SOL-PKK-MUSTAFA KEMAL...1...

Özgür DENİZ - 03.08.2010

‘’Düşünceyle savaşmak yüceltir’’ kaidesince hareket etmenizi istirham ediyorum Allah rızası için. Binaenaleyh kızmadan okuyun ve düşünceyle mukabelede bulunun. Abesle ve malayani ile iştigal etmek maksadı unutturur ve zamanı ziyan eder. Sayılarımla.

 

 

                ‘’Acılar elbet paylaşılarak azalır ama acının kullanılarak duyguların sömürülmesine fırsat tanınmamalıdır. Hele bu mukaddes bir acıysa ve kolayca kullanılmaya müsaitse ve üstelik herkesi ıskat etmek gibi bir özelliği varsa. Ve asla derinden ihanete dönüşmesine imkân sağlanmamalıdır. Acı sahibine saygımız sonsuzdur ama acı sahibi kendini otokontrole tabi tutmalıdır ve gereken yerlerce de tabi tutulmalıdır. Tabi elinde suiistimal edebilecek bir gücü varsa. Ki bazılarında bu olur. Milli İstihbarat bu işi mutlaka el altında tutmalıdır.’’

 

 

                ‘’Her şeyin kaybedilmekte olduğu bir zamanda hiçbir şeyi kaybetmemek hatta kaybedilenleri geri almak adına her şeyi yapmak üzere yemin edilmiştir. Sağ-sol birleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu uğurda kutsal ittifak kurulmuştur kaşarlaşmış piyon ağababalar nezdinde.’’

 

 

                ‘’Peki, evini ve ev ahalisini yakmakta tereddüt göstermeyenlerce teorik olarak finanse edilen bir ittifaktan büyük eve (vatana) ve ev sahibine (millete) hayır gelir mi? Kesinlikle üzerinde düşünmeye bile değmez. Ey halkım aklınla düşün vicdanınla karar ver! Kadim kaynakların temelinde. Bilakis, gerçekten büyük acılara hazır ol, devletini ve topraklarını bile kaybetmeye!’’

 

 

                ‘’Birbirinize girmeyin, tefrikaya düşmeyin, rüzgârınız gider, kuvvetiniz kaybolur, devletinizi kaybedersiniz.’’ Enfal Suresi-46

 

 

                ‘’Gök çökmedikçe, yer yarılmadıkça bu millet yaşayacaktır. Yeter ki içten bir kaynaşma olmasın.’’ Bumin Kağan.

 

 

                Bu yazımın ‘’büyük oyun, tehlike çanları, sağ sol oyunu, kahpe düzen, küçük şehir küçük adam, ortaya, lanet terör gerçeği, ağlayan kim gülen kim, sorular ve cehalet, tayip terör kirli sırlar ve benzeri yazılarımın’’ göz önünde bulundurularak okunmasını istirham ediyorum sevgili dostlarım. Samimi ve içten olarak. Lütfen bunu rezilce bir megolamani olarak addetmeyin. O kadar basit ruhlu ve sefil beyinli değilim.

 

 

Gönlümün derinliklerinden bağlı olduğum, bilinçli ve şuurlu bir şekilde her şeyiyle çok sevdiğim, ne kadar da yaşayamasam da güzelliklerini kahpe düzenin kahpe baronları yüzünden, canım ülkemde şöyle bir gerçek var: şimdi burada İslam dinine ve Türklüğüne samimi olarak bağlı olanlar yadsınmaktadır. Kimse inkâr etmeye tevessül etmesin. İktidar ne kadarda muhafazakâr sağ olarak bilinenlerden müteşekkil olsa da din ve vatan endeksli siyaset yapanlar hep hor görülmüştür. Sadece özüne yabancılaşanlar rağbet görmüştür her zaman. Ama iktidarlarda hep aynı düzlemde siyaset yapanların tekelinde olmuştur. Yani uzun zamandan beri bu topraklarda yüce İslam dinini tam manasıyla tatbik edemeseler de bağlılıklarını sürdürenler iktidar olmakta mıdır? Evet. Ama şurası da bir gerçektir. İktidar yerli olsa da muktedir olan asla yerli olanlar olmamıştır. Yani hep sözde bir iktidar olmuştur. Tepedekiler bu toprağın ruhuna bağlı olmasalar da, yani kendi bütününe hâkim olan başlar, alttaki üyeler dinine az ya da çok bağlı görünen insanlardı. Misal; bir partinin lideri yerli yabancı görünüm arzetse de vekilleri büyük oranda yerlilik kokuyordu. Bir zamanların Necdet Menzir’ini düşünün ve birde bütüne hâkim olanı. Şimdilerde ise tavanda tabanda benzerlik addetmektedir.  Anlaşılmıştır İnşaallah. Ve bunun değişme gibi bir durumu var mıdır? Yakın ya da uzak görünürde yoktur. 

