NE YAPMALI?...2...

Özgür DENİZ - 18.01.2011

Okuma mevzuundan yola çıkmıştık. Okumamız gerektiğini, yaptığımız okumaların zımnen ilmek ilmek karakterimizi ve kaderimizi inşa ettiğini ifade etmiştik. Çünkü herkesin kaderini inşa eden, istikametini belirleyen bir kitaptır demiştik. Hani derler ya: ‘’bir kitap okudum hayatım değişti’’ diye, işte o misal. Okuduklarımız, yediklerimiz, içtiklerimiz karakterlerimizi belirler. Karakterlerimizde kaderlerimiz olurlar. Bunların temelinde de bir ahlakilik gizlidir. Çünkü ahlaklarımızın elverdiğince ve yol verdiğince bir yaşam yaşarız. Okuduklarımız temelinde de bir ahlaki ilkeler bütünlüğü belirleriz. Dostlar zehir içen zehir akıtır, zehir yiyen zehir kusar. Hülasa, zehirlenen zehirler. Bu yüzden hayatlarımıza olabildiğince dikkat göstermeliyiz. Kitap-ahlak-adalet bir insan hayatında ki en önemli olgulardır.

 

                ‘’Her medeniyet bir kitaba dayanır. Senin kitabın hangisi?’’ diyor Cemil Meriç üstat. Hakeza ’’ahlak kurallarını çiğnemeyin, zira öcünü çabuk alır’’ diyor Tolstoy üstat. ‘’yer ve gök adalet üzerinde durur’’ diyor aziz, sıdık, emin önderimiz Hz. Muhammed (sav). Sahi kavimlerin helak sebepleri neydi? Firavun kimdi? Nemrut kimdi? Belam kimdi?     

               

Herkes, açık şekilde ifade etmese, ya da doğru bir ifadeyle, ifade ede-me-se de, yaşadığımız hayatta, zımnen, hakikatte, derin bir ‘’ahlaki krizin’’ olduğunu itiraf ederler. Kimisi, bunu, ideolojisinin çökeceğinden, kimisi çıkar çarkının parçalanacağından, kimisi de kurduğu hayâsız (domuzca) yaşamın yok olacağından korktuğu için dile getiremez ve farklı yollarla ifadeye çalışır. Niye böyle olur? Çünkü; en yüce ‘’ahlak teorisi’’, yüce ve ekmel din olan ‘’İslam’’ da mevcuttur da ondan. Ve bu ‘’ahlak teorisi’’, bütün ahlaksızlıkların varlığını ve varlık sebeplerini ref edecektir de ondan. Böyle olunca itirafta zorlaşmaktadır. Zira, bu hakikatin itiraf edilmesi, kendilerini inkar etmeleri ve hayâsız yaşamlarını kaybetmeleri, ideolojilerinin çökmesi ve son tahlilde; insanlık üzerinde ki tahakkümlerini kaybetmeleri anlamına gelecektir. Peki, böyle bir sonuç doğuracağı biline biline İslam lehine olacak bir harekete, söze meydan verirler mi?

 

Şöyle hayata bir bakınız lütfen. Hiçbir değer sahibi değilmiş gibi bakınız. Sadece çıplak bir insan olarak. Renksiz, dilsiz, dinsiz, ırksız, fikirsiz vs. Hayatı saran ve insanı sarsan bütün kötülüklerin kaynağı nedir? ‘’Ahlaksızlık’’ değil mi? Ahlaksızlıktan sadır olan ve en büyük kötülük-zulüm olan ‘’adaletsizlik’’ değil mi? Ve bunlarında sadır olduğu köksel neden olan ‘’kitapsızlık’’ değil mi? Kitapsız olan ahlaksız olur, ahlaksız olan adaletsiz olur ve adaletsiz olan her nevi kötülüğü yapmaktan çekinmez sevgili dostlar.

