MÜHİM DETAYLAR-KİRLİ AYRINTILAR...

Özgür DENİZ - 31.08.2010

BİR: Ülke Türkiye. Kurucu unsur kahir ekseriyetle Türkler. Süregelen devletler zincirinin son ve en güçlü halkası. Bir Osmanlı bakiyesi ama Osmanlı-Selçuklu karışımı bir kültürün ürünü. Din İslam. Fakat harici unsurlar egemen olmuş. Yani bu toprakları sömürmek isteyen, bu milleti sevmeyen, dine düşman olan, tarihe ve ecdada saygı duymayan bir azınlık çarkı ele geçirmiş ve sürekli bu ülkenin zenginliklerini ve bu milletin umutlarını öğütmektedirler. Bu ülkenin neslini soysuzlaştırmak için çaba sarf etmektedirler. Bitmeyen tezgâhlar hazırlamaktadırlar. Sahip oldukları kapitalle bu ülkenin sahibi olanlardan da maşalar bulabilmektedirler. Kimliklerini gizleyerek iş yapmaktadırlar. Müslüman-Türk kimliği ardına saklanarak iş yapmakta ve karşılaşabilecekleri muhtemel zorluklardan kurtulmaktadırlar. Bu ülkenin sahibi olduğu iddiasında olan ama cahillikte kademe kaydetmiş ve din düşmanlığında, Türk düşmanlığında, tarih ve kültür düşmanlığında nam salmış yerlilerle kolayca iş kotarabilmektedirler. Ama bu ulvi değerlere düşman olanların ne kadar yerli olabileceği de şüphelidir. Zaten küfür tek millet değil midir saf hakikat nazarında? Bu yüzden yüce değerlere düşman olan ha yerli olanlar olmuş ha yabancı olanlar ne fark eder? Binaenaleyh sevgili dostlarım, faşizm gibi soysuzluklarla aziz Türk Milletinin varlığının bekasına, yüce İslam Dininin bu topraklarda filizlenmesine ve irtica kavramı ardında yüreklerde kök salmasının engellenmesine, ecdadın saygıyla hatırlanmasına, kadim kültürümüzün yaşatılmasına engel olanlardan bu ülkeye ve millete gram fayda gelmez ve gelmesini beklemeyin, gelebilme ihtimalini de düşünmeyin bütün değerlerim adına yemin ediyorum. Gelirse Allah kahretsin beni. Bu ülkenin kurumlarına hâkim olanları iyi tanıyın dostlarım. Kimlerle işbirliği yaptıklarını iyi görün. Kimlere dost, kimlere düşman olduklarını iyi görün. Faşizm ve irtica safsatasını sürekli dile getirenlerin kimliklerinden ve güvenilirliklerinden muhakkak ama muhakkak şüphelenin hatta düşman olduklarından emin olun. Yaşananlara, ortaya çıkanlara bakınız olay nettir! Allah aşkına, vatan aşkına, millet aşkına, ahlak ve adalet aşkına uyanalım artık canım kardeşlerim. Kalkalım, silkinelim, dirilelim, direnelim ve ülkemizi garbın ve bu topraklarda iyice kökleşmiş uşaklarının tasallutundan kurtaralım. Masonların, masonlaşmış beyinlerin ve mason uşaklarının topraklarımızda ki tasallutuna mutlak manada son verelim.

 

 

İKİ: Peygamber ne bırakıyorum demiştir: Kur’an ve Sünnet. İkisine sımsıkı sarıldığınız zaman asla yanılmazsınız diye de eklemiştir. Kurtuluşun bunlara tabi olmakta olduğunu da beyan etmiştir. Hem dünyevi hem de uhrevi kurtuluşun. Aslında nedir bu: ortak aklın kaynağıdır. Ortak mutluluğa götürecek yoldur. Sair bütün yollar aldatıcıdır ve dikenlerle doludur. Sonu hüsrandır, esarettir, zillettir, tefrikadır, sefalettir, acı bir sondur. Yani size, bize, hepimize asla bir mezhep bırakmamıştır, bir parti bırakmamıştır, bir lider bırakmamıştır. İnsanlığı, ümmetimizi, milletimizi birleştirecek yegâne ortak nokta: bırakılmış olan bu iki yüce kaynaktır. Bu yüzden şirk belasından kurtulmalı ve ortak akılda buluşmalıyız.