 

 

Peki, ne yapılmalıdır? Ülke bölünmelidir. Doğu siyonistin uydusu bir yönetime havale edilmelidir. Ve orada ki ehl-i iman Kürt kardeşlerimizin namusunu tarumar edecek ve o bölgemizde ki kaynaklarımızı talan edecek Stalinist (gerçekte siyonist) bir rejim inşa edilecektir. Batıda da şu düşünülmektedir. Güya modern, Batıcı bir çizgi hâkim ya ekser halkımızda, bu yüzden İslam tandanslı güçlerin eline düşmesi imkânsızdır ve istendik yere gitmesi muhtemeldir. Öyleyse istenilene ulaşılmış olacaktır güya. Eee Kürtlere bırakılacak yer garantiye alınmış olacak, Türklere kalan yerde siyonist kuklası olan yerli görünümlü ‘’Truva Atları’’nın hâkimiyetine geçecektir. Böylece de bu topraklarda Türk-İslam hâkimiyeti hayal olacaktır. Ve bir şekilde dolaylı da olsa yerli elleri ve dilleri aracılığı ile siyonist hegomanyasına girmiş olacaktır bu yüce, temiz, hazinelerle ve şehitlerle dolu topraklar. Mustafa Kemal’in de dediği gibi: ‘’üstü hazinelerle altı da şehitlerle dolu topraklar’’ elimizden kayıp gidecektir.  Böylece yerli halk ebedi hizmetkâr, yerli görünümlü siyonist kuklası yabancılar, ruhu çürümüşler, manda delileri, mamaya göre itaat ediciler ebedi emreden olacaklardır. Bugüne kadar oldukları gibi.  Tabi bizler aklımızı başımıza almazsak ve güç birliği etmezsek. Türk-İslam Birliği’ni kendi içimizde hâkim kılmazsak.

 

 

Türkçü siyaset edicilerle, İslamcı siyaset edicilerin ayrılmaya hatta birbirlerine muhalif kılınmaya çalışılmasının derinlerinde ki gayesi de buydu haddizatında. Zira başarıldı da. Oysa bu iki kesimin temel noktalarına baksanız aynıdır. Nasıl? Şöyle ki; ikisi de vatan dendi mi can verecek kadar duyarlıdır. İkisi de İslam dendi mi can verecek kadar duyarlıdır. İkisi de ahlak ve adalet dendi mi can verecek kadar duyarlıdır. Yoksa değiller mi? Siyonist ve kullandığı kişiler Milliyetçileri orta yerde bırakmaya çalıştılar. İslamcı kanada muhalif kılmaya çalıştılar. Kendilerinin üzerlerine gelmelerini engellediler. Ama İslamcı kesimin yanına gitmesini de engellediler. Oysa iki kesim (Milliyetçi-İslamcı) güç birliği etseydi siyonist ve uşakları korkudan altlarına ederlerdi. Ama o feraseti, basireti gösteremediler maalesef. Ama vicdan ekseninde bir bakış fırlatsak hayata siyonistin ve yerli köpeklerinin Milliyetçilere Faşist, İslamcılara Yobaz dedikleri ve öyle gördükleri âlemin malumudur.

