BİR DEVİN UYANIŞI...5...

Özgür DENİZ - 21.02.2009

Necip milletimin mümtaz şahsiyetleri; toplumumuzu, devletimizi ve milletimizi bizar eden, naçar bırakan en büyük amillerden birisi, belki de en mühimi, böğrümüzde zehirli bir hançer gibi saplı duran ‘’sosyal adaletsizliktir.’’ Ormanlarımız bol, iklimimiz muhtelif, toprağımız mümbit, suyumuz gürül gürül, doğal kaynaklarımız bol ve zengin, madenlerimiz ve enerji kaynaklarımız hem kaliteli hem de mebzul miktarda. Amma ve lakin yaşantımız çok kötü. Mutlu, huzurlu ve müreffeh bir toplum değiliz. Güçlü bir devlet teşkilatımız yok. Bağımsızlık hak getire. İnsanımız acının madeni olmuş, sefalet denizinde kulaç atmaktadır. Birkaç tane komprador burjuvazi hariç halkımız yokluğu, yoksulluğu en ağır şekilde yaşamaktadır. Bir kumar masası haline gelmiş bulunan ekonomi masasında en güçlü el devletin eli olması gerekirken bu el komprador burjuvazinin eli olmuş. Muazzez halkımız, şerefsiz ve haysiyetsizce döndürülen bir sömürü çarkında adeta boğulmaktadır. Hiç kimse de dirlik, düzen ve huzur yok.

 

Ey! Necip milletimin muazzez ve güzide evlatları ne yaman bir tenakuz bu? Zengin ve mümbit topraklara, kaliteli madenlere ve kıymetli hazinelere malikiz ama insanlarımız acıların kıskacında gülmeye hasret. Adeta acıların madeni olmuş. Ama bütün bunlar neden, niye hiç düşündük mü? Hiçbir alandaki kazanımlarımızı paylaşmıyoruz. Birbirimize çok duyarsızız. Kimse kardeşinin terakkisini, sürurunu, saadetini hazmedemiyor. Ne kadar iğrenç ve aşağılık bir hal dostlarım. Var olan yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı, maddi ve manevi zenginliklerimizi adil ve müsavi şekilde taksimat yapamıyoruz. Hep bana rabbenacılardan olmuşuz. Kolektif bilinç, derin şuur ve adil paylaşımdan yoksunuz. Birbirimizin halinden bihaberiz.

 

Hâlbuki ‘’komşusu açken tok yatan bizden değildir.’’ Gibi yüce bir çağrının ve uyarının muhatabıydık. Selam olsun böyle bir sözün sahibi olan kâinatın ve insanlığın aziz efendisine (asm) ve O’na seza bir ümmet olmaya gayret eden ashabına. Herkes fırsatçı olmuş. Vurgun, talan ve pay kapma peşinde. Benim olsunda varsın küçük olsun sevdasında. Bu iğrenç ve soysuz mantalite, bana dokunmayan bin yaşasıncı aşağılık ve soysuz fikriyat aziz toplumumuzun ve devlet-i aliyemizin tüm katmanlarına sirayet etmiş. Böyle bir toplumun gülmesi, huzura ve gönence erişmesi mümkün mü gönüldaşlarım? Asla ve kata.

 

Ne zaman ki, güzelliklerin paylaşıldığında çoğaldığını, acıların paylaşıldığında azaldığını idrak eder ve muktezasını ifa ederiz, ne zaman bir dilim ekmeği paylaşır ve doğan günü bölüşürüz işte o zaman huzuru ve saadeti hak ederiz. Yarınlara umutla bakabiliriz. En güzel hayalleri kurabiliriz. Özgür ve bağımsız bir istikbali garanti edebiliriz. Çünkü paylaşmak çoğalmaktır, büyümek, yücelmek, sevmek ve yaralı gönüllere merhem olabilmektir. Kopmaz kökler salmaktır hayata. Bencillik ise; birbirini unutmak, kahredici bir ayrılık, sonsuz bir mahkûmiyet ve acı bir ölümün alametidir.