 

 

ÜÇ: Kur’an güneştir. İdeolojilerse buz kalıpları. Buz çiğnenmez hemen yutulur. Buzu çiğnediğiniz zaman, ne kadar soğuk, renksiz, tatsız, kokusuz ve iğreti bir sertlikte olduğunu anlarsınız. Yuttuğunuz an serinlediğinizi zannedersiniz ama zaman geçince midenizi müthiş bir ağrı sarar ve kıvranmaya başlarsınız, çünkü üşümüşsünüzdür. Bir şeyi çiğnemek o şeyin tadına varmaktır aynı zamanda. Ama tadına vardığınız şeyi çiğneyebileceğiniz gibi çiğnemeyebilirsinizde. Bu yüzden ideologlar ürettikleri ideolojileri buz kalıpları gibi sunarlar ve hemen yutulmasını isterler. Ne olduğunun farkına varılmamasını sağlamak için. Kur’an ile yan yana gelmekten müthiş derecede korkarlar. Zira dayanamayıp eriyeceklerini bilirler. Akletmek gerekiyor!

 

 

DÖRT: Söz insan içindir. Allah sözü insana söylemiştir ve öz söylemiştir. Sözü olan kulları da, şayet varsa, sözlerini benzerlerine söylemektedirler. Ama Allah sözü az ve öz söylerken, kullar sözü illede örterek ve çoğaltarak söylemektedirler. Ve sözü çoğaltmak hakikati boğmaktır. İnsan var kılındığında neyse var olma sürecinde de odur. Bu büyük hakikati göz ardı ediyoruz hep. Sözü çoğaltmak büyük hata. Çünkü söz belirsizleşiyor. Anlam kayıyor. Daha net ve insanın özüne yönelik konuşmak mümkün. Ve insanın uyanması da buna bağlı. Devrime giden yolda, felaha ulaşan yolda buradan geçer. Sözü az ve öz söylemek gerekir. Çoğaltıp, boğmamak gerekir. Ama noluyor? Akademi illeti sözü çoğaltıyor lüzumsuz yere. Saf hakikati lüzumsuz çoğaltmayla boğuyor. Siz ne kazanç elde ettiniz, hangi hakikate ulaştınız akademik safsatalardan bugüne kadar? Esaretten başka ne kazandınız? İlim bir nokta idi, cahiller tek noktanın yanına binlerce nokta daha koydular. Böylece nokta değil, noktalar daha dikkat çekici hale geldi. Ve insanlar şaşırdılar. Adam akademisyen namıyla bir makale döşüyor, bakıyorsunuz, inceliyorsunuz ve binlerce kelimenin içinde işinize yarayan, size hakikati ulaştıran, sizi felaha götürecek olan birkaç tane kelimeyi zor buluyorsunuz. Oldu mu şimdi? Arkadaşım! Yazacaksan insanların toplumsallaştıkları meydan olan yaşam meydanında işlerini kolay kılacak, daha iyi yaşamalarını sağlayacak ve onları uyandıracak, sarsacak şeyler yaz. Yaz ki insanlar neyin ne olduğunu görsünler. Yaz ki insanlar uyansınlar. Yaz ki insanlar ne yapacaklarını anlasınlar. Yaz ki insanlar hayatı ve insanları tanısınlar. Yaz ki adalet nedir, ahlak nedir öğrensinler. Ama hayır, yazmayacaklar. Çünkü kazanç kapıları bu. Ve bu kapitalizmin oyunu. Sözü çoğaltmak ve çoğalan söz içinde hakikati boğmak, ortaya çıkmasını engellemek. Siz az ve öz sözü, nokta sözü ancak Kur’an da bulacaksınız yemin ediyorum. Ve hakikati bütün çıplaklığıyla. Artık karar sizin!