 

 

İslamcı kesimin hataları varsa da Milliyetçi kesim bu oyunun ciddi kurbanıdır ne yazık ki. Bugüne kadar kendine düşman olanları dost gördüler amma İslamcı kesime ateşli bir düşmanlık güdüldü. Peki niye? Birisi bana ciddi bir sebep gösterebilir mi bu konuda Allah için? İslamcı kesimler devlet düşmanlığı mı yaptılar? Aziz Mehmetlere kurşun mu sıktılar? Vatana ihanet mi ettiler? Dini ortadan kaldırmaya mı gayret gösterdiler? Bayrağı ayaklar altına mı aldılar. Bağımsızlık marşına muhalefet mi ettiler? Teşkilatın biricik evlatlarına kahpe pusularla hayatı zindan mı eylediler? Milliyetlerine küfür mü ettiler? 700 bin kişilik mevcudu olan orduya 5 bin kişilik mevcudu olduğu sürekli dile getirilen şerefsiz ve soysuz örgütü mü yendirmediler? Yüce ordunun mensubu, aziz Türk Milletinin bir ferdi olduğunu iddia edenlere evlatlarına ülkeyi terk etmelerini söylemelerini mi dikte ettiler? Şerefli Mehmetçiklere kurşun sıkanlarla görüşmelerini mi dikte ettiler birilerine? Siyonistle akrabalık bağı kurmalarını mı önerdiler birilerine? Hoş sohbet muhabbet edilmesini ve kahkahalarla yenilip içilmesini mi tavsiye ettiler bazılarına? Darbeleri mi finanse ve tertip ettiler? Bence hiçbirisini yapmadılar ki bilakis sahiplendiler. Ki vatan uğruna toprağa düşen canların kimler olduğunu bilmeyecek kadar, görmeyecek kadar haysiyetsiz değiliz elhamdülillah. Varlığımızın en büyük sebebi olan şehitlerimizin hangi tür hanelerin önünden ebediyete uğurlandığını göremeyecek kadar kör ve şerefsiz değiliz elhamdülillah. Peki, siyonistler ve yerli kuklaları ne yaptılar? Burada söylediklerimizin hepsini yemin ediyorum yaptılar hatta daha fazlasını yaptılar. Bu ülkenin çocuklarının karşısında siyonistin yanında yer aldılar her dem. Buna rağmen Milliyetçi siyaset güden kardeşlerimiz siyonistin ve kuklalarının amansız düşmanı olacaklarına İslamcı diye kimlik biçilen öz kardeşlerine amansız muhalefet ettiler. Bu düşmanın işine yaradı kesinlikle. Burada İslamcı siyaset edicileri desteklediğim manası çıkmasın lütfen, ki onları da kıyasıya nasılda tenkit ettiğim aşikardır önceki yazılarımda.  Siyasi düşüncelerimizi bir kenara bırakarak düşünelim nolur, sadece vicdanımızın sesini dinleyelim, üstelik zamanın çok sessiz bir anında yapalım bunu. Gürültüden uzak. İsterseniz gece vakti, ay ışığı altında, yıldızları seyreyleyerek, orta şekerli kahvemizi yudumlarken akledelim.

 

 

