SORULAR VE CEHALET...

Özgür DENİZ - 03.08.2010

Bu ülkede ki darbelere zemin nasıl hazırlandı? Darbeleri kimler kimlerin adına yaptı? Darbelerle elde edilmek istenen amaç neydi? Darbeler bu ülkeye ne kazandırdı ya da ne kaybettirdi? Masonlar kimler? Ve bu ülkede ne gibi faaliyetler yapmaktalar? Mason olanların gayesi ne ve mason olmakla neler elde ediyorlar? Mason olduktan sonra kim için ve nasıl çalışıyorlar? Üst düzey kurumlara niçin genellikle masonlar arasından seçim yapılıyor? Terör nedir? Terör ne zaman çıktı? Nasıl çıktı? Kimler çıkardı? Çıkması için neler yapıldı ve ortam nasıl oluşturuldu? Nasıl süreklilik kazandı? Bu sürece kimler yardım etti? Ve hala nasıl devam ediyor? Teröre bilgi sızdıran kim? İçeride ki destekçileri kimler? Apo denilen belhumadal kimdi? Neler yapıyordu? Kimlerin emrinde işler yapıyordu? Dışarıya niye çıktı? Çıkmasında kimlerin katkısı oldu? Mossad ve Cıa ajanları hala var mıdır ve kirli işler yapmakta mıdır biliniyor mu, takip ediliyor mu? Medya nedir? Ne işler yapmaktadır? Kimlerle çalışmaktadır? Niçin Türk’e ve İslam’a karşı direniş içindedir? Tüsiad nasıl bir organizasyondur? Neler yapmaktadır? Niye dine ve Türk milletine karşı sevimsizlik içindedir? Siyaset nedir ve nasıl işlemektedir? Siyasetçiler her şeyi izah etmekten niçin imtina etmektedirler? Niçin ve kimden çekinmektedirler? Türk Milli Eğitim Teşkilatı kimlerin inisiyatifindedir? Türk Milli İstihbarat Teşkilatı kimlerin idaresindedir? Türk Adalet Teşkilatı kimlerin etkisindedir? Yüce Türk Ordusunda, Mustafa Kemal’in ‘’Türk’ün tabiatına en uygun din İslam’dır’’ dediği halde, yüce İslam dinine temayülü olanlar nasıl kolayca atılabildiği halde görevinde kusur tespit edilenler ve çok ciddi yanlışları olanlar nasıl barınabilmektedir? Bunu sağlayanlar kimlerdir? Yine nasıl dinsizlik, vatansızlık genç nesle her türlü vasıta ile empoze edilebiliyor da, din ve vatan aşkı yüreklere nakşedilmek istendi mi hafakanlar kalkıyor ve işin garibi buna boyun eğiliyor? Bu nasıl oluyor Allah aşkına? Burası neresi ve biz kimiz?

 

 

İslami duyarlılığa sahip olarak görülenler ile milli duyarlılığa sahip görünenler nasıl birbirlerine muhalif kılındılar? Argümanları nelerdir? Ve hala nasıl olupta birbirlerini düşman olarak görmektedirler?   Hangi hedefler bunları ayırabilecek çaptadır? Bu ayrılıktan tarafların bir kazancı var mıdır ve nedir? Bu ülkede darbeler döneminde öldürülenler nasıl öldürüldü ve idamların gerçek sebebi ne idi? Hakeza fail-i meçhuller nasıl organize edildi? Kimler işbirlikçilik yaptı? Bu işlerde niçin bahusus ülkücü olarak tanınan gençler seçilmektedir? Burada ki derin maksat nedir? Ve üst düzey milliyetçiler olayı nasıl değerlendirmektedirler ve bir çözüm düşünmekte midirler? Hürriyet Gazetesi ile Siyonist İsrail’in kuruluşunun denk gelmesi bir tesadüf müdür? Bu ülkenin ordusu kendisine zerre düşmanlık gütmeyen, ordunun bir neferi olan Mehmetçiğe kurşun sıkacak kadar alçalmayan, kendisine sonsuz saygılı ve sadakatli olan, cephelerde savaşan Mehmetleri temsil edenleri ayrı tutup ta, gerçekte kendisine sadece çıkarı kadar bağlı olanları akredite olarak görmesinin sebebi nedir? Bu nasıl olabilmektedir? Medya nasıl olupta kendisini ülkenin sahibiymiş gibi görüp ve ona göre tavır takınabilmektedir? Burası bir müstemleke midir? Değilse bu olanlar nedir? Müslüman-Türk çocukları bu ülkede parya mıdır? Kaderleri işçi, temizlikçi vs olmak, durmadan çalışmak-üretmek ve kanlarını-canlarını vatan için feda etmek ama vatanın da insanca yaşayamamak mıdır?