 

Kitap sahibi olan ve sahip olduğu kitabı okuyan insan, muhakkak ciddi bir ahlak sahibi de olacaktır ya da olmaya çalışacaktır. Her kitap, her fikir akımı, muhakkak belli ahlaki ilkeler-değerler sunar. Ya da gayr-i ahlaki ilkeler-değerler zerk eder okuyana, zımnen. Veyahut güzel ahlakı zerk eder doğrudan. Güzel ahlaklı olan insan, mutlaka, adaletli de olmaya çalışacaktır. En güzel ve yüce ahlak ise Allah ahlakıdır. Ayrıca bütün kötülüklerden de tedricen el çekecektir, Allah’ın ahlakı ile ahlaklanan insan. Temiz, emin, adil olan yegâne önderimiz Hz. Muhammed (sav) zamanındaki ‘’hamr’’ın yasaklanışını tahattur eyleyiniz lütfen. Bu yasak, ilk evvelde, bir kitaba yani yüksek ve yüce bir söze, sonra o kitaptan yani yüce ve yüksek sözün akabinde ve istikametinde sadır olan yüce bir ahlaka dayanıyordu. Bilinmelidir ki, her insan okuduğu kitabın rengini alır. Ve beslendiği kaynağa göre bir kişilik-karakter kesbeder. Çünkü insan beslendiğiyle doğru orantılı olarak ya sağlıklı ya da sağlıksız olur. Çöplükten beslenenle, mutfaktan beslenen bir olmaz. Tabi burada doğduğu gibi temiz kalmayı beceren ve o temizlikle yaşayan şahsiyetleri müstesna tutuyoruz. Onlarda zaten nerede ve neyle besleneceklerini bilirler, istikametlerini kaybetmemişlerse. Zira biliriz ki; insanlar temiz ve günahsız doğarlar ama yaşamın içine karışında kirlenmeye başlarlar ve beslendikleriyle de ya aynı temizlikte kalmayı başarırlar ya da daha da kirlenirler.

 

Şöyle ki; insan bütün bunları yaptıktan sonra (okuyup, ahlaklandıktan ya da ahlaksızlandıktan sonra) hayatın içine dalacak ve binlerce seçimle ve müşahhas eylemlerle baş başa kalacaktır. Ne olacaktır burada? İnsan bir ya da birçok sorunla karşılaşacaktır ve bu sorununu-sorunlarını, birine iftira atarak ya da ihanet ederek ya da sair yollarla çözmesi gerektiğine inanacaktır. Yani ahlaksızca davranacaktır. Ama okuduğu bir şey aklına takılacaktır bu anda ve yaptığının yanlış olduğunu, ahlaksızlık olduğunu vicdanı haykıracaktır. Tabi bir vicdan oluşmuşsa! İşte olayın bamteli burası. Bize, bizde bir vicdan oluşturucu ahlak lazım. Zira insanı insan eden vicdandır. İşte böylece, o kişi, bundan-ahlaksızca hareketten- vazgeçecektir. Ama imanı yanlışsa (okuyup ahlaklanmamışsa), ya da yanlış iman-ahlak sahibi olmuşsa, amelide yanlış olacaktır yani bu ahlaksızlığı yapacaktır. Ve daha binlerce örnek verilebilir. Bir misal daha verelim: bir yarışma yapıyorsunuz, bu yarışmada işini en güzel yapanla, referansı en güçlü olan arasında seçim yapacaksınız. Ne yaparsınız? Eğer okuyup, güzel ahlakla ahlaklandıysanız, işini en güzel yapanı seçersiniz değil mi? Yoksa referansı güçlü olanı seçersiniz ama bu ne alçakça bir ahlaksızlık-hak gaspı-emek hırsızlığı olur değil mi? Bile göre bir insanın hakkını yemekten-emeğini gasp etmekten daha büyük zalimlik-ahlaksızlık-şerefsizlik ne olabilir sevgili dostlar? Anlaşılmıştır inşaallah.

