TEHLİKE ÇANLARI...

Özgür DENİZ - 03.04.2010

   Bu güzel ülke ve bu asil millet kıskaca alınmak isteniyor. Gençlik kuşatılmış durumda. Medya fasılasız kara propagandasına hız vermiş durumda. Çok söylemiştik dağdan inen ayılara dikkat edin diye. Çünkü onlar şu an ki kaos için teçhiz edilerek gönderilmişti. Zira hem teorik hem de pratik olarak donanımlı idiler. Şerefsizliğin her türlüsüne sahiptiler. Bakınız bu ülkede filizlenen barışın meyve vermesi sağlanmalıdır ama demir kanunlarda ihdas edilmelidir. Misal sokaklarda polislere taş atanlar alnından kurşunlanmalıdır. Mücadele vermeninde insancası vardır. Hayvancasına yönelenlere hayvan gibi davranmak icap eder. Adi ve alçak baş kuklanın posterini taşıyanlar müebbede mahkûm edilmelidir. İdam muhakkak tekrar kanunlaşmalıdır. PKK denilen alçak örgütün kışkırtmasına gelenler kanuna dayanarak yaşamsal alandan el çektirilecek duruma getirilmelidir. Acımasız olunmalıdır biraz. Ayrıca bu örgüte karşı mücadele verenler ciddiyetle yapmalıdırlar işlerini. Sıkılan kurşunlar, atılan bombalar asla boşa gitmemelidir. Halkın alın teri dağlara gömülmemelidir. Ama bu arada masumlarda kurban edilmemelidir. Yani adil olmaya sonsuz özen gösterilmelidir. Artık bu milletin kardeşliğini ve huzurunu hançerleyenler haddini bilmelidirler. Hükümette cesur olmalıdır. Yapacaklarını yapmalıdır belli değerleri zedelemeden, halkın hassasiyetlerini dikkate alarak ve her daim teyakkuzda olarak.

   DTP denilen parti kapatıldı. Kendi istekleriyle ve derin oyunların organizatörlerinin arzusu doğrultusunda. PKK denilen terör örgütünün diliydi bu parti. İlletliydi. Bu ülkenin düzene ve huzura kavuşmaması için ülkenin bağrına çakılmış bir paslı çiviydi. Her şeye rağmen keşke kapanmasaydı. Ama olmadı. Çünkü kapanması için ortam mükemmel şekilde hazırlandı. Zira kapanmaması büyük mahkemeyi çok zor duruma sokabilirdi. Şimdi parti bozması yapı kendi tabanında mağdur oldu ve oyunu korur artık. Hükümete giden oylardan da belli bir kısmını çekme ihtimali muhakkak. Zaten hedefte bu da vardı muhtemelen. Ayrıca olası bir seçim ihtimalide gündeme geldi ve bu iş kotarılacak gibi. Üstelik tepesine de alçak bir kişinin gelmesi muhtemel. Zira ılımlı, ama katıksız aptal, görünenler ceza alırken saf birer terörist olan alçaklara dokunulmadı. Bu da oyunun bir parçasıydı muhtemelki. Çünkü ortalığı gerecek pislikler serbest olmalıydı. Şu Hatip Dicle, Emine Ayna denilen karanlık ve onursuz sefiller gibi. Dün Kanal D deki tip, Hatip Dicle denilen pisliğin sözünü nasılda yorumluyordu sanki hazine bulmuş gibiydi. Yaptığı yorumla muhabiri bile zor duruma soktu. Öyle değil mi dedi ama muhabir çakılıp kaldı yemin ediyorum. Bunlara da dikkat sevgili halkım. Ortam her yönden kaosa uygun hale geldi.

   Ayrıca şu İmralı misafiri olan alçak kuklanın avukatlarına da dikkat edilmelidir. Avukatlar onun dilinin çözülme olasılığına karşı görevlendirilmiş birer adi ajan olabilirler. Çözülecekse işini bitirebilirler. Ve o alçak bunu fark edebilir ve bu yüzden de sürekli kaos çıkarmak adına hareket edebilir. Devlet bizatihi irtibata geçmeli o hainle. Konuşturmalı onu, anlattırmalı gerçeğin ne olduğunu, kendisinin kim olduğunu, kimlere hizmet ettiğini. Ve avukatlarını çok sıkı takibata almalıdır. Bu işler böyledir. O hain birileri için çok önemlidir. Çünkü her an kaos çıkarabilecek bir kıvılcım yaratacak tiptir. Böylece kullanılmaya müsaittir. Bu yüzden buraya dikkat derim âcizane.