 

 

Vatanını sevmek nasıl faşistlik olarak sunulabilmektedir? Dinini yaşamaya gayret etmek nasıl yobazlık olarak lanse edilebilmektedir? Bunu böyle göstermeye çalışanlar kimlerdir ve bunu yapmayı nasıl becerebilmektedirler? Bu ülkenin çocuklarını ahlaksızlaştırmak gayretinde olanlar kimlerdir, kullandıkları kişileri nasıl ve ne ile kandırarak kullanmaktadırlar? Bu ülkede terörle uyuşturucu işleri yapanlar kimlerdir? Teröristlere büyük şehirlerde eroin taşıtanlar ve satışını yaptıranlar kimlerdir? Ve bu nasıl gerçekleştirilebilmektedir?

 

 

Ve nice binlerce sorular…

 

 

Bunlar mutlaka bilinmelidir. Töhmet, itham yok, sadece namuslu bir sorgulama var. Bu toprağın oğluyum, bu milletin ferdiyim, bu ümmetin üyesiyim. Çok sancılı bir süreçten geçtiğimiz aşikâr. Ülkem üzerine düşünmek zorundayım. Sorular sormak ve cevaplarını bulmak zorundayım. Milletimin istikbalini düşünmek zorundayım. Zira milletimin ve ülkemin gönenci benim gönencimdir. Milletimin ve ülkemin kaderi ile kaderim ortaktır. Öyleyse sorgulamalarım da doğaldır ve hakkımdır.

 

 

O kadar yazdık, anlattık, elimizden ne kadarı geliyorsa. Aslında o yazdıklarımın tekrar okunmasında fayda telakki ediyorum. Kahpe Düzen, Tehlike Çanları, Büyük Oyun, Derin Uyarı, Ağlayan Kim? Gülen Kim? Tayyip-Terör-Kirli Sırlar ve benzeri yazılarımın yeniden tetkik edilmesini istirham ediyorum. Bakınız bir berber çırağının bile bir bildiği vardır, umursamazsanız kaybeden berber çırağı olmayacaktır. Süreç aşikâr, işleyiş malum, aktörler meçhul değil. Muazzam ve netameli bir kuşatma var. Hem içeriden hem dışarıdan.

 

 

Bir kalem şu Türk-İslam illerini geçelim, bir anlık unutalım. Tabi ki ilgileneceğiz, zira ağabeylik görevimiz. Ama bir anlık dedik. Bizler bu vatan üzerinde yaşamak zorunda mıyız? Eyvallah. Bizler bir devlet çatısı altında yaşamak zorunda mıyız? Eyvallah. Bizler bir dinin müntesipleri olmak zorunda mıyız? Eyvallah. Bir ordumuz olmak zorunda mı? Eyvallah. Adalet ve ahlak varlığın ve âlemin alt yapısı mı? Eyvallah. En azından reel hayat bunu icbar ediyor. Tarihsel süreçte bunun zorunluluğuna şahadet ediyor. Ne vatansız, ne dinsiz, ne devletsiz bir millet mevcuttur yeryüzünde. Nede adalet ve ahlak için mücadele vermemiş bir toplum vardır? Öyleyse milliyetçilerle İslamcıların ayrılık noktası nedir? Hangisi dinsiz olmayı hangisi vatansız olmayı ister? Ya da birisi dinin diğeri vatanın mı sahibi? Birileri bana anlatsın Allah aşkına. Ama öyle aptalca ve klişe sözcüklerle değil. Derinden dalarak. Yoksa iki kesimde derin cehalet içindedir. Birbirlerini yemektedirler ikisini de yiyecek olanlardan habersiz. Çok ciddi tehlikeler içeren bir süreç içindeyiz dedik ama daha da fecisi ileridedir. Tahminsiz zorbalıkların hükümran olacağı dönemlerin arifesindeyiz, şayet akıllı ve uyanık olmazsak. Hala gaflet ve dalalet içerisinde yaşamaya devam edersek.