 

Şimdi söyleyin ey basiretli okurlar! Çevreyi kirleten kimdir? İnsanların hakkını bile göre gasp eden kimdir? İnsanlar arasına nifak sokup bundan nemalanan kimdir? Kim iftira atar ve ihanet eder? Kim iyiliğe kötülükle mukabelede bulunur? Masum ve silahsız insanları katleden terörist kimdir? İnsanlığa zalimce, hunharca, alçakça zulmeden kimdir? Doğayı katleden kimdir? Fuhşu kim yayar? Kumarı kim oynatır? İnsanı kim sarhoşluğa sevk eder? İyiliği kim engeller? Erdemli olmayı kim ve neden yanlış görür? Yalanı kim söyler? Emeğe saygı duymayan kimdir? Tarihine kim küfreder? Kim değerlerinin yıkılmasından alçakça zevk alır? İnsanların sağlığı ile kim oynar? Zenginlikler niçin yağmalanır ve yağmalayan kimdir? Garipleri kim ağlatır? Kim alışverişte sahtekârlık yapar? Kim trafik kurallarına uymayarak canları tehlikeye atar? Kim hakkına riayet etmeyip haklara göz diker? Kim insanın doğuştan sahip olduğu haklarını yaşamasına engel olur ve bunu zorla yasaklar? İnsanın içindeki inanç gerçeğini kim örtmeye çalışır? Kim bir insanın alın teri akıtarak hak ettiği şeyi vermekte zorlanır ve vermez? Kim dünyayı sürekli bir çatışma alanı olarak görür ve insanları bitmeyecek kavgalara sürükler? Kim insanları sınıflara ayırır ve bir sınıfı ezerken diğerini imtiyazlara boğar? Bütün bu pislikleri çoğaltabiliriz sevgili dostlar. Misal, daha farklı bir boyuttan bakalım: Müslüman kadının örtüsüne el uzatan Fransız itinin yaptığı neydi? Ve o Fransız itine kurşun sıkan Müslüman erkeğinin yaptığı neydi? Ve şimdi bir Fransız tarafından değil ama kendi değerlerine’’ fransız’’ olanlar tarafından yapılanlar nedir? Bu vatan uğruna savaşanlar niçin savaşmıştı? Din, iman, vatan, millet, bayrak, ezan, töre, namus payimal edilmesin diye değil miydi? Dürüst olalım, yan çizmeyelim. Peki, şimdi düşmana yaptırılmayanlar nasıl oluyor da bu vatan çocuğu olarak görülenler tarafından çok kolayca ve pervasızca yapılabiliyor ve buna seyirci kalınabiliyor ve üstelik hiçbir şey yokmuş gibi desteklenebiliniyor? Peki, bu nedir? Peki, ahlaksızlık nedir? Şimdi dürüst olalım, kim yapar bütün bunları? Kim bu pislikleri yapmaya meyleder? ‘’Ahlaksız olan’’ diyeceksiniz şüphesiz, değil mi? Ya gördünüz mü pisliklerin kökenini? Daha derinde ise ifade ettiğimiz gibi ‘’kitapsızlık’’ vardır. Kitabını şaşıranlar, istikametlerini de şaşırmaya mahkûmdurlar.

 

TUNUS:

Bir siyonizm senaryosu kesinlikle. Ne hedefler gözetilmektedir kimbilir. Yakında göreceğiz. İçimizdekiler de orayı fırsat bilip gençliği kaşıyacaklar muhtemelen. Müteyakkız olunmalı! Eee… Kendi ruhuna, kendi köklerine, kendi değerlerine yabancılaşırsan elin oğlunun yapay rüzgârlarının önünde avare yapraklar gibi savrulup durursun bir ömür. Yaptığın devrimlerde düşmanlarının işine yarar. Yine senin yarana merhem olmaz. Kendi köklerinden beslenmeyen hiçbir halk hareketi asla o halkın dertlerine derman olmaz ve olmayacaktır da, hem de hiçbir yerde. Daha da benzer olayları bekleyiniz demiştik daha önceden bir yazımızda. Bu konuyla ilgili Engin Ardıç’ın Sabah Gazetesi’nde ki yazısını okumanızı öneririm âcizane. Başlık: ‘’Först Leydi Leyla’’

 

ANAYASA:

Anayasa olayı gerçekten güzel ama kardeşim ‘’Türk’’ mevhumundan niçin rahatsız olursunuz bir türlü idrak edemedim. Yani sebeb-i hikmeti nedir bir anlasak eyvallah çekecez de anlayamadık gitti. Ama harbiden ciddi bir devrim hamlesi gibi gördüğümüz, duyduğumuz ve derin şekilde anlatıldığı kadarıyla. Geri dönülmemeli ama ‘’Türk’’ ibaresi de kalmalı derim âcizane. Bu ülkeye ve millete layık bir anayasa elbet gerekiyor ama gerektiği gibi olması da gerekiyor. Lütfen hassasiyetlere karşı biraz hassas olunsun!