 

Artık, korkularımızı ve sorunlarımızı yenmeye, kesrette vahdeti yakalamaya bakalım sevgili gönüldaşlarım. Nihayet bulsun artık tefrikalar. Tek can tek fikir olalım. İslam olalım. Umudun, barışın, sevginin, muhabbetin, kardeşliğin, dostluğun, hürriyetin, tam bağımsızlığın ve emeğin elçileri olalım. Aydınlığın, ilmin ve çalışmanın uşağı; karanlığın, cehaletin ve tembelliğin düşmanı olalım. Ellerimizi ellerimize sımsıkı kenetleyip bütün zenginliklerimizi ve güzelliklerimizi paylaşalım, paylaşalım, paylaşalım. Sevgi tohumlarını saçalım ruy-i zemine ve umudun çorak topraklarını yeşertelim. Bilinmedik yabancı topraklardan esen soğuk, sert ve amansız rüzgârlar fidanlarımızı kırmasın, soldurmasın daha baharındaki çiçeklerimizi. Özgür, emin ve huzurlu kutsal topraklarımızda, mavi gökyüzünün altında, bağımsızlık bayrağının altında, özgürce bağımsızlık marşımızı ve esrik bahar şarkılarını terennüm edelim.

 

Sizleri çok seviyorum can kardeşlerim. Ve bütün şerefli, haysiyetli, dürüst ve adil insanları. Asude bir aşk ve bahar ülkesi için haydin yıldızlara doğru uzanalım. Sarsılmayan sevgi, saygı ve muhabbetle aziz gönüldaşlarım. Kitapsız yaşamayalım lütfen. Kitaplı bir medeniyetin çocukları olduğumuzu unutmayalım asla. Bir an bile. Bilakis yokluk çukuruna yuvarlanmak acı akıbetimiz olur. Yüce Allah’ın verdiği aklı doğru yerde ve zamanda istimal etmeniz ve Oku ayet-i celilesinin muhatabı olduğunuzu hafızanızın derinliklerine kazımanız ve muktezasını mutlak surette icra etmeniz temennisi ile.

 

Kitap-ahlak-devrim-tevhit-adalet-özgürlük-emek-vatan-bağımsızlık.

Sevgili ülkemiz Türkiye’miz birgün mutlaka özgür olacak inşaallah. 

 

 

 

SAYIN PROF. DR. NUMAN KURTULMUŞ BAŞKANA HİTABEN:

 

Sayın başkan saygılarımı ve selamlarımı sunaraktan sözlerime başlamak istiyorum. Ve sizlerden beni yanlış anlamamanızı istirham ediyorum. Beni bir kardeşiniz olarak telakki edin ya da kendisinden oy istenen bir vatandaşınız olarak. Haddimi aşmam inşaallah. Zira sınırımı bilirim. Edepsizde değilim. Haddizatında sizi sigaya çekme gibi bir görevimde vardır. Zira biz sizlere değil siz bizlere geliyorsunuz.

           

Sayın başkan kuşkusuz ki zorlu bir görev başındasınız. Bir milletin kaderini yönlendirebilme potansiyeline sahip bir konumdasınız. Tarihin altın sayfalarına geçebileceğiniz gibi tarihin kirli ve karanlık sayfalarına da yazılabilir adınız. Bu yol zor ve çetindir ki siz daha iyi bilirsiniz. Şimdiden çevreniz kendini gizli tutan dalkavuklarla sarılacaktır. Azami bir dikkat göstereceksiniz. Zira ürettiğiniz kuşatıcı retorikler buna delildir. Siz çok iddialı çıktınız bu sahaya. İnşaallah utanmazsınız. Zira o iddialar ancak büyük bir halk devrimcisinin iddiaları olabilecek mikyastadır. Ama sizler ve kadronuz bu zorluğu başarabilir. Samimi ve içten olursanız ve öylece yola devam ederseniz. İlk başta söylemeliyim sayın başkan: siyasette dayanacağınız üç sacayağı vardır ve bu yolda olmazsa olmazdır: Vatan-Ahlak-Adalet. Bu üç yüce temel sizlere kanımca asla aykırı değildir. Yine mücadele etmeniz gereken üç hedef vardır ki bunlar yeryüzünden yok edilmedikçe yeryüzüne asla kardeşlik, barış, huzur, saadet, umut, hürriyet, adalet gibi ulvi erdemler kök salamayacaktır, bu üçlü şebeke şunlardır: Firavun-Karun-Belam. Bu üçlü şebekenin kimliği sizlere kanımca asla yabancı gelmez.