 

 

Beyler terörün azması boşuna değildir. Aslında bu çok ciddi bir savaştır. Siyonistin alçak bir örgüt üzerinden yürüttüğü bir savaş. Kendisi yok ama eli var. Ve böylece işten sıyırdığını sanıyor. Düşman gözükmediğini düşünüyor. Bu oyuna gelmemeliyiz. Zaman birlik zamanıdır. Zaman kardeşçe kenetlenme zamanıdır. Oyunları bozma zamanıdır. Her zaman kullanılan tuzaklara düşmek ancak geri zekâlıların mahareti (!) olabilir. Allah böyle emrediyor. Bu emri çiğneyen defolsun gitsin. Kim olursa olsun; eğer birliği dinamitleyecek harekette bulunuyorsa, kolayca oltaya takılıp ayrılığı derinleştirme gayretine giriyorsa bu toprakların çocuğu olamaz o kişi. Bu milletin evladı saymam onu. O ancak sefil bir kukladır.

 

 

Beyler bu ülke üzerinde ki kadim hükümranlıklarını kaybetmekte olanlar var. Kaybettiklerini ve zamanla tamamen kaybedip tükeneceklerini bilenler var. Bu yüzden mücadele hem dışarıdan hem içeriden ortak yürütülmektedir. Ve düşmanlar asla vatana-dine sadakatli değillerdir. Milletin derdiyle hemhal değildirler. Ülkenin bağımsızlığı onları ilgilendirmemektedir. Onlar siyonistin himayesinde bu ülkede keyif sürmek istemektedirler. Yıllarca bu ülkeye kan ağlatmadılar mı? Yıllarca bu vatanın çocuklarını öldürtmediler mi? Fail-i meçhullerle bu ülkenin evlatlarını birbirlerine düşman etmediler mi? Bunun üzerinden din düşmanlığı yaptırmadılar mı? Millilik düşmanlığı yaptırmadılar mı? Daha tazedir, bu ülkenin en şerefli evladını katletmediler mi? Vatan için can verenlere faşist, dinini samimice yaşamaya gayret edenlere yobaz damgası vurmadılar mı? Bu milletin iktidar yaptığı hükümetleri siyonist desteğiyle alaşağı etmediler mi? Her türlü dalaverelerle ülkeyi hep kaosa mahkûm etmediler mi? Teröre yardakçılık yapmadılar mı? Ermenilere yardakçılık yapmadılar mı? Bu ülkenin ekonomisini altüst edip sömürücüyü daha azgın emekçiyi daha ezilmiş kılmadılar mı? Hala mı göremiyorsunuz bunları Allah aşkına? Bu ülkenin yerli basınlarını susturma gayretine girmediler mi? Bu ülkenin hukukunu ayaklar altına almadılar mı? Bu ülkenin polisine alenen düşmanlık gütmediler mi? Bu ülkenin askerlerini işlerine gelmeyince tahkire ve tezyife yeltenmediler mi? Bu ülkenin evlatlarına olmadık zulümleri reva görmediler mi? Kendi vatanlarından sürgün etmediler mi doğal yollardan? Ne çabuk unuttuk bunları?