 

HEYKEL:

Bir ucubedir gidiyordu yenice kurtulduk gibi ucubeden. Keşke bütün ucubeler silinse yeryüzünden. İnsanlık rahat bir nefes alsa. Taşlara, kayalara, koltuklara, kadınlara, şöhretlere, mamona (paraya) tapınmaktan ve tapındırmaktan kurtulsak, gerçek anlamda özgürleşsek. Bunlara tapmakta bişey yok, Allah dendi mi kuduranlar var. Tıpkı bilmem ne ‘’haneler’’ açanlara onca yıllar ses olmayıp ta, tek bir ‘’mescit’’ açanlara, bir çocuğa ‘’kutsal kitabını’’ öğretmeye niyetlenenlere yapılmadık şeyin kalmadığı gibi. Ulan ne kafasız insanlar var be. Madem Allah’a tapmıyorsun, biraz onurlu ol da hiçbir şeye tapma. Sen geri zekâlı mısın behey şaşkın? Niye tapınıyorsun ki? Tapacaksan Allah’a tap. Bundan daha yüce bir tapınış olur mu? Allah’tan gayrısına tapınmak zaten insanı onursuz kılar. Rezil kılar. Şahsiyetsiz, haysiyetsiz ve şerefsiz kılar. Yani senden daha düşük şeylere, hatta ruhsuz şeylere, yoklukla malul olan şeylere tapmak nasıl bir ruh halidir? Hatta ve hatta senin egemen olduğun, çekip çevirdiğin, ellerinle yaptığın şeye tapmak hangi ruh halinin, hangi beyin yapısının ürünüdür acaba? Vallahi merak ederim böylelerini. İnsansın sen ya insan! Dinsiz de olsan, dinli de olsan insansın kardeşim. Azcık aklını kullansan ziyan mı olur?

 

Heykelle ilgili bir anekdot:

Hazreti İbrahim (a.s.) genç bir çocuk... Babası Azer Allahlık iddiasında bulunan Nemrut’a boy boy put yapar... Yapılan putlar, siz deyin heykeller, büyük bir salonda halka teşhir edilir...
İbrahim’in babası Azer, Nemrut dâhil, devlet büyükleri ile bir toplantıya katılır... Giderken put hanenin anahtarını Hz. İbrahim’e verir... Çocukluğundan beri putçuluğa karşı çıkan İbrahim, salondaki putları balta ile kafaydı, koldu, ayaktı, bir güzel kırar-temizler... Baltayı da en büyük putun omzuna asar... Toplantıdan dönen devlet erkânı put hanedeki durumu görünce dehşete düşerler ve “kim yaptı?” diye, İbrahim’e sorarlar... İbrahim, omzunda balta asılı olan büyük putu gösterir: “O yaptı” der... Devlet büyükleri olamaz, o bir mermerden yapma heykeldir, derler... İbrahim cevabı yapıştırır:
‘’Hareket etmeyen, insan yapısı bir heykele niye Allah diye tapınıyorsunuz... Siz ahmak mısınız?’’

 

 Ve tahminen 6/7 bin yıl sonra... Harran’ın da içinde bulunduğu ülke, Türkiye... Resmen putçuluk belasıyla kıvranmakta güzel ülkemiz... Her şeyi putlaştıran bir millet olduk çıktık… Üstelik ellerimizle var ettiğimiz putlara tapınmayı bırakın, taptırmaya çalışıyoruz âlemi, birde metazori olarak… Eyvah ki! Eyvah!