 

Sayın başkan şunu bilmelisiniz ki: siyasette bütün fraksiyonları kuşatmadıkça ve müntesiplerinin gönüllerine dokunmadıkça ve bunu samimi yapmadıkça geniş kapsamlı bir başarı sağlamak muhal ender muhaldir. Bunu asla hafızanızdan çıkarmayınız lütfen. İşte bu yüzden mezkûr üç temel herkesin buluştuğu temeldir. Mezkûr üç hedefte herkesin yok etmek istediği hedeftir. Herkesin derken insanca ve namusluca bir yaşam peşinde olanların, adalet ve hürriyet peşinde koşanların ve tam bağımsızlık ülküsüyle yola çıkanların. Zaten bu ulvi ülkülerle yaşamayanın insan olduğundan da kuşku etmek gerekir. Zira bunlar ya mezkûr şebekedir ya da o şebekenin dalkavukluğuna soyunmuş sefil yaratıklardır.

 

Ayrıca, genelden başlayarak yerele doğru sirayet edecek ciddi bir tecdit hareketi gerekiyor bendenize göre. İddianıza dayanak olması hususunda. Yöneticiler kesinlikle ahlaklı ve ilkeli insanlar olmalıdır. Ahlak ve ilke hususunda acımasız olunmalıdır. Belki bu dünyada kazanamazsınız ama hiç olmazsa uyaran bir topluluk bulunsun emrine mazhar olan şerefli bir topluluk olursunuz. Ki bu dünyada da kazanmanız asla zor değildir. Zira insanlık üçlü şebekenin iğrenç ve aşağılık düzeninden bıktı. Sayın başkan, parası olanın çarkı döner zihniyeti mutlaka kırılmalıdır, mutlaka. Sıkı bir denetim mekanizması işletilmelidir. Haklı olan mutlaka üstün olmalıdır. Yoksa baştan kaybedersiniz bu oyunu. Sizi savunacaklar onurluca, göğsünü gere gere savunabilmeli. Kimse sizin açığınızı bulmamalı. Toplumsal ihanetinizi görmemeli. Müstekbirlere el uzatıp mustazaflardan el çektiğinizi işitmemeli. Küçük mikyasta milletinizin, büyük mikyasta ümmetinizin davasına sımsıkı sarılmalısınız. Bütün Türk-İslam âlemine el uzatmalı ve insanlığın tüm ezilmişlerinin derdine derman olmaya çalışmalısınız.

 

Sayın başkan, taaa uzaklarda, gözlerden ırakta, asla hak arama ve hizmet talep etme gibi imkânı olmayan naçar ve garip köylüleri düşünebilmelisiniz ((bu satırları ağlayarak yazıyorum, zira dayanamıyorum. Kodamanların adamı olur yaptırır işini, döktürür asfaltını, getirtir suyunu, kurdurur okulunu. Ya garipler ne yapsın sayın başkan? Onlara kim baksın? Bu görevi Allah siz yöneticilere vermiştir mutlaka ve hesabını muhakkak soracaktır. İşte siz o uzak ve kimsesiz köylere gidebiliyorsanız ben size başkan derim sayın başkan. Ben hisli bir yüreğe sahibim ve bunu asla acizlik görmem. Bu yüzden beni anlayınız)) o uzak ve kimsesizler istemese de siz gitmelisiniz, hem de büyük hediyelerle. Güldürmelisiniz onların garip yüreciklerini. Dayanmıyorum sayın başkan dayanamıyorum. Yüreğim yanıyor, gözlerimden kan damlıyor. Bu ülke insanı çok acı çekti. Çok soyuldu. Çok köpek yalladı. Bunlar hesapsız mı kalır sayın başkan? Belki bizler görmeyiz ama bu hesabı soracak birileri mutlaka çıkacaktır. Hesap soramayandan da hesap soran birileri. Allah büyük başkan, Allah müntakim başkan. Sanılır mı ki kimsesizlerin kimsesi yok? Bunu sanan itler yanıldıklarını mutlak görecek sayın başkan.

