ve içindeki kompradoru yenemeyen biri insanlaşmayı da başaramaz ve tabiatıyla insanlaşma sürecinde kararlı adım atamayanlar varlığın en aziz nimeti olan aşkı yaşamayı beceremezler.

             

Aşk Acısı

 

terk etti terk edildi ama yenilmedi
sabırla katlandı tüm acılara
uzun bekleyişlerle geçti ömrü
vakti olmadı vuslata

büyük umutların ardından
hep düş kırıklıklarını yaşadı
sevdi ama bulamadı aradığını
kırık dökük sevdalarla geçti ömrü

derin bir nostalji duydu maziye
natürel aşkları aradı hep
hiç uymadı araziye
eritici bakışlar, beklenti dolu gözlerle
meçhul ve natürel sevgiliyi bekledi

yalnız adam yalnızlıkla baş başaydı yine
ışıksız bir hayatın mahkumu oldu

Tarih: 18.06.2008 Okunma: 659

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

neriman

22.04.2008 - 04:35

bu yazınızı çok sevdim. dil abartılı değil herşey yerli yerinde fakat sonunu tuhaf bağlamışsınız konunun bu anlamda size aklıma gelen, cihangir gener in 'EZOTERİK BATİNİ DOKTORİNLER TARİHİ' kitabını mutlaka öneririm. Ruhani varsıllığı kuran la sınırlamışsınız. Kuran 'nın varsıllığını inkar ettiğimden değil fakat biraz daha derinden yani semavi dinlerden önceki öğretilere de baktığımızda farklı bir şey yok diyeceğim... kaleminize sağlık

özgür deniz

22.04.2008 - 17:30

teşekür.valla efendim.hayat aslında çok az ama biz onu çoğaltıp içinden çıkamamışız ve çıkamıyoruz.tıpkı KUR'AN-I çoğaltıp indi görüşlerimizle yasakları artırdığımız gibi.hani bir ALİM diyor ya;İLİM BİR NOKTA İDİ ONU CAHİLLER ÇOĞALTTI..kesinlikle doğru.bir kere insan bu dünyanın kesinlikle ama kesinlikle FANİ olduğunu bi-le-cek..bütün güzellikleri namusluca yaşayabilmenin asla başka yolu yok.kitabın ismini aldım ve bakacağım.ilginç ve farklı fikirleri ihtiva ettiğini görürsem alır okurum.tekrar teşekürler muhabbetle.efendim şimdi gerçek savaş TEKTANRICILIK ile ÇOKTANRICILIK savaşı.zira TEKTANRICILIK özgürlük ve adalet sunucu.ÇOKTANRICILIK insanı boğucu iradesini varlığını özgürlüğünü iptal edici sömürücü.muhabbetle.

nrmn

25.04.2008 - 06:33

asıl kıyamet alameti şudur evet; Camiiler insanlarla dolup taşacak fakat aralarında bir tane dahi gerçek mürşit bulunmayacaktır. Memleketi kalbiyle değilde ağzıyla inananlar sardığından deccal mesiği öldürmektedir. Ama mesihede gelecek sıra... iyi çalışmalar

özgür deniz

30.04.2008 - 11:21

samimiyetsizlik mahvediyor zira katılıyorum nrmn.

neriman

22.04.2008 - 04:35

bu yazınızı çok sevdim. dil abartılı değil herşey yerli yerinde fakat sonunu tuhaf bağlamışsınız konunun bu anlamda size aklıma gelen, cihangir gener in 'EZOTERİK BATİNİ DOKTORİNLER TARİHİ' kitabını mutlaka öneririm. Ruhani varsıllığı kuran la sınırlamışsınız. Kuran 'nın varsıllığını inkar ettiğimden değil fakat biraz daha derinden yani semavi dinlerden önceki öğretilere de baktığımızda farklı bir şey yok diyeceğim... kaleminize sağlık

özgür deniz

22.04.2008 - 17:30

teşekür.valla efendim.hayat aslında çok az ama biz onu çoğaltıp içinden çıkamamışız ve çıkamıyoruz.tıpkı KUR'AN-I çoğaltıp indi görüşlerimizle yasakları artırdığımız gibi.hani bir ALİM diyor ya;İLİM BİR NOKTA İDİ ONU CAHİLLER ÇOĞALTTI..kesinlikle doğru.bir kere insan bu dünyanın kesinlikle ama kesinlikle FANİ olduğunu bi-le-cek..bütün güzellikleri namusluca yaşayabilmenin asla başka yolu yok.kitabın ismini aldım ve bakacağım.ilginç ve farklı fikirleri ihtiva ettiğini görürsem alır okurum.tekrar teşekürler muhabbetle.efendim şimdi gerçek savaş TEKTANRICILIK ile ÇOKTANRICILIK savaşı.zira TEKTANRICILIK özgürlük ve adalet sunucu.ÇOKTANRICILIK insanı boğucu iradesini varlığını özgürlüğünü iptal edici sömürücü.muhabbetle.

nrmn

25.04.2008 - 06:33

asıl kıyamet alameti şudur evet; Camiiler insanlarla dolup taşacak fakat aralarında bir tane dahi gerçek mürşit bulunmayacaktır. Memleketi kalbiyle değilde ağzıyla inananlar sardığından deccal mesiği öldürmektedir. Ama mesihede gelecek sıra... iyi çalışmalar

özgür deniz

30.04.2008 - 11:21

samimiyetsizlik mahvediyor zira katılıyorum nrmn.