 

ALEVİ ÖĞRENCİ ZORLA NAMAZ ve 45 CM’LİK MESAFE:

Bir itin havlamasıdır kesinlikle. Sonsuz Yalan. Kimse kimseye zorla namaz kıldıramaz. Bir defa bu dine ihanettir. Din namına bunu yapmak böyle bir zamanda şerefsizliktir. Bir defa dinde zorlama yoktur. Ha tabi haddimizi bilelim, ahkâm kesmeyelim, bir bilene danışmak gerekir, daha derinlikli ve sağlam içtihat için. Şu da olmuş olabilir: bir zibidiyi ayarlayıp: oğlum git bir Alevi öğrenciye bir iki kelamla da olsa: niçin namaz kılmıyorsun kâfir, haydi namaza de ve oradan tüy denmiştir, o salak oğlan da gidip yapmıştır. Cehalet parayla alınıp satılan bişey değil! Ülkemizde bu tür alçakça senaryolara yabancı değil. Şimdi ki zamanlarda böyle şeylere sonsuz ihtiyaç ta var.  O zaman!

 

 45 cm’lik mesafe ne oldu? En tepeden yalanlandı ve bidaha gündeme gelemedi. Eskiden olduğu gibi havlamalar artık bütün ülke çapında yankı yapmıyor naparsın beyim! Eski bu numaralar. Koktu bu ayaklar diyor ya bir güzel adam. Eee… Ne olacak? Kokuşmuşlar ancak kokmuş şeylerden medet umacak! Her zaman teennili olmak iyidir. Sağlığa faydalıdır!

 

GALATASARAY:

Bence harika bir oyun. Malum takımın taraftarlarının pek günahı olduğunu sanmıyorum. İyi organize edilmiş bir kumpas. Ama nezaketsizlik, terbiyesizlik şahsi kanaatimce. Yani yuhalanan şahsiyet bu ülkenin başbakanı kardeşim. Bu başkasına yapılsaydı da aynı düşünürdüm. Üstelik oranın yapılmasında rol oynayan bir insan yuhalanan insan. Diyebilirsiniz ki: o yapmadı şu yaptı, bu yaptı ya da yaptıysa da görevi başka işi mi var. Eyvallah derim ama yine de her şey onun inisiyatifinde değil midir? Ya da sevdiğimiz bir kişi olaydı böyle bahaneler öne sürecek miydik? Millet olarak dürüst olamıyoruz maalesef. İçimizdekini değiştirmeden de, toplumu değiştirmeye tevessül ediyoruz bir de. Peki, sen değişmezsen, ben değişmezsem, o değişmezse, toplum nasıl değişecek canım kardeşim?

 

BİRİLERİ?

Birileri mafyaya yol verir. Birileri terör zayıfladı diye geberir. Birileri gücüm gitti diye delirir. Ulan güzelim memleketi ne hale getirdik be! Yazık ya, vallahi yazık! Birileri ne halde olurlarsa olsunlar, birileri de bu ülkenin, milletin ve devletin yücelmesi, yükselmesi derdinde olmalıdırlar! Zira it itliğini, at atlığını yapacak! Herkes tıynetinin gereği neyse onu yapar. Kervan yürümelidir, yürüyecek! Herşeye rağmen!

 

MUHTEŞEM ALÇAKLIK:

Rotterdam islam Üniversitesi Rektörü Akgündüz dizide Hürrem Sultan hakkında yanlış bilgilendirme yapıldığını söyledi. Akgündüz sözlerine şöyle devam etti: "Hürrem Sultan Osmanlı Devleti'nin haremine alınan ve İslami bir manevi terbiyeden geçen çok kıymetli bir hanımefendidir. Hürrem bir mektubunda: 'Hoca Sadettin Efendi'nin eserini okuyorum. Bu gece birinci cildi bitirmek istiyorum. Bugün teravih namazına gelemem'’ demiştir. Ben şunu açıkça ifade edeyim ki bu eserin bir iki sayfasını bir saat içinde çözebilecek çok az ilahiyat profesörü var. Yani Hürrem Sultan da böylesine kültürlü hanımefendidir."

 

Prof. Akgündüz, dizideki sanatçıları suçlamadığını fakat bu tür projelere yatırım yapan insanlarda iyi niyet aramadığını söyledi. Ahmet Akgündüz, "Bu gibi diziler, Türk gençliğinin Osmanlı'yı doğru öğrenmesine karşı başlatılan bir kafa karıştırma projesidir" dedi.