 

Geçenlerde İstanbul adayınız Sayın Mehmet Bekaroğlu Bey’in bir söylemi vardır. İşçi Emine ve komprador Emine diye. Beğendim haddizatında. Zira bir Müslüman’a asla ve kata komprador olmak yakışmazdı ve böyle bir görüntü içinde olmakta ayıptı. Ama bu bizim ülkemizde ters işliyor. Gerçi bütün İslam ülkelerinde böyle. Bu düzen değişmeli. Müslümanlar son derece sade olmalı ve yaşamalı. Ümmetin en garibi gibi. Aday seçiminiz tam isabet. Zira ahlaklı bir adalet peşinde olan bir insan. İnsan haklarına önem veren bir insan. Ne kadar da böyle bir zamana denk gelmesi beni biraz şaşırtsa da iyi bir aday. Zira bu zaman biraz ters bir zaman. Sıcak bir zaman. Netameli bir zaman. Teennili olunması gereken bir zaman. Sizler asıl siyaset söyleminizi Sayın Mehmet Bekaroğlu ekseninde üretmelisiniz. Zira hem sosyal adalet, hem bu vatan, hem de yüce ahlak eksenli bir söylem bu.

 

Sayın başkan ayrıca bitevi tenkit yerine yapılabilecek hizmetler anlatılsa daha iyi olur. Çözüm önerileri yapılsa hatta birlikte yapılması tavsiye edilse eminim daha hoş olur. Hem de halk bu erdeme meyil gösterir. Bu bugüne kadar bizim siyasetimizde pek olan şey değil. Bizde sürekli eleştiri vardır, sürekli yok etme vardır. Siyasetimiz hep vurma, kırma, dökme ve bozma üzerine kuruludur. Yanılmıyorsam bunu sadece Rahmetli Alparslan Türkeş yapıyordu. Hiç kimseyi eleştirmiyordu sadece yapacaklarını anlatıyordu. Yanılabilirimde ama ben bu şekilde hatırlıyorum kendilerini.

 

Aynı zamanda muhteşem bir gençlik kitlesi teşekkülüne ihtiyaç vardır. Hem bilgiyle hem de güç ile teçhiz olunmuş. Sizde bu potansiyel var sayın başkan. Ama kullanılmalı. Gençlik kitleniz biraz pasif. Mutlaka etkin olmalı. Cesur olmalı. Kararlı olmalı. Dimdik olmalı. Saygı ve terbiye ayrıdır. Bir insan hem dimdik durabilir, cesur poz verebilir hem de edeplice bunu yapabilir. Ve gençliğinize önce siyaset değil ahlak ilkelerini benimsetmelisiniz. Ama bu muhtemelen tam tersi oluyor ve yanlış oluyor. Zira ahlaktan önce siyaset öğrenen sapabilir ama siyasetten önce ahlak öğrenenin sapması çok zordur. Bu çok önemli bir husustur sayın başkan. Beyinler ve ruhlar hedef alınmalı ve bu ikili muazzam ve kritik merkez dengede olmalı. Yoksa sarsıntılar yıkıcı etki yapabilir.

 

Sayın başkan, son tahlilde, son derece zorlu ve çetin bir yerdesiniz, inşaallah o yerin sorumluluğu içerisinde hareket edersiniz ve bu toprakların özgürleşmesi ve tam bağımsız olması için mücadele edersiniz ve bu topraklarda bu toprağın asıl çocuklarının hâkimiyetinin tahkimi için yürürsünüz yolunuzda. Ve bu topraklarda kardeşlik ikliminin solunması adına hareket edersiniz. Müstekbirlere karşı mustazafların safında yer alırsınız. Vatan-ahlak-adalet siyaseti ekseninde Firavun-Karun-Belam şebekesine kan kusturursunuz inşaallah. Bilakis ha varsınız ha yok.