 

 

KİRLİ AYRINTILAR:

 

BİR: Şu eylemci çarşaflı olayı tam bir tezgâh bence. Masum insanları karalamak maksatlı düzenlenmiş kahpece bir tuzak. Çıkıyor, boy gösteriyor ve anında ikna oluyor. Bre sefil it bari diren ki numaran gerçeklik kazansın. Bir iki kurşun patlat ki insanlar oyunu sezmesin. Seni tutan mallarda pek zekâ yokmuş galiba. Ya da sen çok salakmışsın iyi anlayamamışsın. Bu ayaklar koktu ey gafiller, hainler, haydutlar! İnsanların nasıl yaşamak istediğine ne karışıyorsunuz. Bırakın insanlar hür iradeleriyle karar versinler kendi topraklarında. Yani kime ne zararı var bu giyimi seçen ve öylece hayata atılan insanların? Şimdi diyecekler ki; gördünüz bu kara çarşaf ne bela bir şey. İçine kimin girdiği belirsiz. Büyük tehlikelere yol açabilir. Bugüne kadar hangi tehlikeye yol açmış onu bir türlü söylemezler. Kaç kişi böyle giyiniyor bu ülkede Allah aşkına dostlarım? Ne kadar da korkaksınız ey bu vatanın ve milletin düşmanı olan soysuzlar! Ve ne kadar da cahilsiniz ey vatan hainlerinin oyununa gelen vatan çocukları! Ah ulan ah! Bu millet bir uyansa. Tezgâhın nasıl işlediğini bir idrak etse. Her şeye komplo deyip geçmese. Yemin ediyorum kaçacak delik aramazsanız namerdim. Ah ulan kahpe felek!

 

 

İKİ: Kimlerin kimlerle iş yaptığı artık yavaştan belirmeye başladı. Ve yazdıklarımızın yere bastığı kanıtlandı. Yani laf olmadığı ve cerbeze niteliği taşımadığı açık oldu elhamdülillah. Artık PKK nın neden çıkarıldığına dair emareler belirmeye, nasıl bugüne kadar yaşadığına dair ve hangi işlerde kullanılmak üzere hayatta bırakıldığına dair kanıtlar su yüzüne çıkmaya başladı. Kimlerin, PKK lıların ve BDP lilerin dostu olduğu net şekilde açıklık kazandı şükür. Kaç yazımızda bahsettik unuttum inanın ama mutlak isabetli tahliller yaptığımız sarahaten ortaya çıkmış oldu. Bunları senaryo deyip göz ardı etmeyin dostlarım. Komplo deyip es geçmeyin lütfen. Sizin çalınmış umutlarınızı geri getirecek olaylar bunlar. Uyanmayı doğuracak hadiseler. Hakikate götürecek yolun işaretleri. Karanlığı aydınlatacak ışık huzmeleri. Bu ülkenin kurumlarındaki kurulan kirli çarkların nasıl döndürüldüğünü faş eden patlamalar. Uyanmak için daha ne olsun. Şiddetli sadmeler yaşıyoruz. Kirli suratlar, lanetli tezgâhlar ifşa oluyor. Bir millet düşman eliyle uyandırılıyor.

 

 

ÜÇ: Bir de şu kafası basmayan ama ileri geri konuşan geri zekâlı, alık, moron tipler var. Arkasına masonik güçleri alarak öten sahte bülbüller. Ya da masonik güçleri kendine çekmek ve onlara kulluk yaparak el üstünde tutulan kişi olmak için çığırtkanlık yapan öküzler. Sorsanız, yemin ediyorum, İslam hakkında, Sosyalizm hakkında, bu milletin tarihi ve kültürü hakkında vb. konular hakkında zerre bilgi kırıntısı taşımazlar. Eften püften konuşurlar mal mal. Ahkâm keserler andaval andaval. Din hakkında ve bilmem ne hakkında. Ya hani bir fikrin olsa, savunusunu yapabilecek kültürel birikimin ve bilgi hamulen olsa, çıkıp şöyle kallavi bir tartışma yapabilecek çapın olsa eyvallah çekecem ama yok ya yok, vallahi de, billahi de yok. Kendini dönek ilan edenlerin koyuna girmekle nam salarak ve böylece onları kıskaca alarak arzı endam eden zavallı bunlar. Bu toprağa yabancı. Bu millete yabancı. Bu kültüre yabancı. Ecdada yabancı. Bu dine yabancı. İllet bunlar illet. Daha ne diyeyim ki? Tanımalıyız bunları.