 

Bakınız, Yeşim Salkım ne diyor: ‘'Muhteşem Yüzyıl' dizisine bir tepki de Yeşim Salkım'dan geldi. Salkım, tarihimize özen göstermeyen TV patronlarını, yapıcıları ve reklamcıları suçladı. Salkım twitter'da şunları söyledi. "Şöyle hasından bir tarihimizi çekemediniz ya... Sizi oraya oturtan o patronlarınıza yazıklar olsun. Ne fantezi düşkünü milletmişsiniz. Bu dizi yüzünden TV'yi hayatımdan çıkarttım. Nereye gömeceksiniz o paraları. Altı üstü 7 metre kefen giyeceğiz."

 

Ne dersiniz bu sözleri algılayabilecek bir kişi var mı bu ülkede? İster sağda dursun, ister solda, isterse ortada dursun, var mı? Pek sanmıyorum ama belki çıkar artık bundan sonra. İnşaallah çıkar diyelim. Zira üç beş soysuzun oyuncağı olacak bütün değerlerimiz. Bilmemek ne büyük cehalet! Bilmeden bildiğini sanmak en büyük cehalet! Zaten atalarımız olsun, filozoflar olsun bu türlerden kaçmak gerektiğini söylemiyorlar mıydı dostlar?

 

NİYE BUNLARI SÖYLERİM? ZARURİ AMA MÜHİM BİR ŞAHSİ İZAH!

Yukarıda ki şeyleri niye dikkatlere sunuyorum? Kızıyorum kardeşim. Ahmaklığa kızıyorum. Aptallığa kızıyorum. Yani bu tür sefilliklere prim vereceğine, toplumu memnun edecek işler yapsana kardeşim. Sen bunları yaptığın zaman karşında ki hiçbir şey yapmasa da seni deviriyor ama toplum yine bişey görmüyor. Zaten adam sanki bedavadan gelmiş gibi bedavadan yaşıyor ve gidiyor. Yani olan bize oluyor geri zekâlı. Madem politikadan falan çakmıyorsunuz gidin başka iş yapın. Bize de zarar vermeyin. Yalan mıyım can dostlarım yalan mı Allah ve insaniyet aşkına? Bu ülke de hep böyle olmadı mı? Herkes basit şeylerle iktidar oldu? Hiç kimse büyük hizmetleriyle, büyük başarılarıyla iktidar olmadı? Oysa büyük toplumsal hamleler olsa, yüksek hizmetler yapılsa ve toplum en güzel proje üretip o projeyi hayata geçirenleri iktidar yapsa, herkes hizmet yolunda yarışırdı ama şimdi küçük ve ucuz komplolarla vakit öldürüyorlar. Tabi bunu yapanlar da malum. Göz görüyor zira! Sen hizmet üretme, ucuz yollarla muhalifini yok etmeye çalış, gel bir de oy iste. İnsan da yüz olur be! Biz sizlerin katırınız mıyız? Eşeğiniz miyiz bre deli oğlanlar? Şerefsizim iğreniyorum neredeyse ülkemde ki partilerden be! Kimse bana kızmasın: ülkemin de, milletimin de, devletimin de durumu malum yani! Ve buna layık değiliz biz.

Tarih: 18.01.2011 Okunma: 632

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

ADİLE SUCU

10.11.2010 - 22:39

SAYIN İSMAİL HAKKI BEY, GENEL HABERLER SAYFANIZDA YAZIMA YER VERİP YAYINLADIĞINIZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDER SİZLERE İYİ ÇALIŞMALAR DİLERİM. SAYGILARIMLA, ADİLE SUCU

ADİLE SUCU

10.11.2010 - 22:39

SAYIN İSMAİL HAKKI BEY, GENEL HABERLER SAYFANIZDA YAZIMA YER VERİP YAYINLADIĞINIZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDER SİZLERE İYİ ÇALIŞMALAR DİLERİM. SAYGILARIMLA, ADİLE SUCU