 

 

Dinsiz bir insan nasıl olur? Vatansız bir insan nasıl olur? Bir eğitim sistemi dinsiz ve vatansız bir nesil yetiştirir mi? Bir devletin temeli olan kurum içinde ki dindarları tasfiye eder mi? Kurumların göz göre göre çöküşüne ve devleti de çökertişine seyirci kalınır mı? Halkının ekseriyeti İslam olan bir ülkenin siyasi kurumu dini yönü bahane edilerek yok edilebilir mi? Bir ülkeyi ayakta tutan yüce değerler tahkir edilebilir mi? Bir ülkenin gençliği göz göre göre ahlaksızlığın, uyuşturucunun bataklığına çekilebilir mi? Terörü doğuran sebepler nedir Allah aşkına? Dinsizlik değil mi? Değersizlik değil mi? Dinsizlikten kaynaklanan zorbalık değil mi? Sömürü değil mi? Din düşmanı olan ideolojilerin bilerek toplum tabakasında yayılması değil mi? Sapık ideologların görüşlerinin bu milletin evlatlarına alenen empoze edilmeye çalışılması ve aynı zamanda dinin yasaklanması değil mi? Aklımızı başımıza alalım beyler. Sizin kaprislerinizin ve çıkarınızı yöneten cahilliklerinizin kurbanları olmak istemiyoruz. Sizlerin belki gideceğiniz vatanlarınız ve kucağında yaşayacağınız milletleriniz vardır ama bizim ne gidecek yurdumuz ne de bizi bağrına basacak bir halkımız yok. Biz buradayız.

 

 

Nasıl olurda hedef tahtasında olan iki taraf birbirlerini düşman görürler ve bu düşmanlığı bilerek sürdürürler? İki kesimde tam cahil bana göre. Aslında dine göre de cahiller. Hem de zır cahiller. Çünkü ne kendilerini biliyorlar, ne düşmanlarını biliyorlar, ne doğru dürüst bir tahlil yapıp strateji belirleyebiliyorlar. Boş boş konuşuyorlar. Gerginlik yaratıyorlar. Katmerli düşmanlık üretiyorlar. Eyvahlar olsun, yazıklar olsun ervahınıza be. Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor. Gözleri görmüyor, kalpleri hissetmiyor. Laf olsun icabından söylüyorlar. İş olsun diye hareket ediyorlar. Yoksa yürüyen ölüler, bakan körler.

 

 

Bakınız beyler şu OHAL illeti varya beladır tam bir bela. Bunu çekindiğimden falan söylemiyorum ha. Elimde olsun bir yılda kökünü kazımazsam namerdim. Ama kardeşiz. Eminim ki üzerlerinde ki PKK zorbalığını kaldırıp atınız vallahi elleriyle kurşun sıkarlar o it sürüsüne Kürt kardeşlerimiz. Geçen zamanlarda Adil Gür’ün yaptığı araştırma da çıkmadı mı: Kürtlerin Apo denilen belhumadalın salıverilmesine karşı oldukları gerçeği. Yani bu illet PKK itlerine yarar mutlak manada. Yine uyuşturucudan zengin olanlar gündeme gelmeye başlar. Yine kirli işler yol alır. Kirli adamlar çoğalır. Her insanın terörist muamelesine tabi kılınma ihtimali artabilir. En azından gıcık gidilen insanların. Zira kurumlarımızda ki her kişinin mutlak iyi ve namuslu olmadığı aşikâr. Ve en önemlisi düşmanlık git gide katmerleşir ve bölünme tehlikesi daha ciddi baş gösterir. Siyonist adeta işgal eder oraları kumanda ettiği uşakları eliyle. Kardeşliğin tam böğrüne saplanan bir hançer olur OHAL illeti. Ki zaten bu illet değil midir belaların muharriki. Aslında bakmayın siz şu dağlardaki kirli çakalların meclisteki kirli dillerine, onlarda istiyorlardır içten içe OHAL illetini. Çünkü işlerine gelir. Artık oylar garantidir. Artık tam sahiplenilirler. Bir de üstüne parti olduklarının güya ispatı olan tabelaları da söküldü mü tamam. İşte size istenen ortam. Peki, bu ülkenin ve halkın ne kazancı olur bundan? Yemin ediyorum zerre kazancı olmaz bilakis devasa kaybı olur. OHAL umudun, kardeşliğin, sevginin, barışın katilidir. Kaçakçılıktır. Uyuşturucudur. Masumiyetin istismarı ve kirletilmesidir. Kirli çakalların en büyük arzusudur. Siyonistin ömründe görüp görebileceği avansıdır. Tefrikanın katmerleştirilmesidir. Bölünme için mutlak adımdır. Kaosun babasıdır.