 

 

DÖRT: Birde kendini sanatçı zanneden tipler var. Hani bitleşen tipler ve de i.leşen her zaman. Garbın babalarının yüksek sanatçı payesiyle şöhret kıldıkları tipler. Bu toprakların ruhuyla uyuşamayan zavallılar. Bu toprakların çocuklarının gönüllerinden fışkıran sözlerin sanat olmuş halini küçümsemeye yeltenecek kadar haddini aşan sefiller. Kendi sanatı yer edinemeyince bu topraklarda ve makes bulmayınca soylu milletin vicdanında çıldıran pislikler var. Şimdi bana kızacaklar böyle dedim diye. Peki, o karaktersize kim vermiş benim müziğim hakkında terbiyesizce ve şe..sizce konuşma hakkını. İstediğini söyleyen istemediğini işitir. Bu hayatın en katı kurallarından biridir ve en şanlı kurallarından. Eğer hoşuna gitmeyecek şeyler işitmek istemiyorsan hoşa gitmeyecek şeyler konuşmayacaksın arkadaş! Haksız mıyım canım dostlarım namus ve şeref aşkına konuşun? Siz bana hak etmediğim halde olmadık küfürler edeceksiniz ve ben öylece susacam, bu olacak şey mi Allah aşkına ve reva mı? Bu toprağın çocuklarına, tarihlerine, ecdadına, kültürüne, dinine asırlarca küfredildi ve bu masum ve mazlum çocuklar hep sustu. Artık konuşacak bundan böyle inşaallah! Artık masonik güçlerin köpekliğini yaparak kimse bu milleti hizaya sokmaya yeltenemeyecek. Bir devir kapanıyor, bir devir açılıyor ve bir millet uyanıyor!

 

 

‘’GÖK ÇÖKMEDİKÇE, YER YARILMADIÇA BU MİLLET YAŞAYACAKTIR. YETER Kİ İÇTE BİR KAYNAŞMA OLMASIN.’’ Gerçek Türk Büyüğü Bumin Kağan

 

 

Gerçek Türk büyüğü Oğuz Han’ın hitabesine kulak veriniz canım dostlarım!

 

 

Ulu Tanrı!

Namussuz bir tek Türk yaratacağına, dünyayı yık daha iyi! Ne kadar korkak Türk varsa hepsini helak et! Türk her şeyi mukayese etsin! Yalnız akıl ve mantık denen şeylere bırakma onu! Sabırlı, derde dayanıklı olsun! İradesi çelik gibi olsun! Dönek Türk yaratma! Türkleri maymun iştahlı yapma! Türk daima ihtiyatla adım atsın! Türk’ü ideal ile yaşat ve ideali hakikat yapmaya çalışsınlar! Törelerini canları gibi saklat! Türk’e zevk ve rahat verme! Bilakis zahmete alıştır! Zahmetle yürekleri, bedenleri demir olsun!

 

 

Ulu Tanrı!

Türk Milletini lafçı değil, elinden iş gelir insanlar et! Bir şey söylemek vazife yapmak değildir. Onu fiilen yapmak ve yaptırmanın vazife olduğunu beyinlere sok!

 

Güzel Tanrı!

Sana hepsinden çok yalvardığım şudur: Türk’ü dalkavukluktan kurtar! Dalkavukluk ve emsali vasıtalarla zengin olmaktan koru! Türk’e kötü para hırsı verme! Dalkavukları yok et!

 

Aman Tanrı!

Türk aile, töre ve disiplinini her şeyden evvel koru! Türk toprağında hürler yaşasın. Adaletten başka bir şey hüküm sürmesin! Sen Türk’e tabii şeylere, tabiata karşı sevgi ver! Türk yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki fakirlik suç sayılsın!

 

 

Son tahlilde: dini ve milli kimliğinize sahip çıkınız dostlarım, ülke ve millet olarak varlığınızın idamesi buna bağlıdır. Bu kimliklerinizin temellerini sarsmaya yeltenen masonik örgütlere ve köpeklerine hadlerini bildiriniz. Onları sermayenizle zenginleştirmeyiniz. Onların insana hitap eden alanlara – sanat, basın, politika, ticaret, sinema, televizyon vb.- ve kurumlarımıza kök salmış uşaklarını iyi tanıyınız. Oyunlarına gelmeyiniz. Sizi aldatmalarına fırsat vermeyiniz. Kokuşmuş sözlerine prim vermeyiniz. Müslüman-Türk görünmelerine kesinlikle kanmayınız. Bu vatanın öz evlatlarına gönül dolusu sevgi, selam, muhabbet ve saygılarımı sunuyorum.

 

Tarih: 31.08.2010 Okunma: 574

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?