Ki zaten, şimdilerde, dediklerimiz tek tek çıkmaktadır. Siz hiç İslami siyaset ettiklerini iddia edenlerden bu vatan bölünsün diyeni duydunuz mu? Kesinlikle duymadınız ve duyamazsınız. Hatalar insan içindir ve unutulmalıdır. Hataları unutmamak düşmanlığı körüklemektir. Ve gerçekleri görememektir. Bu yüzden hataları unutarak gözlemleyiniz lütfen olan biteni. Objektif kriterlerle değerlendirme yaparsak var mı hiç ülke bölünsün, anlaşamıyorsak ayrılalım diyen İslamcı kanattan? Peki diğer taraf bakalım: daha 6 Temmuz da, üstelik bir zamanlar yönettiği basılı kâğıtta (üst köşesinde ‘’Türkiye Türklerindir’’ yazıyordu) müdürlük yapan zevat ne diyor: ‘’ anlaşamıyorsak bölünelim’’ aynı şekilde güya Mustafa Kemalci olduğunu iddia edenlerin bile aynı şeyi terennüm ettikleri söylenmektedir günlerdir. Emre Aköz ve benzerleri de dile getirmedi mi böyle bir şeyin olduğunu, arka perdelerde üzerinde konuşulduğunu? Ve hala da dillendirilmektedir. Peki, noldu şimdi? Ülkeyi kimin bölmeye çalıştığı görüldü mü? Dikkat ediyorsanız ciddi bir tepki bile yok ne hazin ki! İşte gelinmek istenen son aşamaydı bu, her şey buna yönelikti. Şu şerefsiz örgütün varlığı bile bunun içindi. Bu günler için icat edilmişti. Doğu bölgemizde güya halk hareketlenmesi diye sunulan şeyin niye süreklilik kazandığını düşünün bakalım! Ama bizler ‘’akletmeyi’’ çoktan unutmuştuk Rabbin emrettiği! Dostu düşmanı sağlam ilkelerle tayin etmeyip, düşmanın belirlediği şekilde tayin etmiştik. Düşman neyi düşman göstermişse o düşmanımızdı, düşman neyi dost göstermişse o dostumuzdu. Yazık! Çok yazık!

 

 

                Dedik bunlar vatan haini diye. Müslüman Türk’ün amansız ve kadim düşmanı diye. Doğu ayrılacak stalinist bir rejim kurulacak. Kaynaklar ve namuslar siyoniste peşkeş çekilecek.  Sonrada bu sistem ılımlatılmış şekilde batıya dayatılacak. Nihayet planlarını açık ettiler. Korkusuzca da savunuyorlar. Kurtsuz köy bulmuşlar değneksiz dolaşmaya başlamışlar. Üstelikte logolarında Türkiye’nin Türklere ait olduğunu iddia edenlerin fikriyatı bu. Bu milletin kalbi olanlarda buna oynuyor. Ordu bilinçli şekilde alçak örgüte yenilmiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Şimdi milliyetçi kardeşlerimizi merak ediyorum. Haleti ruhiyeleri nasıldır acep? Evet, yerli siyonistler ötmeye başladı. Bugüne kadar Mustafa Kemal’in gölgesinde bu ülkeye hükmettiler, gerçek kimliklerini gizleyerek.

 

 

                Bu arada bir şey daha açık oluyor son gelişmelerle: komünizmle kapitalizmin nasıl da sıkı dost oldukları gerçeği. Ülkemiz bazında bunu net şekilde müşahede edebiliyoruz şayet gözlerimiz ve bilinçlerimiz açıksa, şuurlarımız uyanıksa. Bu ülkede ki bir kısım basın güya sol, bir kısım basın güya sağ. Ama birileri Moskof’un emrinde birileri Washington’un emrinde.  İkisi de birbirlerine muhalif gibi görüntü oluştursalar da arka perde de daima birlikte çalıştıkları asla inkâr edilemez. Tıpkı MOSKOVA ile WASHİNGTON düzleminin aynı noktada buluştuğu gibi. İleri hedefleri de siyonizmin dünya hâkimiyetidir. Bu ülkede ki radikal Mustafa Kemalci olduğunu iddia eden, güya bağımsızlıkçı ve aydınlıkçı olan ve bu uğurda mücadele veriyormuş görüntüsü sergileyen basınların yöneticilerine bakınız lütfen. Gerçeği o resimde ayan beyan göreceksiniz.