 

 

Çok kötü şeyler olacak gibi. Derin planlar yapılıyor. Ülke bölünmek istiyor. Türk ordusu bilerek zaafa uğratılıyor. Türk ordusu siyonistin kumanda ettiği bir avuç it sürüsüne karşı yenilmiş, zaafa düşmüş olarak lanse edilmek isteniyor. Şerefsizim en büyük derin ve gizli gaye bu. Bunu yapanlar belli. Hiç kesmenin kendine yaptığı kötülüğü başkası asla yapamaz. Artık silkinme zamanı gelmedi mi. Artık uyanma dirilme zamanı gelmedi mi. Başlarım sizin dünyalığınızdan. Artık kendinize geliniz ya. Dünyalık yüzünden kin ateşiyle yanıp tutuşuyor ve âlemi yakmak istiyorsunuz. Ama kendinizi yaktığınızın farkında bile değilsiniz. Beyler gerçek şu: Türkiye uyandı, Türkiye bir şeyler yapmaya çalışıyor, Türkiye kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyor ve bu yüzden hedefe oturtuluyor. Hem içeriden hem dışarıdan birileri kazanı kaynatmaya devam ediyor. Kazanın içinde ki kurbağa gibiyiz, mütemadiyen haşlanıyoruz ama bundan bihaberiz. Artık silkinip kendimize gelelim ve çıkalım kazanın içinden. Çalalım başına kaynatanların.                

 

 

 

            Sayın başbakandan bir sözü için Allah sonsuz kez razı olsun: MEDYA, TERÖRE YANDAŞLIK ETMEKTEDİR. Sözün bittiği yer. Ve en büyük hakikat. Burada bir savunu yoktur sadece bir gerçeğin ayan beyan deşifre edilmesinden dolayı takdir vardır.

 

 

            AYRINTILAR:

 

Alttakiler üsttekilerden arta kalanı gözetlemekte... Böylece toplum da bir pay kapma kavgası yaşanmaktadır... Herkes kendi mutluluğunun ve hazzının peşindedir... Kimse herkes adına bir adalet için mücadeleyi göze alamamaktadır... Emperyalizm böyle yaşar... Tıpkı ormanlar kralı aslanın istediği zamanda, arzuladığı zeminde ve belirlediği yerde şikarını tuzağa düşürüp ele geçirmesi ve keyfince mideye indirmesi ve buna sair hayvanların ses çıkaramayıp, güçlerine göre arta kalanı gözetlemesi gibi. Eğer tiranların nahak sömürüsünü yok edip sonsuz adaleti herkes namına tesis etmek istiyorsak yekpare bir bütün olmamız iktiza ediyor. İşte sefaletimizin, izzetsizliğimizin yegane müsebbibi.

                   

İktidar erkine malik olanların kirlenmesi sağlanır ve bu kirliliğin ifşaatından korkan iktidar sahipleri muktedir olmalarına gidecek yolu bizatihi tıkarlar. Öyleyse tertemiz yaşamalı ki, kartımızı istediğimiz gibi açabilelim. Kirlilik, hürriyetsizliğin müsebbibidir. Hakikatin örtüsüdür kirlilik. Bizim en büyük zaafımız kirlilik. Cesaretsizliğimiz, mücrimliğimiz, beceriksizliğimiz, iktidarken muktedirsizliğimizdir kirlilik. Aynı şekilde emperyalizmin en güçlü aracıdır, çünkü sömürüsünde bununla sizi acze düşürür. Öyleyse temiz kalalım güçlü olalım hakikat hakim olsun zulüm ve sömürü bitsin. İşte düşman karşısında ki kepazeliğimizin en gerçek nedeni. Yalan mı? Hangi siyasetimiz temiz? Hangi siyasi simamız temiz kalmayı başarabiliyor?