   Bu arada belli kurumlara ve bazı yazarlara yönelik yapılabilmesi muhtemel suikastlara azami dikkat edilmelidir. İstihbaratımız her an tetikte olmalıdır. Safi vatansever istihbaratçılar sızabildikleri her yere, sızmalıdırlar, girebildikleri her insan ruhuna girmelidirler. Her bilgiyi çok iyi analiz etmelidirler. Zira kaosu engelleyecek yegâne kurum Milli İstihbarat’tır. Şu her konuştuğunda PKK sözünden başka şey konuşamayan, ılımlı görünen ama ya çok aptal olan ya da aptal görünüp uyanıklık yapan adamın oğluna da dikkat edilmelidir. Hani askerde başına bir şey gelebilir ve bu çok netameli şeylerin olmasına vesile kılınabilir. Ne olmazlar olduruluyor maalesef. Yani bu ülkenin ferdi olmaktan, bu milletin evladı olmaktan gurur duyan ve ülkesini ve milletini hesapsız, kitapsız, pazarlıksız seven herkes çok akıllı olmalıdır, teyakkuzda bulunmalıdır, karanlığın efendilerinin oyunlarına gelmemelidir. Hemhal olduğu insanı çok iyi analiz etmeden ona güvenmemelidir. Söylenen sözleri, verilen haberleri çok iyi tahlil etmeli, tartmalıdır. Sürekli okumalıdır, tek tarafı değil her tarafı. Böylece gerçeğe daha çok yaklaşacak ve oyunları ihsas edebilme ihtimali yükselecektir. Ve ülkesinin milletinin huzuruna sıkılan kurşunların geri tepmesini sağlayacaktır.

   Ülkemiz üzerinde karanlık kol gezmektedir. Bu oyunu hep birlikte bozmazsak hep birlikte kaybetmeye ve acıları ortak yaşamaya mahkûm oluruz. Ülkemiz yine karanlığın efendilerinin eline düşebilir. Kimliğine onuruyla sahip çıkan şerefli milletimiz yine esir olur. Acı çeker. Sefaletin şarkısını söyler durur. Alın teri akıtarak kazandığı sermayesi yine heba olur, birleri tarafından alçakça sömürülür.

   Diri olalım, olunuz lütfen. Diri; hareket eder, oturur, kalkar, yürür, koşar, üzülür, ağlar, coşar, konuşur, düşünür, sorar, sorgular. Ölünün ise; bütün yaşamsal faaliyeti bitmiştir. Lütfen diri hep diri olalım.

   Karanlık, bunu görmeyene sorunuz. Karanlık beladır, belirsizliktir, hedef olmaktır. Aydınlık, bir siyah noktanın bile fark edildiği durumdur. Ferahlıktır, felahtır. Oyunları fark edebilirsiniz, oyuncuları görebilirsiniz aydınlık ortamda. Her daim aydınlığı arzulayınız. Aydınlık ortam için birer ışık olunuz. Işığı söndürmek isteyenlerin ellerini kırınız.

   Ama ne acı ki, hep ölü gibiyiz ve karanlıkta yaşamaktan şikâyetçi değiliz sanki. En azından aydınlık bir ortam yaratılması için çok güçlü ışık olabilecek kişiler bile sessiz, ölü gibi. Karanlık boğduktan sonra akıllanıyorlar hep. Yani sen çok güçlü bir şekilde iktidar ol. Ama hiçbir şey yapma. Bu ne samimiyetsizlik ve ciddiyetsizlik. Karanlığın efendilerine fırsat ver. Sonra da bahane üret. Bahane üretme yeri değil orası beyler. Çözüm üretme yeri. Çözemiyorsan çözül git. Bu ülkede yıllardır parti kapatmalar zorlaştırılacak denir ama bir tek adım bile atılmaz. Ha parti kapatılır ama bunun çok net sebepleri olur. Öyle rasgele yapılmaz. Kaos çıkarmak isteyenlere fırsat vermek için parti kapatma olmaz. 