 

Tekrar saygılarımı sunuyor ve sonsuz başarılar diliyorum sayın başkan.

 

KISA KISA:

 

1.Yukarıdaki hitaptan bütün başkan adayları da pay çıkarabilirler. Zira birinin şahsında hepsine yönelik sitem, istek ve uyarı vardır.

 

2.Denetimli bir kaos var ve bu bilinçli bir irade eliyle sağlanıyor sanki. Şimdi bir taraf güçlendirilmiyor ve ortak bir güç dengesi kuruluyor. Kaybeden halk oluyor kazanan komprador burjuvazi. Halk derin bir aldanışın kurbanı oluyor. Bu suça herkes ortak. Net olmaktan korkan herkes. Haklı olan kendini açık eder.

 

3.Asıl terör ekonomik terördür. Sair terörler bu terörün tezahürleridir. Hepsi bu terörün meyveleridir. Ama bu her zaman gizlenir. Baronlar adına. Şu terör bu terör denir ama ekonomik terör denmez. Zira tüm terörlerin asıl kaynağı ekonomik terör dense ve halk bu yöne yönlendirilse küstah baronlar ve sefil burjuvazi hedefe oturacak ve yok edilişleri karşısında naçar kalacaklar. Ama millet oyalanıyor ve baronların en büyük destekçisi olan siyasi kuklalar milleti kandırıyor. Bu ülkede adalet devrimi gerçekleşsin ve zenginlikler adil paylaşılsın görün bakalım terör merör kalıyor mu? Bizi kandırıyorlar ey insanlık! Aldanmayalım bu soysuzlara.

 

4.Komünizmi de yönlendiren, transfer eden her zaman Siyonistler olmuşlardır. Asla halkların davası olmamıştır komünizm. Halklar her zaman ezilmişlerdir.  Bir iki komünist baron halkları Siyonistler adına tedvir etmişlerdir. Bu konuda George Orwel’in ‘’1984’’ ve ‘’Hayvanlar Çiftliği’’ isimli kitaplarını okuyabilirler. Hitler’in şu sözü asla sarf-ı nazar edilmemelidir: ‘’Siyonistler ekseriyetle sosyalist, komünist ve kapitalist olurlar.’’ Ve Marks’ın bir sözü: ‘’Yahudi’nin dini paradır.’’ Evet, beyler, dünya bir gün soysuz, vahşi ve insanlık dışı kapitalizmin çok feci kıskacında kalır da insanlık bir çare aramaya koyulursa komünizme kaçması için bu yol icat edilmiştir. Yani şeytanın bir silahından bir silahına kaçış. Yani her halükarda Siyonist’in kucağına oturuş. Oysa gerçek kurtuluş; İslam Ahlakı ekseninde bir Sosyal Adalet Devrimi’nin gerçekleştirilmesidir. Ve mülkün gerçek sahibine iadesidir. Hatta dinin ve iktidarın da. Yani dinin, mülkün ve iktidarın gerçek sahibi olan Halka iadesi. Yoksa herkes vakt-i zamanı gelinceye kadar oyalanıp duracaktır ruy-i zemin üzerinde. Ezilenler ezilmeye, ezenlerde ezmeye devam edip gidecektir sona kadar. Okumak ve yüce nimet aklı kullanmak en güzel yoldur. Duygusal boyutlardan muayyen ideolojilerin kuklası olmak ve gerçeğe kulak tıkayıp, göz kapamak salaklıktır, aptallıktır, budalalıktır. ‘’İdeolojiler zihnimize giydirilmiş deli gömlekleridir.’’ Cemil Meriç.