 

 

 

Bir yeri sömürgeleştirmek için, önce oraya tefrika sokup orayı kutuplara ayıracak ve her parçanın başına bir put dikeceksin. Yekpare bir bütüne hükmetmek ve orayı sömürmek yürek ister çünkü.
                           

 

Her şeyin başı ahlaktır. Adalet, siyaset, ekonomi ve fikir ahlak üzerinde ilerlemezse tereddi ve tedenni ettirir, anlamsız ve tesirsiz kalır. Bütün belalar ahlaksızlığın ürünleridir. Ahlak kurallarını çiğnediniz ve kendiniz çiğnendiniz-çiğneniyorsunuz. Ahlaksızlık bir it gibi gebermenin habercisidir. Hem de rezil bir it gibi gebermenin.

                           
                    

Teknolojinin terakkisi, bilincimizin tedenniyatına sebep oluyor. İnsani ve toplumsal bilinç yozlaşırsa eşekleştirme zuhur eder. Bilinci açık, şuuru uyanık toplumlar kısır ideolojik çekişmelerle zaman öldürmezler, yekpare bir bütün olurlar. Ayrıca ideolojik hiziplerde kendi iç kavgalarına bir nihayet verirler, çünkü bu durum düşmanlara kazanç oluyor. Herkesle beraber olmak adına ilkesizliğe meyletmek ve sürekli taviz vermekte eşekleştirilmiş olmaktır. Şimdiki durumumuzu düşünün ve bu sözü bir daha okuyun ne olur.
                           

 

İnsanlar kendilerini ve varoluş sebeplerini kesinlikle bilmiyorlar. Tamamen dünya menfaatlerinin peşine düşmüş durumdalar. Temel kriter fayda olmuş, fayda görmediği bir işi kesinlikle yapmıyor. Ne acı. Değerlerin yaşaması adına en ufak bir mücadele yok. Bilinçler her yönden gelen ağır ve fasılasız tazyiklerle tahrip edilmektedir. Hayatı sorgulamaya bile tenezzül etmiyor insanlar. Çünkü bunu yapmak menfaat temin etmiyor onlara. Binaenaleyh, muti ve tufeyli tipler zuhur ediyor meydanda. Şimdiki üzerimize akın akın gelen belaların en temel sebebi bu değil mi Allah aşkına? Akledelim lütfen!

                          

 

Kişinin yaşadığı hayat koşulları fikirsel oluşumunda müessir rol oynamaktadır. Fikir dünyası yaşadığı tecrübelerin bileşkesidir. Zira fikirler doğuştan var olmuyor, bilahire kesbediliyor. Dolayısıyla insanlarımıza güzel bir yaşam sunalım ve güzel beyinlerimiz olsun. Güzel kalplerimiz bulunsun. Bugünkü acılarımızın temelinde yaşatılan acıların rol oynamadığını ve bu acıların çocuklarının, yaşanan acıyı yaşatmadığını kim iddia edebilir?


                          

Herkes kendi dünyasında yaşıyor. Hayaller farklı, bakışlar farklı, algılar farklı, toplumsal statüsü, sınıfı ve rolü farklı. Galiba tek can ve tek fikir olmak hayal, hatta muhal. Zira homojenlik yok hiçbir şeyde, heterojenlik zirve. Bu yüzden de batacağız, yok olacağız ama haberimiz yok. Ne büyük aldanış ve zeka yoksunluğu. 

 

 

Okuduklarımıza ve yediklerimize dikkatsizlik felaketimiz olabilir. Bu yüzden neyi okuduğumuzu bilelim ve yediğimizin ne olduğuna dikkat edelim. Okuduklarımız beynimizi ve kalbimizi, yediklerimizde midemizi zehirlemesin. Hele kirli çakallara yol açanları, yol verenleri ve yol gösterenleri lanetleyelim ve asla göz ucuyla bile bakmayalım onların yönüne. Ki bugüne kadar hep kucaklarına oturduk, peki kazancımız nedir? Kaybımız ne? Allah aşkına düşünelim.                  

 

 

   

Tarih: 03.08.2010 Okunma: 717

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?