   Ayrıca adalet konusunda çok ciddi olmamakta bela doğurur. Aslında her şeyin mihenk noktası adalettir. Dünyada adalet olmadan hiçbir şey olmaz. Hiçbir gelişme, başarı olmaz. Huzur, barış, güvenlik olmaz. Barışın yegâne sigortası adalettir. Adalet olmadığı müddetçe dünyada kalıcı ve gerçek barış hiçbir zaman olmayacak. Adalete düşman olanlar ya da adalet mevzuunda ciddiyetsiz davrananlar barış arzularında kesinlikle samimiyetsizdirler. Bu yüzden dünyada yapılacak ilk ve en mühim iş adaleti ikame etmektir. Bakınız adaleti ikame ediniz size terörü bir yılda bitirmeyi garanti edeyim. Çünkü adalet her ayrılığı yok eder. Bütün güzellikleri çoğaltır. Karanlığın efendilerinin çıkar çarkını paramparça eder. Ama bunu yapabilmek içinde zalimin üstüne üstüne yürünmeli, tükürmeli yüzüne kahpe cellâdın. Yaşarsan insansın, ölürsen şehit. Korkma. Bir adalet devrimi ancak hissederek yaşayanların görkemli bir eseri olabilir. Hissederek yaşamayanlar asla hiçbir kalıcı zafere imza atamazlar. Bu yüzden hissetmeliyiz, empati kurmalıyız, namuslu olmalıyız, ahlaklı yaşamalıyız.

   Yaşamda aldığınız rol, ya da size verilen rol, varlık sebebinizle doğru orantılıdır. Varlık sebebinize bakınız, yaşamınızı bu şekillendirecektir. Karakterinizide. Varlık sebebiniz istikametinde rolünüzü oynamazsanız her şeyinizi kaybedersiniz, şerefinizi de, ülkenizi de. Bakınız varlık sebebi doğrultusunda hareket edenler nasıl ülkenin ve halkın kaderine hâkim oluyorlar. Yoksa yok olacaklarını biliyorlar. Sizlerde onlar kadar varlık sebebinize uygun yaşamakta cesur olunuz.

   Karanlığın efendileri için huzur bir anlam taşımaz. Sevgi ahmaklıktır. Merhamet ifadesizdir. Adaletse gevezelik. Özgürlük saçmadır, başıboşluktur. Tek gerçek, güçtür. Hükmetmektir. Yaşama hükmetmek. Yaşamın öznesi olan insana kader çizmektir. Ülkenin yükselip büyümesi, milletin gönenci, gençliğin geleceği, umutları, aydınlık ve barış gibi şeyler farazi şeylerdir. Yegane varlık sebepleri, kan, kaos, zulüm ve sömürüdür. Ve biteviye varlık sebepleri istikametinde hareket halindedirler.

   Bu arada Ahmet Altan’ın evvelki günkü yazısı da çok garip ve tehlikeliydi. Bakınız parçanın yapmış olduğu bir şey bütüne teşmil edilemez asla. Bunu defaatle dile getirdik. Siz bir yanlışa bakarak bu millete ve bu ülkeye düşman olamazsınız. Üstelik başınıza gelenler kendi yanlışlarınız neticesinde olmuşsa birde. Kahpeliğin lüzumu yok efendiler. Sen şimdi bir durumla karşı karşıya gel sonra onu genelleyerek bütüne düşman ol. Bu olamaz. O zaman bazı konularda mağdur olan bu ülkenin öğrenci çocukları da düşman olsunlar. Senin başına gelen bu düzen yüzündendir. Sen ülkeye düşman olacağına düzene düşman ol. Ama uyanıklık yapıyorsun. Düzenin yanlışını genelliyor ve ülkeye ve Türk milletine düşmanlık güdüyorsun. Bu tam manasıyla sefil itlik yapmaktır. Sanki Türk milleti kendi ülkesinde çok hür yaşıyor. Onlarda kurban oluyorlar. Onlarda mı bu ülkeye ve kendi halklarına düşman olsunlar. Başörtüsü, meslek liseleri meselesinin mağdurları malumunuz efendiler.

   Ne olur bu ülkeye yazık etmeyin, bu halka acıyın. Güçlü, büyük, aydınlık, adil ve tam bağımsız bir Türkiye için gerekirse canınızdan bile feragat edebilecek durumda olun. Başka ülkeniz yok. Sizi kucaklayacak başka bir halkınızda olmayacak. Akıllı olun. Birlik olun. Namuslu olun.
Tarih: 03.04.2010 Okunma: 574

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?