 

5.Şu ‘’örtü’’ mücadelesi verenlere de bir uyarım var âcizane. Hanımlar mücadelenizde kesinlikle samimi olmalısınız. Bu minvalde verdiğiniz mücadeleyi adalet minvalinde de vermelisiniz. Yani özgürce örtüneyim ama lüks yaşayayım yok. Bu çok alçakça bir davranıştır. Yapıyorsunuz demiyorum sakın yapmayın diyorum. Zira mücadeleniz akim kalmaya mahkûm olur ve yüreklerde ki inanç yok olur ve bu çok kötü bir durumdur. İnsanca, namusluca ve onurluca mücadele vermek en iyisidir. Vermeyenler sizi gevşekliğe sevk etmesinler ama sizde samimice veriniz mücadelenizi. Yani her boyutuyla. Bir yönde verirken bir yönde etkisiz kalmayın. Ve mücadelenizi asla ‘’istismar’’ ettirmeyin.

 

6.Eskişehir vilayetimizde yerli isimler hep yabancı isimlerle değiştirilmiş. Hem de ne isimler. Nerede kaldı beyler Türkçe sevdalılığı? Nerede kaldı beyler Türk Kültürü’nün yayılması? Nerede kaldı beyler kutlu sevdalar? Milliyetçilik davası veren sayın büyükler bu konudaki duyarlılıklarınız nerede kaldı? Varlığınızın, varoluşunuzun temelleri sarsılıyor beyler. Bunu her kim yaparsa yapsın densizliktir. Haddini bilmezliktir. Hiç kimsenin böyle bir işe cüret etmesi düşünülemez. Makamı ne olursa olsun. Bu iş acilen düzeltilmelidir, düzelttirilmelidir. Türk Yurdunda Türk Oğluna posta koymadır bunun adı beyler. Laga lugaya lüzum yok. Herkes ne yaptığının farkında olmalıdır, olmak zorundadır. Bu ülkeyi kimsenin gâvurlaştırmaya hakkı yoktur ve olamaz. Bütün tarih kokan isimler sökülüyor ve saçma sapan isimler konuluyor. Bu ne menem bir iştir beyler? Noluyoruz? Yoksa Türklüğe dair ne varsa kazımak mı istiyoruz bu topraklardan?

 

7.Ey halkım lütfen çok uyanık ol. Olayları iyi tetkik et. Kaybettirecem derken sakın kaybetme. Milli bir mücadele içindesin. Bir yerlilik davası peşindesin. Yağmalanan hazinelerine tekrar el koyma peşindesin. Ne kadar ağır aksak yürüsende. Ne kadar yanlış yapsanda. Sakın yönlendirmelere inanma. Bakınız Türkçe sevdası taşımayanların yaptıklarına. Bakınız yüreğinde yerlilik bulunmayanların yaptıklarına. Bakınız bu vatana dair hayalleri olmayanların yaptıklarına. Bakınız bu yüce toprakların yüce değerlerinden behresiz olanların işlediklerine ve ona göre atınız okunuzu ve oyunuzu. Ankara da, güzel başkentte mevcut başkanı yıpratmaya çalışıyorlar biteviye. Ama nafile. Malum şahsiyet bu devlete ihanet içinde olan bir insan değildir. Yerliliğe düşman bir isim değildir. Yüce değerlere düşman bir isim değildir. Evet, zengindir ama kim zengin değildir ki? Ha gerçekten bu vatana, bu devlete, bu millete, bu değerlere sadakatle bağlı olan ama tam adaletçi olan biri varsa onu seçelim. Yokta değil ama taban yetersiz. Evet, bizden olan diğer yerlilerin adayı seçilsin ama bu muhal canım dostlarım muhal. Muhal değilmiş gibi göstermeler tamamen yönlendirmeciliktir. Ki yönlendirenler yemin ediyorum onları sevmezler, yani sevdiklerinden değil iyi göstermeleri, sadece istediklerinin kolayca olmasını sağlamak istedikleri için.

 

‘’İnsanoğlu ya ok atar ya da pusulaya oy. Ama attığını iyi atmalı. Tam on ikiden vurmalı. Kuklayı değil kuklacıyı vurmalı.’’ Malcolm X.

 

Tarih: 21.02.2009 Okunma: 614

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?