 

 

                Çok söyledik, çok konuştuk, çok yazdık. Ne oldu? Kahrolsun söylediklerimiz tek tek çıktı. Bu yazılı paçavralar Müslüman Türk’ün can düşmanı dedik. Kahraman Türk ordusunun düşmanı dedik. Türk Devletinin düşmanı dedik. Siyonistin kirli eli ve zehirli dili dedik. Aziz teşkilatın düşmanı dedik. Dinin ve vatanın düşmanı dedik. Siyonistin ve onun kurduğu kahpe örgütlerin dostu dedik. Dinletemedik, üstelik hain olduk kimilerinin indinde. Logolarla, lololarla bu iş olmaz arkadaş dedik. Bu kahpe bir oyun dedik. Tehlike çanları bu toprağın öz çocukları için çalıyor dedik. Kahpe düzenin kahpe finansörleri bu toprakları müstemleke yapmaya çalışıyorlar dedik. Bir şeye mukaddes damgası vuruldu mu o artık layüsel olur, tenkit edilemez ve sorgulanamaz olur, işte bazı yerlere mukaddes damgasının vurulmasının gerçeği budur dedik. İhanetleri örtbas etmektir gaye dedik.  Her denilene inanmayı sağlamak içindir bu dedik. Dinletemedik. Ve geldik bu hale.

 

 

                Sorular sorduk, cevaplar aradık. Ocak ocakçılar tarafından mağlup ediliyor dedik. Ocak mutlaka kontrol edilmeli dedik. Yabancılar ocaktan anlamaz dedik. Ruha düşman olan bedene de düşmandır dedik. Ruh çıktı mı beden dik duramaz dedik. Mustafa Kemal, şerefsizce kullanılıyor dedik. Çıkarların elde edilmesi için, çarkın iyi dönmesi için, halkın ezilmesi için, gerçeklerin örtülmesi için, değerlerin yok edilmesi için, gençlerin kolayca zehirlenmesi için, PKK destekçiliğinin ifşa olmaması için, konuşanların susturulması için. Evet, hepsi yalan mıydı? Asla. Ki görüyoruz ortaya çıkmakta olan resmi, ya da önceden tasarlanmış ama göz önünde çizilmekte olan resmi.

 

 

                Sol bildiğimiz sol dedik. Dinsiz ve vatansız dedik. Milliyet tanımaz dedik, mukaddesat bilmez dedik. Ama ılımlılık altında beyinleri narkozluyor dedik. Bunu en iyi şu Taraf isimli paçavranın (güya en özgürlükçü, en adaletçi, en kardeşlikçi ve en çağcıl sol) Yahudi kökenli azılı Türk ve İslam düşmanı yazarı Roni Margules isimli zevatın çürük fikirlerinde müşahede edebilirsiniz. Diğerleri zaten bilindik. Sol Mustafa Kemal’i de kendine kılıf yapıyor ve böylece faaliyet sahasını özgürce genişletiyor dedik. Bu kılıf altında komünistlik yapılıyor dedik. PKK bile içten içe destekleniyor dedik. Zaten bu kahpe örgütün teorisi de Marksist-Leninist-Maoist değil midir? Bütün din-vatan düşmanı olanları örgütleyenler ve onları finanse edenler Mustafa Kemal’in isminin arkasına saklanıyorlar dedik. Sol gerçekte PKK denilen zehirli yılanı destekler dedik. Çünkü özünde vardır bu dedik.

 

 

                Self determinasyon diye bir şey vardır ve bu solun özüdür dedik. Sola iman eden bunu savunmak zorunda dedik. Bunu savunanın da PKK ya gerçek bir itirazı olamaz dedik. Ama tepkiden korkulduğu için derinden gidiliyor dedik. Solun özü şiddettir dedik. Şiddetsiz sol imkânsızdır dedik. Teorisyenlerin gençliğe öğütlerine bakınız dedik. Neleri emretmişler ve neleri emretmekteler dedik. Ama naspınlar çaresizler dedik. Düşmanlarının düşmanlarını elde etmek için maskeli balo oynuyorlar dedik. Solu finanse eden her zaman siyonizm olmuştur dedik. Çünkü sol asla siyonizme karşıt olamaz dedik.  Zira tarihine bakınız kimler finanse etmişler bütün sol örgütleri ve siyasetleri dedik. Moskova ile Washington asla ayrı hareket etmemiştir dedik ama bunu zevahirde yapmamıştır hep el altından yapmıştır dedik. Bildiğimiz için dedik. Üfürmedik.

Tarih: 03.08.2010 Okunma: 630

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?